Euro 2008’deki son köşemin sonu...
Bu bir ‘son’.
Üstelik mutlu son.
Ne mutlu hocaya.
Hasan Bey onu kalmaya razı ederse kötülük eder ona.
İyilik değil.
Bu yarı finalden daha iyi bir final olmaz onun için bir daha.
Bence...
Gitmeli.
Bu ülkeden gitmeli..
Herhangi bir yere.
Her hocanın kovulmak için bir kolunu vereceği Milan’dan gönderildiğinde bile “kovuldu” diyen medya yıldızları Euro 2008‘de de kovulmasını beklediler.
Olmadı.
Bu sahnedeki rolleri sadece başroldekinden rol çalmak olan bu adamlar,Terim’in başarısından sinirleri bozulmuş bir halde, yine ‘kovulmasını ‘bekleyecekler.
Onların beklediğini bilmesi, onun sinirlerini bozacak.
Kısır bir döngü bu.
Sinir bozucu.
Onlarda bu yara onda bu acı varken...
Veya tam tersi.
Veya her neyse.
Yürümez bu ilişki.
Bence...
Terim, Candan’ın şarkısındaki gibi yeniden doğdu.
Bu defa doğru yere doğru adamlarla gitse bari...
Fatih Terim ekibine, mesela bir İtalyan alsa
Terim, tahmin edilenin aksine gitmedi. Kaldı. Onu kovalayan medya yıldızları mı?
Gidecek yerleri yok ki.
Çoğunun yatacak yerleri de...
Yani...
Bu curcuna bitmez.
Terim hep başrolde ve bu adamlar, ondan rol çalarak ayakta kalıyor.
Diğer hocalara daha ağırını yazıyorlar, yabancılar anlamıyor.
Yerliler mi?
Hepsi politikacı.
Kapı arkasında...
Vıdı vıdı vıdı.
Önünde...
Susss, pusss.
Terim’i meslekdaşları da yalnız bırakıyor.
Ayıp ediyorlar.
Ve...
Euro 2008’in hemen sonrası...
Dakka bir gol bir, Hıncal abi attı.
Zamanlaması müthişti, her zamanki gibi.
Bakmayın bir kısım medyanın ona tepkisine.
Dümenden...
Onun yerinde olmak için iki kolunu verir çoğu.
Başrolün Uluç’ a kalması, yine gerdi onları.
Tepkinin sebebi bu.
Ve...
Fark olur bu gidişle.
İşte 2-0 oldu bile.
Fatih Hoca kendi kalesine attı...
Kurnaz Belçikalı, sinsice iş koydu, iyi incelemiş maç kasetlerini.
Hocanınkileri de...
Belli.
Maçı buradan çevirir mi hoca?
Çevirebilir.
Ne maçlar çevirdi.
Ama...
Milletiyle mutlu, huzurlu, uzun bir beraberlik istiyorsa, ekibine farklı bir tarz, bir bakış açısı katmalı .
Bu kısır yorumcu-futbolcu itiş-kakışlarının dışında kalabilecek, soğukkanlı biri, havayı değiştirebilir.
Sevdiği, inandığı bir İtalyan arkadaşı belki.
Bir GM diyelim.
Veya bir asistan
Veya her neyse.
Özgür, farklı bir ruh, ekibin ruhuna çok iyi gelir.
Hocanın ruhuna da...
Böyle gitmez.
Bence tabii...
Gelelim maç öncesine.
Hıncal Abi bir şeyler söyledi.
Her zamanki gibi.
Sonrası Brezilya dizisi...
Komşuların seyredip, Emre’nin annesine yetiştirmeleri, onun rahatsızlanması, Emre’nin üzülmesi, kamptan
ayrılması...
Vesaire...
İyi de...
Annenin sağlığı hariç, gerisi faso fiso.
Ayrıca...
Analar babalar bu işlere fazla girmiyorlar mı?
Ne bu vicdan sömürüsü.
Sonra...
Hıncal Abi örgüt evinde mi konuştu?
Hayır.
NTV’deydi.
Avukatlar Uluç’u, NTV’yi arasın, ne olacaksa olsun.
