Hıncal abi ve Özgener konusunda son yazı bu.
Biline!
Sıkıldım.
***
Özgener cuma sabahı cep’ime mesaj atmasaydı bunları yazmayacaktım.
Son yazıma kırılmış, iyi, kırılsın biraz, medyatik lafına da takılmış, iyi, takılsın biraz ve ”Hıncal abiyle kahvaltı etmemiş”.
Miş.
Yok, bi de edecek miydi?
Ve...
Bilginize!
İnşallah alışkanlık yapar, bundan sonra ona laga luga yapanlara da kırılır, alınır biraz, mesaj atar, tavır koyar biraz.
İnşallah!
Ve...
Hayret, kimler neler diyor alınmıyor, bana alınıyor.
Hıncal abi’nin, Aziz’in adamı Aziz Mahmut dediği başkan, aylardır yazdıklarımı adam tutup parayla yazdıramazdı.
Adamı bile “bu kadarını yazamam, yok olmaz” derdi.
Teşekkür edeceğine...
Alınmış.
Mış.
Hayret valla!
***
Ben de alınmasına alındım ve şunları bir daha soruyorum.
1- Hıncal abi’ye de SMS attı mı attıysa ne dedi, atmadıysa niye atmadı, ona tavır koydu mu, koymadıysa niye koymadı, ilk temas nasıl oldu, kim kimi aradı, aralarındaki ilişki ne durumda, buluşma var mı, sadece telefon laklağı mı, kim kimi arıyor?
TFF Başkanı’nın tavrını merak ediyorum(uz).
Bu vıcık vıcık ilişkiler keyfimi(zi)kaçırıyor.
2-Mahkemeye verdi mi Hıncal abi’yi, vermediyse niye vermedi? Mahkemeler hangi durumlar için vardır ve mahkemeye vermesi için onun ona daha ne demesi gerekir?
Cevap verirse yayınlarım.
Söz!
TFF BAŞKANI SONUNUN BAŞINDA
Özgener dürüst, temiz, iyi niyetli, pırıl pırıl biri ve iyi ki onun gibi biri var futbolun başında, böyle düşünüyorum gerçekten. İstanbul ve İstanbullu’nun vücudunun her tarafı ayrı oynayan dansı ve medyasının Bizansvarikos muhabbetikosu ona bir -iki numara büyük geldikos.
Bence.
Anladikos?
Bu bir.
Elini, kolunu fena halde kaptırmış bu dandikos muhabbetikosa.
Bu iki.
Yolun sonunun başlangıcında, farkında mı, gelecek seneyi çıkartamaz bu gidişle.
Bu üç.
Kredisi ‘0’ olan iki başkan için bu sezon son şansları, etrafı tozu dumana katacaklar, ikisi de hem lig hem kupada perişan oldu, camialarından müthiş tepki aldılar ve babalarının oğlunu bile tanımayacak durumdalar.
Kim takar Esin beyin oğlunu.
Bu dört.
Ham olur onlara.
Bu beş.
“Bize tezgâh var, TFF bizi yok edip iki büyük bırakmak istiyor “diyen ve iki kupayı kapan Demirören’in söyledikleri yanına kâr kaldı, kötü örnek oldu.
İki büyük bu sene çıtır çıtır yerler Özgener’i.
Yıldırım ve Polat binbir vaatle giriyorlar sezona, ikisi de işler ters gittiğinde evlerine döneceğini biliyor ve her yolu deneyecekler başarı için, Özgener ilk 3 ayı çıkaramayabilir.
Go home olur.
Bu altı.
Eski taktiktir medyada, gündemden düşmüş, modası geçmiş medyatör iri birine sallar, sulanır, eser, gürler, önce bekler, aranmazsa o arar, ulaşamazsa araya birini sokar, arattırır, sonra buluşur, sonra lak lak lak, ben seni severim esasında filan ve bla bla bla...
Falan...
Muhatabı aramasa, muhatap almasa onları, adam yerine koymasa, dönmese, aradıklarında açmasa, kendi kendini yiyecek, çıldıracak medyatör.
Özgener biraz toy, biraz iyi niyetli, bu İstanbuldikos oyunlardan da biraz bihaber.
Yiyor bunları.
Bu da yedi.
O dünlerde Greta Garbo filan vardı...
Franz oynardı, liberolar sarkardı...
Sonra ön liberolar çıktı, Yugoslavya bölündü, bekler hücuma çıktı filan...
Neler oldu neler.
2009’dayız.
Yemese bunları artık başkan.
Bu da sekiz.
