20.04.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
Jorge Jesus yönetimindeki Fenerbahçe, Süper Lig'in 30. haftasında Başakşehir ile kozlarını paylaştı. Başakşehir Fatih Terim Stadyumu'nda oynanan maçı Fenerbahçe, 1-0 geriye düşmesine rağmen son dakikalarda bulduğu goller ile 2-1 kazandı. Müsabaka sonrası Milliyet Gazetesi yazarları karşılaşmayı değerlendirdi ve Jorge Jesus hakkında sert eleştiriler geldi.
Portekizli teknik direktörün Samet Akaydın tercihi ile birlikte Arda Güler’i oynattığı pozisyon eleştiri konusu oldu.
ÇEKİRGE BİR ZIPLAR, İKİ ZIPLAR / TAYFUN BAYINDIR
Görünen o ki sezon sonuna kadar Fenerbahçe taraftarı ölüp ölüp dirilecek. Umarım, kalp krizi geçiren, hastanelik olan çıkmaz. Daha Ankaragücü maçının heyecanı, son dakikada gelen üç puanın gerginliği bitmemişken, bu kez Başakşehir çıktı Fenerbahçe’nin karşısına...
İlk yarıda yine komaya girdi sarı-lacivertli takım, ikinci devrede yapılan değişiklikler, rakibin 10 kişi kalması, ‘Ya arkadaşlar lig bitiyor’ bağırış - çağırışları, elbette Başakşehir’in savunmaya çok gömülmesi ve bir kez daha uzatmada gelen üç puan.
Peki bu hep böyle mi gidecek... Benim yanıtım; büyük ihtimalle böyle olacak. Çünkü haftalardır Jorge Jesus’un yarattığı arabesk bir futbol izliyoruz. Sistem hiç değişmiyor. Jesus garip, bir o kadar da şaşırtıcı on birlerle başlıyor maça, koskoca ilk 45 dakika çöpe gidiyor. Fenerbahçe takımı bu süre içinde ne doğru dürüst futbol oynuyor, ne direnç gösteriyor, ne de büyük bir takım olduğunun sinyallerini veriyor. Sahada silik, kişiliksiz ve ne yaptığını bilmeyen bir ekip koşturup duruyor.
Sonra ikinci yarıda başka bir takım izlemeye başlıyoruz. Devre arasında Jesus’a vahiy mi iniyor, birileri “hoca kendine gel ne yapıyorsun” mu diyor ya da yardımcıları cesur bir söylemle yanlışını yüzüne mi vuruyor bilinmez. Ama o kısacık 15 dakikada Jesus’a bir aydınlanma geldiği kesin. Sonrası artık tüm Fenerbahçelilerin ezbere bildiği şey. Üç oyuncu değiştir, biraz daha yüklen, olursa bir penaltıyla beraberliği yakala, olmazsa da son dakikalarda bir kahraman yarat, maçı kurtar. Jesus’a birinin çekirgenin sıçrama sayısını hatırlatması gerekir.
Aylar önce ‘Jesus’u gözümüzde büyütmüşüz’ diye yazmıştım (Hala da aynı görüşteyim). Bu değerlendirme üzerine çok sayıda futbolu iyi bilen dostumdan eleştiri almıştım. İçlerinde Galatasaraylısı, Beşiktaşlısı bile vardı. Öngörümün çok erken olduğunu, Jesus’un özel teknik adamlar listesinde bulunduğunu dile getirmişlerdi. Gördüğünüz gibi haklı çıktım. Elbette futbolda her zaman kazanan haklıdır, böyle yazılı olmayan bir kural var. Ama şöyle de bir gerçek var; çok hata yaptığın maçlarda şansınla da kazanabilirsin. Bence Jesus’un ki artık bu.
Şimdi bakın bu takımın bir tane yaratıcı oyuncusu var, o da Arda Güler. Orta alanda top alacak, top dağıtacak, kritik ara pasları verecek ki bunları çok başarılı olarak yaptığını haftalardır görüyoruz. O zaman bu oyuncuyu niye Valencia’nın yanına forvet olarak koyuyorsun? Çocuk, yok olup gitti ilk yarıda. Oosterwolde, sakatlıktan yeni çıkmış kumar oynar gibi sahaya sürüyorsun. Arkadaş iki haftadır vasatın üzerinde oynayan bir Alioski var, ritme alışmış, onu niye kesersin, amacın ne anlamak mümkün değil. Haftalardır “Ben bu takımı yakacağım” diye sinyal veren Samet dün neredeyse sezonu bitiriyordu. Samet ısrarını da anlamak mümkün değil. Kendi seçtiği için mi oynatıyor Jesus, o da başka bir soru.
