27.09.2018 - 03:21 | Son Güncellenme:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ''Bugüne kadar (ABD ile) pek çok badireyi atlatan stratejik ortaklığımız, bu çalkantılı dönemin de üstesinden gelecektir.'' dedi.
Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) 73. Genel Kurul Görüşmeleri için bulunduğu New York'ta Türk-Amerikan İş Konseyi (TAİK) tarafından düzenlenen 9. Türkiye Yatırım Konferansı'nda konuştu.
Amerikan iş dünyasının farklı sektörlerini temsilen toplantıya iştirak eden yatırımcıları selamlayarak konuşmasına başlayan Erdoğan, Türk-Amerikan İş Konseyinin Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisiyle birlikte düzenlediği bu önemli toplantının, Türkiye ve Amerika arasındaki ekonomik ilişkilerin geliştirmesine katkı sağlamasını özellikle temenni ettiğini söyledi.
Erdoğan, ''İran, Suriye, Kuzey Kore, Ortadoğu gibi siyasi krizlerin, ticaret savaşlarının, Brexit müzakerelerindeki aksaklıklar tarzı pek çok gelişmenin aynı anda yaşandığı kritik bir dönemden geçiyoruz. Küresel düzenin parametrelerinin sarsılmasına neden olan bu süreç, beynelmilel ilişkileri etkilediği kadar iş dünyasını da yakından ilgilendiriyor. Firmalar, gerek mevcut ticari faaliyetlerinde, gerek yatırımlarında, gerekse gelecek tahminlerinde ciddi belirsizliklerle karşılaşıyor. Böyle bir dönemde yaptığımız toplantımızın, hem birbirimizi daha iyi anlamamıza, hem de Türkiye ekonomisi hakkında daha doğru bir resmin çizilmesine vesile olacağına inanıyorum.'' diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
''Son birkaç yıldır FETÖ, Suriye, terörle mücadele, Kudüs, yaptırımlar ve ekonomi alanında mevcut yönetim ile yaşadığımız fikir ayrılıklarının Türk-Amerikan ilişkilerini test ettiği bir gerçektir. Kimi hususlarda belli bir anlayış birliğine varsak da, bilhassa FETÖ ve PYD-YPG terör örgütüyle ilişkiler bağlamında, ilişkilerimizde kapatmamız gereken ciddi bir mesafe bulunuyor. Mevcut yönetimdeki kimi çevreler, görüş ayrılıklarımızı tehdit, baskı ve şantaj diliyle çözebileceklerini zannediyor. Ancak bu olumsuz tavır, hem müttefiklerle ilişkilerde, hem de Amerika'nın dünyadaki konumunda ciddi bir erozyona yol açıyor. Biz bu anlayışın ilanihaye devam ettirilemeyeceğini düşünüyoruz. Demokrasinin, küresel istikrarın, uluslararası hukukun ve serbest ticaretin altını boşaltan bu tavır, zaten sürdürülebilir de değildir. Bugüne kadar pek çok badireyi atlatan stratejik ortaklığımız, bu çalkantılı dönemin de üstesinden gelecektir. Amerika Birleşik Devletleri ile yakın dostluğumuzun, yönetimlerin tarzından bağımsız olarak, bu süreci de fırsata çevireceğine yürekten inanıyorum.''
ABD'nin Türkiye'nin en önemli ticaret ve yatırım ortakları arasında yer aldığına dikkati çeken Erdoğan, bugün Türkiye'de bin 700'ün üzerinde Amerikan firmasının teknolojiden gıdaya, sağlıktan bilişime çok geniş bir yelpazede faaliyet gösterdiğini söyledi.
