SiyasetTürkeş: Darbenin kontrollüsü kontrolsüzü olmaz

Türkeş: Darbenin kontrollüsü kontrolsüzü olmaz

06.04.2017 - 10:28 | Son Güncellenme:

Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun 'kontrollü darbe' iddialarıyla ilgili konuştu.

Türkeş: Darbenin kontrollüsü kontrolsüzü olmaz

Türkeş, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda gündeme ilişkin soruları yanıtladı, açıklamalarda bulundu.

Haberin Devamı

Suriye'de Esed rejiminin İdlib'e düzenlediği kimyasal saldırı ve ardından ABD Başkanı Donald Trump'ın konuya ilişkin açıklamaları hatırlatılarak, "Suriye'deki çatışmaların durması için Türkiye'nin gerek Rusya gerekse İran ile uzun süredir yürüttüğü çabalar heba mı oldu? Tüm insanlığı yaralayan bu saldırının ardından Türkiye'nin tavrı ne olacak?" sorusu üzerine, Türkeş şu yanıtı verdi:

"Hakikaten çok vahşice bir şey, savaşın ötesinde kalkışmayı bastırmak denemez, savaş denemez. Kimyasal silah ile sivil insanlar katledildi. Nokta. İkincisi, savunmalar da doyurucu değil. Önce ne olduğunu görelim ki onun arkasından gelişmelerle ilgili tahlil yapabilelim. Bir taraftan deniyor ki 'rejim muhaliflere karşı kimyasal silah kullandı'. Diğer taraftan mazur göstermeye çalışan taraf 'Efendim silahı kullanmadı ama bir depoya tahrif etmek için attı, depodaydı, o yaptı'. İkisinin bana göre birbirinden farkı yok. Eğer rejim o depoda kimyasal silah olduğunu biliyor idiyse böyle bir saldırıyı düzenlememesi gerektiğini de bilmesi lazımdı. Rus tarafının vesairesinin mazeret gibi gösterdiği mazeret değil, bana göre güçlendirici bir delildir ki rejim yapmıştır ve maalesef sivil insanlara karşı yapmıştır. Çocuk ve kadınlar öncelikli olarak maalesef hayatlarını kaybetmişlerdir. Bir kere bu tespiti yapmak lazım."

Haberin Devamı

Trump'ın başkanlığa gelmesinin ardından ABD'nin ayrı bir hale geldiğini ifade eden Türkeş, "Dünyada 21. yüzyılda Trump tarzında ABD ilk defa bir devlet başkanına sahiptir. Onların ne yapacağı, ne yapamayacağı söylediğiyle icrasının örtüşüp örtüşmeyeceğini ancak yaşayıp görebiliriz." diye konuştu.

Türkeş, şimdiye kadar bilinen bir ABD'nin olduğuna dikkati çekerek, "Ama Trump'ın seçilmesiyle birlikte gri bir alan orada başladı. Yani yönetim oluşamıyor, yönetim Senatodan onay alamıyor, bakanlar onay alamıyor. Birtakım insanlar istifa etmek zorunda kalıyor, orada bir ayrı hal var." dedi.

ABD'nin bugüne kadar "Ben dünyanın bekçisiyim" dediğini anımsatan Türkeş, "O dünya bekçiliğini üstlenip burada sorumlu davranabilecek mi, davranamayacak mı, bunu görürüz ancak bizim Suriye'deki Esed rejimiyle ilgili menfi kanaatimiz zaten başından beri vardı, biz bunu muhafaza ediyoruz. Yani bu yönetimle Suriye'nin yönetilemeyeceğini çok uzun süredir hem Cumhurbaşkanımız hem Başbakanımız birçok platformda dile getirdi. Biz aynı katı tavrımızı muhafaza edeceğiz diye düşünüyorum." ifadelerini kullandı

Haberin Devamı

"Vatandaşın net baktığını görüyorum"

Anayasa değişikliğine yönelik halk oylamasına 10 gün kaldığı belirtilerek, halkın yaklaşımı ve halk oylaması sonucuna ilişkin tabloya yönelik soru üzerine Türkeş, süre yaklaştıkça konunun halk tarafından daha fazla anlaşıldığını söyledi.

