Önce....
Adana’dan, futbolla kel alaka bir ülkenin en güneyinden, kendini beğenmişlerin cumhuriyeti Toscana’nın ve rönesansın tam göbeğine bir yol açması, o yolu kendi güneyinde yaşayanları adam yerine koymayan, en güneylisini insan yerine koymayan, egosu en şişik kuzeyin ‘Padania Cumhuriyeti’nin kalbi Milano’ya kadar uzatması,Terim’in her günahının affedilmesine yeter de artar ya ...
Bu,bunu çakozlayabilecek kafalara tabii...
Adanalı Yılmaz Güney’in Yol’undan daha akla zarar bir hikayedir bu, biri çekse filmini keşke...
Bu biiir!
Dünyada milyonlarca koç,” beni bir dakkalığına Milan’a koç yapsalar, sonra bana n’aparlarsa yapsalar, isterlerse beni ş’apsalar ” modunda yaşarken, onun Milan tarafından seçilmesi, tartışmasız büyüleyici bir evrimdir.
Ve...
Cemaatler seçmez orda!
Bu iki!
Milan’dan sonra değişmişmiş, değişmiştir, Milan değiştirir adamı, Capello değişmedi mi,Milan öncesinin bir tv programını seyretmiş anası tesadüfen,tanımamış oğlunu“ kim bu herif” demiş.
Miş.
Bu değişimi Milan koçu olup değişmiş bir ana baba evladı yorumlayabilir ancak,ki biz de ondan bir tane var, Terim de kendi kendini yorumlamaz.
Kerameti kendinden menkul, koçum köşeciler yorumluyor onu,ki onlardan bolca var, atsan atamazsın satsan satamazsın,ki çoğu dünyadan bi-haberdir,palavrosdur ve bizim analar ne hikmetse uluslararası koç, futbolcu, hakem doğurmaz, uluslararası palavrosçu yorumcu doğurur, analarımızın sütünde saklı bu sır herhalde ve bu sınıfa girmeyenleri tenzih ederim tabii.
Bu üüüç!
Egosu varmış.
Mış.
Var tabii, egoyla doğmuş o, “sınırları ve sınırlarını aşmak istersen, bir olmazsa olmazdır ego”diye bir laf var mıdır bilmem,yoksa da artık var,uydurdum.
Bu dört!
Uluç’un,Toroğlu’nun, Çakar’ın egosu, onunkinden daha mı az, hadi onlarda ego olmasının da bir manası var , Terim’e bulaşıp ondan rol araklayarak yaşayan, köşelerinden kovulsalar istisnalar hariç çoğu 5 para kazanamayacak, 5 para etmez zevatın egosu, onunkinden daha mı az?
Bu da 5!
Burası, sıradanların aralarından çıkan sıradışıları sıradanlaştırmaya çalışarak hayatlarını geçirdiği bir ülke.
Bu altı!
Ayrıca...
Yırtarsak bu tip adamlarla yırtacağız, mesela futbolda böyle yırttık 96 dan sonra.
Bu yedi!
‘Normal’ biri olsaydı Terim, Floransa’da ‘sulanılmaz’ Gorri’ye sulanmaz, Milan’da ‘dokunulmaz’ geri dörtlüye, garibim Sarr’la dokunmayı aklına bile getirmezdi.
Ve hala ordaydı.
Bu sekiz!
Terim fantastik bir karışımdır, bu ülkenin futbol organizasyonuna fazladır, birbirlerine ilk defa karıştırılan şeylerin bir karışımıdır, Adana-İstanbul-Floransa-Milano, ilk defa birimizin bedeninde bu seviyede karışmıştır.
Ve...
Görmemişiz, oğlumuz olmuş, tutmuşuz...
Terim’e linçin, öfkenin hikayesinin özü budur, gerisi hikayedir.
Anladikos?
Bu da dokuz!
Cüretkardır, tartışılan ingilizcesi ile bir İngiliz rahatlığında ingilizce konuşmasının sebebi de budur, Floransa'daki ilk gününde, ana baba Toscana’lı bir Toscana'lı havasıyla, italyanca konuşmasının sebebi de...
Uefa’yı da böyle kazandı.
Euro 2008 yarı finalinde,o ‘herhangi bir 11’le bile şampiyonluğa cüret etti, o 11'le Almanlar’ı ezmesinin sebebi de buydu.