Erdoğan şöyle devam etti:
''Geride bıraktığımız son 10 yılda, bu firmalar ülkemizde 11,3 milyardolar civarında doğrudan yatırım gerçekleştirdiler. Bugün itibariyle Türk firmalarının Amerika Birleşik Devletleri'ndeki yatırımı da 4,6 milyar doları geçti. ABD Ticaret Odası üyelerinin ülkemizdeki güncel yatırım değerinin de 50 milyar doları aştığını görüyoruz. 2017 sonu itibarı ile ülkelerimiz arasındaki ticaret hacmi 20 milyar doların üzerine çıktı. Amerika'ya olan ihracatımız 8,7 milyar dolarken, ithalatımız 12 milyar seviyesindedir. Bu rakamlarla Amerika Birleşik Devletleri, ihracatımızda beşinci sırada, ithalatımızda ise dördüncü sırada yer alıyor. Görüldüğü gibi, ülkelerimiz arasındaki ticaret dengesi Amerika'nın lehine, Türkiye'nin aleyhinedir. Bu tabloya rağmen, Amerikan yönetimi Türkiye menşeli bazı ürünlerine karşı korumacı adımlar atmış, ek gümrük vergileri getirmiştir. Trump yönetiminin, genel olarak siyasi hedeflerine ticari konuları araç olarak kullanarak ulaşmak istemesi, ekonomik iş birliğimizin ilerlemesinin önündeki engellerden birisidir. Ülkemiz için iki kat artırılan demir-çelik vergileri, yaptırımlar, soruşturmalar ve tabii ki kur hareketleri, mevcut yönetimin ülkemizi hedef alan adımlarından bazılarıdır. Tüm bunlara rağmen, Amerika ile olan siyasi ve ticari ilişkilerimizin geleceğine umutla bakıyoruz.''
Türkiye olarak mümkün mertebe serbest ticaretten yana bir dış ticaret politikası benimsediklerini belirten Erdoğan, uluslararası mal ticaretinin 18 trilyon dolara ulaştığı günümüzde korumacı politikalarla hiçbir yere varılamayacağının açık olduğunu söyledi.
Erdoğan, ''Tarih bize şunu açık ve net bir şekilde göstermiştir. Savaşın, bilhassa ticaret savaşlarının kazananı yoktur. Tek taraflı alınan her karar mukabili ile karşılık bulur. Bu tavır, hem ticari hem siyasi alanda kaybet-kaybet denkleminin oluşmasını sağlayacaktır. Halbuki biz hep kazan-kazan ilkesinden yanayız. Geldiğimiz noktada, uzun yıllar süren diplomatik müzakerelerle elde edilen uluslararası ticaret rejiminin geleceği tehlike altına girmiştir. Özellikle de dünyanın en büyük üç ekonomisi olan ABD, Avrupa Birliği ve Çin arasındaki ticaret savaşı, sadece bu ekonomilerle sınırlı kalmayacak, herkesi etkileyecektir. Nitekim bunun menfi yansımaları, Afrika ve gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere birçok bölgede hissedilmeye başlanmıştır.'' dedi.
Türkiye'nin uzun yıllardır ticaret açığı veren bir ülke olduğunu kaydeden Erdoğan şöyle devam etti:
''Buna rağmen biz hiçbir zaman uluslararası ticaret rejimini hiçe sayarak, tek taraflı kararlar alıp korumacılığa başvurmadık. Açığımızı yeni pazarlar bularak, ekonomimizin etkinliğini ve verimliliğini artırarak çözmenin çabası içinde olduk. Ticari meselelerimizi tehdit diline itibar etmeden, diyalog ve kazan-kazan anlayışı ile çözmeye çalışıyoruz. Ortada bir haksızlık varsa, bunun Dünya Ticaret Örgütü kuralları çerçevesinde çözülmesi esas olmalıdır. Bu anlayışla biz de ülkemize karşı uygulanan kısıtlamalara karşı haklarımızı Dünya Ticaret Örgütü nezdinde arıyoruz.''
ABD tarafından Türkiye menşeli muhtelif çelik ve alüminyum ürünlerine karşı başlatılan ilave gümrük vergileri sebebiyle Dünya Ticaret Örgütü'ne başvurduklarını anlatan Erdoğan, haksız rekabetin önlenmesi için başlattığımız hukuki süreçte ilk ara kararın Türkiye'nin lehine çıktığını ve Türkiye'nin tezlerinin hemen hepsinin kabul edildiğini ifade etti.
