Bilgin Gökberk

Bilgin Gökberk

bilgingokberk@mail.com

Tüm Yazıları

‘Rijkaard hoca mı değil mi’ tartışmasının suyu çıktı.

Bu aptal tartışma tehlikeli bir boyuta gidiyor.

Hatta gitti!

Bu bir!

Futbol medyasındakilerin -istisnalar hariç- içler acısı, acınacak ve acıklı durumu da bir kere daha ortaya çıktı.

Bu iki!

Çoğu sadece çıplak gözle seyrettiği maç sayısı ile böbürlenen bu tayfaya hayat fena halde teğet geçmiş.

Bu üç!

Çıplak gözle maç seyretsinler diye gönderildikleri ülkelerde ‘free shop-stat-çok katlı alışveriş merkezi-yediklerinin iki misli fatura alınabilecek restoran ve sonrası(!)‘ dörtgeninden biraz dışarı çıkartmak lazım bu tayfayı ve çıplak gözle ‘diğer dünyayı’ da görmeliler.

Haberin Devamı

Hakiki dünyayı!

Bu dört!

Son yıllarda futbolda faşist, ırkçı, dümenden milliyetçi-maneviyatçı bir şekillenme var.

Ülke insanının bu değerlere karşı hassasiyeti biliniyor, dümenci hoca-futbolcu takımı ve demode yazar-çizer-yorumcu tayfası, 3-5 kuruş yollarını bulmak için devamlı kaşıyor bu konuyu.

Bu beş!

Sağın solun ikiye bölemediği bu ülkeyi üç büyükler üçe böldü, yetmedi, şimdi de kafatasçı aptal kafalar sayesinde yerli-yabancı diye ikiye bölündük.

Bu da altı!

Hıncal Uluç, Rijkaard’a ‘go home’ demesinin sebebini hiç sıkılmadan şöyle anlatıyor köşesinde:

“..Amacım, Rijkaard gibi birisine “defol” demek değil. Rijkaard, Türkiye’de İngilizce hocalık yapıyor, anladığı dil o, Türkçe bilmiyor ve adım gibi biliyorum ki, kendisi ile ilgili eleştirilerden de pek haberi olmuyor.

Okuması mümkün değil, birisinin ona okuması gerek.. Kim? O acemi delikanlı gibi görünen tercümanı mı, onun transferini gerçekleştiren Üstünel mi?

Bizde “okuma” değil, “kaçırma” geleneği vardır, yazılanlar ağırsa hele.. Oysa, Rijkaard’ın okuması gerek.

“Go Home Rijkaard” lafı ona çok şey ifade eder, o zaman merak da eder..”Niye?”

O zaman bu yazıyı ona okurlar..”

Facia!

Özrü kabahatinden beter!

Bu yedi!

Bir yabancının, yabancı bir ülkede en son duymak isteyeceği kelime ‘go home’, anlamı Uluç’un dediği gibi ‘defol’ filan değil kafası çalışan herkes ne anlama geldiğini bilir, Uluç herkesten iyi bilir, ırkçı, faşist bir küfürdür ve her yabancı bunu duyduğunda kendisini aşağılanmış hisseder ve Uluç eften püften bir sebeple söyleyebiliyor bunu.

Haberin Devamı

Yuh!

Bu sekiz!

Uluç’un yazdıkları tırışkadan nağmeler, esasında şöyle demek istiyor;

Rijkaard beni okusa ne olur okumasa ne olur, ne o umurumda ne GS, bu başlığı gören herkes internette beni bir kere ‘tıklar’, ‘okumasa’ bile bu kadarı da bana yeter, artar bile!

Filan...

Bu dokuz!

Tezgahtaki mal bu!

Salı pazarı bile Gucci bu pazarın yanında.

Tapon, elde kalmış, abidik gubidik ne varsa tezgâhta satıyor usta yıllardır.

Alan var mı?

Var!

Olmasa o tezgâha o mal yıllardır konur mu?

Bu da 10!

***

Kadir Çetinçalı bir emekçi, yıllarını bu işe vermiş, söylediğinin nereye gideceğini bilmiyor, bilse söylemez, şöyle demiş;

“Rijkaard gösterişli, iri, kara bir balon gibi duruyor”.

