O dünlere dönelim...
Terim, GS’a gönderilmek üzere getirilen, ilk teknik direktördü.
Yazmıştım.
4 sene sözleşme yapıldı.
Birinci senesinde şampiyon oldu, kaldı.
Mecburen.
İkinci senesinde de şampiyon oldu, kaldı.
Mecburen.
Sonra üçüncü şampiyonluk geldi.
Kaldı.
Mecburen.
Dördüncü kez olamazdı, o bile başaramazdı bunu.
Yeni sözleşme bir türlü gelmedi.
Sonra UEFA geldi.
Dördüncü şampiyonluk da...
Sözleşme geldiğinde, Terim Floransa’daydı.
Böyle gitti.
“Kendi gitti” gibi.
Kabul edelim, ustacaydı.
100 de 100.
Ve...
‘Derin Galatasaray işi’ydi.
100 de 100.
Ve...
Tesadüfmüş.
Bir GS Başkanı ve bir GS teknik direktörünün 4 sene beraber çalışması tesadüfmüş.
UEFA’yı alan bu tesadüf.
Müş.
* * *
2000 sonrası...
GS aynı GS.
Lisesi aynı lise, kongresi aynı kongre.
Geleneği, örfü, adeti, batıya açılan penceresi, filanı hepsi aynı.
GS’ı yönetenler de yine Galatasaraylı.
Ve...
Lucescu’yu bir başkan o günü kurtarmak için getirdi.
Mecburen.
Seçim zamanı başka bir başkan Terim’e sarıldı.
O günü kurtarmak için.
Hatta sarrrıldı.
O kovuldu, o getirildi.
İşler terso gitti, ilk Terim’i ‘sattılar’.
O günü kutarmak için.
İkinci gönderilişi ilk gönderilişinden daha da nahoşdu.
Hagi tribünler için getirildi.
O günü kurtarmak için.
Kovuldu.
O günü kurtarmak için.
Sonra Gerets geldi.
O dünlerde yönetimin Florya’ya gidecek yüzü yoktu(para yok).
Gidemeyince karışamadı.
Karışamayınca Florya şampiyon oldu.
Adnan Bey’ler tam bu sırada futbola el koydu, paraları ödemeye başladılar, ödeyince de karışmaya...
O şartlarda, bulabilecekleri en iyi hocaydı Eric, öpüp başlarına koymalıydılar.
‘Öptüler’.
Kapının önüne koydular.
Şampiyonluk böyle kaçtı.
Karıştıkları için.
Kalli geldi-Eric varken anlaşmışlardı-.
‘Temizliği ‘ona yaptırdılar.
Tuhaf bir karışımdan, bir takım yarattı ihtiyar, şampiyonluğa gidiyordu.
İşine yine karışmak istediler, bu defa karıştırmadı.
Misyonu da bitmişti, kovuldu.
Yardımcıları kaldı.
Yine de şampiyon oldular.
Polat ve Sezgin,‘esas teknik direktör onlar’ yorumlarına gık demediler.
Hoşlarına gitti.
Öyle veya böyle.
Ama...
10 sene geriye gittiler.
Böyle.
96 ruhunu çağırırken yanlışlikla gelen ’92’ Skibbe’yi getirdi-Kalli varken onla anlaşmışlardı-.
Nasıl olsa teknik direktör-ler-vardı.
Asistan gerekiyordu..
Alman-tam çerez-,ilk yılında bitti.
Önce adamlarını yolladılar altını oydular, yetmedi ‘adamlarını’ getirdiler, üstünü de oydular.
Gönderileceği günü bekliyor.
Ve...
GS bu bilinmezlikde üç –iki kaldı-kulvarda bir bilinmezliğe gidiyor.
***
GS son yıllarda futbola, basketbola hiç bu kadar çok para saçmadı.
Evet saçmadı.
Yok Erman, yok Örs, yok Ergin, yok Orhun, yok şu, bu derken koç Murat yok oldu.
Yok ettiler.
Takımı da...
Bayanlarda son gidecek adam koç Cem ilk gitti.
Bazı abiler herşeye yine maydanoz oldu, Dedehayır karıştığı her işi berbat etti.
Koçların kişilikleriyle oynandı, basketbolcuların huzuru kaçtı.
Koç Koray günü kurtarmak için gönderilmek üzere getirildi.
Mecburen.
FB’li basketçi hanımların koçunu ‘rezaletin bini bir para şeklinde’ alıyorlar.
Facia.
‘Ne harcarsak harcayalım olmuyor’ gibi bir durum ortaya çıktı.
Bu daha facia.
Ve...
İki şubede yaşananlarn benzerliği sorunun oralarda değil daha tepelerde olduğunu gösteriyor.
