Galatasaray'ın eylülü

Haberin Devamı

1 Eylül geldi. Galatasaray, Adana deplasmanından üç puan almış olmasına rağmen yine bir eylül ayına hazırlıksız girdi. İlk 11’de sadece bir yeni transferi olan, o da kendi mevkisinde oynamayan sarı-kırmızılılar, her yıl aynı senaryoyla, ayrılacağı oyuncular ve tamamlayacağı eksikler için Şampiyonlar Ligi’nden elenmeyi bekliyor.
Dünkü maç, son günlerdeki kaosun ardından bir ispat maçıydı ve ilk yarıda dört golle fişi çekip rahatladılar. Gol sayısından daha güzel olansa Metehan’ın performansıydı. Hem Kerem’in golünden önce alan kontrolü yapıp attığı uzun pasla hem savunmadaki müdahaleleriyle umut verdi.
Galatasaray zaafları fazla olan rakibi karşısında hızlı sonuç alınca oyuna ve bireysel performanslara dair konuşmak çok zor. Ama skora aldanmadan söylemek lazım, hala oyun kurulumunda sıkıntılar göze çarpan takımda, bu denli etkisiz rakibe bile pas zinciri kurmasına müsaade ettiği ve pozisyon verdiği için Okan Hoca’nın canı sıkılmıştır.
Maçtan daha çok konuşulması gereken Galatasaray’ın eylül ayını nasıl geçireceği... Bir Avrupa maçı, bir derbi bekleyen ayda, gelecek oyuncuların da ilk 11 oyuncusu olacağını düşünürsek, takımın oyun ritmi, uyumu, fizik gücü nasıl bir araya gelecek? Milli arada Okan Hoca'nın, oyuncuların telefonlarını ve Florya’nın kapısını, yönetim dahil herkese kapatıp kaostan uzak geçirmesi belki çözüm olur.
İki hayal kırıklığımı söyleyip öyle bitirmek istiyorum.
Young Boys maçında yaptığı hareketten sonra taraftarından özür bile dilemeyen kaptanın dün yedek bırakılmasını beklerdim. Zaten Avrupa maçlarında kaleyi koruyacak Günay’ı bu maçta oynatıp hem mesaj verip hem ritim tutması sağlanabilirdi.
Rakibine her pozisyonda alan ve zaman veren Adana’da ise golleri, 15 yaşındaki Deniz değil, koca kulübü bu hale getirenler yedi. Avrupa kupalarına katılmayı hak eden taraftarın yaptığı hazırlığın yarısını bile yapamayan, kalite erozyonuna sebep olan yöneticiler, “Yarın bizim, yılmayasın” sözünden utanır mı bilmem.