Lise’lerinden olmayan Galatasaraylı’yı ‘zenci’, kendilerini kulübün sahibi gören ‘beyaz liseci-liselilere’ sulanıyorum yıllardır.
GS küçük fotoğraf, büyük fotoğrafta bu ülke var ve ülkenin kaderini bile etkiliyor bu çağ dışı bakış açısı.
Ne Lise’ye ne liselilere lafım yok, olmaz, olamaz, bu haddim değil, geri kalan liseliler de benim gibi düşünüyor, bu zevattan en az benim kadar yaka silkiyor zaten.
GS’ın önündeki en büyük engel bu kafa!
Hemşehricilik, particilik, kendinden olanı kollamacılık, hamili kart yakınımdır’cılıktan çok çekmiş ve hala çeken bir milletin bir evladı olarak tuttuğum takımın hem de batıya yakın denileninin içine çöreklenmiş bu kafatasçı, kayırmacı kafa bütün ayarımı bozuyor.
***
Bu ‘beyaz liseci-liseli’ zevat kongre öncesi yine bel altına indi.
Polat ve yönetimi bu ‘hizmetimin’ karşılığında beni kulübe üye yapacakmış, bu dedikodu gittiğim her yerde karşıma çıkmaya başladı son günlerde.
Her yerde!
İşin komik tarafı şu;
Bu dedikoduyu ben çıkarttım, uydurdum!
‘O kafa’ ortaya çıksın istedim!
Sazan gibi atladılar.
Bana Tomas, beni bilen bilir, bilmeyene de filan falan, amaçları ben değilim zaten, kongre öncesi Polat’ı zayıflatmak için her yolu deniyorlar.
Doğrusunu öğrendikleri halde devam ettiler dedikoduya, hala da ediyorlar.
Susuyorum, susmalarını bekliyorum şimdilik.
Efendice!
***
Üye olmaya hiç, ama hiç niyetim yoktu GS’a.
Artık var.
Menfaat karşılığı yazı yazmak aşağılık bir durum vaziyetidir ve bunu yapmayan, yapmayacak olan birini üç kuruşluk kongre hesabı için sağda solda bu duruma düşürmek daha aşağılık bir durumdur.
Erkek işi de değildir!
Bu dedikoducu zevat işi biraz daha uzatırsa, isimlerini tek tek yazacağım, mahkemeye vereceğim, tazminat davası açacağım.
10.000 liralık!
GS’a üye olmanın bedeli buymuş.
Önce onlardan alacağım parayla kulüplerine üye olacağım.
Bitmedi!
Sonra bir şekilde attırtacağım kendimi!
Bir yolunu bulurum!
Bugüne kadar çoğu kulübüne bir lira vermemiş bu zevatın aralarında topladıkları 10.000 lirayı bu kulübün kasasına sokacağım!
Planım bu!
Bunu becerebilirsem kendimi çok iyi hissedeceğim.
***
Sadede gelirsem;
Böyle bir sistem var ve bazı spor yazarları, gazeteciler yazdıkları ve yazacakları karşılığında GS‘a üye yapıldılar herhalde.
Bu konu gittikçe ilgimi çekiyor.
Hangi gazeteciler hangi yönetim zamanında üye yapıldı acaba?
Hangi yönetim hangi spor yazarını üye yaptı?
Üye olmadan önce ve olduktan sonra neler yazdılar?
Filan...
Bu bir!
GS’da sözü geçen, ağırlığı olan duayen üyeler her yazım sonrasında arıyorlar ve liseli-lisesiz tartışmasının tam bitmişken tekrar nasıl hortladığını, kimlerin hortlattığını bir bir anlatıyorlar.
Neler var neler...
Hepsi bende!
Zamanı gelince yazılacak ve çok ilgisini çekecek Galatasaraylının.
Bu da iki!
Kanım yerde kalmaz.
Bu da üç.
***
Adnan P. gittikçe Barack O. gibi gelmeye başladı gözüme.
Hiddink’in durumu, Rijkaard’ınkinden farklı olmaz
Önce...
Şu Rijkaard ve yabancı hikayesine nokta koyalım.
Herkes Rijkaard’ı eleştirebilir.
Herkes!
No problem!
Sadece şu;
Herkes Rijkaard’ı eleştiremez.
Anladikos!
Nokta.
Bu bir!
Yabancı-yerli meselesine gelince...
Dünyadan, dünyalıdan bihaber, uluslararası olmayan, lisanı olmayan ya da ‘anlıyorum ama konuşamıyorum’ seviyesinde olan, herhangi bir ülkede tercümansız gezemeyen, tek başına yemek yiyemeyen, aç kaldığında ya Türk lokantası ya Amerikan hamburgercisi kovalayan insana çevresinden, mahallesinden olmayan bile ‘yabancı’ gelir.
