Aroma’nın patronlarıyla ‘bizim çocukların’ organize ettiği plaj voleybolu sayesinde tanıştım.
Çeşme’de.
Bizim çocuklar, yani Dünya, Kenan, Metin...
Voleybolun kralları.
Sponsorları Aroma’ydı bu sene.
* * *
Voleybola çok para harcıyor Aroma.
Herkes futbolun peşine takılmış giderken, niye voleybol?
Metin Duruk’la konuşunca işin şekli belli oldu.
Voleybol araç, amaç ülke için bir şeyler yapmak.
Sadece bir sponsor değiller.
Mesela...
Voleybolda kadın-erkek voleybolcu sayısının eşit olması, ilgilerini çekmiş.
Aradıkları zemini bulmuşlar.
Kadın sayısı çok ,dolayısıyla anne sayısı da...
Voleybolu seçmelerinin sebebi bu.
Türkiye‘nin geleceğinin, o annelerin doğuracağı çocukların
ellerinde olduğunu biliyorlar.
Cumhuriyetçi, çağdaş kız çocuklarının yetişmesine katkıda
bulunmak istiyorlar.
Açık açık söylüyor Metin Bey bunu.
Hatta açık saçık ...
Rahatsız olmuyor bunları söylerken.
Sağın solun rahatsız olmasından da rahatsız olmuyor.
Sağın rahatsız olmasından hiç olmuyor.
Hayret!
Cesur biri.
Bu devrin adamına benzemiyor...
Her devrin adamlarından değil.
“Takkiye mi yapıyor?” diye bile düşündüm.
Benim bildiğim iş adamı, ne kokar ne bulaşır.
Metin Bey kokuyor .
Mis gibi.
Bulaşır da inşallah sağa sola.
Misler gibi.
Ona buna boncuk dağıtmıyor.
Nasıl bir modelse...
Tutar mı?
Keşke tutsa...
Tarzı etkiledi beni.
Çok.
* * *
Tarikatlar sporumuzu sarmış.
Fena halde.
Siyaset sarrrmış.
Fena halde.
Voleybol kurtarılmış bölge.
Hiç olmazsa şimdilik.
Çeşme plajlarında çarşafla denize giren kadınların arasında mayoyla voleybol oynayan kadınların görüntüsü içimizi açtı.
Tersi de olabilirdi düşünsenize.
Allah korusun.
Minik voleybolcular ve okullarla ilgili projelere sponsor olmalarının altında yatan sebep de her şeyi taa o yaşlardan kontrol altına almak istemeleri.
Tren kaçmadan.
Bence...
Okullara, işi tesadüfe bırakmamak için giriyolar.
* * *
Metin Bey’in “Cumhuriyet kadınları yetiştirmek istiyoruz” demesinden etkilendim.
Çok.
Ve...
Aroma’yı takip edin.
Sadece bir sponsor değil onlar.
Sıradan bir sponsor da değil.
Dilerim değişmezler.
Bir kere yazmıştım, bir Napoli sözüdür.
Zengin olana kadar insan parasını yönetir, zengin olunca da parası onu.
Şahane laftır.
Cuk diye de oturur bizim genel iş adamı modeline.
Aromacı beyler bu modelden değil...
Paraları onları yönetemiyor hâlâ.
Mualla istek üzerine bir daha, ohhhhhh!2000’i istedik.
Sidney’e verdiler.
2004 Atina’daydı.
2008’i istedik, Pekin aldı.
Hep istedik.
Hesapta.
2012 Londra’da.
Onu da istemiştik.
Hesapta.
İstanbul’a olimpiyat alamamak, almaktan daha zor.
Zoru seçmiş TMOK.
Alamamayı başarmayı başarıyorlar.
Yıllardır.
Bravo.
TMOK’a hakkını teslim edelim.
Şimdi hedef 2020’ymiş.
Ohhh!
Ohhhhhhh!
Ohhhhhhhhhhhhhh!
12 sene daha...