Der, ne isterse der!

“Ne diyosun” diyen yok ki!

Kadir bilmiyor diyelim lafın nereye gideceğini, bilen biri okumuyor mu o yazıyı?

Terim İtalya’dayken, bir İtalyan ona benzer şeyler söylese ne derdi Kadir veya bizim medya?

Haberin Devamı

“..G.S’da devrim aslında pek uzak değil, sessiz, sakin, efendi haliyle, 15-20 seyircinin desteği ile fırtınalı Olimpiyat stadında, mütevazı kadrosuyla, yaşanan çok sayıda sakatlığa rağmen takımını dimdik ayakta tutan temiz yüzlü bir Türk çocuğu..

Bunları diyen de Kadir!

İri kara bir balon ve temiz yüzlü bir Türk çocuğu...

Bu tam facia!

***

Devrim olmuş bile!

Irkçı olmuşuz!

Bilgin’den

Yerli-yabancı yazılarımdan sonra futbol medyasının ‘sadece ana dilini konuşanlar kulübü’ üyelerinden çok mail aldım.

Müthiş tepkliler bana.

Hepsi aynı soruyu soruyorl;

“Futbolu yorumlamak için lisan bilmemiz şart mı?”

***

‘Lisan bilmiyor’ diye eleştirilen ve bu durumu kendi çapımda protesto etmek için Milliyet’te bu köşede aylarca her hafta ingilizce bir kelime öğrettiğim sevgili-sayın turizm bakanım da, arayıp , ”ben bakanım, lisan bilmem şart mı Gökberk, tercüman kullanırım” demişti.

Ben de, ”Şart değil tabii bakanım lisan bilmeniz” demiştim ve sormuştum;

“Sizin Turizm Bakanı olmanız şart mı?”

***

Bizim yazar-yorumcu tayfasının hepsinin dilinde marka değeri, globallik, evrensellik, küreselleşme filan...

Atmasyona gelince sınır tanımazlar.

Sonra...

Lisan bilmek şart mı?

Yooo, değil tabii, niye şart olsun!

***

Sizin futbol yazmanız, yorumlamanız şart mı?

Öztürk+Kozak+Albayrak+Gökşen+Süren+Dürüst+vs.

Seçim öncesi Adnan Öztürk’ün etrafını anti-Polatçılar sardı.

Hatta sarrrdı!

Polat’la bir şekilde hesabı olan, Polat’ın o, bu, şu sebepten önünü kestiği bir sürü insan onun yanında saf tuttu.

Müthiş bir ‘şer cephesi’ oluştu!

Öztürk+Kozak+Albayrak+Gökşen+Süren+Dürüst+Gürcan+Canaydıncılar+Tulun+UEFA’yı alan eski futbolcular-yeni yorumcular+kongre üyesi yazar, yorumcu tayfası+filan falan...

***

Polat, ‘sağdan soldan toplama ekip’ ile girmedi seçime, politik davranmadı, istenmeyen Sezgin’i tuttu, tepki çeken Sarıgül’ü listesine aldı, yine de kazandı.

Bu tavrı sempatik geldi GS’lıya.

İstenen iki kurbanı verse fark en az iki misli olurdu.

Birbirlerinden hiç hazzetmeyen, önceki seçimde birbirlerinin arkasından atan, tutan, sallayan koca koca adamların bir adamı yemek için bir araya gelmesi de antipatik geldi GS’lıya.

Öztürk’ün yumuşak karnı da bu ‘şer cephesi’ oldu, bu yüzden kaybetti.

***

Dün Öztürk ekibiyle basın toplantısı yapmış.

O, Kozak, Albayrak, Gökşen, Alkin ve Sinanlı var fotoğrafta!

Rüyalarında bile aynı yönetimde olduklarını gördüklerinde, “hayırdır inşallah, kâbus mu bu, Allah yazdıysa bozsun“ diyen bu ‘altı benzemez’ GS’ın hayrı uğruna-üstelik rüyada da değil, gerçek hayatta- bir araya gelmiş yine!

***

Sabri-Zan-Servet-Caner-Sarp-Barış...

‘O altılı’yı görünce, ’bu altılı’ bile aynı anda aynı takımda oynayabilir gibi geldi bana ilk defa!

***

Nokta!