SiyasetYanıtsız kalan mesaj

Yanıtsız kalan mesaj

19.02.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

'Onu ben yiyeceğim'

Yanıtsız kalan mesaj






Kofi Annan, itiraz mektuplarını aldığı Denktaş ve Papadopulos'u, 11.2.2004 günü, BM binasının 38. katında toplantı odasına alıp karşısına oturttuktan sonra açılışı yapıyor: - Hoş geldiniz. Buyurun, hanginiz önce başlayacak?
"Önce sen başla" anlamında, Denktaş, Papadopulos'a, o da Denktaş'a bakıyor.
Papadopulos, söze giriyor:
- Önce Denktaş başlasın. Buyurun.
'Hangi sıfatla söz veriyorsun?'
New York'a gelmeden, Papadopulos'un önce Denktaş'ı konuşturacağı, KKTC Cumhurbaşkanı'nın kabul edilemeyecek öneriler sıralayacağı için de zor durumda kalacağı hesabıyla hareket edeceğini öğrenen Denktaş, "bir dakika" diyor:
- Sen hangi sıfatla bana söz veriyorsun. Söz verecek birisi varsa o da Sayın Annan'dır.
Sonra Annan'a dönerek:
- Sayın Genel Sekreter, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı olduğunu iddia eden bu arkadaş. Bunu iddia ettiğine göre önce o konuşsun, diyor.
"Hayır, efendim" diyor Papadopulos, "Denktaş başlasın. Annan Planı'nı en çok kendisi eleştirdi.
Papadopulos'un konuşmamakta kararlı olduğu anlaşılınca Denktaş, "Peki" diyor:
- İşte söyleyeceklerim, burada yazılı.
Denktaş, "Türk tarafının görüşüdür" diye, çıkardığı metni masaya sürüyor. Annan, metni okuyup Papadopulos'a uzatıyor. Rum lider metni okuyunca, duraklıyor. Denktaş, Türk tarafının görüşü olarak sunduğu metinde, aşamalı bir öneride bulunuyor:
1- Türkiye ve Yunanistan görüşmelere katılmalı,
2- Annan'ın hakemliği kabul edilmeli.
'Yarın devam etsek olur mu?'
Bu kısa ve net iki öneri Rum heyetini, suskunluğa itiyor. Papadopulos, metni birkaç kere okuyor, heyetine de okutuyor. Sonra Annan'a dönerek:
- Yarın devam etsek olur mu? diyor.
Denktaş da kabul edince, Annan, ilk günkü oturumu bu şekilde kapatıyor. Türk tarafından beklemediği bir öneri ve açılımla karşılaşan Rum heyeti, düşünceli bir biçimde odayı terk etmeye başlıyor.

Heyetler ayrı ayrı değerlendirmeye çekilince, Denktaş, o saat itibariyle gelinen noktayı, bizzat kaleme aldığı bir mesajla Başbakan Erdoğan'a iletilmek üzere Ankara'ya gönderiyor. İşte o mesaj:
"Endişelerimiz devam etmektedir. Annan Planı bu haliyle, Türkiye'yi Kıbrıs'tan çıkarmaktadır. Rum tahakkümünde bir kuruluşla, Kıbrıs'ı 1960 anlaşmalarına rağmen Türkiye'nin henüz üye olmadığı bir ortamda AB üyesi yapmaktadır. Plan büyük ölçüde değiştirilmelidir. Weston'dan ve Genel Sekreterlik'ten değişiklik yapılabileceği beyanları gelmeye başladı. Türkiye de bunlara katıldı. New York'ta planın istediğimiz doğrultuda değiştirilmesi anlayışına dayalı açıklamalar yaptık ve sürece Türkiye ve Yunanistan'ı da kattık. Rum tarafının AB'yi hakemlik süreci ve müessesesine katması girişimini 12 saat BM binasında hapis kalma pahasına reddettik. Önümüzdeki kısa sürede meseleyi her iki tarafın da kabul edebileceği bir sonuca götürmek zor olacak. Bu bizi Annan Planı'nın felsefesine ve çerçevesine mahkûmiyete kadar götürebilir. Meğer ki, Türkiye hassas konularda gereken kararlılığı göstersin, geri adım atmasın. Rumlarla anlaşamayacağımız konular çok olacak. Bu konularda Türkiye ile Yunanistan anlaşabilecekler midir? Anlaşamazlarsa Genel Sekreter nasıl bir karar verecektir, bilemiyoruz. Bu nedenle müzakerelerin sonucuna olumlu bakmak güç oluyor. Temaslarımız sırasında varılabilecek anlaşmanın AB temel hukuku ve güvencesi altına alınmasında ısrarcı olduk. Bu hayati bir konu. Rum-Yunan ikilisi bunun tam aksini savunmakta ve her konuda AB müktesebatına uymasını istemektedirler. Her şeye rağmen bir netice alınamazsa 1 Mayıs'tan sonra Türkiye'nin Kıbrıs politikası ne olacaktır? Şüphe içinde bırakılmamız doğru değil."