TFF Başkanı’na atış serbest mi, bilelim, 5 atış yirmibeş mi, 5 dakka sürmez o palavrikos yazılardan 5 tane çıkarmak, sabah öğle akşam üçer beşer çıkar, duş yaparken bile bir iki tane çıkarırım, işime de gelir, anam ağlıyor bunları kurarken, yazarken.
Bu dokuz.
Başkan olduktan sonra onu yemeğe, kahvaltıya, şuraya buraya çağıranların listesini çıkarsın, başkan olmadığı dünlerde aramayanları, yarın evine döndüğünde aramayacakları o listeden çıkarsın, listede kimsenin kalmadığını görecek.
TFF’dekiler ve özel arkadaşları dışında tek başına bir adam o.
Etrafındaki kuru kalabalık.
Bu da on.
Futbolu manipule etmek isteyen medya mensupları her zaman olmuştur, şimdi de var ve onlarla gideceği yer İzmir’deki evi.
Bunu da bilsin.
Bu da onbir.
Ve son bir şey...
Son haftalarda medyanın içinden bir sürü arkadaşım “bu yazıları nasıl yayınlıyorlar helal olsun Cem’e, Milliyet’e “diyor.
Ne var bu yazılarda ya?
Niye yayınlanmaması gerektiğini anlamıyorum, yok kızarmış Hıncal abi, kızsın, yok sinirlenirmiş, sinirlensin, sonra kimse tutamazmış onu, tutamasınlar, yok huzurumu kaçırırmış, kaçırsın...
Nolur ya?
No problem!
En fazla yazmam, ölmem, yazamazsa ölecek, yazıp da okunmazsa iki kere ölecek olanlar var, onlar düşünsün.
Ha ha!
Ayrıca helal olsun tabii Cem’e, Milliyet’e, o da başka...
Ha ha ha!
Ve...
Bu lige, kupaya adını veren sponsorların ve Özgener’in bana teşekkür etmesi lazımdı, babamın oğlunun olsa Turkcell ve Fortis, babamın oğlu olsa Özgener ancak bu kadar kollardım onları.
Başka biri yazsa bunları özel ödül verirdi medya...
Bilgin nefreti birbirinden nefret eden futbol medyasını bile birleştirdi, düşünün nefretin büyüklüğünü.
Kıyağım olsun onlara.
Ve...
Nokta!
İDO’NUN BASIN MÜŞAVİRİ ACI ÇEKTİRİYOR BANA
Şöyle demişim;
“İtalya’da, Fransa’da federasyon başkanıyla iş icabı yemek yemek, kahvaltı etmek durumunda kalmak İDO, İSKİ müdürüyle yemek, içmek gibidir, eziyettir, zuldür, sıvışır herkes.”
***
“Ha ha derler geçerler” diye düşünmüştüm
***
İdo’dan basın müşaviri Tolga Uyar mail atmış.
“Bilgin bey merhaba, bu güne kadar hep ilgiyle okuduğum yazılarınızda bu sefer bizimle ilgili bir paragrafı okuyarak başladım ve üzüldüm. Lütfen kurumumuzun genel müdürüyle yemek neden zul ve eziyettir, niçin sıvışılır izah ederseniz önlem alırım, kimsenin acı çekmesini istemeyiz. Saygılarımla.
***
Allah Allah!
***
Peki...
Günün yorgunluğunu atmak için bir iki parça bir şey yiyip içerken deniz otobüslerinden konuşmak istemem.
Albert Einstein’la da yemeğe çıkmam fizikçi filan değilsem, zuldür, eziyettir ve sıvışırım.
Sizin bunlardan bunları çıkartmanız zaten yeteri kadar acı çektirdi bana, okuyanlar da şimdi aynı acıyı çekecek, buna istemeden sebep oldunuz, valla bir günahınız yok ve yalvarırım size buna cevap vermeyin ve daha fazla acı çekmeme, çekmemize sebep olmayın lütfen sayın-sevgili müşavir.
Sevgilerimle...
Fenerbahçe medyadaki ‘anonscuların’ isimlerini niye açıkla-ya-mıyor?
21 Mayıs 2010
'Süper Çöplük'ten nemalanan süper yorumcular, süper başkanlar
14 Mayıs 2010
Ankaragücü ve Trabzon Fenerbahçe'ye yatacak mı, dükkanı kapatalım mı?
7 Mayıs 2010
Galatasaray Liseli olunca insan hakları, 'Jbüşüst liseli' olunca hayvan hakları mı?
30 Nisan 2010