Ve...
Bu yönetim de akıllı, vizyonlu, çağdaş yöneticiler var. GS’ı A’dan Z’ye yeniden yapılandırmak için uğraşıyorlar.
İyi yoldalar ve iyi niyetliler.
O,bu, şu ise bu başıbozukluğun, sebebi hemen gönderirler.
Futbol, basketbol şubeleriyse, lağvederler.
Hemen.
O, bu, şu yerinde durduğuna göre...
Sorumlu-lar- tepede.
Mi?
Bu-böyleyse-en facia olanı.
***
Sivas’a elenmeleri normal.
Sivas, devleri birer birer eleyerek UEFA‘ya giden o dünlerdeki GS gibi.
Odyakmaz-Uygun beraberliği, Süren-Terim gibi.
Sivas’ın başarısı da tesadüf değil.
Tesadüf olan Odyakmaz-Uygun beraberliğinin yıllardır Sivas ‘da devam etmesi.
Bize has bir şey değil bu.
***
FB yönetimi Samandıra’ya bir türlü özgürlüğünü vermedi.
Bu kadar bolluk içinde futbolda bu kadar yokluk çekmelerinin sebebi bu.
Aynı yönetim Uslu’nun sayesinde basketbola karış(a)mıyor-karışacak kadar anlamıyor veya-.
Ve...
Başarılılar.
Ve...
Florya’nın dokunulmazlığına, sihrine imreniyordu her Fenerli.
Derwall’den beri süregelen bu dokunulmazlık geleneğini yok etti Polat yönetimi.
Bu sihiri de...
Büyüsünü bozdu.
Florya’daki bütün bu karmaşanın-tek tek saymayalım - sebebi de bu.
Ve...
Tabii bence.
Ve...
Polat-Sezgin ,Cevat Hoca’yla Samandıra’nın Fenerbahçe’sini şampiyon yapsalar ya...
Kolaysa...
NE CAPRİ’Sİ, ALLAHA EN ÇOK BOĞAZ KÖPRÜSÜNDE DUA EDİLİYOR
Boğaz Köprüsü’ndeki o metal tümseği ben de fark etmedim.
Son anda yırttım.
Köprüden her geçtiğimde durup, oradaki görevlilere o tümseği,
tümsekleri söylüyorum.
Radyoda, televizyonda anlattım.
“Köprü üstünde herkes aynı anda kontak kapatsın anahtarını köprüden atsın, bundan anlarlar belki “bile dedim.
Belediyeye, Kara Yollarına telefon açtım
Mail attım.
***
35senedir AB'deyim, kafam AB kafası, vatandaşım, hassasım bu konularda, kovalarım bu işleri.
***
Saraçoğlu Stadı’na doğru giderken yol daralıyor aniden, S’ler var, asfalt delik deşik, bağlantılar özensiz, tümsekler var, ışıklandırma yetersiz.
Saraçoğlu’ndan gelirken de durum farklı değil.
Uyarı muyarı yok, her an biri arabasıyla bir yerlere toslayabilir.
Yoldan geçenler de koyun gibi.
Susss!
Maaşallah.
Ve...
O kaza haftalardır geliyorum diyordu.
Kimse duymadı.
Geldi.
Nihayet.
***
Sorumlular, metrobüsçü taifesi ve sesini çıkarmayan ‘bizim koyunlar’.
Belediye ha bire, metrobüsün –bittiğinde- nerelere kaç kişi taşıyacağını söylüyor.
Bitene kadar ‘öbür tarafa’ kaş kişi taşıyacaklar.
Onu da söylesinler.
Dünyada bir ilk bu.
Esas başarı da bu.
Ve...
Capri adası için Allaha en çok dua edilen yer denir.
Yokuşlar ve virajlar ve yokuş aşağı çok hızlı giden şöförler...
Her taksiye binen turist “Allahım sağ salim bir insem şu taksiden” der.
Bizim köprüde Capri’de edilenden bile daha çok dua ediliyor şu sıralar.
***
Allahım şu köprüyü-ve sonrasını tabii- sağ salim bir geçsem!
Fenerbahçe medyadaki ‘anonscuların’ isimlerini niye açıkla-ya-mıyor?
21 Mayıs 2010
'Süper Çöplük'ten nemalanan süper yorumcular, süper başkanlar
14 Mayıs 2010
Ankaragücü ve Trabzon Fenerbahçe'ye yatacak mı, dükkanı kapatalım mı?
7 Mayıs 2010
Galatasaray Liseli olunca insan hakları, 'Jbüşüst liseli' olunca hayvan hakları mı?
30 Nisan 2010