Erdoğan, bundan sonra benzer ihlaller olması durumunda, ülke olarak çıkarları sonuna kadar savunacak, ilgili uluslararası kuruluşlar nezdinde Türkiye'nin hakkını aramaya devam edeceklerini belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
''Biz bugüne kadar Türkiye'de yatırım yapan uluslararası şirketlerin menşeine, ülkesine, konumuna bakmadan, hepsini de kendi şirketimiz olarak gördük. Uluslararası yatırımları, yasal düzenlemeler yanında, kurumsal olarak da destekledik. Yatırım potansiyelimize inanan, geleceğimize güvenen, Türkiye’deki yatırım fırsatlarından istifade etmek isteyen herkese kapılarımızı sonuna kadar açtık, açmayı sürdüreceğiz. Geçtiğimiz günlerde kabul ettiğim Türkiye'deki Amerikan firmalarının üst düzey yöneticilerine söylediğim bir hususu burada tekrarlamak istiyorum. Türkiye, serbest piyasa ekonomisinin kurallarından taviz vermeden, yatırım ortamını güçlendirmeye devam edecektir. Ülkemizin daha fazla doğrudan yatırım çekmesi için, uluslararası yatırımcıların ülkemizde güvenle ve daha çok yatırım yapmaları için gerekli yasal düzenlemeleri yapmayı sürdüreceğiz. Aynı şekilde, öngörülebilirliğin artması ve şeffaf bir yatırım ortamının tesisine de büyük önem verdik, vermeye devam ediyoruz. Türkiye'nin son 16 yılda sergilediği başarı, bu irademizin en açık ispatıdır.''
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Etrafımızdaki onca istikrasızlığa ve kanlı çatışmaya rağmen, birlik ve beraberliğimizden asla taviz vermedik." dedi.
Türkiye'nin Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkeleri arasında yatırımların önündeki engelleri kaldırma performansı açısından en fazla ilerleme kaydeden ülke olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Yatırımcı dostu bu reformlar sayesinde 16 yıllık dönemde her yıl ortalama yüzde 5,7 oranında reel büyüme oranına ulaştık. 2017 yılında yüzde 7,4 büyüme oranıyla G-20 ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülke olduk. 2018’in birinci ve ikinci çeyreğinde de yüzde 7,3 ve yüzde 5,2 oranında büyüyerek dünyanın en hızlı büyüyen ekonomileri arasında yerimizi aldık. Son 16 yılda sağlamış olduğumuz istikrarı gören yatırımcılar, ülkemize 200 milyar dolar doğrudan yatırım yaptılar. 2003 yılından önceki 80 yıllık dönemde bu rakamın sadece 15 milyar dolar olduğu düşünülürse, ilerlemenin boyutu daha net bir şekilde anlaşılacaktır."
Bu başarı hikayesini, reformlar konusundaki kararlılığa borçlu olduklarını dile getiren Erdoğan, "24 Haziran seçimleriyle geçtiğimiz yeni yönetim sistemi, reform irademizi hayata geçirme noktasında elimizi güçlendirmiştir. Ülkemiz, artık bürokratik engellere takılmadan, eski sistemin kalıplarına mahkum olmadan daha süratli ve etkili kararlar alabilecektir. Yeni yönetim sistemimiz, siyasi iradeye bunları en az dirençle, en az engelle uygulama imkanı veriyor. Bu dönem Türkiye’nin, içine kapanmak bir tarafa, dış dünya ile açılım sürecinin hızlandığı bir dönem olacaktır." ifadesini kullandı.
"Türkiye ile birikmiş hesaplarını görmenin derdindeler"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son dönemde belli çevrelerin döviz kurunda yaşanan dalgalanmayı fırsat bilerek, Türk ekonomisi üzerinde istifhamlar ve şüpheler oluşturmaya çalıştığının altını çizerek şunları kaydetti:
"Hemen her gün karamsar tablolar çizen bu kesimler hakikati resmetmek yerine, Türkiye ile birikmiş hesaplarını görmenin derdindeler. Halbuki Türkiye, hem 2009’daki Amerika küresel finans krizini, hem de Avrupa kaynaklı kamu borç krizini başarılı şekilde atlatmış bir ülkedir. 2009 yılında gerek Amerika’da gerekse Avrupa Birliği’nde birçok banka devlet tarafından kurtarılmak zorunda kalırken, bizim tek bir bankamız dahi devlet yardımına ihtiyaç duymadı. Son 16 yılda brüt kamu borç stokunun milli gelire oranını yüzde 72’den yüzde 28’e düşürdük. Bütçe açığının milli gelire oranını yüzde 11,4’den yüzde 1,5’a indirdik. Her yıl ortalama bir milyon yeni iş imkanı sağlayarak dünyanın en çok istihdam oluşturan ekonomilerinden biri olduk. 2002 yılında 36 milyar dolar olan ihracatımızı 163 milyar doların üzerine çıkarttık. Dış ödemeler dengesi açısından önemli bir gelir kaynağı olan turizmde önemli gelişmeler kaydettik."
