Önce...
Özhan Bey’e GS’dan çok ailesinin ihtiyacı var şu günlerde, GS başkansız filan kalmaz, boşversin kulüp mulüp işlerini artık, bir an önce aslan gibi olmaya baksın ve Canaydınlar hep beraber uzun yıllar sağlıklı sıhhatli mutlu bir hayat sürerler inşallah!
Bu en içten dileğim!
Biline!
***
İçlerinde Fanatik, Habertürk, Hürriyet yazarları Şükür, Şaş, Ünsal’ın da olduğu futbolcular Özhan beyi ziyaret etmiş.
Vefa ziyaretiymiş...
Peki!
Ziyaretin amacı Canayadın’a vefa bile olsa haber ‘Lise’ye vefa-Polat’a cefa’ kokuyor.
Bu bir!
Şu bölüm...
Özhan beyin elinde belgeler varmış, 82 milyon dolarlık şahsi kefalete imza atmış, seçime girmeme kararını verdiği gün bile 4 milyon dolarlık kefalete imza atmış.
İnsan ister istemez düşünürmüş, Canaydın belgelerden imzasını çekse GS ne duruma düşermiş ve GS sevgisinden dolayı o belgeleri bugüne kadar gün ışığına çıkarmamışmış.
Bu çıkmamış hali mi?
Bu iki!
Seçim öncesi gün ışığına nasıl, niye çıkmış?
Bu üç!
Ünsal ve arkadaşları kendilerini kulübe üye yapan Polat’ı protesto edip törene gitmediler, Ünsal bu konuda bir kaç yazı yazdı köşesinde ve bu vefa ziyareti de nedense sadece Hürriyet’te çıktı?
Bu dört?
Tesadüf mü, ‘ne tesadüf’ mü?
Bu beş!
Canaydın, Aysal’ı işaret etmişmiş, mutlaka desteklenmeliymiş.
Polat’tan haz etmeyen ve ağzınla kuş tutsa göndermek isteyen liseci liseliler her yolu deneyecekler bu defa, son şansları.
Bu da altı!
Bir iki şey yazmazsam çatlarım!
***
GS’ın son kongresinin öncesinde Canaydın “yokum” dedi ve sonra varken bile olmadığı kadar var oldu aniden.
Önce Polat’a sulandı;
“Tam yetki verdiğim futbol şubesi adına Galatasaraylılardan özür dilerim”.
Şık değildi, kendi futbol şubesinin başkanını, kendi yöneticisini ‘aslanların’ önüne attı.
Sonra aday adayı olan Divan Başkanına bulaştı;
“Herhalde çekilecek, aksi halde söyleyeceklerimiz var”.
Bir diğer aday adayı Durak, Canaydın’ın kendisine “girme “ dediğini söyledi.
Albayrak, Özhan Bey’in kendisine “seni yönetime alacağım, seçime girmezsem Adnan’ın listesine sokarım” dediğini her yerde anlattı.
Yok olmuş hali buydu sevgili başkanın...
Bitmedi...
Divan Başkanı diğer adaylar Öztürk ve Aşkın için “onlarla anlaştım listemde” dedi.
Öztürk hemen yalanladı; “anlaşmadık”.
Divan Başkanı da açıklama yaptı;
“Niye böyle söylediğini anlamadım, anlaşmıştık “
***
Sahneden ilk inen Aşkın oldu.
Sonra diğer aday adayları da teker teker indiler, kimse ne niye aday olduklarını öğrendi, ne de niye çekildiklerini...
Bitmedi...
Bir aday adayı trafiğe takılıp renk seçimine yetişemedi.
Renk seçiminde o güne kadar adı geçmeyen bir Canaydın sempatizanı son anda renk seçti, aday oldu, sonra çekildi.
İkinci başkan Haznedaroğlu başka bir alem, bir TV programında “kenetlendik, hiç olmadığımız kadar iyi anlaşıyoruz birbirimizle, tek vücut gidiyoruz kongreye” dedi.
Bu anlaşmış halleriydi düşünün...
Ya da bu kadar bi haberdi Galatasaray’dan...
Ciddiyetsizlk had safhadaydı!
Sona Polat ve Durak kaldı, Durak’ı kaale alan olmadı.
İhale Polat’a kaldı.
100 yıllık Galatasaray, 100 yıldır hiç bu kadar ciddiyetsiz ve antidemokratik bir kongre yapmadı.
Kimsenin borcun altına girmediği bir dönemde Polat girdi, mecburen başkan seçildi ve bu güne kadarki en iyi yönetimlerden birini kurdu, iyi de çalıştılar, iyi işler yaptılar.
***
Şimdi yine seçim var ve Polat’a biçilen ömür bitti.
Öyle gözüküyor!
GS yeni dönemde statla, arazi satışıyla, şirketlerin birleşmesiyle yırtabilir ve kulüp liseci liselilerin elinden gidebilir, yani Polat gitmeli...
