Bu yazı Beşiktaş ve Fenerbahçe Başkanlarının yediği o yemeği ve o yemeği yorumlayanları yorumlayan bir yazıdır.
Yazdıklarım size saçma sapan gelebilir.
Olabilir.
Cazip bir yazı da değil.
Önce diğer köşeleri okuyun, vaktiniz kalırsa bunu okuyun.
Sıkabilir!
Söyleyeyim de...
Şu önemli sadece...
100 de 100 made in Ben’dir.
Ve...
Böyle düşünüyorum, bilmenizi istedim sadece.
TURKCELL BU ‘TEZGAH’A SPONSOR OLMAK İÇİN PARA MI VERİYOR, PARA MI ALIYOR
İki başkan bir restoranda yemek yedi.
İkisi de sık sık o restorana giderler, yine gittiler, diğerlerinden farkı bu defa aynı masada yediler.
Bunu, iki takımın birbirlerine yatacağı şeklinde yorumladı bir kısım yorumcu.
Yatacak yerleri yok, valla yok.
İki başkan işi orada bağlayacaktı.
Fener Başkanı “yatın” diyecekti, Fenerli futbolcu ligde yatacaktı, sonra Beşiktaş Başkanı “yatın” diyecekti, Beşiktaşlı futbolcu kupa da yatacaktı.
Bu yorumun açık açık yorumu bu.
Açık saçığı da şu...
İki büyüğün başkanları, yöneticileri futbolcuları aşağılık insanlar, her haltı yiyebilirler.
Allahtan bu bir kısım yorumcuyu adam yerine koyan da yok.
***
Fener yenilmedi, yenilebilirdi, kimlere yenilmedi ki,
Beşiktaş’a da yenilebilirdi, kim ne diyebilirdi.
Normali buydu.
Allahtan yenilmedi Fener.
Allahtan!
***
Bu iddianın ciddiye alınacak bir tarafı da yoktu ya...
Yine de alanlar oldu
En fazla “madem Nataşa yatsın aşaa“ kadardı.
Belden aşağısını severiz, tıpkısının aynısıydı.
Daha fazla değil.
Her Nataşa aşaa yatmaz.
Bu kafa bilmez bunu.
Helga, Mary, Maria ne kadar aşaa yatıyorsa Nataşa da o kadar aşaa yatar...
Daha fazla değil.
Bilmezler.
Ve...
Allah Nataşaların ülkelerinde çektiği ekonomik sıkıntıyı kimseye çektirmesin, kimse 3-5 kuruş için aşaa yatma durumunda kalmasın. Hiç bir milletin kadını aşaa yatmak için anasından doğmuyor.
Bunu da bilmez bu kafa.
Yıllardır bir millete hakaret edenler iki takıma mı etmeyecek.
Ettiler.
Ve...
Fener yatmadı Beşiktaş’a.
Yatmaz.
Bunu da bilmez bu kafa.
Sorun ne Fener de ne Beşiktaş da, ne Papermoon’da.
Sorun bu kafa da.
Yatacak yerleri yok, valla yok, billa yok!
***
Turkcell bu lige para vemiş, ismini vermiş, sponsoru olmuş.
Fortis de kupanın başına ismini koymuş.
Dünyanın parasını veriyorlar.
Bir gün Turkcell’de Fortis de birileri bu yatma matma işlerine kafayı takmaz mı?
Üstelik...
Hakemin her haltı yiyebileceğini anlatan eski hakem, hakemler.
Futbolcunun ne haltlar yiyebileceğini anlatan eski futbolcu, futbolcular.
Ruhunu tuttuğu kulübe satmış bir yorumcunun ne hallere düşebileceğini-Allah kimseyi o duruma düşürmesin-bizlere her hafta gösteren de, bir iki yıl daha gündemde kalmak için canlarını vermeye hazır bir kısım demode yorumcu, yorumcular.
Bir de şu...
Demirören de “tezgah var” dedi, Polat da dedi, Şener de, Odyakmaz da...
Fener de derdi de vakit, zemin bulamadı.
Ve şu tabii...
Aziz Yıldırım’ın adamları Mahmut ve Kemal ve Oğuz ve onların
adamları hakemler, gözlemciler, temsilciler Fener’i şampiyon
yapacaklardı.
Ha ha!
Bunu diyen de duayen yorumcu, yazar.
***
Şimdi “temizleyelim futbolu” diyorlar.
Aman aman!
Dokunmasınlar!
Sadece pılılarını pırtılarını toplayıp gitsinler, temizlenir bu lig.
Pırıl pırıl olur.
