Hatta gitmese daha iyi olur!
***
İbrahim Seten’le başlayalım.
Diyor ki;
“Ben yokken bazı meslektaşlarımız bizi hedef alan yorumlar yapmış.. Sebep Arda röportajının herkesten 1 gün önce Vatan’da yer alması...
Minicik(!) bir ayrıntıyı atlamış(!).
Bu röportajın herkesten önce Vatan’da yer alması değil konu, TFF dergisinde yayınlanmadan önce Vatan’da yer alması...
‘Miniminnacık’ bir ayrıntı...
Ya atlamış, ya da çok salak gözüküyoruz.
Bu bir!
Herhangi bir medya kuruluşu olsa bana ne, ama TFF burası ve medyacılarla bu vıcık ilişkiler çok dandik ve TFF Başkanı’nın çiftliği de değil orası, biraz duyarlı olmalı!
Bu iki!
Devam ediyor Seten;
Ben onların yerinde olsam, “Hay Allah, adamlar uyanık davranmış” der, geçer giderdim..
Bir uyanık var ama Seten değil.
Röportajı Seten’e kimse vermemişse ve o içerden almışsa, bu uyanıklığa girmez başka bir şeye girer, Seten’in böyle bir şey yapacağı aklımdan geçmez,yani içerden bir ‘uyanık’ vermiş.
Bu üç!
Ve bizim buralarda ona uyanık demezler başka şey derler.
Bu dört!
Ne dendiğini yazarsam, hem o uyanık kaldıramaz bunu, hem ben Miliyet’den kovulurum!
Bu beş!
***
Özetleyelim olayı;
TFF ‘nin ‘Tam Saha’ adında bir dergisi var,bu dergiyi çıkaranlar TFF’den bu iş karşılığında para alıyorlar,bir röportaj yapılıyor ve içlerinden biri dergi yayınlanmadan bu röportajı bir gazeteye veriyor.
Ahlak ‘zero’ verende!
0!
Sıfır!
Ve bu ‘zero’ hâlâ orda!
Bir medya kuruluşunda bir röportajı dışarıya sızdıran kovulur.
TFF’ de niye kovulmuyor?
1-Kim verdi bilinmiyor!(hepsini kov o zaman)
2-Veren kolay kolay kovulamayacak biri.
Akıllara Seten’in yakın dostu Özgener’in gelmesinin sebebi de bu.
“Kendi kendini kovamıyor başkan, o verdi herhalde”deniyor.
Özgener verir mi?
No!
Bu bir!
Vermişse kapatalım dükkanı zaten, ne konuşuyoruz?
Bu iki!
TFF Başkanı bu ‘zero’yu bulup kovmazsa, ‘başkan verdi’dedikodusu hep ortalıkta dolaşacak!
Bu üç!
Özgener bu küçük detayları hiç iplemiyor, bu yüzden de ona sulanan sulanana...
Bu da dört!
***
Beşiktaş başkanı geçen yıl ,“TFF iki büyük kalsın istiyor, bizi devre dışı bırakacaklar“dedi.
Sonra iki büyük devre dışı kaldı, BJK iki kupayı da aldı.
TFF Başkanı Demirören’i mahkemeye vereceğine, koşa koşa gitti ve ona şampiyonluk kupasını verdi.
Tavır koy(a)madı.
Bu bir!
Şimde aynı başkan küfürlü SMS atmış ona.
Atar!
Daha neler atar...
Bu iki!
Kulüpler Birliğ’nin her başkanı da canı sıkıldıkça TFF başkanına posta atıyor.
Bu üç!
Uluç her hafta ,”Aziz’in adamı Mahmut FB’yi uzak ara şampiyon yapacak”dedi.
Fener uzak ara yok oldu!
Özgener Uluç’u da mahkemeye ver(e)medi.
Uluç “beni Ntv den Aziz bey kaldırttı diyor sık sık, sonra kahkahalar atarak hiç sıkılmadan NTV’ nin yan kanalında program yapıyor, ordan aldığı parayı da sıkılmadan yiyor!
Tık yok!
Bu dört!
Ustanın yaptığı yanına kar kalınca, çıraklar da o yoldan gidiyor, geçen sene TSYD nin yarısı FB-BJK serisi için “kupada o ona yatacak, ligde de o ona” dedi.
Kimse kimseye yatmadı.
Ne TSYD’nin, ne TFF’nin, ne de ligin sponsorlarının gıkı çıkmadı.
Aynı adamlar hiç utanmadan yazmaya devam ediyorlar.
Bu beş!
Hocalar yollarını bulmak için yerli-yabancı diye ikiye böldü ülkeyi.
Tık yok!
Bir grup liseci beyaz GS’lı 2010’da kafatasçılık yapıyor, beyaz -zenci diye ikiye bölüyor GS’lıyı.
Tık yok!
Bu altı!
Bir gazeteci, ’iri kara bir balon’ dedi Rijkaard’a, ona göre ‘temiz yüzlü bir Türk çocuğu’ gelmeliydi GS’ın başına.