Biz ne.
Milli maç öncesi biri birine sulanıyor, sonra da sulanana sulanılıyor.
Ortalık geriliyor.
Filan falan...
Fenalık geldi.
Biliyorsunuz Emre aramızdan birine kol yaptı, herkes kolun üstüne atladı “bana yaptı, bana yaptı.”
Başrol bu kadar önemli bu sahnede.
Kola bile eyvallah.
Pes vallah.
Billah.
Emre’yle devam edelim...
Hıncal Abi’yi yönlendiren Hıncal abi.
Emre’yi herhangi bir abi.
Uluç cin gibi, akıllı, 40 yıldır bu işlerin içinde.
İşi bu.
Emre’yi ve onu yönlendireni ham diye yemesinin sebebi de bu.
Şuraya bakın...
Belçika puan kaybetti.
Teknik direktörü de...
Terim de...
Emre de...
3 puanı alan sadece Hıncal Abi...
En az terleyen de o, en az emek harcayan da...
Bravo ona.
Bu arada...
Bizim medyanın bir kısmı ondan nefret eder gibi gözükse de onun gibi olmak için bir kolunu verir...
Hatta ikisini de...
Terim ve Emre, yok saysaydılar Hıncal Abi’yi, biter giderdi.
Peki doğru mu Hıncal Abi’nin yaptığı?
Doğru veya değil.
Bana ne.
Ayrıca bu saatten sonra değişmeyeceğine göre...
İki kere bana ne.
Ve...
Bir örgüt evinde değildi bu konuşma, NTV’deydi.
Yanında Haşmet ve Mehmet Bey var.
Yöneten kim?
Fuat, NTV’nin sporunun başı.
Patron Şahenk, tepede Yardelen var.
Cem Aydın var.
Hepsi aklı başında insanlar.
Üstelik bant yayın, isteseler keserlerdi o bölümü...
Kesmemişler.
Tamamen onlarla, onlar arasında.
Üç kere bana ne.
Ve...
Emre için son kez...
Onu sevdiğim için.
Galatasaraylı hoşlanmıyor ondan.
Fenerbahçeli de.
Milli seyirci de.
Medya da...
Hem efendi, hem cana yakın.
Bu kadar yetenekli, sempatik bir futbolcuyu bu kadar antipatik hale getirmek için, onu yönlendirenin de kimsede bulunmayan özelliklere sahip olması lazım...
Onu en iyi tanıyanlardan Bülent Korkmaz, Radyospor’da Bülent Yüksel’e “Emre iyidir, cana yakındır, sempatiktir, yanlış yönlendiriyorlar” dedi.
Aklın yolu bir.
Ona da yeni bir yönlendiren lazım.
Çocuğu bitirdi.
Bu şekilde gitmez.
Bu da bence.
Ve...
Uzan’a “öfke kontrol sistemi” programına katılma cezası verilmiş.
Sınıfları büyük tutsunlar.
Son haftalardaki başbakan, futbol medyasının bazı yıldızları, Milli Takım da girmeli bu toplantıya.
Alınma darılma yok...
Mesela...
Ben de...
Ve...
Belçikalı Avrupa’nın köylüsüdür, Avrupalı’ya göre.
Köylüsü bile bizi bu hale getiriyorsa...
Ne işimiz var AB’de.
Niye giriyoruz?
Madara oluruz.
Ve...
İkiye ayrılmak üzerelerdi, birleştirdik Belçika’yı.
Kızacaklarına, teşekkür etmeliler.
Bize.
Hocaya...
Fenerbahçe medyadaki ‘anonscuların’ isimlerini niye açıkla-ya-mıyor?
21 Mayıs 2010
'Süper Çöplük'ten nemalanan süper yorumcular, süper başkanlar
14 Mayıs 2010
Ankaragücü ve Trabzon Fenerbahçe'ye yatacak mı, dükkanı kapatalım mı?
7 Mayıs 2010
Galatasaray Liseli olunca insan hakları, 'Jbüşüst liseli' olunca hayvan hakları mı?
30 Nisan 2010