15 yaşında çocukla, ay yıldızlı forma için pazarlık yapmam” demiş Terim.
O forma kutsaldır.
Kastettiği gurbetteki gençler.
Haklı hoca.
Yapılmaz.
Ben de yapmam.
Ama...
Çocuk o formanın o forma olduğunu biliyor mu?
* * *
Yeni formanın bir köşesinde ay-yıldız var.
Küçük.
Küçücük.
Gördün gördün...
Diğer köşede de Nike amblemi...
Ay-yıldızla aynı boyda, aynı ende.
Nike forması zannetmesin?
O formanın ay-yıldızlı forma olduğunu kim ilk görüşte anladı ki, çocuk anlasın?
Ayrıca...
Büyüklerinden böyle gördü çocuk.
N’apsın?
Bir dönem pazar yeriydi milli takım kampları.
Pazarlık yeriydi.
Prim pazarlığı, kaptanlık pazarlığı, ilk 11 pazarlığı yapılırdı.
Transfer pazarlığı.
Jeep pazarlığı.
Ve...
Vesaire.
Ve...
Vesairesi de var.
Düşünün.
Ve...
Düşünün ‘pazarı’.
* * *
Kore-Japonya‘da babalarının takımıydı sanki milli takım.
Teknik direktör de onlardı, menajer de federasyon başkanı da.
‘Klan’ gibiydiler.
Milletin takımı milletine cevap yetiştirerek geçirdi şampiyonayı.
Babalarının takımı olsaydı böyle davranamazlardı.
Valla.
Babaları bile bu kadarına müsaade etmezdi.
Billa.
Ve...
Kötü örnek oldular.
Valla billa.
Ve...
Bu forma bu hale geldi.
Böyle geldi.
Ve...
Maalesef.
Ve...
Nokta.
Adnan Sezgin’e teşekkürler, iyi ki var
Galatasaray kağıt üstünde iyi.
Öyle diyorlar ya...
İyi laf.
Kağıt üstünde Adnan Sezgin de çok iyi.
Valla.
CV’si iyi.
Bir kısım yorumcu arkadaşımız da kağıt üzerinde müthiş.
Antalya’da hayatlarında ilk defa bir araya gelen otel komileri ile,
çoğu çıplak ayaklı, maç yaptılar.
Yazmıştım.
Komiler total futbol oynadılar.
Kanatları kullandılar, alan daralttılar filan...
Bizimkiler mi?
Topu alan 10 kişinin arasına daldı.
7 attı komiler.
Ha ha!
Müthiş bir buluşma bu.
Birbirlerini buldular.
Nihayet.
Ve...
Allah onları birbirinden ayırmasın.
Çok ekmek yerim daha onlardan.
Geçen hafta mail rekoru kırdı bu bölüm.
Teşekkürler.
Ve...
Gerets varken Kalli ile, o varken Skibbe ile aylar önce anlaşan
Sezgin “Galatasaray iki haftada hoca göndermez” diyor.
İki demedik ki...
Allah kimseyi, kendi inanmadığını söyleme durumunda bırakmasın.
Kimse kaale almıyor söylediklerini.
Ve...
Galatasaray yazılarım şahaneymiş.
Malzeme şahane, ben sadece noktaları, virgülleri koyuyorum.
Mikelanj gibi.
“Tanrı öyle şahane mermerler yaratmış ki, ben sadece şekil veriyorum” demiş.
Rahmetli anneannem de sağ olsa Galatasaray’ı şahane yazardı, babaannem de...
Ve...
Size de teşekkürler Adnan Sezgin.
İyi ki varsınız.
Abdullah Gül’ün Erivan’a gitmesi şart mı?
Türk-İtalyan ilişkilerinin en gergin olduğu o dünlerdi...
Siyaset yine futbola bulaşmıştı.
Hatırlarsınız.
Juventus-Galatasaray maçı öncesi, politikacılar Lippi’nin, Del
Piero’nun, Hagi’nin, Terim’in önüne geçmişti.
Roma’daki ev sahibim Fabio’nun karısı, Alman Başbakanı Schröder’i Galatasaray’ın yeni yabancısı bile zannetmişti.
* * *
Bir gün cep’im çaldı.
Galatasaray hastası bir Romalı’ydı arayan.
“İsmet, İsmail, Mesut alt yapıdan mı, kim bunlar?”
“Yeni transferler mi yoksa?”
“Niye bey diyorsunuz onlara?”
İsmet, İsmet Sezgin’di, İsmail de İsmail Cem(Allah rahmet eylesin).
Mesut da, Mesut Yılmaz.
Futbol sayfalarında, isimlerini sık sık görünce futbolcu zannetmişti bizim Romalı.
Biraz da bi haberdi dünyadan.
Herhalde.
Ertesi gün, Kenan Onuk (Allah rahmet eylesin) aradı.
“Sana bağlanacağız bu gece, futboldan fazla çıkma, fazla uçma ne olur, burası NTV ve ana haberdesin.”
Sonra aradılar...
Sonra ben de bir girdim, pir girdim, İsmet, İsmail, Mesut, filan falan...
Sonra, Mesut, İsmail, İsmet, falan filan.
Gündem bu ya...
N’apim...
Karşı tarafta sessizlik oldu.
Uyandım.
Hemen Terim’e, Hagi’ye ,futbola döndüm.
Karşı taraf rahatladı biraz.
Sonra tekrar onlara döndüm.
Yumuşayarak, yumuşatarak.
İsmet Bey’e, İsmail Bey’e, Mesut Bey’e...
Sayın başbakanımıza, sayın bakanlarımıza.
“Devam et” dediler “şahane gidiyor”.
Uzattım.
Onlar da uzattı.
Sonra vedalaştık.
Sonra Kenan aradı “Müthiş bir siyaset-futbol yorumuydu” dedi.
Teşekkür etti.
Bence de öyleydi.
Ve...
% 100 benceydi.
* * *
O dünlerde Terim Bologna’ya tek başına, korumasız gelmişti.
Lippi’yle yaptıkları basın toplantısında, “beni futbol koruyor” demişti.
Şahane laftı.
* * *
Abdullah Gül son günlerde sık yer almaya başladı arka sayfalarda.
Dün biri, eski Ermenistan Devlet Başkanı’nı, Ermeni milli takımının teknik direktörü zannetti bizim mahallede.
O da sahnede bu aralar.
Tersi de olabilirdi...
Allah’tan Terim’i dünya tanıyor.
Ermenistan’a sadece futbol oynamaya gidiyor milliler..
Altı üstü bir maç bu.
Elçi melçi değil onlar.
Yüklemeyelim.
Esas işlerini yapsınlar.
Orada Gül’e ihtiyacı yok futbolun, futbolcuların.
Politikacılara da.
Bence...
Futbol korur iki tarafı da.
Politikacılar rahat olsun.
Sayın Cumhurbaşkanı da...
Fenerbahçe medyadaki ‘anonscuların’ isimlerini niye açıkla-ya-mıyor?
21 Mayıs 2010
'Süper Çöplük'ten nemalanan süper yorumcular, süper başkanlar
14 Mayıs 2010
Ankaragücü ve Trabzon Fenerbahçe'ye yatacak mı, dükkanı kapatalım mı?
7 Mayıs 2010
Galatasaray Liseli olunca insan hakları, 'Jbüşüst liseli' olunca hayvan hakları mı?
30 Nisan 2010