Adı derbi, tadı isot
Fenerbahçe ile Galatasaray derbilerinin atmosferi diğerlerine benzemez. Rekabet saha içinde kalsa amenna... Başkan ve yöneticiler arasındaki atışma maçtan günler evvel başlar, karşılıklı suçlamalar, hakemler üzerinden tartışmalar, belden aşağı darbelerle ortam gerilir de gerilir. Futbolculara da yansıyan bu olumsuz hava, maç içinde veya tribünlerde olaylara yol açarsa aynı şahıslar bu kez, “Neden böyle oldu? Suçlu kim? Federasyon uyuyor mu?” tarzında komik açıklamalarla günü kurtarmaya çalışır. Tıpkı bu akşamki Fenerbahçe-Galatasaray derbisi öncesi gibi.
Savcı mısınız, hakim mi?
Hafta içinde ezeli rekabette sık görülmeyen bir olay yaşandı. Fenerbahçe; rakip kulübü devletin 7 ayrı kurumuna şikayet etti. Gerekçesi, Galatasaray’ın vergi kaçırdığı, haksız kazanç elde ettiği ve yasaları hiçe saydığı yolundaki iddialar. Bunlar medyada haftalardır haberleştirilen ve tartışılan konular. Bugüne ait değil.Üstelik ülkenin savcıları, yetkili kurumları ve ilgili makamlarının önünde. Yani onların görmediği, harekete geçmediği ve yaptırımları devreye sokmadığı bir süreçte, Fenerbahçe’nin girişimi tuhaf geldi bana. Eğer bu şikayetler karşılık bulursa, daha trajik bir durum yaşanacak demektir. Söz konusu iddiaların araştırılmasını istemek bir kulübün görevi midir, yoksa adalet mekanizmasının sorumluluğu mu?
Konu sadece hakem mi?
Galatasaray, rakibin bu hamlesine kayıtsız kalmadı. Önce kulübün Divan Başkanı, ardından 2. Başkanı derbi öncesi bilinçli saldırı ve nifak sokmakla suçladı Fenerbahçe’yi. Başkanı ise kulübün yaşadığı dahili sıkıntıları konuşurken araya derbinin hakemi Atilla Karaoğlan’ı sıkıştırmayı ihmal etmedi ve o klasik soruyu sordu; “Başka hakem bulamadılar mı?” Görüyorsunuz değil mi? Futbol, taktik, oyuncuların performansı, teknik direktörlerin planı, rekabetin lezzeti gibi konuların konuşulması gerekirken, derbi nasıl ketenpereye getiriliyor. Hadi buyrun; şimdi harika futbol beklentilerinizi tazeleyin ve saha içine konsantre olun!..
Yine yabancı hakem safsatası
Ligin beşinci haftasında bildik senaryo konuşulmaya başlandı. Konu hakem hataları ve atamaları. Ne zaman, kim başlayacak diye düşünüyordum ki, Beşiktaş kılıcı çekmiş ve “Yabancı hakem” isteğini dile getirmiş. Talebini Kulüpler Birliği toplantısına taşıyacak ve destek isteyecekmiş. Olur mu? Valla verilen sözler yutulur veya unutulursa belki. Eski TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi benzer isteklere direnmiş, yabancı VAR ile geçiştirmeye çalışmış, o da fiyasko ile sonuçlanmıştı. Yeni Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu ise yabancı hakeme karşı olduğunu net biçimde beyan edip, kapıyı erkenden kapatmıştı. Hakem hataları hep oldu, her kulübe olmaya devam edecek. İşin kolayına kaçıp, yabancı hakem diye bağırmak, zaten topal ördeğe dönen Türk hakemliği tamamen bitirmek demektir. Naçizane görüşüm; isteyen de yerine getiren de tarih sayfalarında saygıyla anılamaz!
TFF'nin bankamatikcileri
İbrahim Hacıosmanoğlu, Futbol Federasyonu Başkanı seçildikten sonra Hakem Akademisi’ni kapatmış, bazı idari personeli açığa almış, eleştirilen yeni atamalar yapmıştı. Dikkatimi çeken, Hakem Akademisi’nin devre dışı bırakılmasıyla çoğu personelin TFF’nin yolunu unutması. Geçmiş yönetim tarafından yüksek maaşlar ve ağır tazminatlarla işe alınan bu kişiler ne atılabiliyor, ne yeni görev verilebiliyor. Artık unvanları bankamatik memurluğu. TFF’nin yeni istihdam ettiği “danışmanlar veya direktörler” için de maaş skalasının 150 bin TL’ye vardığı ve bağlayıcı kontratlar yapıldığı konuşuluyor. Ben şaşırmadım, ya siz?.. Boşuna dememişler; “Gelen gideni aratır” diye!
Güneş'in işi zor
Şenol Güneş, Trabzonspor’un başında ikinci maçına çıktı ve “Kendi haline bıraksan bu takım dört maçta dört puanı zaten alırdı” dedi. Sevgili hocam buraya gözlem yaparak ve araştırarak geldiniz. Beşiktaş ve Kayserispor karşısında iki farklı takım görmeniz, geçmiş teknik direktörü veya oyuncu grubunu suçlamanızı gerektirmiyor. Yolunda gitmeyen işler varsa ki; o yüzden size teveccüh gösterdiler, düzeltmek size düşer. Ancak işiniz kolay değil.