Mehmet Ali Yalçındağ evinde bir davet vermiş, üç büyüğün başkanı, bazı yöneticileri, bazı gazeteciler ve bazı iş adamları varmış evde.
FB Başkanı GS Başkanı’ndan Arda’yı istemişmiş, GS Başkanı da, ”Haldun’la konuş” demiş.
Miş.
Bu tantananın özü bu.
Hiç’in orta hallisi!
***
Üstünel o gün Zan’ı BJK’ den almış, BJK Başkanı orda, Üstünel orda.
Bir ilk bu.
Olması gereken ve istenen de bu, hep beraber yiyip içip yumuşamaları, birbirlerine takılmaları...
Arda muhabbeti, sap masasında içen sapın önünden geçen kadına ‘off yavrum be’ iç geçirmesinin tıpkısının aynısı veya ‘vay anam babam be’ iç geçirmesinin aynısının tıpkısı.
Daha fazlası değil.
Geyikimsi en fazla.
Mevsim yaz, işler kesat, herkes balıklama atladı.
Kimine göre Polat, Yıldırım’ı yerin dibine sokmuştu, kimine göre de Yıldırım, Polat’ı...
Futbol medyasının iki usta kardeşi bile ters düştüler birbirleriyle.
Edebiyatta, sanatta, aşkta, yaşamda sınır tanımayan gazetecilerin ülkedeki temsilcisi, özgür, uçsuz bucaksız bakışın sesi Hıncal abi, olayı mahalle bitirimimsi yorumladı:
“Polat, Yıldırım’a hayatının en büyük derslerinden birini verdi, canına okumuş Yıldırım’ın, onun yerinde olsam insan içine çıkamam!”
Öcal abi, sevdiğim saydığım okuduğum, takip ettiğim sık sık konuştuğum biri, şöyle yazdı;
”Ne yazık ki, “Galatasaray başkanıyım” diyen zat, kendisinin “Galatasaray’ın ruhudur” diye ilân ettiği Arda’yı “satın almak isteyen” zata, “hak ettiği” ve “Galatasaraylıların beklediği” cevabı bir türlü verememiştir! Galatasaraylılar ve Galatasaray camiası adına çok ama çok yazık!”
***
Hadiiiii!
***
2009 Temmuz’unda durum, durumumuz, futbol medyamızın iki duayeninin, ustasının durumu, futbol medyasının bakış açısı durumları budur.
No comment!
***
Adam eczaneye girmiş.
-Bakış aşısı var mı?
-?
-?
-Onun adı bakış açısı, eczanede bulunmaz.
***
Daha birkaç ay önce birbirleriyle “seni evinden aldırırım” şeklinde olanlar Mehmet Ali beyin evinde, “Ardayı alırım” ,”Haldun’la konuş” şekline gelmişler.
Nerdeeen nereye...
Şahane değil mi?
Değil.
Eski şekillerine dönmeliler, birbirlerine girmeliler ki, ekmek çıksın bizimkilere.
***
O dünlerde Ömer Temelli, Murat Aksu, Lutfi Arıboğan, Kıvanç Oktay, Rıdvan Dilmen, Ömer’in Dalyan Kulüp’ünde herkesin gözü önünde yemeğe oturduk, 2-3 dakika sonra Ömer’in cep’i çaldı, bir yönetici arkadaşı ”ne o gazetecilerle, BJK’lilerle, TFF’cilerle yemek ha, vay vay” gibilerinden bir şeyler söyledi, biri haber vermiş.
Ömer’le yıllarımız o kulüpte beraber geçti, Lutfi ailece dostum, kardeşim gibi, Aksu, Temelli, Oktay kardeş gibiler, Rıdvan hepimizin kardeşi gibi...
Ömer bunları anlatmak zorunda kaldı arayana.
Suç üstü yakalanmış, basılmış gibi hissettik kendimizi.
Nelerle uğraşıyoruz.
Yuh bize!
***
Temelli, Demirören, Yalçındağ iyi arkadaşlar, Haldun’la Ömer de öyle, Polat’la Demirören de...
Yıldırım’la Demirören de...
Filanla falan da...
Ve...
Hep beraber toplanmışlar.
Medya piç etti.
“Yayın ihalesi var, ondandır diyen” bile oldu.
Bir daha toplanırlarsa birbirlerine girerler, inşallah, rahatlar herkes, ohh!
***
Cihan Kamer akıllı bir iş adamı, bizim medyayı çözmüş, manşete çıkmak istedi, zarfı attı, hemen çıktı;
“Rijkaard’ı isteseydik hocamız olurdu, onla güzel ikincilikler yaşayacaklar”.
Hadiiiii...
Ve...
Hadi iyi yazmalar!
***
Her konuda lak lak, cak cak konuşan medya iki konuda susuyor hala.