Halka en fazla değen seçimlerin yerel seçimler olduğunu dile getiren Türkeş, ardından milletvekili genel seçimi, siyasi partilerin seçimi, cumhurbaşkanının seçimi geldiğini belirtti. Yapılacak halk oylamasının, istikrarlı bir ülkede, iyi şartlarda yaşanılmasını temin edecek bir oylama olduğunu bildiren Türkeş, bunu halka bire bir anlatmanın çok kolay olmadığını vurguladı. Başbakan Yardımcısı Türkeş, şöyle konuştu:

Haberin Devamı

"Niye kolay değil? 'Çöpün alınacak. Daha temiz su akacak' diyemiyorsun. Onun için bu konu halk oyuna dönüştüğünde ilk başta vatandaş 'Bu niye lazımdı, acaba gerekli miydi'den başladık. Meclisten geçti, ondan sonra halk oylaması kararı alınıp da Cumhurbaşkanlığınca bu ilan edildikten itibaren vatandaş ilk başta bir iştahsız, meraksız vesaireydi. Bir de muhalefetteki partiler başta olmak üzere bunu bir kişinin ihtiyacı gibi sunmaya çalıştılar. Bu da ilk zamanlarda vatandaşta yer eder gibi oldu yani 'Size lazım bir şey değil, bu bir kişiye lazım.' İşin doğrusu bu değildi. Son 10 güne girdiğimizde hatlar netleşti, yani Türkiye'de, cumhurbaşkanını halk seçmesiyle birlikte ikili bir yönetim oluştuğu, bunun da yapısal olarak ileride daha ciddi problemler getireceği şimdi sanki problem olur gibi bakılıyor, halbuki AK Parti iktidarda olduğu için Sayın Cumhurbaşkanı da AK Parti'yi kuran şahsiyet olduğu için minimum fraksiyonla gidiyoruz. Ama ileride diyelim ki cumhurbaşkanının bir başka partiden, iktidarın da veyahut da Meclis aritmetiğinin başka partiden olması halinde, çok daha ciddi sıkıntılara muhatap olabiliriz. Vatandaş bunu anlamaya başladı, sahada bunu görüyoruz."

Haberin Devamı

Kendisinin halk oylaması sürecinde Trakya'dan Konya'ya kadar birçok yeri dolaştığını, vatandaşlarla bir araya geldiğini dile getiren Türkeş, "O ilk tereddüt hali kalktı ve daha vatandaşın net baktığını görüyorum ben." dedi.

Halk oylamasının sonucuna ilişkin soru üzerine de Türkeş, "Ben kamuoyu yoklamalarına inanmam. Oradaki hileli sözcük şudur: En üstte yazarlar ufacık, 'Bugün seçim olsa.' Seçim bugün olmuyor, seçim 16'sında olacak." yanıtını verdi.

Kamuoyunda konuşulan anketlere ilişkin değerlendirmede bulunan Türkeş, seçmenin kendini saklamak istemesi halinde hiçbir şeyin yapılamayacağını vurguladı. Türkeş, bu konuya ilişkin bir hatırlatmada bulunmak istediğini belirterek, şunları söyledi:

"2007 seçimiydi, hiç kimse 'Ben AK Parti'ye oy verdim.' demiyordu. 2007 seçimlerinde, kime sorsanız 'Ben AK Parti'ye oy vermedim.' diyordu. AK Parti, en ciddi oyunu aldı, 341 milletvekili ile Meclis'e geldi ama vatandaşa soruyorsun, o karşı tarafın saldırısına karşı kendini korumaya aldığı için 'Ben vermedim.' diyor.