Belki üçüncü gün...
Denktaş, bu mesajla, "hassas konular-kırmızı çizgiler" olarak tanımlanan alanlarda taze destek bekliyor. Ancak mesaja Ankara'dan yanıt gelmiyor. Ve Denktaş, Ankara'dan gelecek yanıt için umudunu üçüncü güne bırakıyor...

Denktaş'ın itirazına rağmen Papadopulos'un AB'nin hâkim olmasında ısrar etmesi üzerine Başbakan Mehmet Ali Talat patlıyor. Devreye giren Talat, Rum lidere çıkışıyor:
- AB'nin bu işle ne ilgisi var? Bu bizim sorunumuz değil mi? Türkiye ve Yunanistan'ı ilgisiz buluyorsun. AB'yi ilgili buluyorsun! Bu nasıl mantık?
Talat'ın hiddetlenerek yaptığı bu çıkışa Papadopulos şu karşılığı veriyor:
- Biz seni Avrupa birlikçi bilirdik. Sen niye böyle konuşuyorsun?
yanıtını duyan Talat, daha da sinirlenerek şöyle diyor:
- İşleri karıştırma o başka bir şey, bu başka. Kafa karışıklığı yaratmaya çalışıyorsun. Bunu yapma!
Çok sinirlenen Talat'ı Denktaş yatıştırıyor. Talat'ın omuzundan tutarak şöyle sakinleştiriyor:
- Sen dur bakalım ben hallederim. Sakin ol onu (Papadopulos) sana yedirmem, ben yiyeceğim.
Denktaş gülerek ortamı yumuşatıyor.
Bu kez devreye Serdar Denktaş giriyor, Papadopulos'a:
- Özellikle karıştırıyorsunuz. AB'nin bu işle ilgisi yok. Bunu siz de biliyorsunuz. İlgili arıyorsanız bunlar Türkiye ve Yunanistandır.
Denktaş, "Tamam bana bırakın" diyerek devam ediyor.

Masaya oturuncaya kadar rahat, şakacı tavırlarıyla ortamı yumuşatan Denktaş, masaya oturduktan sonra bildik "müzakereci Denktaş" oluyor. İkinci gün görüşmeler başlayınca, Annan, Papadopulos'a söz verip Türk tarafının önerisine yanıtını soruyor. Papadopulos, önerisini okuyor:
- AB de hakemlik müessesesine girsin.

'AB taraf değil ki'
Denktaş, Papadopulos'a itiraz ediyor:
- AB konuya taraf değildir.
Papadopulos yanıt veriyor :
- Yunanistan ve Türkiye de taraf değil.
"Bir dakika" diyor Denktaş:
- Siz ne yasa çıkardınız? "Küçük Asya Faciası" Yasası. "Biz her yıl Küçük Asya Faciası'nı anacağız, biz Yunanistan'ın ayrılmaz, kopmaz parçasıyız" diyorsunuz. Neyi anacaksınız ? Ne faciası bu?
Denktaş, Kıbrıs Rum Yönetimi'nin kısa süre önce çıkardığı ve Papadopulos'un imzasıyla resmi gazetede yayımlayarak yürürlüğe soktuğu "Küçük Asya Faciası" yasasının gerekçesini yüksek sesle okuyor. İzmir'in Yunan işgalinden kurtarılmasını, "facia günü" olarak anmayı düzenleyen yasa havayı bir anda geriyor.