Türkiye'yi ziyaret eden turist sayısının 2002'de 13 milyon iken şimdi 40 milyonun üzerinde olduğunu, turizm gelirinin de 8,5 milyar dolardan 25-30 milyar seviyesine yükseldiğini kaydeden Erdoğan, Türkiye'nin bu yıl turist sayısında rekora gittiğini ve 42 milyonu bulmasının beklendiğini vurguladı.
"Geçen hafta açıklanan 2019-2021 yıllarını kapsayan Yeni Ekonomi Programı, ülkemizin geleceğine dair önemli bir yol haritasıdır." diyen Erdoğan, söz konusu programla Türkiye'nin bir taraftan ekonomik büyümesini daha itidalli bir şekilde sürdürürken, aciliyeti olmayan bazı projeleri geri çekerek, kamu maliyesine yük oluşturan açıkları büyük oranda kapatacağını dile getirdi.
Başkan Erdoğan konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
"2019 yılında harcama tasarrufu ve gelir artışı vasıtasıyla 76 milyar liralık bir kamu kaynağı oluşturuyoruz. Enflasyonda 2021 yılı için hedefimizi yüzde 6 olarak belirledik. Bu oranı yakalamakta kararlıyız. Türkiye'ye yakışmayan ve finansal kırılganlığı artıran cari açık sorununa da kalıcı çözümler getirmek için çalışıyoruz. Ekonomimize zarar veren döviz açığı meselesini, yerli para birimleriyle ticaretimizi geliştirerek, sıfıra yakın seviyeye düşüreceğiz.
Dış ticaretimizi kur baskısından kurtaracak tedbirleri almaya şimdiden başladık. Yoğun ticaretimizin olduğu ülkelerden başlayarak, birçok devletle milli para birimlerimiz üzerinden ticaret yapma imkanlarını görüşüyoruz. Bankacılık sektörümüzü özel sektörümüzün ihtiyaç duyduğu kredi imkanlarını sağlamaları yönünde cesaretlendirmeyi sürdüreceğiz. Yenilenebilir enerji ve yerli kömür kaynaklarının elektrik üretimindeki payını artırarak, petrol ve doğalgaz arama faaliyetlerimizi hızlandırarak, enerjide dışa bağımlığımızı azaltacağız."
"İstanbul'un uluslararası finans merkezi haline getirilmesi çalışmaları hızlanacak"
Son birkaç yıldır teşvik edilen bireysel tasarrufların artırılmasına yönelik ilave adımları daha ileriye taşıyacaklarını ve bu süreçte mali disiplinden asla taviz verilmeyeceğini kaydeden Erdoğan, "İstanbul’un uluslararası bir finans merkezi olması yönünde bugüne kadar belli bir aşamaya getirdiğimiz çalışmalara da hız kazandıracağız." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan,"Biz son 16 yılda bir taraftan ekonomimizi büyütüp, vatandaşlarımızın refah seviyesini adaletli bir şekilde yükseltirken, demokrasimize dönük pek çok saldırıyı da püskürttük. Sokak olaylarından vesayete, terör eylemlerinden darbe teşebbüsüne kadar dünyada birçok ülkeyi adeta felç edecek nice saldırının üstesinden başarıyla geldik. İşte 15 Temmuz FETÖ terör saldırısı. Kime? Devlete. Devletimize bir darbe girişiminde bulunuldu. 251 şehidimiz var 2 bin 193 yaralımız, gazimiz var." diye konuştu.