12 sene daha bla bla bla...
Hesap bu.
Alamazsak da...
Yine oh Mualla.
Ve...
Oh be ne ala.
Valla.
Ne hesap soran var, ne “neler oluyor” diyen.
Böyle bal börek başka bir ülke var mı ya?
* * *
Bu başarısızlığı yorumlamak için fazla söze gerek yok.
Ülkeyi yönetenler ülkenin gerisinde, İstanbul’u yönetenler
İstanbul’un...
Sporu yönetenler de sporun...
Sebebi bu, bu kadar alamamazlığın.
Hikayenin özü de bu.
Sözün özü de...
Gerisi hikaye.
* * *
TMOK Başkanı sevgili Bayatlı’nın 8’inci olimpiyatı.
Ohhh be!
Bizim 0’ıncı.
Offf be!
2020 de 11’inci olimpiyatı olacak Başkan’ın.
Ohhhhhh!
Bizim yine 0’ıncı olacak.
Offffff !
Yine bize Mualla?
Hep Mualla.
Oh be ne güzel iş valla.
Billa.
Sonra takıldığımız şeye bakın.
Taner Sağır sıfır çekmişmiş.
Ne var bunda?
Ülke sağır.
Kör.
Dilsiz.
Sıfır çekiyor.
Her yerde.
Taner çekse ne olur, çekmese ne olur?
Bayatlı, Gökçe, Yılmaer, UluçGeçen hafta sevgili Bayatlı’ya, Attila Abi’ye ve Esat’a bir soru sordum.
Basit bir soru.
Üründül’ün hem futbol hem basketbol hem voleybol yorumlaması için ne diyorsunuz.
Biri TMOK Başkanı.
Biri eski TSYD Başkanı.
Biri de TSYD Başkanı.
Söyleyecekleri önemli.
Hala sesleri cıkmadı.
Attila abi TRT’nin iyi niyetini anlatan yazılar yazıyor Çin’den.
Doğrudur, iyi niyetlidir çoğu TRT’ci.
İçlerinde tanımaktan mutlu olduğum ustalar, değerli profesyoneller var.
Onları bir kenara bırakın.
Ya gerisi...
Çoğu ‘sallarım başımı alırım maaşımı’ cinsinden.
Çoğu bir önceki çağda kalmış.
Bir iki cümle de bu konuda yazsa ya Attila Abi.
* * *
Hıncal Abi’den telefon geldi.
Kendi aramaz, arattırır.
Nedense.
“Susuyor herkes” dememe takılmış “perşembeyi beklesin” demiş.
Onu kastetmemiştim halbuki...
Ne zamandan beri herkes o?
Formdan mı düştü Hıncal abi, sıcaklar mı?
Perşembeyi bekledim.
Bir iki satır laf olsun diye karalamış.
Torba dolmadı.
Ve yakışmadı ona.
Yöneticiler, başkanlar medya patronlarına baskı yapınca futbol medyası ayağa kalkar.
Baskıyı Üründül yapınca gıkı çıkmıyor kimsenin.
Medya patronlarıyla arası iyidir ,reklam verir.
Para almaz ,verir.
Şık değil.
Hoş da değil.
Yöntemi kimseyi rahatsız etmiyor mu?
Ne tuhaf.
Yoksa yorumlaması yorumlamaması değil takıldığım.
Devede kulak işin bu tarafı.
Neremiz doğru ki yorumlarımız doğru olsun? Herkes birbirine telefon açıp neler neler diyor.
Köşelerinde tek cümle yok.
Futbol medyasının ‘baba’larından biri de o.
Bence...
‘Omertayı’ kimse bozamıyor.
Futbol medyamızın bir kısmı yanar döner. Bu da bence...
Yanıyorlar, dönüyorlar yine.
Ve...
Allah aşkına söyleyin, bu ülkede başka yorumcu yok mu?
Millet dalgasını geçiyor.
Kafa yapıyor.
Bunun bile farkında değiller.