Denktaş sesini yükseltti
Papadopulos itiraz ediyor:
- O kanun öyle çıkmadı.
"Nasıl çıkmadı?" diyor Denktaş:
- İşte bu sizin resmi gazeteniz değil mi? Bunu imzalayıp yürürlüğe sokmadın mı?
"Tamam" ama diyor Papadopulos:
- Yasa hükmünde o ifadeler yok.
Denktaş yanıt veriyor:
- Yasanın, Meclis'ten geçirdiğiniz gerekçesinden okuyorum. Yasanın dibacesinde yazdıklarınız bunlar. Diyorsunuz ki, Yunanlılığın yok edilmesinden başka siyaset gütmeyen Türkiye'nin yarattığı bu facianın anılması ve unutulmaması. Yaklaşımınız bu! Bunun için de kanun çıkarıyorsunuz. Bakın size Rum gazetecinin yazdıklarını da okuyayım. Ne diyor Rum gazeteci size: Türk tarafına hediye verecek zamanı da tam buldunuz. Bir kere saldıran Yunanistan'dı. İzmir'i işgal eden de, yakan da Yunanistan'dı. Siz tarihi de bilmiyorsunuz.

'Sorumluluğu paylaşsınlar'
Denktaş aynı hızla devam ediyor :
- İşte biz Yunanistan'ın bunun için girmesini istiyoruz. Bizim bütün çektiğimiz Yunanistan'ın Makiros'la işbirliği halinde 1963'teki olayları başlatmasındandır. Yunanistan'ın artık barış için uğraşması lazım. Sorumluluğu Türkiye'yle paylaşması lazım. Efendim, sorun Türkiye ile Kıbrıs arasındadır, yok Türkiye ile AB arasındadır. Bunları kabul etmeyiz.
Denktaş'ın, sesi giderek yükselince BM Genel Sekreteri araya giriyor ve: "Peki, peki" diyor, "Hangisi o okuduğunuz yasa, ben de göreyim." Denktaş, Rum yasasını Annan'a veriyor.

Kofi Annan pes etti
Annan, araya girerek tansiyonu düşürmeye çalışıyor. Ama Denktaş, Yunanistan'ın "ilgisi"ni kanıtlayan sözlerine devam edince, Annan, çareyi ara vermekte buluyor. Heyetleri başka odalara alıyor ve Türk tarafının itirazını Rum tarafının değelendirmesini istiyor.
Rum tarafı ısrarını sürdürüyor ama Denktaş ve Türk heyeti kesin bir dille öneriyi reddediyor. Papadopulos, yeniden Atina'nın görüşünü almak zorunda olduğunu söylüyor. Heyetler farklı odalara çekiliyor ama Annan, BM binasının terk edilmemesini istiyor...

12 Şubat 2004... Heyetler ikinci gün buluşması için 38. kattaki toplantı odasına yeniden giriyorlar. Denktaş neşeli. Elinde makinesi fotoğraf çekiyor. Gazeteciler onu, o gazetecileri görüntülüyor. Eski arkadaşı, Rumların eski lideri Klerides'i (üstte), yorgun ve çok sessiz görünce, yanına gidip takılıyor. "Klerides" diyor:
- Bana Zivaniya getirdin mi ?
"Eyvah" diyor Klerides:
- İsteyeceğini bilseydim getirirdim. Dönünce yollarım.
Denktaş, dert etme diyerek Klerides'in göbeğine vurup okşuyor. Sağlığını soruyor. Denktaş'ın Klerides'ten istediği çok sert ünlü bir Rum içkisi, çakmağı çakınca alev alan cinsten...




SİYASET


İlk dakika golü...
Vakfını kurtaracak!
Meclis'te gergin gün
Cahilliğin bu kadarı!
'Avrupa'da ikinci sınıf üyelik olmaz'
İsrail'e Gül aracılığıyla barış mesajı gönderdik
'Türkiye ve İran'ı kokteyl yapalım'
Sandığa 'sessiz ve derin' protesto
Sezer: İslamla Batı karşıt değil
Derviş: Deniz Bey'i zaafa uğratmam
'Hortum'u ANAP kaptı
CHP'den çizgi filmli tanıtım
Yazmadım dİyemedİ...
Dersim ismi onaylandı
Politika turu