Bir gün ben Siteler'e gittim, bir işim var. Bir odada oturuyoruz, bir kumaşçıda oturup çay içiyor ve sohbet ediyoruz. Bir usta var, dükkanın sahiplerinden biri var ve bir kişi daha var. 'Abi, ne olacak, bu işler, seçimin sonucu?' falan dediler. Ben dedim ki, 'Siz oy verdiniz AK Parti iktidara geldi. Biri 'Ben vermedim', öbürü 'ben de vermedim.' dedi. Öbürü 'Ben de vermedim.' deyince dedim ki 'Ben burada kavga çıkartırım.' Ben o zaman MHP milletvekiliyim. Dedim ki 'Benim vermediğim açık. Bir taneniz daha muhtemelen vermemiş olabilirsiniz ama odada 4 kişi olduğumuza göre ikiniz AK Parti'ye oy verdiniz. Şimdi bana burada yalan söylemeyin. Burada bu yalanın alemi yok.' dedim. Ben yarı tatlı, yarı sert girince dedi ki o arkadaş 'Abi, doğru söylüyorsun. Ben AK Parti'ye oy verdim.' Dedim ki 'Niye söylemiyorsun?' Dedi ki 'Abi çok tepki oluyor, söylemiyoruz.' Şimdi bu, kamuoyu yoklamalarına cevabımdır. 'Ben kararsızım' diyor. 'Sandığa gider misin?' diye soruyorsun 'Gitmeyebilirim.' diyor ama sonra ertesi gün adam saat 8'de sandığın başında duruyor. Bilemezsin. Onun için ben bu kamuoyu yoklamalarına sempati ile bakmam."

"(Kontrollü darbe) demek, çok vahim şeyleri ortaya çıkartır"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "kontrollü darbe" açıklamalarına ilişkin soruya Türkeş, şu yanıtı verdi:

"Darbe girişimi, darbe girişimidir. Bunun kontrollüsü, kontrolsüzü olmaz. Bunun üzerinden şike yaparak ikbal elde etmeye kalkana 'ruh hastası' denir. Ben Türkiye'de böyle ruh hastaları olduğunu düşünmüyorum. Onun için bu boş bir ithamdır.

İkincisi, geçen gün bir konuşmasında Sayın Cumhurbaşkanı da zikretti. Bu konuda anamuhalefet dediğimiz, alternatif iktidar sorumlusu demektir. Elinde herhangi bir bilgisi, belgesi varsa, hükümete, hukuğa bir şekilde intikal ettirmesi gerekir. Yani, bu söylenip de sonra omzunu silkip yanından yürüyüp gideceğin bir laf değil. Çok ciddi bir laf, çok ağır bir itham. 'Kontrollü darbe' demek çok vahim şeyleri ortaya çıkartır. Bunun için ben bugünün siyasetçilerinin daha beyanlarında sorumlu, ciddi olmaları gerektiğini düşünüyorum. Tabii bunun üzerine birçok şey söylenebilir ama bunu burada keselim."

"Bir saygısızlık olarak alıyorum"

Türkeş, "Muhalefetin 16 Nisan sürecinde izlediği politikaya 'kafa karıştırma siyaseti' şeklinde değerlendirmelerde bulunuluyor. Sizce de öyle mi?" şeklindeki bir soru üzerine, "Bir kere mevcut siyasi parti seçimlerinde bundan sonrakiler farklı olacak. Niye? Cumhurbaşkanı olmak isteyen şahsiyet yüzde 60-65 hatta 70'i hedefleyerek bir siyaset kampanyası diyen bir siyaset gütmesi lazım. Kampanyayı öyle yapması lazım." ifadesini kullandı.