Daha yazacak çok şey var. Ama yerim dar. Hakemin bir penaltıyı vermediğini unutmuyorum, kırmızı kartın da tartışılır olduğunu söylüyorum. Ama Jesus’un tüm bunların üzerine tuz biber ektiğini ısrarla vurguluyorum.
ADALET VE İNSAF! / ERCAN GÜVEN
Fenerbahçe’nin sezonlar boyu bıkmadan usanmadan talep ettiği “adalet”, elbette ilk ve acil olarak “sahada oyunu/ masada futbolu yönetenlerin” kulaklarını çınlatmaktadır ama bu sezon itibarıyla adaletin alt başlığı “insaf” da en az adalet kadar mecburiyet haline gelmiştir.
Hem de tribünlerden rakiplere, medyadan yayıncı kuruluşa kadar cümle aleme.
Tek gelir kalemi “futboldaki heyecan” olan yayıncı kuruluşun, medyanın, tribünleri dolan veya artan Galatasaray dahil tüm kulüplerin, kısaca şu kekeme ve acı dolu sezonda futbolun kesesi dolmasa da boş kalmıyorsa, Fenerbahçe’nin inatçı takiple rekabet ve heyecan faktörlerini kırbaçlamasındandır.
Lakin, zirveye dokuz puan farkla başlayıp altı puan farkla biten her Fenerbahçe maçından sonra sevinç ve takdir duyguları -kaçmak üzere görünen- şampiyonluk hüznüyle gölgelenip sahadaki mücadele göz ardı edilmekte, resmen insafsızlık yapılmaktadır Fenerbahçe’ye.
Olsun… Geri dönüşleri bile yeter Fenerbahçe’nin!
Fenerbahçe sezonu şampiyondan altı puan farkla bitirse bile geride sıkı bir mücadele kalacak, farkı belirleyen Galatasaray’ın sıra dışı performansı olacaktır sadece.
Artık rotasyonu sakatlık ve kart cezaları tarafından yapılan Fenerbahçe’de Jesus da Arda’yı forvet yapıp kalabalığın ortasına sıkıştırınca ne Valencia topla buluşabildi ne de takımın en iyisi olmasına rağmen İrfan Can oyunu etkileyebildi.
Akıllı oynayan ve topu çok iyi dolaştıran Başakşehir ilk yarıda hem golü attı hem de koştura koştura Fenerbahçe’nin turşusunu çıkardı.
30. dakikadaki pozisyon çok daha dramatikti. Benzer hataları sık sık yapma alışkanlığı olan Samet bu kez “sıçramayamadı” ve kalecisine geri pas yerine Aleksic’e asist yaptı. Başakşehir öne geçti.
Golden sonra oyun hem hızlandı hem sertleşti. Üç dakika içinde Aleksic’in kaçan ikinci golü, Rossi’nin kaleyi bulmayan gollük fırsatı vardı.
İkinci yarı Jorge Jesus her zamanki gibi takımı yeniden kurmaya girişti. Rakiplerin ayağına basmaktan başka bir şey yapmayan Oosterwolde ile oynadıkları alanların kurbanı Arda ve Rossi’yı dışarı aldı. Alioski, Emre Mor ve Pedro girdi. Alioski Oosterwolde’nin iki gömlek üstünde, Emre Mor kilitlenmiş Başakşehir savunmasını çalımla aşacak adam; peki “Pedro ne işe yarar” derken, yanıt maçın sonunda yine Pedro’dan geldi ve adeta sersemleticiydi.
Ancak 60’a kadar Fenerbahçe Başakşehir’in müthiş yerleşimini ve alan kapatmasını bir türlü açamadı.
Son yarım saatte ise Crespo’nun yerine Mert Hakan oyuna dahil oldu orta saha işlev kazandı. Ardından İrfan Can’ın gayretli oyununu durdurmak isteyen Başakşehir stoperi Touba’nın ikinci sarıdan kırmızı kart görmesiyle on kişi kalan rakibi karşısında silkindi, dirildi Fenerbahçe. Baskı oluşturdu, oyunu hareketlendirdi.
