Geçen hafta olanların üstünden karışık kuruşuk bir güzel geçelim önce.
***
Birbirinden tamamen farklı iki kişi, birbirleriyle hiç konuşmadan, görüşmeden birbirlerinden habersiz köşelerinde birbirinin yazdığının aynısının tıpkısını yazdı köşesinde.
Valla!
Billa!
Hatta, ekmek kuran çarpsın!
Milliyet gibi sporda yarım yüzyılı aşmış bir büyük gelenekte yazan TSYD Başkanı, duayen yazar Attila Gökçe ve spor sayfalarına dünyanın yatırımını yapan, çok iddialı olduklarını her fırsatta söyleyen iddialı Habertürk’ün Milliyet de habercilikteki başarısıyla ünlenen, pişen usta spor müdürü Halil Özer idi bu iki kişi.
İki usta gazeteci...
Şunu yazdılar;
“Milli Takım, Dünya Kupası’na katılma şansını kaybederse Terim gidiyor, Denizli onun yerine Milli Takıma, Yanal da onun yerine Beşiktaş’a geliyor, bunları da ‘birileri’ organize ediyor.
Aynı cümlelerle, aynı kelimelerle yazdılar.
Olmaz yaa, bu kadarı da olmaz demeyin, oldu bu.
Sonra n’oldu?
Hiç!
Tıp oldu, olduk!
1-2-3 tıp!
Ha ha!
***
Attila abi,‘etkililer ve yetkililer’ ,Halil ’planlayıcılar ve organizatörler ‘ diye tanımlamıştı onları ve bu ‘birileri’ bu ligde birçok hocanın geliş gidişinde ve pek çok kişinin yönetimlerde görev almasında etkili olmuşlardı ve bazı futbol sohbetlerinde açık açık konuşuluyordu bu konular.
Kripto yazıyorlar sanki!
Dayanamayıp tam burada çıkıntılık yaptım;
“Bu ‘birilerinin’ ismi yazılmadığında isimleri söylenmemiş mi oluyor, yoksa söylenmiş mi?
Bize mektupsa yazdıkları, salak değiliz o kadar, çakozluyoruz az çok kim olduklarını, küçücük bir kayığın içindeyiz altı üstü, kıçından başı, başından kıçı gözüküyor, içinde kim var, kim nerde, kim yok biliniyor.
Kayığın dışındakilere yazıyorlarsa eğer, isim vermeleri gerekmez mi, ne anlar okuyucu bu kriptomsu yazılardan, zaten soğumuş futboldan, herkesin kafası biraz daha karışacak, çözmek zorunda mı bunları ve bu ’birilerinin’ kim olduğu bilinmezse, herkesin aklına birileri gelecek ve bu ‘birilerinin’ bilinmesi bilinmemesinden daha iyi olmaz mı”?
Gelelim sadede...
Dünyanın her yerinde güce tapanlar, gücün yanında olanlar var, burada da var, medyada da var, bu normal.
Medyayı manipüle etmek de var, bu da normai.
Ayrıca...
Denizli’yi pazarlamak için etkili, yetkili ve planlayıcı ve organizatör olmaya da gerek yok, bu kadar etkili, yetkili, planlayıcı ve organizatör iseler beni pazarlasınlar.
Ve...
Açıkçası umurumda filan da değil kim oldukları, kimler oldukları, bu oyun böyle oynanıyor buralarda biliyorum, sadece benim canım da oynamak istedi biraz, içimden geldi, itiraf ediyorum.
Ve...
Bu yüzden hooop daldım aralarına.
Bunun için kaşıdım biraz.
İyi de oldu, hareketlendi ortalık biraz, mesela Denizli konuştu.
Aslan Denizli!
Az ama öz konuştu.
Bana yazımdan sonra söylediklerini dünün dünü basına da söyledi.
Bana biraz fazlasını söyledi, üstelik “yaz bunları” dedi, yine de ben de kalsın şimdilik gerisi, oyunun kurallarına uyalım.
Neme lazım!
“Abesle iştigal bunlar, bunlara cevap bile verilmez, bu söylentinin mantığı nedir anlamış değilim”
Hah!
Aynen böyle.
Benim geçen hafta yarım sahifede anlattığımı bir cümlede anlattı Denizli.
Denizli farkı bu!
Aslan hoca!
Ben de anlamışçinçon değilim, abesle iştigalçinçon bunlar ve mantığı nedir bunların ve anlamakçinçon istiyorumçinçon.