"Yani, 'Ben AK Parti siyaseti yaparım, AK Parti'ye gönül verenler bana oy versinler.' MHP'ye gönül verenler öyle diyebilir, CHP öyle diyebilir ama şimdi yeni cumhurbaşkanlığı sisteminde, muhalefettekilerin çoğunluğunun gözünden kaçırdığı odak budur." diyen Türkeş, şöyle devam etti:

"Yüzde 60-65'i,70'i hedeflemen lazım cumhurbaşkanı olabilmek için. Niye? Çünkü, 50 artı bir alacaksın, 50 artı biri hedeflersen alamazsın. Daha üstünde bir şey yüzde 60, yüzde 70 dediğinde toplumun birçok kesimini hedef alan bir siyaset yürüteceksin. Orada da en önemlisi saçmalamayacaksın. Öyle bir sabah kalkıp, lokantayı kapatıp öbür sabah kalkıp muhtarları fesheden adamın, Türk siyasetinde bana göre yeri olmaz. Bir kere muhalefetin anlaması, görmesi gereken budur.

Bir de birçok yerde söylediğimi söyleyeyim. Türkiye, 90 yıllık cumhuriyet tarihi içinde hiç deli seçmedi. Hangi parti olursa olsun istisna yok, bütün partilerden gelen, kendilerine göre siyaset yapan ama aklı başında insanlardır. Türk milletinin yüzde 50'den fazlası, belki yüzde 60'ı bir cumhurbaşkanını seçecek, o da akar akıl bir şey olacak. Yani bir sabah kalktığında kahve kapatacak, öbür sabah fal kapatacak. Bu Türk milletine saygısızlıktır, Türk milletinin irfanına saygısızlıktır. Türk milletinin demokrasi kültürüne saygısızlıktır. Şahsa değildir saldırı. Ben bunu Türk milletine bir hakaret, bir saygısızlık olarak alıyorum."

"Başkanlık sistemini kuvvetle savunuyor"

Geçen pazartesi günü Alparslan Türkeş'in ölüm yıl dönümünde mezarı başında anıldığı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da ziyarette bulunduğu hatırlatılarak, "Babanız hayattayken başkanlık sistemine ilişkin düşüncelerini dillendirmişti ve kamuoyuyla da paylaşmıştı. Bu kapsamda sizinle özel olarak paylaştığı hususlar oldu mu?" şeklindeki bir soru üzerine Türkeş, "Bu tarz yani kategorik olarak böyle bir konuşmayı hatırlamıyorum. Olduysa bile üzerinden zaman geçtiği için hatırlamıyorum." dedi.

Alparslan Türkeş'in 20 Nisan'da vefatının 20'inci yılı olduğunu belirten Türkeş, şunları kaydetti:

"Rahmetlinin kitaplarında benim bulabildiğim 78-79 yıllarındaki Temel Görüşler, 9 Işık Kitabı'nda o dönemdeki bu koalisyonların uzun ömürlü olmayışını dikkate alarak, başkanlık sistemini kuvvetle savunuyor. Bunun halk oymasıyla yapılması gerektiğini savunuyor. Yani, direkt tek dereceli, halka sorularak bir başkanın seçilmesini ve cumhurbaşkanı, başbakan gibi ikili sistemin giderilmesi gerektiğini savunuyor. Bu gayet net. Bunun ötesinde hatta gazeteci yazar Taha Akyol, bir yazısında 1973'teki bir kitabında da olduğundan bahsediyor. Benim bulduklarım 78-79'daki yayımlananlarda var ama ondan 5-6 sene önceki makalelerinde, yazılarında da olduğunu söylüyor Taha Bey. Doğrudur, o iyi bir araştırmacıdır.

1980'de işin çarpıcı tarafı, Türkeş 12 Eylül ihtilalinden sonra 'tek adam rejimi istiyor ve bunun için anayasa değişsin' diyor diye idamla yargılandı. Türkiye ne gariplikler yaşadı geldi bugüne kadar. Bunu düşünebiliyor musunuz? Bugün bizim 'özgürce halka soralım, halk istiyorsa böyle yapalım.' dediğimiz şeyi 1978-79'da rahmetli Türkeş kitabında yayınladı diye, başkanlık sistemi ki, o da 'ihtilal olsun da böyle kural getirelim.' demiyor, gayet açık kitapta 'bunun mutlaka halka sorulup referandum yoluyla gerçekleşmesi gerekir.' diye yazdığı halde idamla yargılandı bundan sebep. Ama Türkeş'in aramızdan ayrılmasının 20. yıl dönümü. Onun için bugünün şartlarında şık bulmuyorum 'yaşasaydı şöyle derdi, böyle derdi' demeyi ama elimizde deliller var, kitaplar var, yazılar var. Artı bundan sebep de yargılandı."