Aynı kayıktalar, yemez.
1-Aziz beyin adamları Aziz Mahmut, Aziz Oğuz, Aziz Kemal palavrosu...
2-Ligde FB BJK’ya, kupada BJK FB’ye yatacak atmasyonu...
İkisi de fos çıktı.
Bu palavroscular, atmasyoncular hala yazıyor, konuşuyorlar.
Çıt yok.
Millet aptal değil ve bu yüzden spor yazarlarını istisnalar dışında adam yerine koymuyor.
***
Sıra bende...
1-‘Aziz beyin adamları’ palavrosu Ferit beyin televizyonunda her hafta konuşuldu, Ferit bey iyi bir Fenerbahçeli, Aziz beyin en değer verdiği dostlarından,
yoksa Aziz bey, Ferit beye, o da Hıncal abiye bir şeyler mi anlattı, yoksa palavros değil mi?
Bu da bir palavros o palavros gibi, o palavrosun geliştirilmişi, ne farkı var iki palavrosun birbirinden, hiç, birisi daha palavros en fazla.
Şakanın ölçüsü olmaz, siz bir avuç su atarsınız, o gelir bir kova su döker başınıza.
Palavrosun ölçüsü de olmaz.
2-Mehmet Ali bey Galatasaraylı, evinde Aziz beye tezgah kuruldu, konu Arda’ya getirildi, Polat “Git Haldun’la konuş” diyip yerin dibine soktu onu.
3-Mehmet Ali bey, Temelli’nin yakın dostu, Temelli, Yıldırım’ın akrabası, tezgah kurdular Polat’a, konuyu Arda’ya getirdiler,”parasıyla değil mi, biz de var” dediler, yerin dibine soktular onu.
At, salla, tutarsa çık ortaya “ben demiştim”, tutmazsa, kaç, saklan, sus, susss!
Oh be, ne kaymak iş valla.
Nokta.
CEVAP HAKKI
Vatan’da Tayfun(Bayındır) Turgay Demirel’le röportaj yaptı.
Şöyle yazdım.
Vatan’ı, İbrahim’i (Seten)bilmesem, Tayfun’u tanımasam danışıklı döğüş derdim bu röportaja.
Bu söyleşi Milliyet’te Hüriyet’te yayınlansa, Seten de böyle derdi, epey sallardı bu iki gazetenin spor müdürüne.
Demirel tam sayfa konuşmuş, hiçbir şey konuşmamış.
Laga luga...
Böyle şeyler herkesin başına gelebilir bazen, takılmasınlar.
Ve Seten’e 3 soru sordum.
1-Bu röportaj fikri kimden çıktı, kim istedi?
2-Sen tatmin oldun mu, içine sindi mi?
3-Bu röportaj bu haliyle Milliyet’te Hürriyet’te yayınlansaydı nasıl yorumlardın, hangi sorular sorulmamıştı, hangi soruları sorardın, sayfalarını, köşeni Turgay’la heba etme, bana yolla, köşemde yayınlarım.
***
İbrahim sabahın köründe aradı, ”En dikkatli okuduğum adam sensin, bunu bilhassa yazmanı istiyorum” dedi.
Allah Allah!
İbo bu sağı solu belli olmaz, ya “gel” bu, ya da “gel gel”.
İlave etti.
“Röportajı ben istedim, sorular içime sindi, röportaj verilen cevaplarla güzelleşir.”
Cevaplar sinmemiş, belli.
Normal.
Milliyet-Hürriyet’te yayınlansa, ekibine “niye bizde yok “diye kızarmış. (İbo fırsatı kaçırmıyor, yine sallıyor Milliyet’in Hürriyet’in müdürlerine)
***
Sorulması gerkenleri sormuşlar, Demirel cevaplamamış yani, bu da normal, Alman Lisesi’nden tanırım hazreti, en sevdiği şeydir kendi sorup kendi cevaplamak.
Zaten köşeye sıkışmış, zaten gitti gidiyor...
Bunun adı röportaj değil, olsa olsa möportaj.
***
Bu röportaj İbo’yla bana aynı şeyleri düşündürmüş, aynı şeyleri söylüyoruz, farklı söylüyoruz.
O İboca söylüyor, ben bence...
Fenerbahçe medyadaki ‘anonscuların’ isimlerini niye açıkla-ya-mıyor?
21 Mayıs 2010
'Süper Çöplük'ten nemalanan süper yorumcular, süper başkanlar
14 Mayıs 2010
Ankaragücü ve Trabzon Fenerbahçe'ye yatacak mı, dükkanı kapatalım mı?
7 Mayıs 2010
Galatasaray Liseli olunca insan hakları, 'Jbüşüst liseli' olunca hayvan hakları mı?
30 Nisan 2010