Kore-Japonya’da millet önce ikiye bölündü. Sayelerinde. Onlara inananlar ve onlara inanmayanlar.
* * *
Sonra Milli Takım imanlı, imansız diye ikiye bölündü.
Sayelerinde.
Tabii millet de...
Yine sayelerinde.
Sonrası da var...
İmanlılar da kendi aralarında ikiye bölündü.
‘İmamlı imanlılar’, ’imamsız imanlılar’.
Yine sayelerinde.
* * *
İmam uçakla getirildi kampa.
İmamsız ibadet edenler imansızdı.
‘Onlara’ göre
* * *
Sonra Senegal maçı geldi.
Altın golü İ.Mansız attı.
Allahın işi işte...
Sanki “Beni karıştırmayın bu işlere” diyordu.
Ve...
Milliyet’in o olağanüstü manşeti...
“Senegal’in hakkından İ.Mansız geldi”.
* * *
10 yaşlarında bir çocuk bulmuştu bu anlamlı manşeti.
Nelerle meşgul ediyorduk o gencecik kafaları, düşünün.
* * *
Peki, İ.Mansız imansız mıydı?
Hayır.
İmanlıydı.
Kendine göre.
Yani...
İmansızdı.
Onlara göre.
* * *
Eskiden parayla imanın kimde olduğu bilinmezdi.
Parası ve imanı olan belli etmezdi.
Sonra paranın kimde olduğu bilinmeye başladı.
Şimdi imanın da kimde olduğu biliniyor.
* * *
Peki bu satırları yazan ben imansız mıyım?
Hayır.
İmanlıyım.
Kendime göre.
Yani imansızım.
Onlara göre.
* * *
İtalya’da bazı futbolcular dini futbola soktular bir ara.
İtalyan babaları sadece “kem küm” etti.
Kimi beyninden, kimi, kalbinden, kimi cebinden, kimi midesinden bir yerlere bağlıydı.
Ama anaların tepkisi sert oldu.
Mutfakta tenceresi için çabalayan kadın temizdi, saftı.
Tepkisi de etkili oldu.
Bir ana televizyonda isyan etti.
“İster Hristiyan ister Müslüman, ister Budist veya ateist olun, hayat sizin hayatınız sizi bağlar.
Bizi ilgilendiren sadece iyi futbolcu olmanız, üzerinize vazife olmayan konulara karışmayın.
Oğlum cebinde resimlerinizle uyuyor, ne giyerseniz onu giyiyor, ne yerseniz onu yiyor...
Ağzınızdan çıkanlara dikkat edin. Sıkıntı yaratıyorsunuz evimizde”
* * *
Hakan Şükür derbi öncesi yine konuştu.
Hiç gerek yokken.
Bana göre...
Veya gerek vardı.
Ona göre...
Galatasaraylı durup dururken ikiye bölündü, en bölünmemesi gereken haftada.
Ne var bunda ne demiş ki Hakan diyenler imanlı, ne gerek vardı konuştu diyenler imansız.
* * *
Ali Sami Yen’de binlerce Hakan Şükür formalı çocuk olacak pazar günü.
Onun resimlerinle uyuyan, ne giyerse onu giyen, ne yerse onu yiyen.
Kafalarının içinden neler geçiyor kim bilir.
Ne manşetler çıkar o kafalardan.
Kim bilir?
Güzelaydın, spor müdürleri, manipülasyon
Serdar bey bayılıyor bu işlere.
Belli.
Doğum gününü de futbol medyasının önde gelen köşe yazarları, yorumcuları ve spor müdürleri ile kutladı.
Sonra ‘sürpriz yaptılar, haberim yoktu’ dedi.
O doğum gününün bir gazetenin spor müdürünün organizasyonu olduğu yazıldı.
Sıradan, dikkat çekmeyen bir haberdi, benim dikkatimi çekti.
Kim karışabilir insanın doğduğu günü kimle kutladığına; kim ne diyebilir?
“İş mi bu yaptığı” denilebilir en fazla.
Ya “iş”se peki...
Özhan beyin medya ile veda yemeğinde de O vardı.
* * *
“Med-ya ne-re-de ben o-ra-da-yım.”
* * *
Geçen hafta İstanbul’un bir balıkçısında bir grup futbol adamı bir yemek yedi. Masada spor müdürleri ve yazarları vardı.
Milli takım teknik direktörü de...
Tabii Serdar bey de vardı.
Adı birlik beraberlik yemeğiydi.
Hesapta.
* * *
Milli takımlar sorumlusu Levent Kızıl yoktu. Federasyonun medya sorumlusu Zeki Çol da yoktu.
Haberleri mi yoktu?
‘Birlikte’ ve ‘beraber’ değillerdi birlik beraberlik yemeğinde.
* * *
Yemeğin organizatörlerinden biri yine Serdar bey.
Ya yine tesadüf, ya yine ne tesadüf...
* * *
Bir insan, spor müdürlerini sevebilir, özel günlerinde onlarla olmak isteyebilir.
Ruhuna böylesi iyi geliyordur, kim ne diyebilir?
“İş mi bu” denir en fazla.
Ya “iş”se peki...
* * *
İşgüzarlık da bir iş artık.
-Ne iş yaparsınız
-İşgüzarlık
* * *
Sık sık arkadaşlarının yönettiği spor sahifelerinde görünür.
O da tesadüftür, mutlaka.
Ya da ne tesadüftür.
Mutlaka.
* * *
Filan falan...
* * *
Ulusoy’un yakınında idi.
Bıçakcı’nın yönetimine girdi, o giderken o da Bermek’e doğru gidiyordu.
Haluk bey kazandığında yanındaydı.
Yıkılacağı belli olduktan sonra Ulusoy’u yıkım çalışmalarına katıldı.
Kurulacağı belli olduktan sonra da bu federasyonun kuruluş çalışmalarına...
* * *
Bu federasyonun iş dağılımında iş verilmeyen tek üye o.
Bu işlere mi bakıyor?
* * *
Serdar beyin hoşlandıkları veya hoşlandıklarının hoşlandıkları manipüle edecek futbolu bundan sonra herhalde.
* * *
Fatih hoca eskiden bu konularda çok hassastı. Onun olduğu birlik beraberlik gecelerinde birlik olurdu beraberlik olurdu.
* * *
Masada bu işleri çok iyi bilen herkesin sevgisini saygısını kazanmış bir medya duayeni var, Şansal abi.
Bir sonrakine el koyar, O.
Bence.
Koymalı da...
* * *
Son bir şey...
Sadece iş olsun diye yazdım.
Takılmasın fazla.
İşime bakıyorum ben de...
Onun gibi.
Fenerbahçe medyadaki ‘anonscuların’ isimlerini niye açıkla-ya-mıyor?
21 Mayıs 2010
'Süper Çöplük'ten nemalanan süper yorumcular, süper başkanlar
14 Mayıs 2010
Ankaragücü ve Trabzon Fenerbahçe'ye yatacak mı, dükkanı kapatalım mı?
7 Mayıs 2010
Galatasaray Liseli olunca insan hakları, 'Jbüşüst liseli' olunca hayvan hakları mı?
30 Nisan 2010