Son kongre öncesi sahneye çıkanların hepsi hiç sıkılmadan yine sahneye çıkacak.
Refik Arkan çıktı bile.
Bir kulübün başına ancak 100 yılda bir gelebilecek, 100 yılın en beceriksiz yönetiminin ikinci başkanı, başkan danışmanı, başkanın sağ kolu Refik Arkan...
Sahneye çıkar çıkmaz bağırdı;“Aysal benle beraber”.
Canaydın, ona tam bu sırada yol verdi, Aysal desteklenmeliydi.
Lisede doğan, liseden çıkan, dünyada milyonlarca taraftarı, sempatizanı olan bir dünya takımını tekrar liseye sokma operasyonu hikayenin özü.
Gerisi hikaye...
Küçük olsun, onların olsun...
Yedi bin üyeyi yedi kişi yönlendiriyor, bunun adı da demokratik seçim oluyor.
Uğraşmasınlar hiç, bir odaya o yedi kişi girsin, başkanı belirlesin, çıksın.
Birbirlerinin arkasından sallayan camianın ağır isimleri bile Polat’a karşı aynı safta yer tutmaya başladı.
Bir önceki tarihin en silik yönetimine bile üç dönem süre verenler bu yönetime bir dönem daha vermiyor.
Refik bey, “Galatasaray herşeyimiz, hayatımız” demiş.
Doğru, her şeyleri hayatları Galatasaray, ellerinden giderse, ne hayatları kalır, ne bir şeyleri...
Onlarcası, yüzlercesi, daha fazlası böyle...
Panik bundan...
***
Ben niye bu topa girdim?
Herkes ne zaman birinin karşısında birleşse, teşkilat yapsa, o biri çok sempatik gelir bana ve hemen yanına atarım kendimi.
Huyum kurusun!
Bir de Alman Liseliyim, bireyciyim ve taş gibi bir mantığım var.
***
Bazı Galatasaray Liselinin, Galatasaray’a yaptığını, çoğu Fenerbahçe Liseli yapmaz.
Valla yapmaz!
Nokta!
CAVCAV BİR KONUŞSA DA, BİZİM ‘TEMİZ ELLER’ DE BAŞLASA
...Milano’ya “rüşvetler başkenti” dendiği o dünler...
Temiz Eller yeni başlamıştı...
İtalya’yı kirletenler belliydi.
Delil yoktu.
Kimse konuşmuyordu.
Bir yaşlı, saygın sanayiciyi gözüne kestirdi savcı, haftalarca dil döktü;
İtalya’ya çok hizmet ettiniz, şimdi son bir hizmet bekliyor ülkeniz sizden, kime ne verdiniz bugüne kadar, anlatın, temizleyelim şu ülkeyi.
Önce yaşlı İtalyan başladı anlatmaya...
Sonra diğerleri...
Kimler çıktı ortaya, kimler...
Her evden, her aileden bir ‘kirli’ çıktı.
Savcı bir gün, “biz, sizi daha mutlu etmek için temizliğe başladık, daha mutsuz ettik, yanlış mı yapıyoruz” bile dedi.
***
Cavcav gibi sevilen ve saygın bir yaşlı duayen konuşur mu günün birinde bilmem.
Veya biraz daha genci, mesela Ergun Gürsoy...
Veya daha genci, mesela İhsan Kalkavan...
Vs...
Hani son bir hizmet Türk futboluna...
***
Bu ülkede teşviki veren Fenerbahçeli ama Fenerbahçe değil.
Alan Ankaragücülü ama Ankaragücü değil.
Arabaları yollayan Galatasaraylı ama Galatasaray değil.
Alan Malatyalı ama Malatya değil...
2005’te yazmışım bunları.
***
İlhan Cavcav, Milliyet şike iddialarını yayınladıktan sonra konuşmuş;
“32 yıllık futbol yaşamımda ne şikeye şahit oldum, ne şike girişiminde bulundum”.
Şike girişiminde bulunmadım lafına lafım yok, öyledir mutlaka, şahit olmadım, duymadım derse, buna inanmak zor.
Yıllardır içinde futbolun, kim bilir neler biliyordur...
Hiç olmazsa duyduklarını anlatsa...
O bir başlasın...
Gerisi gelir.
* * *
İlhan bey’den son bir hizmet bekliyor Türk futbolu, en büyük hizmeti de bu olur.
Fenerbahçe medyadaki ‘anonscuların’ isimlerini niye açıkla-ya-mıyor?
21 Mayıs 2010
'Süper Çöplük'ten nemalanan süper yorumcular, süper başkanlar
14 Mayıs 2010
Ankaragücü ve Trabzon Fenerbahçe'ye yatacak mı, dükkanı kapatalım mı?
7 Mayıs 2010
Galatasaray Liseli olunca insan hakları, 'Jbüşüst liseli' olunca hayvan hakları mı?
30 Nisan 2010