Normaldir bu.
Misal;
Hiddink geldi şimdi, bizimkilerin çoğu aracısız ve ağrısız sızısız ilişki kuramayacak onunla.
‘Yabancı’ gelecek onlara!
Bizim hocalardan biriyle, hocam mocam, şapır şupur yalan dolan bir muhabbet filan yürürdü işler, şimdi tercüman mercüman lazım mazım!
‘Kollege kollege, komşu momşu’ şeklindeki Bulgar sınırı lisanasyonunun da devri geçti.
Onunla bire bir ilişki kuramayacak olanlar, kendini onun yanında yabancı hissedecek, o da onlara ‘yabancı’ gelecektir.
Bu da normaldir!
Onu Fener’den gönderen Löw’ün deyimiyle futbola yakınlıkları, Türkiye’nin Avustralya’ya yakınlığı kadar olan ‘o kafa’ burada hala!
Bu iki!
Geçen hafta yazdım;
Yabancı nedir bilmem, bana ‘yabancı’ gelen bir yabancı olmadı hiç, ilkokuldan sonra hep ‘yabancılar’ oldu hayatımda, işim gereği yıllardır Türk, Alman, İtalyan, Amerikan, Çinli, Hintli, Finli, Japon mapon hep beraberiz.
Hepimiz yerliyiz, hepimiz yabancıyız!
Ben Rijkaard’ım, Hiddink’im, Rijkaard ve Hiddink de ben...
Hepimiz Rijkaard’ız, Hiddink’iz, Bilgin’iz!
Bu üç.
Birilerini yabancı gibi görürsen, birileri de seni yabancı gibi görür.
Bu dört!
‘Yabancılar’ hep beraber yeni bir dünya oluşturuyor, biz gittikçe yabancı kalıyoruz bu yeni dünyaya.
Bu beş!
İlkokul 1, ikinci ders;
Birileri bize yabancı gelmediğinde, yabancıya yabancı demediğimizde, biz de kimseye yabancı gelmeyeceğiz, bize de kimse yabancı demeyecek.
Mesela milli takıma iyi bir hoca geldi, hocanın yerlisi yabancısı olmaz, hikayenin özü bu, gerisi hikaye.
Bu altı.
Yabancı umacı değildir, korkma, korkarsan o da seni umacı gibi görür!
Anladikos!
Bu da yedi!
***
Geçen hafta bu yazdıklarıma her dilden her dinden her meslekten destek geldi.
Akademisyenler, “bizim günlerce konuşup anlatamadığımızı bu kadar basit ve çabuk anlatmışsınız, teşekkürler” dediler.
Üniversitelere davet edildim.
Sadece bir grup öfke kusmuş bana.
‘Bizimkiler’!
Bizimkilerin artık tedavülden kalkmak üzere olanları tabii!
***
İki mail dikkatimi çekti.
Biri şu;
“Lisan bilmemek ayıp mı ve şart mı” demiş bir yazar-yorumcu ve ilave etmiş;
”İyi ki, bir-iki lisanın var”.
Ayıptır söylemesi daha çok var!
Bu bir!
Ayıp değil tabii, şart da değil...
Bu iki!
‘Lisan bilmiyor’ diye eleştirilen turizm bakanı da, ”Lisan bilmem şart mı, tercüman kullanırım”demişti.
Ben de, ”Şart değil tabii” demiştim ve sormuştum;
Sizin Turizm Bakanı olmanız şart mı?
Bu üç!
Bizim yazar-yorumcu tayfasının hepsinin dilinde marka değeri, globallik, evrensellik, küreselleşme filan...
Sonra...
Lisan bilmek şart mı?
Sizin futbol yazmanız, yorumlamanız şart mı?
Bu dört!
Bir okuyucu da sormuş;
Sana (bana) ’yabancı’ gibi gelen hiç mi kimse yok?
Olmaz mı?
Var!
‘Bizimkiler’!
Ve...
Bu gruba girmeyen ‘diğer bizimkileri’ tenzih ederim.
***
Son!
Fenerbahçe medyadaki ‘anonscuların’ isimlerini niye açıkla-ya-mıyor?
21 Mayıs 2010
'Süper Çöplük'ten nemalanan süper yorumcular, süper başkanlar
14 Mayıs 2010
Ankaragücü ve Trabzon Fenerbahçe'ye yatacak mı, dükkanı kapatalım mı?
7 Mayıs 2010
Galatasaray Liseli olunca insan hakları, 'Jbüşüst liseli' olunca hayvan hakları mı?
30 Nisan 2010