Konu sigara migara değil, bu biline, sigara işin fasa fisosu, konu Toroğlu da değil.
Bu da biline!
Konu, yayıncı kuruluş Lig TV’nin en istikrarlı ve en izlenen programının yorumcusunun sık sık her sigara içeni aynı torbaya koyması, günde 2-3 keyif sigarası içene bile ” bana bak içirmem, içersen de o sigarayı bilmem nerene sokarım “muamelesi yapması...
Ve sigara yasağına bakış açısı da bir felaket tabii!
***
Lig TV’ye üye olurken sigara içmeme şartı aranmıyor, iyi hal kağıdı istenmiyor, zırt pırt her konuda vaaz baydı artık, kafam, kafamız Toroğlu kadar basıyor, seyirciyiz biz, öğrenci değil, o da başöğretmen, başöğretmenimiz değil.
Bu bir!
Bu sadece onun bakış açısı olsa, durmaz yürürdüm, ülkemin bir profesör-milletvekili ve benim valim de onun baktığı yerden bakınca, bir iki şey söylemem farz oldu!
Bu iki!
Birbiriyle kel alaka bu üç önemli ve etkili kişinin mağdur hakkı, azınlık hakkı gibi evrensel haklarla bu kadar kel alaka durumunda olmaları da ne talihsiz bir durum bizim için.
Benim güzel, bahtsız ülkem, yanarım yanarım sana yanarım!
Bu da üç!
***
“Benim gezdiğim yerlerde içiliyor “demeliydi.
Ben de geziyorum İstanbul’da, benim gittiğim yerlerde sigara içilmiyor.
Bu bir!
Bunun adı dandik tüyo, valiyi, seyirciyi yanlış yönlendirme ve manipülasyonun feriştahı bu.
Bu iki!
İstanbul Valisi yayına bağlandı, gereğinin yapılacağı konusunda hiç gereği yokken Toroğlu’na güvence verdi.
Sigara içenlerin de valisi o, benim de valim, benim için de gereğini yapmalı, bana da güvence vermeli.
Bu sigara denen mereti ülkeye gizlice ben sokmadım, her köşede satılıyor, devlet, ödediğimin yarısını vergi olarak alıyor, keyfim geldiğinde keş, cigaralıkçı, otçu muamelesi görmeden, itilip kakılmadan sigara içmek istiyorum, bugüne kadar yanımda bir kişi bile rahatsız olsa sigara içmedim, bundan sonra da rahatsız olan olursa içmem söz ve annem babam ölsün ki!
2009’dayız, ne acayip klimalar var, hüüüp diye çekiyor dumanı, her mekanın bir bölümü ‘sigara içilir’ olur, bu da olmazsa, ruhsat verirken ‘içilir’ veya ‘içilmez’ diye verir devlet, isteyen içilene gider, isteyen de içilmeyene...
Bu üç!
Yasa yokken sigara içmeyenler mağdurdu, onların hakkını ben koruyordum, rahatsız olanın yanında içmiyordum.
Şimdi mağdur benim sevgili-sayın milletvekilim ve valim, beni içmeyen korumalı, uymayın o Toroğlu’na, beni koruyun!
Benim vekilim, valimsiniz siz.
Mağdur hakkı diye bir hak var.
Mağdurum!
Bu dört!
Toroğlu’ya yakışan “ben içmem, sevmem, ama içmek isteyenin içme hakkı vardır” demesiydi, çağdaş yorum budur.
Bu beş!
En son Berlin’e gittim, sigaranın yasak olduğu yerlerde bir iki tane ‘çaktırarak’ içtim.
Kimse, “fotoğraf çekip ihbar ediyorlar, ispiyoncular kol geziyor, aman yanarız” demedi.
Birbirlerini kurallara uymadığında hemen jurnalleyen, kendi kendini kontrol etme sistemi en gelişmiş toplum bile bu konuda esnek.
Gelişmişlik sadece cak cak cak dumansız hava sahası diye caklamak değil, her içeni kanser adayı pis bir keş gibi lanse etmemeyi, ona saygı ve tahammülü de gerektirir, demokrasi birbirimize tahammül etme durum vaziyetikosudur.
Ve...
AB ülkelerinde sigara içmek istediğinde yardıma ilk koşanlar içmeyenler.
Aslan medeniyetikos!
Bu altı!
Toroğlu’nun bu kanalda yorum yapmasının sebebi sadece futboldan ve hakemlikten iyi çakozlaması, hepsi bu, bazı konular onu aşıyor, keşke sigara içenlerin hakkını savunan bir hukukçu konukla da konuşulsaydı.
Bu yedi!
Toroğlu “gittiğim mekanlarda çaktırmadan içenler, içirtenler var, dedektörler koyun yakalansınlar” dedi.
