Bilgin Gökberk

Bilgin Gökberk

bilgingokberk@mail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

O dünlere dönelim...
Terim, “Galatasaray’a geleceği belli olduğunda Florya’daki kedileri bile değiştireceğim” demişti.
Yer...
İsveç maçı sonrası Stockholm Havaalanı.
Zaman...
1995.
Hatırlar.
Herhalde...
* * *
Galatasaray’a gönderilmek üzere getirilen, ilk teknik direktördü.
‘Mecburen’ getirildi.
4 sene sözleşme yapıldı.
İlk senesinde şampiyon oldu.
Kaldı.
Mecburen.
İkinci senesinde de şampiyon oldu.
Kaldı.
Mecburen.
Sonra...
Üçüncü şampiyonluk...
Mecburen yine kaldı.
* * *
Nasıl olsa dördüncü kez olmazdı.
O bile başaramazdı bunu.
Sözleşme yenilenmedi.
Beklediler.
Son seneyi.
* * *
Dört senelik sözleşmesi olup, üçte üç yapan bir hocayla, üçüncü
senesinde, dört sene daha sözleşme yapılırdı dünyanın her yerinde.
* * *
Dördüncü senenin ortasında da sözleşme önüne gelmedi.
* * *
Yanlış anlaşılmak istemem.
Hiç bir hocayla, sürekli çalışmak zorunda değil Galatasaray.
Çağırırlar, hesabı kesip yollarlar.
Zarif bir şekilde.
10 saniye sürer.
“Yönetimin kararı” denir.
Kimsenin gıkı çıkmaz.
Terim’in de...
Böyle yapmadılar.
Yapamadılar.
Mehmet Cansun “kendisi aile dostumuzdur, bizim kadar
Galatasaraylı’dır, sözleşme teferruat ” dedi.
Dedi de...
Terim’in beklediği sözleşmeyi bir türlü önüne koymadı.
Sonra dördüncü şampiyonluk da geldi.
Sözleşme geldiğinde, Terim artık Floransa’daydı.
Böyle gitti.
‘Kendi gitti’ havası verildi.
Gönderildi.
Öyle veya böyle.
Kabul edelim, ustacaydı.
Ve...
Yüzde yüz ‘Galatasaray işi’ydi.
* * *
Floransa’da, Fiorentina tesislerini ilk gördüğünde, iki gözünde de ‘Florya’ yazıyordu.
Gördüm.
Okudum.
Tütüyordu.
Süleyman Rodop’la arasında geçen diyaloğu hatırlıyorum.
Süleyman hatırlar...
Tabii o da...
* * *
Sonra Lucescu geldi.
Başarılı oldu.
O da hiç hak etmediği şekilde gönderildi.
Bir önceki Galatasaray Başkanı, bir önceki teknik direktörü getirmek için kovdu.
* * *
Terim ikinci kez geldi.
İkinci kez gönderilişi, ilk gönderilişinden de Milan’dan gönderilişinden de beterdi.
Beterin beteri...
Açık açık “seni istemiyoruz” diyemedi Galatasaray Başkanı.
‘Açık saçık’ dedi.
Sonra Gerets geldi.
Kulübün içinde bulunduğu o berbat durumda, bulabilecekleri en iyi hocaydı.
Öpüp başlarına koymalıydılar.
Ve...
‘Öptüler’.
Kapının önüne koydular.
O varken, bir de Kalli ile anlaştılar.
Onu kovan da bugünkü Galatasaray Başkanı’ydı.
Sonra Kalli geldi.
‘Tetikçi’ gibi kullandılar.
Tuhaf bir karışımdan, bir şampiyon takım yarattı.
Sezonu bitiremedi.
Misyonu bitmişti.
Kovuldu.
Yardımcıları kaldı.
Ve Skibbe...
Kalli varken de onla anlaşmışlardı.
Sezonun 5’de biri bitmedi, Skibbe de bitti.
Sistem bu defa tersine işledi.
Yardımcıları gönderildi.
O kaldı.
Gönderileceği günü bekliyor.
Yenisi ile anlaşılınca hükümsüz kalacak.
* * *
Skibbe Türkiye’ye döndüğünde, kimse karşılamadı onu havaalanında.
O gün o havaalanına inen binlerce yolcu içinden, kimse tarafından karşılanmayan tek kişi o belki de.
İki kişi olmaları için mesela Aragones’in de o
uçakta olması lazımdı.
Herhalde.
Sulandırmayalım...
Sonra havaalanından bir taksiye bindi Skibbe.
24 kameralarına yansımış.
Ve...
Gitti.
Florya’ya.
Almanya’ya gidiyor, farkında değil.
Hatta.
Gitti.
* * *
UEFA’yı alanlardan kimse kalmadı.
Ne yönetici ne futbolcu...
Çok şükür.
Şükür de gitti.
Bir Şaş var, şaşırtıcı doğrusu.
O zaman ‘saçlıydı’ gözlerden mi kaçtı?
10 sene olmadı.
20 küsur futbolcu, 10 küsur yönetici...
30 küsur.
Orhan Mizanoğlu ve Cem Şaşmaz ölmüş.
Allah rahmet eylesin.
Gerisini de öldürmüşler.
30 küsur kişilik grup aynı ‘son’u yaşamış.
Hepsi bir daha Florya’ya gelmeyecek şekilde gönderilmiş.
Ve...
Ben Florya’daki kedileri merak ediyorum.
Valla.
Terim’le boş vaktinde bir gidip baksak.
Onunkiler hala orada mı?
Veya kimin kedileri var şu anda?
Ve...
Taptaze bir haber.
Galatasaraylı yönetici “hocamız varken başka hocayla konuşmayız” dedi.
Kulaklarımla duydum.
Gördüm.
Gözlerimle.
Bizim bilmediğimiz bir yöntem mi var?
Bakışarak, koklaşarak filan mı?
Ten teması mı?
Herhalde.
Lucescu varken Terim, Gerets varken Kalli, Kalli varken Skibbe...
Skibbe varken de...
Koklaşarak, bakışarak ha...
Vay vay vay!
Ve ...
Ohh be ne ala.
Yine valla.
Önce öp.
Sonra anlaş.
Sonra...
Öpüşerek vedalaş.
Ohh Mualla.
Ne güzel iş billa.
Valla billa.
* * *
Ve hala Terim’i isteyebiliyorlar.
Lucescu’yu da...
Belki Gerets’i de...
Birer kere daha mı kovacaklar?
* * *
Venedikli Giacomo Giralomo’yu bilir misiniz?
Casanova yani.
Ünlü bir yazar ve çapkın bir herifmiş.
Sayısız aşk macerası yaşamış.
İlişkileri olan kadınları gerçekten çok severmiş ve ayrıldıktan
sonra da uzun süre arkadaş kalırmış.
Yüzsüzmüş biraz.
Aklıma nedense o geldi.
Nedense...
Ve...
Casanovaca da bağlayalım.
Ciao!
Ve...
Nokta.