Hepsi bu!
Çince devam edelim.
Mi?
Bu defa anlaşılırım belki!
Ve...
Attila abi ve Halil’e...
Kimçinçon bu etkililerçinçon, yetkililerçinçon, dostlarçinçon planlayıcılarçinçon organizatörlerçinçon?
İsimlerini niçin yazmıyorsunuzçinçon?
Sizce biz bilmiyor muyuzçinçon kim olduklarını hâlâ, yoksa biliyor muyuzçinçon?
Ve...
Takılmayın bana fazla, kocaman bir sahnedeyiz hepimiz, sırası gelen çıkıyor, iniyor, sıra bende bugün, gülün geçin en fazla.
Anladikosçinçon?
Ve...
Noktaçinçon!
MALZEME ŞAHANE BEN SADECE NOKTA VİRGÜL KOYUYORUM
Euro 2008 de yarı final öncesi millilerin yarısı sakattı.
Elde 100 de 100 sağlam 13 kişi mi ne vardı?
Biri yedek kaleci, yani 12.
Biri de esas kaleci...
Yani 11!
10’u oynayacak biri oturacaktı.
Euro 2008’deki ilk maçımızda herkes sağlamdı, Mevlüt ilk 11 de oynamıştı, şimdi herkes sakattı, ilk 11’de o banko oynardı herhalde.
‘Bizimkiler’ böyle düşündü.
Hepsi 11’e onu koydu.
Çıkan 11’de Mevlüt yoktu.
Bir o oturdu
Ha ha!
Günlerdir onlarla yatan kalkan bizim muhabir, yazar çizer, yorumcu morumcu grubundan bir kişi bile 13 kişi kalan takımda-biri yedek kaleci- 11’i doğru tahmin edemedi.
Yuh!
Bitmedi...
O yarı final 11'imiz herhangi bir 11’di, en az 11 tane daha 11 çıkardı bu ülkeden o 11 ayarında.
“Hangi 11 çıkmaması gerekir?” dense, akla gelen ilk 11'di o gece sahaya çıkan 11 belki.
Bu 11'in daha handikaplısı, 10 kişi çıkmaktı sahaya.
Bizimkiler “ Almanya bizi rahat yener” dedi.
“Ben demiştim” diyeceklerdi.
Müthiş oynadık.
Almanya son dakikada kurtuldu elimizden.
“Mevlut niye ilk 11 ‘de yok”dediler.
Tedavileri yok!
***
‘Bizimkilerin’ 11’lerinde Sabri- Servet- Gökhan –Hakan vardı geçen hafta.
Rijkaard ‘ın 11’inde ise Uğur-Emre-Emre –Volkan...
Ha ha!
Bir kişi bile bu dörtlüyü bilemedi.
Rijkaard’ın dörtlüsünden birini bilen bir kişi bile çıkmadı.
Birini bile...
Ha ha ha!
Sonrası geyik...
Bilmemneyi kurtarmak...
Yok rotasyom olurmuş, olmalıymış da, böyle mi olmalıymış, böyle royasyon olmazmış, bu kadar olmazmış, ya yenilseymiş GS, hesabı kim verirmiş, filanmış, falanmış...
Miş, mış...
56 şevroleler!
En kısa, en öz, en manalı, en cuk böyle anlatabilirim onları.
***
En komiği de şu;
Böyle rotasyon olmazmış.
Kime göre?
Ahmet’e Mehmet’e...
Eee oldu!
Eee olmuşu var!
Eeee?
***
Mikelanj’a sormuşlar;
-Heykelleriniz şahane nasıl yapıyorsunuz?
-Allah öyle mermerler yaratmış ki, şahane hepsi, ben sadece şekil veriyorum.”
***
Şimdi mailler yağacak yine.
Şahane yazmışsın.
Hayır.
Malzeme şahane.
Ben alt alta yazıyorum sadece, nokta, virgül koyuyorum sadece!
Fenerbahçe medyadaki ‘anonscuların’ isimlerini niye açıkla-ya-mıyor?
21 Mayıs 2010
'Süper Çöplük'ten nemalanan süper yorumcular, süper başkanlar
14 Mayıs 2010
Ankaragücü ve Trabzon Fenerbahçe'ye yatacak mı, dükkanı kapatalım mı?
7 Mayıs 2010
Galatasaray Liseli olunca insan hakları, 'Jbüşüst liseli' olunca hayvan hakları mı?
30 Nisan 2010