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in şu anda ABD'nin Pensilvanya eyaletinde yaşadığına dikkati çeken Erdoğan, "(FETÖ) Şu anda (ABD'de) 27 eyalette faaliyet gösteriyor. 27 eyalette okulları var. 'Charter School'lar vasıtayla ABD’nin bunlara ödediği para yaklaşık 850 milyon dolar civarında ve bu adam yargılanmıyor. Hala adeta koruma altında. Biz stratejik ortak değil miyiz? Stratejik ortak olarak böyle bir teröristi (FETÖ elebaşı Gülen) niçin koruma altında tutuyorsunuz? Kara para aklama bunlarla ve hiçbir özelliği olmayan kaçak yollarla gelen öğretmenlerle burada eğitim veriyor. 850 milyon doları aşan para bunlara ödeniyor ve bunlar vasatıyla.. Bunlar terörist." diye konuştu.
Erdoğan, "Etrafımızdaki onca istikrasızlığa ve kanlı çatışmaya rağmen, birlik ve beraberliğimizden asla taviz vermedik." ifadesini kullandı.
"Kuzey Suriye’ye Amerika’dan gelen silah, bomba, mühimmat ne kadar biliyor musunuz?"
Türkiye'nin Suriye ve Irak kaynaklı mülteci akını karşısında sınırlarını kapatmak yerine, 3,5 milyon Suriyeliye ev sahipliği yaptığını belirten Erdoğan şöyle konuştu:
"Eğitimden sağlığa varıncaya kadar, giyiminden kuşamına varıncaya kadar bu insanlara biz bakıyoruz.Avrupa Birliği 3 3 milyar avro destek vereceğini söyledi. Peki verdi mi? 1,7 milyar avro verdi. BM Mülteciler Komiserliği verdi mi? 520 milyon dolar. Bizim harcadığımız 32 miyar dolar. Fazlası var azı yok. Verseler de vermeseler de biz bu varil bombalarından kaçan, ölümlerden kaçanları koruyacağız. Benim içim yanıyor, 81 milyonun şu anda Cumhurbaşkanı olarak, İslam işbirliği Teşkilatının Başkanı olarak...
Şurada Kuzey Suriye’ye ne yazık ki Amerika’dan gelen silah, bomba, mühimmat ne kadar biliyor musunuz? 18 bini aşkın tır buraya geldi. 3 bin civarında kargo uçağıyla buraya silah mühimmat geliyor. Nereye geliyor? PYD-YPG. Bir de Suriye’de 22 üs var. Peki bunlar kim için, kime karşı kullanılıyor? Buradaki terör koridorunun ötesinde kim var? Türkiye var. Rusya burada değil, İran burada değil. Bunları söylediğimiz zaman bize farklı muamele ediyorlar. Ama söylemek zorundayız. Eğer söylemezsek, evet haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Dünyanın farklı köşelerinde ihtiyaç sahiplerine yardım hususunda gayrisafi milli hasılaya oranla Türkiye, garip gurebanın yardımına koşan bir numaralı ülke Türkiye’dir."
"İdlib krizinde olduğu gibi on binlerce sivilin hayatına mal olacak yeni insani trajedilerin önüne geçmek için yoğun bir küresel barış diplomasisini Rusya ile birlikte yürüttük ve şu an itibariyle de iyi durumdayız." diyen Erdoğan 2 gün öncesi itibariyle 50-60 bin İdliblinin evlerine döndüğünü, tüm İdliblilerin de evlerine dönmesini temenni ettiğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yatırımcılara hitabını noktalarken şunları kaydetti:
"Önümüzdeki dönemde de bu insani duruşumuzu devam ettireceğiz. Komşularımız başta olmak üzere, bölgemize barış ve istikrarın hakim olması için tüm gücümüzle mücadele etmeyi sürdüreceğiz. Savaş ve çatışmanın kazananı yoktur. Ticaret savaşlarının da kazananı olmayacaktır. Barış ve iş birliğinin kazananı ise tüm dünya olacaktır.
Türkiye’nin mücadelesi her alanda iş birliğinin devam etmesidir. Bu mücadelemize Türk-Amerikan iş dünyasının değerli temsilcilerinden güçlü destek bekliyoruz. Sizlerden Türkiye’nin aydınlık geleceğine ve potansiyeline güvenmeyi sürdürmenizi istiyoruz."