Rakip eksilince Fenerbahçe makinesi işlemeye başladı. Artık Başakşehir kalecisi Muhammed’in parlama süreci gelmişti.
Jesus son kozunu oynadı ve Serdar Dursun’u oyuna soktu santraforu üçledi. Fenerbahçe takım halinde Başakşehir ceza alanını ablukaya aldığı maçın son on dakikasında rakip takım kalenin önüne etten duvar ördü adeta. Yine de kale önünde Valencia’nın çabasıyla yaratılan fırsatta Pedro’nun beraberlik golüne engel olamadı.
Maçın normal süresi bitip uzatmalara geçildiğinde henüz bir puan alacak olan Fenerbahçe’nin şampiyonluk hayali suya düşmüştü… 93. dakikada ise Pedro’nun ikinci golüyle her şey kaldığı yerden devam etmekteydi.
İnsaf, Fenerbahçe’yi de iki gol atan Pedro’yu da risk alıp kazanan Jesus’u da kutlamayı gerektirir.
F.BAHÇE'NİN DUYGULARI VE GERÇEKLERİ... / UZAY GÖKERMAN
Konu Fenerbahçe olunca işin içine duygular girmeden gerçeklere ulaşmak çok kolay değildir. Son haftalarda gerçeklerin üzerini kaplayan yoğun bir duygu seli olduğunu konuşmamız gerekiyor.
Bir “gerçeğin” altını çizelim; Fenerbahçe taraftarı bayrama çok mutlu giriyor. Bayram sonrasında tekrar nelerle yüzleşir bilemeyiz ancak bir şekilde lige ve yarışa tutunmaya çalışan bu futbolcu grubunu tebrik etmek gerekiyor.
Normal şartlarda böyle bir maçtan sonra teknik direktörün kazandıran hamlelerinden konuşulur değil mi?
“İlk yarı oynanan etkisiz oyuna müdahale ederek 3 oyuncu değişikliği yapan Jesus galibiyetin kilidini açan teknik direktör oldu!” Kulağa ne kadar hoş geliyor? Oturmuş bir takımın vardır, şakır şakır top oynuyorsundur ve bir gün tıkanmışsındır, tam ihtiyaç halinde teknik direktör olaya el koyar ve maçı kazandıran taktik değişiklikleri yapar!
Bu mudur? Kesinlikle hayır. Ankaragücü maçı sonrasında şu cümleyi yazmıştım; “Jesus, son zamanlarda başladığı onbirlerle değil, tamamladıklarıyla sonuç alıyor ve onları bir sonraki karşılaşmaların ilk onbiri olarak sahaya sürüyor ama sonucu yine ikinci yarıda yaptıkları değişiklikler belirliyor.
Bu döngünün takımı dinamik hale getirdiğine kuşku yok. Ancak bize bir şey daha söylüyor; Jesus oyunla değil oyuncuların katkılarıyla maçı çözmeye çalışıyor.”
Yani aslında ortada istikrarlı bir durum bulunmuyor; sürekli değişen ilk 11’ler neticesinde ortada konuşulacak bir oyundan söz etmek de mümkün olmuyor. Haftalardır acemi bir oyuncu görüntüsü çizen Pedro’nun bugün çıkıp 2 gol atarak takımı yenilgiden kurtaracağını kim tahmin edebilirdi?
'İLK 11'DE BÜYÜK İHTİMALLE PEDRO OLACAK'
İstanbulspor karşısında büyük bir ihtimalle ilk 11’de Pedro’yu izleyeceğiz. Bakalım bu oyuncu dün akşam yaptığını tekrar edecek performansı sergileyecek mi? Sormamız gerekiyor çünkü tüm sezonun ortalamasını aldığımızda Fenerbahçe’nin istikrarla sahada ne yapacağı hakkında bir fikrimizin olduğu 2-3 futbolcusu var. Biri Ferdi’yse diğeri de Valencia’dır işte! Hadi üçüncü sıraya da Attila’yı yazalım...
