Son bir haftadır ulusça yaşadıklarımız ortada. Ne milli takımın tarihi Hollanda galibiyetine, ne dünya şampiyonu güreşçilerimizin altın madalyalarına, ne de basketbolda ay-yıldızlı ekibin Avrupa şampiyonasında elde ettiği başarılara sevinebildik doyasıya.
Hep bir yanımız buruk, hep zihnimiz bulanık şimdilerde.
Kısa bir aranın ardından bugün yine futbola dönüyoruz. Lakin endişeliyiz. Kaygımız, günlerdir sokaklara yansıyan gerilimin tribünlere sıçraması. Yakın geçmişte örneklerini gördük olası tehlikenin. Konya’da, Diyarbakır’da, İzmir’de, Ankara’da, İstanbul’da yaşadık, toplumsal tepkilerin nasıl ırkçı söylemlere dönüştüğünü. İnsanların sırf yaşadıkları bölge, formasını giydikleri takım nedeniyle hedef gösterildiği günler hâlâ hafızalarımızda. Aynı hatalara bir daha düşmeyelim.
Sap ile samanın karıştırılmaması gereken bir dönemden geçiyoruz. Her zamankinden fazla dikkatli olmak ve tahriklere kapılmamak zorundayız. Futbol bu ülkenin dört bir yanında oynanıyor. Oynanmaya da devam edecek.
Sen, ben değil, biz varız
Unutmayalım, kardeşi kardeşe kırdırmaya çalışan zihniyet, futbol gibi geniş kitleleri bir araya getiren, birlikte üzülen, birlikte sevinen insanları kullanarak kirli emellerine alet etmeye çalışabilir. Tribünlere düşecek küçücük bir kıvılcım, dışarıda yangına dönüşebilir. “Sen”, “Ben” değil, inadına “Biz” demeye devam ettiğimiz vakit, kurulan tuzaklar, içine çekilmeye çalıştığımız kaos planları ancak bozulabilir.
Hangi takımdan olursa olsun, hangi kentten gelirse gelsin, tek bir ideal ve amaç altında birleşildiğinde, futbolun ne kadar önemli bir güç olduğunu göstermek açısından bu zor günleri fırsata çevirebiliriz.
İşte o vakit yüreğimizi dağlayan, bizi hayata küstürmeye çalışan, enerjimizi tüketen, umutlarımızı örselemeye uğraşanlar karşısında daha dik ve kararlı durabiliriz.
Şiddete ve teröre karşı; barış, sağduyu, birlik içinde durma sürecindeyiz. Hakkari’den Edirne’ye, Trabzon’dan Hatay’a yıllardır birlikte yaşayan milyonları ayrıştırmaya çalışmak, felaket senaryosu yazanların ekmeğine yağ sürmekten başka bir fayda yaratmayacak.
Hepimizin yapması gereken, yarın çok daha kötü günler yaşamamak adına sadece “yurttaş” kimliğimizle kol kola ve dayanışma içinde olmak. Bu şansı tepmeyelim!..
Kulüpler Birliği geç kaldı
O çağrıyı Süleyman Hurma değil, Kulüpler Birliği Vakfı yapmalıydı aslında. Artan terör olaylarına tepki olarak Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe’nin bu hafta oynanacak maçlarda seremoniye üzerinde üç kulübün logosunun bulunduğu tişörtlerle çıkma kararından sonra, Trabzonspor Sportif Direktörü tüm kulüplerin armasını taşıyan tişört önerisinde bulundu. Hatta kendilerinin diğer kulüplere yazı yazarak onay istediğini anlattı. Gerçekleşir mi bilmiyoruz? Ancak kutluyoruz Hurma’yı ve Trabzonspor Kulübü’nü...
Gönül isterdi ki, alkışlanacak bu girişim öncelikle Kulüpler Birliği Vakfı’ndan gelseydi. Çok daha geniş kapsamlı bir organizasyon, sadece Süper Lig’de değil, tüm kategorilerde güç birliği fena mı olurdu?
Profesyonel hakemin talepleri!
Ligdeki hakem hataları şimdi de “profesyonellik” üzerinden eleştiriliyor. Milyon dolarlık sözleşmelere imza atan futbolcuların ve hatırı sayılır ücretlerle çalışan teknik direktörlerin performansını aldıkları para üzerinden değerlendirmeyen zihniyet, gözünü profesyonel hakemliğe dikmiş, açıklarını arıyor.
Yönettikleri maç sayısı da dikkate alındığında, ciddi bir gelir elde ediyorlar ya... Artık kusursuz ve mükemmel olmak zorundalar! Bu arada “Çuvalla para alıyorlar, adam gibi maç yönetsinler” pişkinliği ile kendi başarısızlıklarını örtmeye çalışanlar da cabası...
Gelelim, haftanın üç gününü TFF’nin Riva tesislerinde geçiren profesyonel hakemlerin yeni taleplerine. Dokuz hakemin 5’i İstanbul dışında yaşıyor ve bu süreçte ailelerinden uzak kalıyorlar. İki gün de maç için ekleyin, neredeyse çoluk çocuğun yüzünü unutuyorlar.
Peki ne yapacaklar? Evlerini İstanbul’a taşıyacaklar. Sıkıntılı ve sancılı bir değişim, kolay değil. Ancak duyuyoruz ki, hakem kardeşlerimiz Riva yakınlarında, kirası da TFF tarafından ödenecek ev istiyormuş. Mümkünse birer tane de araç tahsisi...
Arkadaşlar kendi açısından haklı olabilir. Lakin burası Türkiye... Radikal değişimlerin hepsi bir arada ve bir anda olmuyor. Azıcık özveri ve sabır lütfen...