Bu konu sardı beni, hatta sarrrdı.
Bir daha!
***
Önce özetikos...
Ercan Saatçi’nin FBTV‘de bir programın yayınlanmayan bölümünde GS’a ettiği küfürden sonra FB resmi sitede açıklama yaptı.
Bir bölümü şöyleydi;
...Bu çekimin montajlanan bu kısmı bazı kötü niyetli kişi veya kişilerce o tarihte FBTV’nin binasından dışarıya çıkarılmış, daha sonra belli bir amaç için kullanılmak üzere saklanmıştır. FBTV’den bu görüntüler yetkililerin bilgisi dışında gizlice alınmış, bir başka deyişle hırsızlık yoluyla kurum dışına çıkarılmıştır...
...FBTV’den çalınan söz konusu görüntülerin internet sitelerinde veya televizyon kuruluşlarında yayınlanmasında FB Kulübü’nün veya FBTV’nin herhangi bir dahli bulunmamaktadır...
Hıncal Uluç şöyle yorumladı aynı olayı;
...FBTV’den görüntünün sesiyle birlikte GS’lı sitelerin eline geçmesinin bir tek izahı var, bu görüntüler FB’nin bilgisi ve izniyle onlara gönderildi, Hürriyet’deki spor müdürü değişikliğinden FB memnun değil, Saatçi Fenerbahçeli olduğu halde, söz geçiremeyeğini biliyor, Esat Yılmaer onların adeta sözcüsü gibiydi, bunun başka izahı yok, benim yorumum bu, FBTV’de herhalde GS’lı bir casus çalışmıyor, olay tamamen budur...
***
Sonrasını biliyorsunuz...
Bir çay kaşığı abidik, bir avuç gubidik, bir iki tutam kaytırık, bir iki ölçek kıytırık, biraz filan...
Biraz falan...
Sonra hafif ateşte kaynat!
İşte rezalet!
Yemek buydu!
Yedik.
***
Devam edelim...
1907 doğumlu değerli, önemli bir kulüp ve 1939 doğumlu değerli, önemli bir yazar-yorumcu birbirlerinin tam tersini söyledi.
Bu daha da rezalet bir durum!
İkisinden biri bile bile yanılttı kamuoyunu, bile bile doğruyu söylemedi.
Bu çıkar, burdan.
2 kere 2 dört!
En rezaletos, dandikos durum da bu!
***
Şimdi;
Bir tarafta ülkenin en saygın işadamlarının, en köklü ailelerinin yönettiği bir kulüp, diğer tarafta ülkenin usta, duayen bir yazar-yorumcusu...
İkisinin de ağzından çıkanı ciddiye almamız lazım.
Alıyoruz.
Onlar duyuyor mu ağızlarından çıkanı?
No!
Birine göre bazı GS’lılar hırsız ya da bazı GS’lılar hırsızlarla işbirliği yapıyor, diğerine göre FB doğru söylemiyor.
Yani...
Yalan söylüyor!
Açık saçığı da bu...
Bu da çıkar burdan.
3 kere 3 de dokuz!
Gerçi son yıllardaki bütün teorileri foslamış usta abinin...
Fıslamış...
Olsun!
Hatta...
Fuslamış...
Bunu ben uydurdum böyle bir kelime yok, olsun.
Bu da bulunsun!
Son yıllardaki teorilerinin foslaması, fıslaması, fuslaması bunun da foslayacağı, fıslayacağı, fuslayacağı anlamına gelmez.
Minnacık, mini minnacık bir ihtimal de olsa bu, ihtimal ihtimaldir.
Ve bir mahalle kahvesinde konuşmuyor, internette ne idüğü belirsiz bir sitede yazmıyor.
Sabah’da yazıyor, NTV’de konuşuyor.
FB’nin hala gıkı çıkmıyor.
Zırt pırt medyayı, medyacıyı tekzip eden kulüp bu defa hala sus pus.
Bir şey denmedi mi herkes bir şeyler der, bir şeyler uydurur, ki en berbat durum budur ve sınırı yoktur cak cak cak uydurmanın.
İki ihtimal var;
1-FB sallamıyor Uluç’u, ciddiye almıyor onu ”yine sallıyor” diye düşünüyor, bulaşmıyor.
2-Uluç doğru söylüyor, FB biliyor bunu, gargaraya getiriyor olayı.
***
Hangisi?
‘1’ ecneb!
Atkon!