Sağın solun ikiye bölemediği bu ülkeyi üç büyüklerin yöneticileri ve medyadaki amigomsu uzantıları üçe böldü, Toroğlu ve gibilerinin sayesinde de bu ülke ‘sigara içenler- içmeyenler’ diye ikiye bölünüyor, milletin vekili, devletin valisi de seyirci kalıyor.
Biribirlerine düşman gibi bakıyor iki taraf, sokaklarda muhbirler, jurnalciler türedi sayelerinde.
Mahallemizin manavı, 40 yıllık dostumuz bile dükkanının önünde ‘ya biri görürse, ihbar ederse’ diye kimse yokken bile bir çay-sigara içirtmiyor.
Herkes huylantı!
Yanımızdan geçen tanımadığımız birine ‘muhbir mi’ diye bakıyoruz!
Hitler Almanyasının ‘mağdur ve azınlık avı’ gibi bir durum vaziyeti söz konusu!
Bu sekiz!
Yayıncı kuruluşta, 7’den 77’ye seyredilen bir programda, her dakka belin altına inmek, hep argoya hatta küfüre kaçmak, bir futbol maçında her an hakemin ne haltlar yiyebileceğini söylemek, bunları durup duruken aklımıza sokmak da, sigara içmeyen birinin gömleğinin, içenlerin sayesinde duman kokması kadar pis bir durumdur ve hatta daha pis bir durumdur.
Hiçbir hakeme güvenmiyoruz sayesinde, sadece bu bile çok pis bir durumdur!
Bu dokuz!
Toroğlu’nun hep örnek verdiği AB ülkelerinde restoranlarda sigara yasağını ilk protesto edenler sigara içmeyenlerdi, “arkadaşlarımız mağdur oluyor, gelmiyorlar, biz de gelmiyoruz” dediler.
Bu 10!
Karar versin, AB’ye mi?
YZ’ye mi?
Bu 11!
***
Araba vapuruna yanlışlıkla bindim, tam inerken bir görevli “boşver, inme, biz de Harem’e gidiyoruz, seni biz götürelim” dedi.
Bir de bir minibüs varmış içerde!
Motorlayım, rüzgâr püfür püfür, bizden başka kimse de yok, bir sigara yaktım açık alanda, ”yasak” dedi vapurcu.
Bu 12!
Minibüsün içine bindim, camı açtık, içtik, orda serbest!
Bu da renkli miki!
Böyle abidik gubidik yasak olur mu?
***
Aklıma ilk gelen örnek; şehir hatları vapurlarının önünde arkasında, iki yanında, en üstünde ‘açık’ bölümler var, hiç olmazsa bir tanesinde sigara niye içilmez?
Sayın milletvekili ve sayın vali bunun sebebini açıklayabilir mi?
***
Evrensel yaşam biraz teğet geçmiş milletvekiline, valiye, Toroğlu’na.
Bence tabii!
***
Nokta!
Kadıköy Belediye Başkanı ile buluştum
Fenerbahçe’nin girişindeki asırlık çitlembik ağacını, doğduğumdan beri benim, bizim olan o ağacı bana, bize sormadan CHP‘li bir belediye başkanı değil de AK Partili bir başkan kesseydi, yılda bir iki kere sadece cumhuriyet mitinglerinde ortaya çıkan CHP’nin lay lay lomcu protestocu kadınları, erkekleri hâlâ yürüyorlardı.
Kendi belediyeleri kesti diye gıkları çıkmıyor.
Takım tutar gibi parti tutuyorlar.
Bu mu umut partisi, bu mu umudumuz olan parti!
Bu arada...
Ben de bu partiye oy verdim, veriyorum, biline!
Bir yuh da onlara!
***
Belediye Başkanı Öztürk “yeni bir düzenleme olacak, oraya 10 tane çitlembik dikerim” dedi ama kestiği yere ağaç dikmeye niyeti yok.
Zaten dikecek olsa niye kessin?
Ağacın kesilmesine olan isyanım ‘hakemin verdiği karara itiraz ‘gibi, bir sonraki ağacı kurtarmak niyetim.
***
Zeki Müren’in gölgesinde güneşlendiği Caddebostan’daki manolya ağacını kesmemiş.
Miş!
Müren’e saygıymış!
Mış!
***
Aziz Yıldırım, Kadıköy’de güçlü bir figür, keşke bir kez o çitlembiğin gölgesinde güneşlenseydi...
Kesemezlerdi!
Yemezdi!
Fenerbahçe medyadaki ‘anonscuların’ isimlerini niye açıkla-ya-mıyor?
21 Mayıs 2010
'Süper Çöplük'ten nemalanan süper yorumcular, süper başkanlar
14 Mayıs 2010
Ankaragücü ve Trabzon Fenerbahçe'ye yatacak mı, dükkanı kapatalım mı?
7 Mayıs 2010
Galatasaray Liseli olunca insan hakları, 'Jbüşüst liseli' olunca hayvan hakları mı?
30 Nisan 2010