Türkler huzura gelmiş, lütfen huzursuz etmeyin

Alman Lisesi’nden sınıf arkadaşım Almanya da profesör...
Yemekte laflıyoruz.
4000 euro alıyormuş.
“Zengin olmam ama ömür boyu 4.000 alırım” dedi.
İşsiz kalsa,iş bulana kadar işsizlik parası 4.000’in altına düşmüyor.
Emekli olursa bir şekilde 4.000’e tamamlanıyor.
Suratında buralarda hiç görmediğim bir ifade vardı.
Çözemedim.
Huzurun surata yansıması olmalı bu.
Herhalde.
Gece rüyama girdi o ifade.
Geleceği devlet tarafından garanti altına alınan milyonlarla bir arada yaşamak nasıl bir şey acaba?
Hayalini kurdum bütün gece.
O bile müthişti.
Etrafımda ondan fazla kazanan bir sürü insan var.
40.000 kazanan da var.
400.000 kazanan da...
Daha fazla kazanan da...
Suratlarında o ifade yok.
Kimse yarınını bilmiyor.
***
Timberland müşterisiyim.
Türkiyedeki distribütörü Deriden.
Onun da müşterisiyim.
‘No problem’ onlarla.
Sorun olduğunda çözmesi gereken adamın adı Bülent,
arıyorsunuz, anında sorununuz morununuz çıkıyor aklınızdan, o sorun oluyor.
Akıllıca(?).
***
Bir ay boyunca Deriden’de derdimi ve Bülent’i anlatacak birine ulaşamadım.
Her telefon ona bağlanıyor, her mail ona gidiyordu.
Sonunda Amerika Timberland’a mail attım.
Bir saat sonra bir mail geldi.
”Size en kısa zamanda döneceğiz.”
Ertesi gün de ikinci mail...
“Dear Bilgin,şunu şu numaradan ara,ulaşamazsan beni ara.”
Altında da bir telefon ve bir mail...
***
Deriden’in kibar,zarif ürün müdürü ile böyle tanıştık.
10 saniye sürdü konuşma.
Ve...
Happy End!
***
Bunları yazarken ekranda seçimler ve adaylar ve takım tutar gibi onları destekleyen amigoları var.
O onu mokluyor,o onu...
İstisnalar hariç “ya bunlar mı yönetecek bizi”, dedirtiyorlar adama.
Karabasan gibi çöktüler yine.
***
Bir gün şu ilan yayınlanacak dünya gazetelerinde.
“Türkler ülkenize geldiğinde ne yaparlarsa yapsınlar,lütfen hoş görün onları,huzur verin,mutlu edin.
Bari ülkemizde rahat etsinler.
Türkler de huzurlu, mutlu olmayı hakediyorlar.”

TELEFONLAR DİNLENİYOR

-Galatasaray’ın stoperi yok mu Allahaşkına?
-Uzun hikaye boşver.
-Hamburg da oynayan stoper yaşlı,yavaş diye gönderilen stoper değil mi?
-Evet.
-Geri mi aldılar?
-Evet.
-Başka yok mu?
-Boşveeeer!
-Bugün de o mu oynayacak?
-Hayır.
-?
-Cezalı.
-Kim oynayacak?
-Kimse.
-?
-Yok.
-Ne yok?
-Stoper.
-Valla mı?
-Ekmek kuran çarpsın.
-Ne güzel Song mong vardı, Tomas momas?
-Yaa, yaa vardı.
-N’oldu ?
-Sattılar.
-Niye?
-Pahalı geldi.
-Şimdi daha mı az veriyorlar stoperlere?
-Hayır.
-?
-Daha fazla?
-?
-?
-Ya Servet, ya öbür Emre ?
-Sakat.
-Meira ?
-Sattılar.
-Tam bu sırada mı?
-Evet.
-Şaka mı?
-Yooo..
-Eeee kim oynayacak?
-Kewell.
-Aaaaa!
-Çocukken stopermiş.
-Ha ha!
-Diğer stoper, stoper değilmi?
-Hayır.
-Ne ?
-Solbek
-Biraz ara verelim mi?
-Ok.
-Sonra konuşuruz.
-Ok.
***
GS Hamburg’u her şeye rağmen eleyebilir.
GS bu...
Ve...
Sadece sahadakilerin başarısı olur bu.