EFES-FB MAÇINI NİYE ÇETİN DEĞİL DE ÇOMAK YORUMLADI
Spormax, Beko Basketbol Ligi’nin yayıncı kuruluşu, iyi para verdiler ve işlerini iyi yapıyorlar.
No problem!
İyi de bir yorumcuları var.
Dı!
***
Bu yıl çomak sokuldu işin içine durup dururken, çomağın ismi de Doğan.
Efes-FB maçını o yorumladı.
Ülkedeki her basketbol başarısının içinde olan, ne başarıldıysa payı olan, aynı zamanda her işe maydanoz olmasıyla veya patronunun maydanozu olmasıyla da tanınan biri Doğan.
Yıllardır tartışırız bunları, arkadaşız.
Doğan kendisinin FB menajeri, Çetin Yılmaz’ın FB koçu olduğu o dünlerde, takımı FB’nin oynadığı maçların kritiğini de kendisi yazıyordu.
Günaydın’dı galiba gazete...
Bir defasında ”Fener kenardan çok iyi yönetildi, bilhassa menajerinin katkısı müthişti, o olmasa olmazdı” diye bitirmişti kritiğini.
Tarihe geçmişti.
TBF ‘den istifa edip, bu işi keşke sürekli yapsa, çok da iyi yapar, başarılı olur, başkaları gibi de bir kaç eleştiride saklanmaz, erkekçe ortaya çıkar, kaçmaz.
Ama...
Doğan, şu anda TBF’nin medya sorumlusu, başkanının has adamı, kader arkadaşı ve bu günlerde FB’ye GM olacağı konuşuluyor.
FB’yi eleştiremez, Aziz Bey’den iş bekliyor.
Tabii Aziz Bey’i de...
Tanjeviç’e de sulanamaz, Aziz Bey ”onu eleştiren karşısında beni bulur“ dedi.
Ve milli koçumuz o, patronu Demirel, kendi patronu da o, yemez.
***
Bunları iki hafta önce yazdım.
***
Efes-Fenerbahçe maçı bu ligin en önemli, değerli, zorluk derecesi en yüksek maçı...
Kim yorumladı bu maçı?
Çomak!
Boş bulduğunda herkes atıp tutuyor, yok etik metik, yok kurallar murallar, yok herkese eşit mesafedeyiz filan...
Sonra en önemli maçı federasyonun medya sorumlusu yorumluyor.
Sorumsuzluğun da bu kadarı...
Kimsenin de sesi çıkmıyor.
Üç sorum var, ikisi Çetin Yılmaz’a;
1- Sen niye yorumlamadın?
2- Sen mi istemedin, sana “o yorumlayacak” mı dendi?
Üçüncüsü ortaya;
Niye o yorumladı, köküne kıran mı girdi yorumcuların, çomağın yorumlamasını kim istedi?
***
Demirel’in iş verdiği, milli seyahatlerde çığırtkanlığını yapan, yanında taşıdığı pembe medyası, pembe çantalar bunları yazmazlar.
Bilirler, kapıların arkasında dedikodu yaparlar ama yazmazlar.
Ya-za-maz-lar!
Sıkar!
Hayatları yazmamak, yazamamak üzerine kuruludur onların, yazar-yorumcu olup da yazmadıkları-yorumlamadıkları için para kazanan başka basketbol yazarı-yazarları tipi var mıdır bu dünyada, bilmem?
Basketbol yazarı, yorumcusu istisnalar hariç eyyamcıdır, hepsi benim bildiklerimi bilir, susar.
Bir kısmı NBA çocuğudur, bir kısmı ailenin sevimli çocuğu, bir kısmı emekli koç moç, menajer, bir kısmı neme lazımcıdır, bir kısmı başkanın büyük ailesindendir, bir kısmı da federasyonun medya sorumlusudur...
Filan falan...
Onlar iyi aile çocuğudur Demirel’e göre.
Ben de bilmemne çocuğu...
***
Yesinler onları.
Sevsinler.
Nokta!
Fenerbahçe medyadaki ‘anonscuların’ isimlerini niye açıkla-ya-mıyor?
21 Mayıs 2010
'Süper Çöplük'ten nemalanan süper yorumcular, süper başkanlar
14 Mayıs 2010
Ankaragücü ve Trabzon Fenerbahçe'ye yatacak mı, dükkanı kapatalım mı?
7 Mayıs 2010
Galatasaray Liseli olunca insan hakları, 'Jbüşüst liseli' olunca hayvan hakları mı?
30 Nisan 2010