Fenerbahçe kulübü başkanı Aziz Yıldırım’a katılıyorum. Spor alanlarında küfür, kötü tezahürat ve şiddetin önlenmesi, sadece federasyonlar ve kulüplerin elinde değil.
Devlet de üzerine düşen görevi yapmalı, çıkardığı yasa ve yönetmelikleri takır takır işletebilmeli.
Para cezası ise para cezası. Seyirden men ise öyle. Hapis ise hapis.
Elinde bu yetkilerin hepsi var. Arkasında da kapı gibi 6222 sayılı yasa.
Peki aynı Aziz Yıldırım, işaret ettiği Şiddet yasasının kendisine ve zaman zaman kendisi gibi çıkış yapan kulüp başkanı ile yöneticilerine uygulanmadığını biliyor mu?
Örneğin yasanın “Şiddete neden olabilecek açıklamalar” başlıklı 22. maddesi diyor ki; “Sporda şiddeti teşvik edecek şekilde basın ve yayın yoluyla açıklamada bulunan kişilere ellibin Türk Lirasına kadar idari para cezası verilir.”
Bugüne kadar herhangi bir kulüp başkanı veya yöneticinin bu yasa hükmüne göre ceza aldığını duyan var mı? Yok...
Devam ediyor; “Bu fiilleri işleyen kişiler, ayrıca idari tedbir olarak spor müsabakalarını seyirden yasaklanır. Bu yasak, kararın verildiği tarihten itibaren üç ay süreyle uygulanır.”
TFF Disiplin Kurulu dışında, bir savcının veya mahkemenin şiddeti teşvik eden açıklamaları nedeniyle spor kulübü yöneticilerini seyirden yasakladığını bilen var mı? Yok...
Ya o spor programları?.. RTÜK ceza kesmekten yorulduğu bu TV kanalları için yasanın devreye girdiğini işiten var mı? Yok...
Sadece holigana işler
Bizim dilimizde tüy bitti, yasanın uygulanmasından sorumluların umurunda değil.
Neden? Çünkü sahip oldukları yetkileri kullandıkları vakit, deve dişi gibi kulüp yöneticileri veya spor yorumcularını karşılarına alıp, gereksiz (!) bir polemik içine girmek işlerine gelmez. Nasıl olsa ne takip eden var, ne şikayetçi olan.
Gelelim aynı yasanın milli maç sonrası yaşananlarla ilgili hükümlerine... Ne diyor yasanın 31. madddesi? “Müsabaka için seyircilerin kabulüne başlanmasından itibaren müsabaka sonrası tamamen tahliyesine kadarki zaman zarfında yetkisiz olarak müsabaka alanına, soyunma odalarına, odaların koridorlarına, sporcu çıkış tünellerine giren kişi üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.”
Gazetecilere saldıran o grup bu kapsama giriyor mu? Giriyor. Savcı ve hakim bu yasa maddesinden haberdar mı? Dava sonuçlandığında göreceğiz!
Şu bir gerçek; 2004 yılından bu yana tam 7 kez değiştirilen Şiddet yasasının sahibi Spor Bakanlığı gibi görünse de, Adalet ve İçişleri bakanlıkları ile koordineli çalışılmadığı sürece, yaptırımlar tribündeki holiganlar dışında kimseye uygulanamaz. Onlara da verirsiniz birer yıl men cezası, olur biter!
Burası Türkiye, Orası Almanya!..
İki farklı olay var önümüzde.
İlki, Türkiye-Kazakistan milli maçından sonra Fenerbahçe kulübü korumalarının basın mensuplarına gerçekleştirdiği saldırı.
Getirin gözünüzün önüne.. Korumalar, aldığı darbelerle yere düşen meslektaşımızı acımasızca tekmelemeye devam ediyor. Bunlardan biri de kafasına isabet ediyor. Gazeteci hemen orada bu ölümcül darbelerle yaşamını yitirebilir. Vücudun en hassas yeri, bilinçli olarak hedef alınıyor. Bir başka meslektaşımızın yüzüne, kafasına peşi sıra yumruklar iniyor.
Milyonlarca insanın izlediği bu vahşet görüntüleri sonrası saldırıya uğrayan gazeteciler savcılığa suç duyurusunda bulunuyor. Medya örgütleri peşi sıra kınama mesajları yayınlıyor.
Sonrası mı?..
Aynı magandalar savcılıkta ifadeleri alındıktan sonra çıkarıldıkları mahkeme tarafından tedbir bile düşünülmeden, kahraman gibi “işlerinin” başına gönderiliyor.
Dahası, daha vahim! Bu insan müsvetteleri hiç utanıp sıkılmadan, darp edildiklerini ileri sürüp gazetecilerden şikayetçi oluyor.
Aslında tanıdık bir yöntem! Şaşırmadınız değil mi? Çünkü burası Türkiye. Çünkü yaşamın pamuk ipliğine bağlı olduğu bu coğrafyada yasalar, adamına ve sahip olduğun statüye göre uygulanıyor.
Ne kadar yırtınırsanız yırtının, trajik gerçek bu.
Gelelim ikinci örneğe. Dortmund- Galatasaray, Şampiyonlar ligi maçında yaşananlara.
Galatasaray tribününde bir taraftar 12 metrelik yüksekten aşağıya koltuk fırlatıyor. Allah’tan kimsenin bir yerine denk gelmiyor. Alman polisi derhal harekete geçiyor ve görüntüleri didik didik ederek holiganı tespit ediliyor. Medya aracılığı ile fotoğraflarını yayınlıyor.
Peki, Alman savcı bizim statlarımızda sıradan bir olay haline gelen bu vandallığı nasıl yorumluyor biliyor musunuz?..
“Adam öldürmeye teşebbüsten” falanca yıla kadar hapis cezası!..
40 fırın ekmek yeseniz neye yarar? AB uyum yasaları çıkarsanız kime ne fayda?
Yaşamın öznesinin insan olduğunu hâlâ anlayamıyorsanız, meydan ya çapulcuya kalır ya da kendi adaletini sağlamaya çalışan baronlara!
Çok atar çok yer
Ersun Yanal’ın oyun felsefesi belli. Dayanıklı olacaksın, çok koşacaksın, sahanın her yerinde rakibe basıp, topa daha fazla sahip olacaksın. Bunların birleşkesi, çabuk ve ofansif futbol. Yanal’ın Trabzonspor kadrosu sisteme uygun. Lakin kısa vadede dayanıklılık ve direnç gösteren bir takım olması zor. Üstelik kalesinde ve savunmanın göbeğinde ciddi sıkıntılar var. Özellikle duran toplar büyük tehlike.
O zaman ne yapacak Yanal ve takımı? Bugünkü Galatasaray maçı dahil, hücum kozlarını devreye sokmaya çalışacak. Orta alanda pas trafiğini yönetecek olan Özer, Mehmet Ekici ve Constant gibi isimlere önemli yük binecek. Bu bölgeyi hatasız ve iyi kullanabilirse hücum gücünü skora yansıtabilecek. Ben Trabzonspor’un sezonun kalan bölümünde çok gol atan, ama çok da gol yiyen bir görüntü sergileyeceğine inanıyorum. Bir fazlasını atarsa ne âlâ!..