İlhan Cavcav ile Yılmaz Vural arasında yaşanan trajedi malum.
Memleket günlerce bir kulüp başkanı ile teknik direktörü arasında geçenleri konuştu.
Vah Türk futbolunun hâline derken, beter bir haber Mersin’den geldi.
Hepsi de on gün içinde olup bitti.
Önce Bülent Korkmaz’a yapılan ayıp, ardından 24 saatlik Hakan Kutlu macerası ve Nurullah Sağlam’ın iki gün süren Mersin İdmanyurdu hikayesi.
Hikaye diyoruz, çünkü dünyada ender rastlanan gariplikler yaşanıyor futbolumuzda.
Tekmili bir arada. Borç gırtlağa dayanmış. Oyuncu alacakları ödenmiyor, çoğu bugün yarın serbest kalacak.
Transfer yasağı kapıda. Alacaklılar sırada. Bankalar haciz peşinde.
Vahim durumu gören teknik direktör antrenmana bile çıkmadan kaçıyor.
Yeni yönetim seçildiğine bin pişman. Kulübün kapısına kilit vursalar kimin umrunda?
Ve maalesef Mersin İdmanyurdu kulübünde yaşananların, yarın bir başka süper lig ekibinin başına gelmeyeceğinin garantisi yok.
Hatırlarsınız bundan birkaç yıl önce dönemin anlı şanlı (!) bakanlarından biri boynunda kulüp atkısı ile transfer görüşmeleri yapıyor, futbolculara imza attırıyor, teklifi geri çeviren oyuncuları tehdit edip zorla kente getirmeye çalışıyor, teknik direktörü ve kulübü yönetecekleri bizzat seçiyordu!
Yaptıklarını eleştiren gazetecileri patronlarına şikayet etmesi de cabası!
Beyefendi siyaset sahnesinden silindi. Lakin o günlerin mirası, bir kâbus gibi Mersin İdmanyurdu kulübünün üzerine çökmüş durumda.
Kaderin cilvesine bakın, şimdilerde kendisine saat bile soran yok!
Niçin feda olsun?
Bir başka örnek Trabzonspor’dan.
2.5 yılda kulübü batma noktasına getiren bir başkan gördü Trabzon kenti.
Spor-siyaset işbirliğinin kişisel itibara dönüşeceğini sandı, yanıldı!
Yeni yönetim, büyük tahribatı gidermek için kulüp tarihinde görülmemiş yöntemler deniyor.
Akıl almaz paralara yapılan transferler Trabzonspor’un yarınlarını ipoteklemiş durumda.
Feda istiyor başkan futbolculardan.
Ücretlerinizde indirime gidin diyor.
Kaptan Onur ve Özer’in özverisini tüm takımdan bekliyor.
Yabancıları unutun da, kabul etmeyenler ne olacak?
Hain mi ilan edilecek?
Elbette hayır. Zaten aksi, ortaçağ zihniyetine yakışır.
Trabzonspor büyük camia. Mersin İdmanyurdu gibi bir dram yaşayacağını düşünmüyoruz.
Ancak işlerin yoluna girmesi kolay değil.
Bir yandan taraftarın beklentisine yanıt vermek, öte yandan mali sorunları çözmek ve dizlerinin üzerinde doğrulmak zaman alacak.
Doğru politikalar izlemek ve sabırlı olmak kulübü düzlüğe çıkarır.
Çıkarır da...
Bedel ödetilmeli
Tıpkı Mersin’de olduğu gibi, Trabzonspor’da, Galatasaray’da, Bursaspor’da, Eskişehirspor’da, Karşıyaka’da veya aynı sıkıntıları yaşayan bir başka kulüpte, bu tabloyu yaratanlardan hesap sorulamadığı ve bedel ödetilemediği sürece, Türk futbolunun belini doğrultmasını beklemek saflık olur!
Fenerbahçe ve faili meçhul...
Geçen yıl Rize deplasmanı dönüşü Fenerbahçe kafilesinin uğradığı silahlı saldırı sonrası sarı-lacivertli yöneticiler failler bulununcaya kadar maçlara çıkmayı düşünmediklerini söylemişlerdi.
Biz de bu köşede sormuştuk; “Fenerbahçe’nin uğradığı saldırı açıkça cinayet girişimidir. Planlı, profesyonelce ve acımasızca insanların canına kasteden canileri ortaya çıkarmak ise devletin görevidir. Failler bulununcaya kadar maçlara çıkmama kararına gelince. Böyle bir şey mümkün mü? Elbette değil. Ya zanlıların yakalanması 6 ay sürerse? Veya olur ya (!), olay bir faili meçhule dönerse?.. Fenerbahçe kalan 9 maçı oynamayacak mı?”
Aklı selim ağır bastı, Fenerbahçe yaşadığı büyük travmaya karşın sezonu tamamladı.
Aradan dokuz ay geçti...
Saldırıyı gerçekleştirenlerin kim olduğuna dair tık yok.
Medyaya yansıdı, yetkililerden yalanlama gelmedi.
Meğer, malum olayla ilgili iddianame bile hazırlanmamıştı!
Hafta içerisinde CHP Kocaeli milletvekili Tahsin Tarhan konuyu meclis gündemine taşıdı.
Adalet ve Spor Bakanlarının yanıtlaması talebiyle önerge verirken sordu;
“Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yeterli delil olmadığı gerekçesi ile henüz iddianamenin hazırlanmadığı doğru mudur?”
Ulus olarak zor günler geçiriyoruz. Gün geçmiyor ki ocaklara ateş düşmesin.
Bunca sıkıntının arasında “Sana mı kaldı 9 ay önceki saldırıyı hatırlatmak” diyenler olabilir.
O gece yaşananlar kimsenin kişisel sorunu değil.
Fenerbahçe ve Trabzonspor gibi iki büyük camiayı yakından ilgilendiren, hatta Trabzon kentini töhmet altında bırakmaya devam eden karanlık bir katliam girişimidir.
Dolayısıyla saldırganların yakalanması, adalete teslim edilmesi ve gerekli cezaların verilmesi, hem vicdani bir sorumluluk hem de devlet olmanın gereğidir.
Bu ülke geçmişte çok acı çekti “faili meçhul” olaylardan.
Dileğimiz ve beklentimiz bunlara bir yenisinin eklenmemesi!
Gençleri ezmeyin
Fenerbahçe’de Pereira, Trabzonspor’da Sadi Tekelioğlu kupa maçlarını fırsat bilip genç oyuncuların performansını görmek istediler.
Onlar da kendilerine tanınan şansı iyi değerlendirdi.
Yarın lig başladığında aynı cesaretle bu gençleri kullanabilecekler mi peki?
Fenerbahçe’den umudum yok. Şampiyonluk kovalayan Pereira’nın risk alacağını sanmıyorum.
En azından Aziz Yıldırım faktörü engel.
Sadi hocanın talebeleri ise daha umutlu. Önlerinde Muhammet Beşir gibi bir örnek var.
Kısa sürelerle de olsa oynama ihtimalleri yüksek.
Hani diyorlar ya bu çocuklar takımın geleceği diye.
Lafta kalmasın bu söylem. Gençleri ezmeden, ezdirmeden kazanmanın yolu, oynatmaktan geçer.
Yeter ki güvenin. Ne cevherler var sırasını bekleyen.
Teknik adamlık her zaman hazıra konmak değil, hazırlamaktır bazen.