14.03.2019 - 23:33 | Son Güncellenme:
AA
Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, insan haklarının korunması ve geliştirilmesinin Türkiye'nin vazgeçilmez önceliklerinden olduğu belirtilerek, yalnızca Türk vatandaşları için değil, dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca insanın sahip olduğu hakların korunması ve karşılaştıkları insan hakları ihlallerinin önlenmesi için gösterilen çabaların bunun en büyük kanıt olduğu vurgulandı.
Açıklamada, "ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından her yıl 190'dan fazla ülke için hazırlanarak ABD Kongresine sunulan mutat belgelerden olan ve 13 Mart 2019'da yayımlanan 2018 Türkiye İnsan Hakları Raporu, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, ülkemizle ilgili asılsız iddialar, gerçek dışı bilgiler ve ön yargılı yorumlar içermektedir." ifadesi kullanıldı.
"ABD'nin bu yılki raporunda da ülkemizin PKK, FETÖ/PDY, DEAŞ ve DHKP-C başta olmak üzere azılı terör örgütleriyle olan haklı mücadelesini idrak edemediğini hayal kırıklığı ile görüyoruz." değerlendirilmesinde bulunulan açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Raporda, ülkemizin ve bölgemizin güvenliğinin sağlanması için uluslararası hukuk ve insan haklarına saygı çerçevesinde yürütülen terörle mücadele çabalarımız insan hakları ihlali gibi yansıtılmıştır. Bu yaklaşımı reddediyoruz."
Raporda, teröre destek verenleri ve 15 Temmuz terörist darbe girişiminin arkasında olanları "siyasi tutuklu" olarak niteleyen görüşlere yer verilmesinin raporun ne denli tarafgir olduğunu açıkça ortaya koyduğunun altı çizilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"FETÖ elebaşına ev sahipliği yapan bir ülkede hazırlanan bu rapor, malum çevrelerin görüşlerine alet olmak suretiyle, ülkemize yönelik 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminin arkasında kimlerin bulunduğu algısını güçlendirmektedir. İnsan haklarını siyasileştirmekten ve böylece insan hakları ilkeleri için mücadeleye zarar vermekten başka hiçbir işlevi olmayan bu nitelendirmeyi kınıyoruz."
Açıklamada, dünyanın birçok bölgesinde yaptığı operasyonlarda binlerce sivilin ölümüne sebep olanların, Zeytin Dalı Harekatı kapsamında sivillere herhangi bir zarar gelmemesini sağlayarak bölge halkının dahi takdirini kazanan Türk Silahlı Kuvvetlerini sözde sivil ölümlerle itham etmesinin kesinlikle kabul edilemeyeceğinin altı çizildi.
"Karanlık insan hakları tarihi tüm dünyanın malumu olan ve hatta daha geçtiğimiz yıl boyunca, çocuklar dahil, göçmenlere yaptığı zulümle gündeme oturan bir ülkenin, ironik şekilde Türkiye’yi suçlaması en hafif deyimiyle ciddiyetsizliktir." ifadesi kullanılan açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Olağanüstü hali geride bıraktığımız geçtiğimiz yılda, Reform Eylem Grubu toplantılarında da teyit edilen, yargı ve temel haklar alanındaki reformlar çerçevesinde atılan adımlara raporda yer verilmemesi ise iyi niyetli değerlendirilemez. Objektiflikten tamamen uzak olan bu raporun siyasi saiklere göre şekillendirildiği açıktır. 2018 raporu, bu haliyle ABD'nin on yıllardır dünyadaki insan haklarının durumu hakkında bir izleme mekanizması işlevi gördüğü iddiasında olan yıllık insan hakları raporu geleneğinin güvenilirliğine de zarar vermektedir."
Açıklamada, ileriki dönemde de terörle mücadelenin, en başta Türk vatandaşlarının insan haklarını korumak gayesiyle kararlılıkla sürdürüleceği belirtilerek, bunu yaparken temel hak ve özgürlüklerin korunmasına, demokrasi ve hukukun üstünlüğü temelinde daha da güçlendirilmesine yönelik çalışmaların kesintisiz olarak sürdürüleceği vurgulandı.