Başbakan Yardımcısı Türkeş, "Sayın Cumhurbaşkanımız dün Bursa'ya gitmeden önce, biliyorsunuz Külliye'ye yakın mezar. Kendi başına sadece oradan Millet Camisi'nin imamını yanına almış, gitmişler orada Kur'an okumuşlar, dua etmişler. Çok saygın, çok güzel bir davranıştır. Sizin aracılığınızla Sayın Cumhurbaşkanımıza da zarif jesti için ailem adına da çok teşekkür ediyorum." diye konuştu.

Halk oylaması kampanyası sürecinde bazı Avrupa ülkelerinin, bakanların katılacağı etkinliklere izin vermediği hatırlatılarak, 16 Nisan'dan sonra somut adımlar atılıp atılmayacağına yönelik soru üzerine Türkeş, "Hollanda'da başlayan bizim kampanyalarımıza yönelik tavırlar eski tabirle 'Hiç Avrupai değil.' Eskiden şık, modern, güzel, havalı bir şey olunca 'Çok Avrupai' denirdi. Bu yaptıkları hiç Avrupai olmadı." ifadesini kullandı.

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde 7-8 yıl görev yaptığını belirten Türkeş, Avrupa'daki dostlarına Avrupa'da yükselen ırkçılığın, İslam düşmanlığının Avrupa açısından tehlikeli olduğu uyarısını yaptıklarını bildirdi.

Bunları söylediklerinde, "Bunu o kadar ciddiye almayın, Avrupa'da ekonomide bir durgunluk, resesyon var. İşsizlik var, onun için oluyor." karşılığını aldıklarını belirten Türkeş, seçim sonuçlarında aşırı ırkçı partiler oy yükselttiklerinde uyarı yaptıklarında da kendilerine, "Hayır, bu sadece Avrupa Parlamentosu seçimleri içindir, ulusal seçimler böyle olmayacaktır." denildiğini aktardı.

Türkeş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hep bunu duyduk senelerce ama maalesef bu son süreçte Hollanda'da (Geert) Wilders'i biliyorduk, bir de (Mark) Rutte çıktı başımıza. Yani akla ziyan bir şey. Şimdi sen bunun yanlış yaptığını göre göre halk nezdinde bu oy topluyor diye bununla bu işin yarışına girersen, Hollanda kendini bugüne kadar 'Avrupa'da en açık toplum, demokrasi, insan hakları yanlısı ülke' diye sattı. Bugüne kadar Avrupa'nın tanımı, 'Fransa biraz daha katıdır, Almanya disiplinlidir ama Hollanda daha demokrattır, özgürlüklerden yanadır' vesaire derken Türkiye'den giden bir bakana, kaldı ki bir hanıma, bakan olduğunu bırak, genç bir hanımefendiye yapılanların kabul edilecek hiçbir tarafı yok."

Hollanda'nın bu konudaki tavrını eleştiren Türkeş, şu görüşlere yer verdi:

"Niye yapar Hollanda bunu? Orada insanlarla buluşmayacakmış. Oradaki 500 tane Hollanda'da yaşayan Rotterdam civarındaki Türk insanıyla bakanımız, Fatma Betül Hanım bir araya gelseydi Hollanda neresinden zarar edecekti Allah aşkına, ne olacaktı? Hollanda seçimleri mi riske girecekti? Sabaha kadarki süreç akıl almaz bir şey, akla ziyan.