Bu da 10!
Türkiye, ne Almanya ne İngiltere, ne İspanya, şartımız şurtumuz farklı onlardan ve şu geçiş döneminde hata yapmamak için hiç bir şey yapmayan zavallılara değil, ukala, kendini beğenmiş, egosu yüksek, haddini bilmez cüretkarlara ihtiyacımız var.
Bu da 11!
Milliyetçi ve maneviyatçı bir akım var 2000’lerin başından beri futbolda, bu akımın en az bulaşabileceği adamdır, yerine bir yerli gelirse, bu Denizli olmazsa eğer, ne kadar bulaşılacağını hep beraber göreceğiz, sırf bu sebepten bile milli takımda kalması lazımdı.
Bu 12!
“Yerli mi yabancı mı?” tartışması başladı, ya hayal ettiğimiz ‘o Türkiye’den bir yerli gelecek, ya da son yıllarda oluşan ‘bu Türkiye’ den,ikinci gruptan bir yerlinin gelme ihtimalinin olması bile yabancı getirmemizi gerektiriyor.
Bu 13!
Euro 2008 bir ‘son’du Terim için, ‘mutlu son’.
O müthiş yarı finalden daha iyi bir final olmazdı onun için.
Gitmeliydi.
Kaldı.
Sahnedeki rolleri, ondan rol tırtıklamak olan kifayetsiz muhteris medyacıların zaten gidecek yerleri yok,yatacak yerleri de yok.
Yine Terim’in 'kovulmasını' beklediler.
Onların onu beklediğini bilmesi onun sinirlerini bozdu.
Kısır bir döngü bu.
Yürümezdi bu ilişki.
Yürümedi.
Candan “güneş her akşam batıp hergün doğuyorsa” der.
Euro 2008 de yeniden doğdu.
Şimdi battı.
Yarın yine doğacak.
Şansı yanında olsun!
Bu da 14!
***
Terim'i çoook eskiden tanırım, dostuzdur.
Severiz birbirimizi, yani ben severim , onu bilmem.
Hepsi bu!
Ne araşırız ne görüşürüz ne karşılaşırız hatta, ne bir yemek ,hatta ne bir kahve...
Bu da biline!
***
Son!
EFES’E;NİYE SUSUYORSUNUZ,FENERBAHÇE DOĞRU MU SÖYLÜYOR?
Efes’e...
FB,açık açık ‘organize doping yaptığınızı’ ima etti.
Bu ciddi bir itham.
“Organize doping var ama Efes Başkanı ve yöneticilerinin bu işlerle ilgisi yoktur, buna inanıyoruz” dediler.
Efes Başkanı ve yöneticileri organize etmediyse kim etti?
Ergin Ataman, o kim?
Koçunuz!
Bu ülke sınırları içinde Demirel’in en nefret ettiği adam, o bugün ölse zil takıp oynar Demirel, onu yiyecek gücü yok, bir ara Demirel’e inat başkan olmak istedi, yine isteyebilir, seçime girerse kazanır, o onu yiyebilir yani.
Yani...
Ataman hemen imha edilmeli!
Ataman’ı ima eden kim?
FB!
Pes, daha ne bekliyorsunuz?
Kuru kupkuru bir açıklama yaptınız, doping yaptıysanız da “yaptık” diyecek haliniz yok ya, yine benzer şeyler söyleyecektiniz.
Kesmedi kimseyi.
Geçen hafta köşemin yarısından fazlasında Efes vardı, bir profesyoneliniz yazsa ancak bu kadarını yazardı.
Bir profesyoneliniz bile aramadı.
Araması şart değil, arasın diye yazmadım, ırgalamıyor da beni birinin araması, aramaması...
Sadece şu...
Avrupa basketbolunda en güvenilir Türk markasısınız, organize doping işleri,bunun konuşulması bile sizi bozar,zedeleyebilir,susmakta haklısınız belki ama ortada bir suçlama varken hiç konuşulmaması da hep konuşulması kadar sağlıksız bir durum vaziyetidir ve bu da zedeleyebilir sizi .
Vaziyetinizin durumu budur.
***
Çetin Çeki ve Engin Özerhun!
Organize doping yaptınız mı yoksa?