BİR DAHA PAPERMOON MİLANO ’DA YEMEK YESİN İKİ BAŞKAN
Milano’daki Papermoon’ a son gittiğimde yanımdaki masada öğle tatilinde yemek yiyen baretli işçiler vardı. Birer pizza bir şişe şarap içip gittiler,30-40 dakika sürdü yemekleri.
Arkamda yemek yiyen 4 Türk iki saat onları konuştu.
Kim ödüyordu paraları, niye burada yemişlerdi, bu işin içinde bir iş mi vardı? Bu kadar para kazanıyorlar mıydı?
Filan...
3 saat lak lak yaptılar.
Bak o da burada...
Aaaa bu o değil mi, ne işi var şunla?
Filan falan...
Her masa için bir senaryo üretildi.
Seviyoruz bu işleri.
Yeri gelmişken bir kıyak bizimkilere...
Oradaki Papermoon’cuların kalbinde özel bir yerimiz var, bir defasında misafirlerim yine tutturdular gittik Papermoon’a.
Yer yok.
“İstanbul’dan geldiler sıkıştırsana” dedim laf olsun diye, aaa baktım sıkıştırıyorlar masaları. Bir masa ayarladılar bize. Moratti ve arkadaşları gelse yapmazlar bunu.
“Her Türk 4 İtalyanın verdiği hesabi veriyor” dedi şef, “8 türk 32 İtalyan eder. Gerekirse bir kaç kişiyi kovarım bile sizin için”.
-Nasıl yani
-Görürsün
Ve...
Gördüm.
Birer birinci, birer ikinci, birer tatlı yendi, tabii içildi, tam
espressolar gelirken yanımızdan arkadaki masanın siparişleri geçti.
-Nedir bu?
-Şu!
-Birer tane getir, deneyelim.
Biraz sonra bir tepsi daha geçti, üstü full.
-Bu nedir?
-Şu!
-Getir.
Filan falan...
Yine lak lak lak, aaa bak bu onla geldi, tabii bu onun adamı o şunun hımmmm filan...
Anladikos?
PAPERMOON İSTANBUL
İstanbul Papermoon bir buluşma noktası-meeting point-. aradığında iki, üç sekreterden geçmeden konuşamayacağı adamları orada görebiliyor insan.
Sırf bu iş için onlarca gelen var oraya.
İşi bu olan da var...
Her gün iş gibi gelip 3-5 saat oturan da...
Buluşma, buluşulma birbirini görme, görülme restoranı orası.
İki başkan bıkmışlar belli –gizli yeseler daha tuhaf-,” nereden incelirse oradan kopsun “dediler herhalde.
Meclis lokantasında buluşsalar, “borçlar mı affediliyor, arsa mı istiyorlar filan “denilecek.
Sonu yok ki bu işin.
Papermoon, bilmeyene gizemli geliyor, “içerde kimbilir neler oluyor neler “dedirtiyor.
Böyle sunuluyor magazin basınında.
Bir şey olmuyor esasında içerde, sadece yemek yeniyor.
Bir şey oluyorsa da, o olan da her restoranda olan kadar, daha fazla değil...
***
Hoş bir kadın ve havalı bir adam 10 dakika arayla içeri girse,
girebilir, “neler dönüyor içerede kimbilir” havasında sunuluyor. Yurdumun yorumcusundan farklı değiller ki, onlarda yurdumun insanı.
***
Aydın Doğan ve Ferit Şahenk orada yemek yese Aydın Bey ya Milliyeti Ferit Bey’e satıyor ya Ntv’yi ondan alıyor.
Filan...
Papermoon gizemli gibi yansıtıldı hep, büyüsü buradan geliyor, çok başarılılar sahipleri bu konuda, her daim ilgi çekici olmalarının altında bu sunuş yatıyor. Milano Papermoon’un en kıskandığı restoran İstanbul Papermoon.
Valla.
İlerde Milano’ya franchising verirlerse şaşırmasın kimse.
Franchising verdikleri yerden franchising alan ilk restoran olacak Papermoon.
Ha ha!
Bir ilki daha başaracağız.
Ve...
Orjinalinden daha çok iş yapar Milano da, yeter ki bizimkiler gelsin.
Fenerbahçe medyadaki ‘anonscuların’ isimlerini niye açıkla-ya-mıyor?
21 Mayıs 2010
'Süper Çöplük'ten nemalanan süper yorumcular, süper başkanlar
14 Mayıs 2010
Ankaragücü ve Trabzon Fenerbahçe'ye yatacak mı, dükkanı kapatalım mı?
7 Mayıs 2010
Galatasaray Liseli olunca insan hakları, 'Jbüşüst liseli' olunca hayvan hakları mı?
30 Nisan 2010