Bazı söylemleri anlamlandırmak, nereden bakıp ne görmek istediğinize bağlı.
Tıpkı Galatasaray Kulübü Başkanı Adnan Polat’ın hafta içinde Lig TV’ye yaptığı açıklamalara medyamızın farklı yaklaşması gibi.
Polat’ın Adnan Sezgin ile ilgili düşüncelerini hepimiz biliyoruz.
Başkan, adaşına sonsuz güven duyuyor.
Sezgin’in bilgisi, deneyimi ve dürüstlüğü Galatasaray başkanının bazı yönetim kurulu üyelerini karşısına almasına değecek kadar önemli.
Bir soru üzerine şöyle diyor Polat, “Adnan Sezgin’in Galatasaray’a zarar verdiğini görsem, yarın kapının önüne koyarım.”
Bazı gazetelerimiz onca mesajın arasından Polat’ın bu sözlerini manşete çıkarıp “Sezgin’e gözdağı” olarak nitelendiriyor.
Ama devamı var; “Bu kim olursa olsun böyledir. Adnan Sezgin bizim verdiğimiz görevleri yüzde yüz yerine getiriyorsa, birileri istiyor diye neden göndereyim?”
Polat “sarı-kırmızılı kulübe kim zarar verirse onlarla yolumu ayırırım” demek istiyor. Gerekirse “Sezgin’le bile...”
Peki hedef neden Sezgin?
Yanıtını yine başkan veriyor; “Medya Adnan Sezgin’i sevmez. Çünkü kimse ondan laf alamaz.”
Haaa şöyleee...
Gelelim sadede!
Galatasaray medyasının bakış açısı net; Sezgin kötü adam.
Hakkında ne iddialar ortaya atıldı.
Ne suçlamalar çıktı, ne belden aşağı darbeler çalıştı.
Gelin görün, Sezgin Galatasaray Başkanı’nın hâlâ bir numaralı adamı!
İşler kötü giderse mi?..
Bundan kötü olma ihtimali var mı?
Giderlerse birlikte giderler.
Polat’ın uzun açıklamaları arasında hakemlere, milli takım tercihlerine ve Futbol Federasyonu’na da eleştiriler vardı.
Haklıdır haksızdır. Bir büyük kulübün başkanı böyle bir inanca sahip ise elbette şikayetlerini dile getirecek.
Yine bakıyorsunuz, bu ifadeler medyamızın bazı kesiminde hiç gündeme gelmedi. Dahası görülmedi. Ya da görülmek istenmedi.
Kimsenin işine karışmak gibi bir düşüncemiz ve niyetimiz olamaz.
Zaten isteyen varsa Polat ne söylemiş filtre edilmemiş halini bulur okur.
Lakin medyada böyle bir oto-sansür mekanizması işletilmesi hiç adil görünmüyor.
Adnan Sezgin’i sevmiyorsan vur abalıya!
Federasyonda dostun, arkadaşın varsa, eleştirileri görmezden gel!
Hagi’yi istemiyorsan kapının önüne koy!
Biraz da Adnan Polat’ın tarzından mı kaynaklanıyor kestiremiyorum.
Şöyle dönüp yakın geçmişe bakıyorum da, Aziz Yıldırım’a makas işletmeye cesaret edemeyenler, diğer büyük kulüp başkanının açıklamalarını çok rahatlıkla bir köşeye sıkıştırıveriyor.
Sizce de garip bir durum değil mi?
Onlara her yer Trabzon!
Trabzonspor’un bu sezon gösterdiği performans kuşkusuz en çok kent dışındaki Trabzonluları mutlu ediyor.
Hele büyük şehirde yaşıyor ve arkadaşları Fenerli, Galatasaraylı veya Beşiktaşlı ise, değmeyin keyiflerine...
Takımın başarısı, Trabzonlu kimliğinin ön plana çıkmasına, dolayısıyla onların kendilerini başarılı hissetmesine yol açıyor.
“Bize her yer Trabzon” sloganının altında yatan duygu da bu aslında.
Bordo-mavililer gelecek hafta İstanbul Büyükşehirspor deplasmanında.
Trabzonspor bu maçı da kazanırsa ilk yarıyı lider bitirmek için avantaj sağlayacak.
Maçın bir önemi de, Trabzonspor taraftarının uzunca bir süredir planladığı müthiş organizasyon.
Müthiş diyorum, çünkü Olimpiyat Stadı tribünleri 2005 yılında oynanan Şampiyonlar Ligi finalinden sonra bir daha tam dolmadı.
Trabzonspor taraftarının hedefi 76 bin kişilik stadı adeta işgal etmek.
Yapabilirler mi? Bence yaparlar.
Çeyrek asırı aşkın bir süredir şampiyonluk özlemi çeken Trabzonspor taraftarı Belediyespor maçında bu rekoru kırabilir.
Lider olmanın yanında 4 önemli rakibini yenmiş olmanın verdiği coşku, Olimpiyat Stadı’nı Avni Aker’e çevirebilir.
Valla ben orada olacağım...
Bu şölen kaçmaz.
İlk giden Alex olmaz
Aykut Kocaman gerçekten öyle düşünse bile çıkıp “Ben Alex’i sevmiyorum” mu diyecek?
Ya da Brezilyalı oyuncu teknik direktörünü istemese “Kocaman varsa ben yokum” mu resti çekecek?
Kim bilir? Belki de gerçekten birbirlerinden hoşlanmıyorlardır. Olamaz mı?
Bal gibi olur.
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Sezon başından beri ikili arasında herkes tarafından gözlemlenen bir gerginlik olduğu aşikar.
Örnekleri çok.
Fenerbahçe’de son birkaç haftadır işler iyi gidiyor.
Gitmesindeki en önemli faktörlerden biri kuşkusuz Alex.
Sezon başında onu eleştirenler, şimdilerde sarı-lacivertli takıma gelmiş en önemli yabancı futbolcu olduğunu söyleyebiliyor.
Tabii Aykut hocanın da işine geliyor bu tablo.
Bir teknik adamın aylardır futbolcusuyla kavgalı gösterilmesinden bunalmaması mümkün mü?
Takıma, rakiplerine ve hedeflerine mi kafa yoracak, Alex ile mi uğraşacak?
“Onun sportif direktörlüğünde çalışırım” demesi bile artık bu mevzunun kapanmasını şiddetle istemesindendir gerçekte.
Bir başka gerçek ise, Alex’in Fenerbahçe Kulübü’nde Başkan Aziz Yıldırım’dan sonra gelen en güçlü ikinci adam olduğu gerçeğini fark etmesidir Aykut hocanın.
Yıldırım’ın ona kol kanat gerip koruması, takım içinde ağırlığı ve liderlik konusundaki karizması, bir iki denemeden sonra Alex’i bulaşılmayacak insanlar listesinin başına koymuştur Kocaman’ın gözünde.
Fenerbahçe’de işler iyi gittiği müddetçe bu yara kaşınmayacaktır.
Kocaman Alex’e, o hocasına sorun yok mesajları gönderecek, sevgisizliklerini asla açık etmeyeceklerdir.
Yoksa, Aziz Yıldırım’ın Alex ile ilgili planları şekillenmeye başlarken, Kocaman’ın Fenerbahçe’deki geleceği hakkındaki soruyu “Mayıs ayını görür müyüm bilemem?” şeklinde yanıtlaması çok mu normaldir?
Haa, işler kötü giderse mi?
Bu noktadan sonra ilk gidenin Alex olmayacağı kesindir.