Evinde aldığı skorlar ile dışarıda aldığı skorlar arasında büyük fark var; içeride bileği bükülmüyor, sadece 4 gol yemişler. Dışarıda hasarlı bina gibi dökülüyor; kalelerinde 23 gol görmüşler!
Kısaca, neden mi böyle?
İç sahada inanılmaz mücadele ediyorlar. Alan daraltarak, yardımlaşarak oynadıklarından, tribünlerde yükselen alkış tufanı altında sonuca gidiyorlar ve hem oynayan hem de izleyen keyif almış oluyor.
Dışarıda durum çok farklı; mevcut kadronun geniş alanda oynaması çok zor. Oluşan boşluklar atletik oyunculara sahip takımlar için bulunmaz bir nimet. Rakibi defansta ve orta sahada karşılamada sıkıntı yaşanınca, defans hataları da bunlara eklenince; sonuç kaçınılmaz oluyor.
Fraport TAV Antalyaspor’a karşısında golü bulana dek tribünlerin, tabir caizse ölüye can veren tezahürat eşliğinde ön alan baskısıyla başladılar. Zaman zaman günümüz çağdaş futbolundan esintiler sundular; Bakasetas, rızkını taştan çıkarmaya çalışan, Trezeguet gol yollarını koklayan. Trezeguet’e asist yapan, daha doğrusu golü yoktan var eden Yunan yapımı Bakasatas’ın da hakkını teslim etmek gerekir…
Rakibe geniş alan vermedi, çıkarken hata yapmadı değil bordo-mavililer, ancak kırmızı-beyazlı oyuncular girdikleri pozisyonları değerlendiremedi…
Bu tip maçlarda 2. golü bulmanız gerekir. Trezeguet ve Djanıny’nin bu kaçar mı denilen pozisyonları golle sonuçlandırmış olsaydı; Trabzonspor fişi erken çekip işi bitirmiş olabilirdi.
61'de Gomez'e yapılan bir hareket var, penaltının ağababası. Ne Mete Kalkavan gördü ne de VAR'ın başındakiler. Gomez'e bir parantez açmak gerekirse, takım arkadaşları ona pozisyon hazırlaması gerekirken, o takım arkadaşlarını pozisyona soktu.
Trabzonsporluların kalp, tansiyon ilaçlarına başvurduğu dakikalarda Naci devreye girdi.
Uzun lafın kısası, fırtına evinde yine esti…