Dördüncü veya beşinci oyuncu yok! Çünkü mecburen oynayanlar haricinde diğerlerinin yeri asla garanti değil. Sezonun başında Süper Lig/Avrupa Ligi sürecinde çok fazla rotasyon oluyordu takım içinde ancak bir oyun planından veya şeklinden söz edebiliyorduk. Mesela “Fenerbahçe ön alanda baskı yapar ve kaybettiği topu kısa sürede kazanarak rakip kaleye tekrar gider” diyebiliyorduk.
Rakipleri zor duruma düşüren bir ofsayt çizgisi vardı. Ve bunu değişen oyuncu grubuyla izleyebiliyorduk. Sonra her şey değişti ve bugünlere geldik.
Peki, hakkını teslim edelim; takımın neredeyse yarısı sakatlıklardan ötürü bir türlü tam kadro haline gelmesine de engel oluyor. Ancak yine de bu istikrarsız hâl ile ilgili sorunu bize anlatmıyor veya Jesus’un sorumluluğunu azaltmıyor.
Önce Lincoln, peşinden Oosterwolde’nin sakatlıkları sonrasında bir iki maçtır forma şansı bulabilen ve fena da performans sergilemeyen Alioski’yi Başakşehir karşısında yedek soyundurmanın teknik bir açıklaması olabilir mi? Bilmiyoruz; çünkü Jesus bize oyunla ilgili hiçbir zaman bir yorum yapmıyor. Bir takımın kanat oyuncuları ile çok fazla oynamamak gerekir. Başakşehir karşısında oyuna başlayan takımın etkisizliğinin kuşkusuz Başakşehir’in istekli ve rakibi bıktıran mücadelesinin de belirleyici olduğunun tespitini yapmalıyız. Başakşehir iyi ve güçlü bir takım. İstikrarlı bir oyun bilgisi var ve bu yıllardır da devam ediyor.
Başakşehir kolay gol yiyebilen bir takım da değil. Demek ki bu karşılaşmanın zor geçeceğini zaten hesap etmiş olmalıydı teknik yönetim.
'SABIRLI FUTBOLDAN BAHSETMELİYİZ'
Burada sabırlı futboldan da bahsetmeliyiz. Samet’in yaptığı hatanın benzerlerini dünyada birçok oyuncu da yapıyor mesele oraya takılmak değil; Fenerbahçe bu golü yediği için 3 değişiklik yapmadı devre arasında zaten futbol adına ortada bir etki bulunmuyordu, esas sorun buydu.
Jesus’un bazı takıntıları var; Arda Güler bunların başında geliyor. Bir diğeri Zajc; olsaydı onu da çıkarırdı ama dün sakattı. Devre arasında çıkması gereken oyuncu Arda mı olmalıydı? Arda Güler dün ilk yarı çok etkili olamadı; ancak hiç mi çevre konrolündeki oyuncuların bir sorumluluğu bulunmuyor?
Jesus’un bu kadar çok oyuncu değiştirmesinin bir açıklaması da bu zaten. Bireysel olarak bir oyuncunun yaptıkları ya da yapamadıklarına göre karar veriliyor; ama bazı oyuncular için.
Bu değişiklikler yetmedi ve 2 müdahaleye daha gerek duyuldu. Yine olduğunu söylemek kolay değil ancak futbolcu grubu yavaş yavaş yorulan ve 10 kişi kalan ekibin de etkisiyle daha baskılı olmaya başladı. O da 80’lerde... Buralara kadar umut vadeden hiçbir şeyin olmaması kuşkusuz sorun da yaratıyor. Dün gece 2 oyuncu için özel başlıklar açmalıyız. Biri İrfan Can. Belki çok etkili değildi ancak takımı ateşledi. Peşine de Valencia’yı havaya soktu. İşte kazandıran futbolcu dediğimiz unsur böyle bir şeydir. Bir anda takım halinde bu maçı çevirebileceklerine dair bir umut belirdi ve çok değil 10 dakikada fişi çektiler.
Bu herkes için öğretici bir derstir. 1-0 geride de olsa takım 88. Dakikadan sonra işin rengi pekala değişebilir! Değişti mi? Tamamen. Demek tribündeki taraftar sabırlı olacak. Futbolcu da kazanabileceğine inanacak! Bu çok önemli 3 puan ile Fenerbahçe lige tutunmaya devam etti. Bu havayı, inancı korumak gerekiyor.