LİNCOLN ,SEKSİ SOS,
10’LAR, ÖZEL KADINLAR

Pasta alla Puttanesca bir Napoli makarnası.
Puttana ‘o...’ demek.
Anladınız.
‘O...’ usulü makarna...
Ben bayılırım.
Niye ‘o...’ usulü?
Sıcak ,çok baharatlı, çok acılı bir sosu ve insanı kendinden geçiren, tahrik eden bir kokusu var.
“Ye beni” diyor.
İlk defa yiyince ter basar, kalp çarpar, nabız yükselir.
İkinci de biraz daha iyi gelir.
Üçüncü de biraz daha...
Sonra alışırsınız.
Alışınca da şahanedir.
‘Puttana’ bu yüzden.
Herhalde.
***
Maradona Napoli’deyken Floransa’da talebeydim, her maçına giderdim.
Başka bir şehirde barınamazdı Arjantinli.
Sülalece yaşıyorlardı,her hafta biri bir rezalet çıkarıyordu.
Hemen üstü örtülüyordu.
Sadece bir maç değildi oynanan, bir sosyal patlamaydı,ezilen güneyli her hafta kuzeye Maradona’yla patlıyordu ,isyan ediyordu.
Her maç bir ihtilaldi.
Tarihindeki en büyük başarılar böyle geldi.
Maradonasız olmazdı.
Onu yönetenlerin-Moggi de vardı- heykelleri dikildi,yaşarken cennetlik oldu hepsi.
Onlarsız hiç olmazdı.

***
Cazip, çekici, dikkat çeken kadınla herşey olunur, huzurlu olunmaz.
İyi laftır.
Aklınıza ne geliyorsa olursunuz onla.
Huzurlu olamazsınız.
Ve...
Bu tip kadınlar bir iki kere çıkar hayatta karşınıza.
Ne kadar kalırlarsa sizde, ne kadar tutabilirseniz onları,hiç tatmadığınız ,hiç bir kadının tattıramayacağı duyguları tadarsınız.
Huzur hariç.
***
Galatasaray’ın başına bu 10 belasını saran Hagi.
Bir kere onun -10’un- tadını aldı Galatasaraylı.
Alıştı.
10 sene bir 10 aradı, onu aradı, bulamadı, gibisini aradı.
Bulamadı.
Gibisinin gibisini buldu.
Lincoln’ü.
10 dakika huzurlu olamıyor.
10’lar böyle.
Cazip, çekici, dikkat çeken kadınlar gibi.
Gibileri de...
Gibilerinin gibileri de...
***
Hagi kolay adam mıydı?
Hayır.
Ya Terim?
Olur mu?
Terim onu, o Terim’i, sıradışı Süren ikisini de idare etti.
UEFA böyle geldi...
Canaydın ikisini de edemedi mesela...
Ne Terim’i,ne Hagi’yi.
***
Her kadın 250 gram ‘o...’ olmalıdır, 500 gram ‘o...’ olursa ‘o...’ olur.
Napoli lafıdır.
Her 10 da , 250 gram ‘böyle’ olmalıdır.
Lincol 400 gram.
Bazen 500 gram ‘böyle’ oluyor.
Bazen 600...
Hikayenin özü bu.
Gerisi mi?
Hikaye.
***
Papa Vatikan’daki Sistine Şapeli’nin tavanını Mikelanj’a verdi.
Mikelanj ustaların ustasıydı,sıradışıydı ama tam arızaydı,megalomandı.
Papa da sıradışıydı.
Dayandı.
Tutucu, gerici,yeniliğe kapalı papazlar bizim futbol medyasının papazları gibi “kov bu herifi” dediler.
Kovmadı.
O olağanüstü tavan böyle ortaya çıktı.
Mikelanj olmasa o tavan olmazdı.
O Papa olmasa o tavanın konusu bile olmazdı
***
Ki...
Lincoln’un ne alakası var bunlarla değil mi?
Onlar kiiiim ,o kim değil mi?
Aynen böyle.
Ki...
Lincoln bir Pele değil.
Bir Maradona da...
Bir Hagi de...
Bir Zidane da...
Ki...
Kendi zorla gelmedi.
Ki...
Almanya’da da böyleydi.
***
Canaydın Çorlu’da tebasına hitap ederken yarıda kesti konuşmasını,Pele’yi, Maradona’yı, Hagi’yi Zidan’ı almışlar gibi anons etti Lincoln’ü...
Adnan Sezgin onun için kaç ay uğraştıklarını ballandıra ballandıra anlattı.
Almanya’da böyle değil miydi?
Niye aldılar?
Burada böyleyse...
Gönderilmesi gereken o mu ,onu yönetemeyen mi?
Köylü,hanzo,stajyer denilen Skibbe onu idare etti.
Öyle veya böyle...
***
Lincoln’ü kovmak 30 saniye sürer.
Parasını verir kovar Galatasaray.
En kolayı bu.
Ve...
Bu parasızlıkta daha iyisini alamaz.
Ve...
Onu çok arar.
Ve...
Bence.