Şimdi bunlara karşı bir şey yapılır mı? Yapılabilir. Devletler hızlı hareket etmezler bir. İki, Türkçe'de güzel bir söz var, 'Öfkeyle kalkan zararla oturur' diye. Hollanda'da 460 bin yaşayan Türk var. Türkiye'nin önceliği bu insanların ekmeğinin ve sosyal güvencelerinin, oradaki şartlarının herhangi bir şekilde zedelenmemesidir. Hollanda'daki mevcut siyasi yapı yanlışlara girebilir. O yanlışları tetikleyecek bir davranışın içinde bulunmaması gerekir bir kere, Almanya da hakeza... Bunlara dikkat ederek meseleler mutlaka ele alınacaktır."

"Onu hiç konuşmayalım"

CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt'un açıklamalarına yönelik soru üzerine Türkeş, "Onu hiç konuşmayalım. O kadar akla ziyan bir şey ki konuştukça adamı da sözünü de meşhur hale getiriyoruz. Gelin konuşmayalım." dedi.

CHP'nin, Bozkurt'un açıklamalarının ardından ortaya koyduğu tavrı sorulan Türkeş, şunları ifade etti:

"Daha ciddi şeyler yapmaları lazım, sadece 'sus' demek yeterli değil. Ama inanın o kadar üzülüyorum ki, o kadar akıl almaz şeyler ki, biz 'Türkiye'de siyaset 21. yüzyılda umut versin' istiyoruz, 'Yarının gençlerine ufuk açsın' istiyoruz, 'Yarın daha çok hukuk, daha çok demokrasi, daha çok ifade özgürlüğü' diyoruz. 'Seçmen yaşını 18'e kadar yani 24, 23, 22 herkes girsin, herkes söyleyeceğini siyasette söylesin' diyoruz, ondan sonra bir tane öyle bir adam çıkıyor, o kadar çirkin bir şey söylüyor ki her şeyi bırakıp onunla uğraşmak zorunda kalıyoruz. Onun için gelin uğraşmayalım."

Türkeş, Kerkük'te kamu binalarına IKBY bayrağı asıldığı, Kerkük İl Meclisinin Türkmen ve Arapların boykotuna rağmen, IKBY'ye bağlanmak için referandum kararı aldığı hatırlatılarak, bölgede gerilimi tırmandıran bu girişimleri engellemek adına Türkiye'nin hangi adımları atacağı yönündeki soruyu, şöyle yanıtladı:

"Bunu yapmak isteyenlere de fayda getirecek bir faaliyet değil. Oraya onu asacaksın, ne olacak? Oraya 'Bölgesel Kürt Yönetimi' demeyle oradaki Türkmen'i, Arap'ı dışlamakla varılacak bir yer yok. Şöyle bakmak daha iyi herhalde bu konuya; oranın insanları, Irak'ın insanları kendi kaderini tayin etmek üzere kararlarını özgürce verebilseler, Avrupa ülkeleri, başka taraftaki ülkelerin eli kolu bacağı girmese o işlerin içine daha iyi olur diye düşünüyorum. Oradaki mesele çok uzun yıllardan beri bir Arap olmayan devlet yaratma çabasıdır. Ama bu realist bir şey değil. Onun için bölge dışı ülkelerin, kendine 'süper' de dese ne derse desin bölgedeki yaptıkları yanlışı bir an önce durdurmaları gerekir. Bölge insanının da lehinedir bunun durması. Oradaki insanlar rahatsız, geçen gün Türkmenlerle temasımız oldu, fevkalade ciddi rahatsızlıkları var. Merkezi hükümet onaylamadığını söylüyor, Meclisten zannedersem bir karar çıktı. Bunun kimseye getireceği yarar yok. 'Oraya bir bez parçası asacağım' diye oradaki her şeyi, herkesi huzursuz etmenin manası yok. Türkiye, sınırının güneyinde, Irak'ta olsun, Suriye'de olsun, huzur, sükun istiyor. Yaptığımız bütün çalışmalar da bu doğrultuda. Bunu temin etmek için gerekli temasları yapacağız."