Tık yok!
Bu yedi!
Dünya kupasını Milla getirdi,’niye iri kara bir balon getirdi, temiz yüzlü bir Türk çocuğu yok mu’?
Ya da...
‘Beyaz tenli sarı saçlı mavi gözlü pırıl pırıl Alman çocuklarının arasında kapkara bir Türk çocuğu, Hamit’...
Gevşeyen vidalar sıkılmazsa bu işler buralara kadar gider!
Bu sekiz!
Yılların Ankaragücü’sünün başında Ankara belediye başkanının oğlu, GS yönetiminde Şişli’ninkinin oğlu, FB’de İstanbul’unkinin oğlu...
Vesaire...
En irilerini seçtim, sepette daha yüzlerce var...
Siyaset-futbol içiçe!
Tık yok!
Bu dokuz!
54 den sonra ilk defa bir dünya kupasına gittik.
Önce imanlı-imansız diye bölündük.
Tık yok!
Sonra imanlılar, ‘imamlı-imanlı, imamsız –imanlı ‘diye bölündü.
Tık yok!
Sonra altın golü İ.Mansız attı, Allahın eli kolu yok ki, o takımın her oyuncusu bir yerlerde şimdi...
‘İmansız’ yok ortada!
Hâlâ tık yok!
Bu da 10!
***
Futbol bir olmazsa olmaz filan değil.
Dünya kupasına gitmesek de olur, hiç gitmesek de...
Dünyanın sonu değil bu!
En fazla “Türkler iyi futbol oynayamıyor” derler.
Vidalarımız falafoş olmuş, son durak ‘Laçka’dayız, hayalini kurduğumuz ‘o dünya’dan her gün daha uzaklaşıyoruz, hâlâ tık yok, varsa yoksa hâlâ Dünya Kupası...
Yuh!
Son bir şey...
Bu işler sadece ceket, gömlek, kravatla olmaz, olmuyor da...
‘Siyah tişört’ü deneyin bir de...
***
Son!
MİLLİYET, DÜNYA KUPASI VE BEN
Elâlemi Beckenbauer’e Platini’ye yollayan Milliyet beni kendini beğenmiş soğuk nevale bir kupaya yolladı.
Bunu yazdım bir kenara.
Bu bir!
Cem Şengül şöyle dedi;
“Etrafımızda senden üşütüğü yok, bulamayız da, git şu Kupa’yla konuş”.
Bu işi için benim seçilmemin sebebi de bu.
Üşütük olmam!
Bunu da yazdım aynı kenara.
Bu iki!
Üstelik...
Kupayı okşamak, sevmek, dokunmak hatta yaklaşmak, hatta hatta uzun süre bakmak bile yasak...
Üstelik altın renkli hanzomsu soğuk bir şey.
Sevimsiz!
İş olsun diye elimi 40 -50 santim yaklaştırdım, FİFA’cılar hemen gerildi, kupa da gerildi, tabii ben de...
40-50 saniye başbaşa kalabildim sadece.
Uzaklaştırıldım.
***
Bilgi Üniversitesi’nde bir söyleşim vardı aynı gün, bir ay önce söz vermişim, 4’ de bitti, sonra röportajı yazdım, yolladım mail ile.
5 dakika sonra Cem aradı;
***
-Olmamış.
-??
***
Cem’e bir iki lafım var tabii;
Kupa ne dediyse yazdım, ne bir eksik ne bir fazla, söyleyeceğin bir şey varsa kupayı ara ve ona söyle, bana değil.
Bu da üç!
***
Bu röportajdan sonra Milliyet’e gelen ilk mesaj şu;
“Süper olmuş tebrikler de senin başka giyecek bir şeyin yok mu be abicim?”
Cevabım;
Yok be abicim!
Ve...
Kupanın sanki var da...
70 den beri aynı altın rengi tişört...
Son bir şey...
FİFA “bu bir oyun” diyor ama kupası bana öyle gelmedi, sempatik, cana yakın değil, hatta itici ve antipatik.
Hatta korkuttu beni!
Allahtan ‘Dünya Kupası’nın kendisi kupanın kendisinden daha sevimli.
Kupaya vatandaşın biri görmek için bile yaklaştığında böyle durumlar oluşuyorsa, yarı final, final maçlarında kupayı almak için yaklaşıldığında neler olur neler.
Aklıma da neler geldi neler...
***
Başka bir cuma belki...
Fenerbahçe medyadaki ‘anonscuların’ isimlerini niye açıkla-ya-mıyor?
21 Mayıs 2010
'Süper Çöplük'ten nemalanan süper yorumcular, süper başkanlar
14 Mayıs 2010
Ankaragücü ve Trabzon Fenerbahçe'ye yatacak mı, dükkanı kapatalım mı?
7 Mayıs 2010
Galatasaray Liseli olunca insan hakları, 'Jbüşüst liseli' olunca hayvan hakları mı?
30 Nisan 2010