02.03.2010 - 17:05 | Son Güncellenme:
Nursima ÖZONUR- Hümeyra PARDELİ/ERZURUM (DHA)
ERZİNCAN’da Ergenekon silahlı terör örgütüne üye olmak suçlamasıyla haklarında 15 yıla kadar hapis cezası istenen Üçüncü Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk’in Askeri Mahkeme, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in Yargıtay yerine Özel Yetkili Erzurum İkinci Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanma gerekçesine iddianamede açıklık getirildi. Askeri Ceza Kanunu'nda TCK’nın 314’üncü maddesindeki silahlı örgüt kurmak, yönetmek, üye olmak suçlarının yer almadığına dikkat çekilen iddianamede, bu suçu işleyenin kim olduğuna bakılmadan adli yargıda yargılanacağı belirtildi. İddianamede Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı Cihaner’in görev suçu sayılıp Yargıtay tarafından yargılanması gerektiği görüşüne de karşı çıkılarak, ‘İlhan Cihaner’in işlemiş olduğu silahlı terör örgütüne üye olma suçu, tamamen kişisel bir suçtur. Yetkilerin örgütün amaçları doğrultusunda kullanılmış olması, silahlı terör örgütüne üye olma suçunu görev suçu haline dönüştürmeyecektir” denildi.
Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcı Vekili Taner Aksakal tarafından hazırlanan 61 sayfalık iddianamede, ifadesi henüz alınmayan Üçüncü Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk'in, ‘Erzincan Ergenekon Silahlı Terör Örgütü'nün lideri olarak gösterildi. Örgütün üyeleri arasında bulunduğu ileri sürülen Başsavcı İlhan Cihaner, Eskişehir İl Jandarma Komutanı Albay Recep Gençoğlu, Jandarma Binbaşı Nedim Ersan, Jandarma Üsteğmen Ersin Ergut, MİT Bölge Müdürü Şinasi Demir, Atsubaylar Şenol Bozkurt, Murat Yıldız, Orhan Esirger, MİT görevlileri Kıvılcım Üstel, Sadri Barkın İnce olmak üzere 10 kişi tutuklu bulunuyor.
Orgeneral Saldıray Berk ile birlikte Erzincan İl Jandarma Komutanı Albay Ali Tapan, Astsubay Ahmet Saraçlar, av bayisi Yaşar Baş ise tutuksuz olarak Özel Yetkili Erzurum İkinci Ağır Ceza Mahkemesinde yargıç karşısına çıkacak.
ORGENERAL BERK NİÇİN ASKERİ MAHKEMEDE YARGILANMAYACAK?
İddianamede, silahlı törer örgütünün lideri olarak gösterilen 3’üncü Ordu Komutanı Orgenaral Saldıray Berk’in hazırlanan iddianamede hakkında silahlı terör örgütü kurmak (TCK’nın 314/2), 3713 sayılı terörle Mücadele Yasası'nın 5, TCK’nın 53 ve 58-9 maddeleri uyarınca 15 yıla kadar hapis cezası ve kamu haklarından yoksun bırakılması istenmesi dikkat çekti. İddianamede, TCK’nın 314’üncü maddesinde yer alan silahlı örgüt kurmak, üye olmak, yönetmek suçlarının Askeri Ceza Kanunu'nda askeri suç olarak düzenlenmediği ve hiçbir şekilde askeri suça dönüştürülmediğine vurgu yapıldı. Bu konuda iddianamade şu ifadeler yer aldı:
“Bir suçun askeri mahkemenin görev alanına girebilmesi için asker kişilerin askeri olan suçlarıyla, bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlardan olması gerekmektedir. Yine 353 sayılı kanunun (Askeri mahkemelerin kuruluşu ve yargılama usulü kanunu) 12’nci maddesindeki ‘askeri mahkemelere ve adliye mahkemelerine tabi bir suçun müştereken işlenmesi halinde eğer suç askeri ceza kanununda yazılı bir suç ise sanıkların yargılanmaları askeri mahkemelere, eğer suç askeri ceza kanununda yazılı olmayan bir suç ise adliye mahkemelerine aittir’ hükmünde de açıkca anlaşılacağı üzerine bu suç Askeri Ceza Kanunu'nda yazılı değildir ve yargılanma yeri adli yargıdır. Sonuç olarak, askeri suç olmayan, asker kişilere karşı işlenmeyen ve askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olması düşünülemeyen davaya konu Türk Ceza Kanunun 314'üncü maddesi kapsamında silahlı terör kurmak veya yönetmek veya bu şekilde kurulmuş bir örgüte üye olma suçlarının kim tarafından işlenirse işlensin açıkça adli yargının görev alanındaki suçlardan olduğu anlaşılmaktadır.”
“YETKİSİNİ KULLANMASI GÖREV SUÇUNU SAĞLAMAZ”
Erzurum H Tipi Cezaevi'nde 17 Şubat’tan beri tutuklu bulunan ve hakkında ‘silahlı terör örgütüne üye olmak, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği, birden fazla kişiyle tehdit’ suçlarından dava açılan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in de özel yetkili mahkeme yerine birinci sınıf yargıç olduğu için Yargıtay’da yargılanması gerektiği dile getirilmişti. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) da, Başsavcı Cihaner'in tutuklanma sürecinde yetki aşımı yaptıkları gerekçesiyle soruşturmayı yürüten 4 savcının özel yetkilerini kaldırmıştı.
İddianade bu konuya ilişkin olarak da, İlhan Cihaner’e yöneltilen silahlı terör örgütüne üye olma suçu TCK’nın 314/2 maddesinde düzenlendiği ve cezasının 5 yıldan 10 yıla kadar olan bir terör suçu olduğu bildirildi. Silahlı terör örgütüne üye olma suçunun, görevle hiçbir şekilde bağdaşmadığı, ilişkili olmadığına işaret edilerek şu değerlendirme yapıldı:
“Bu suçun niteliği ve temadi (sürüp giden) yapısı nedeniyle, temadinin bir kısmının mesai saatlerine yani görevli olunan zamana tesadüf etmesi de bu suçu görev suçu haline getirmeyecektir. Bunun yanında silahlı terör örgütüne üye olan hakim veya cumhuriyet savcısının, örgüte üye olma suçu dışında, örgütün faaliyetleri kapsamında ve amaçları doğrultusunda görevinin kendisine verdiği yetkileri, avantajları kullanarak işlediği bir takım suçların görev suçu olması mümkündür. Ancak sahip olunan resmi sıfattan ve görevden kaynaklanan yetkilerin örgütün amaçları doğrultusunda kullanılmış olması, silahlı terör örgütüne üye olma suçunu görev suçu haline dönüştürmeyecektir. Bu nedenle birinci sınıfa ayrılmış Cumhuriyet Başsavcısı olan şüpheli İlhan Cihaner’in işlemiş olduğu silahlı törör örgütüne üye olma suçu, tamamen kişisel bir suçtur. Ayrıca 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunun 4/a maddesinde sayılan suçlar arasında yer alması nedeniyle şüphelinin işlediği evrakta sahtecilik ve tehdit suçu da bu kanunun 9'uncu maddesi gereğince CMK’nın 250'nci maddesi kapsamındadır. Eğer şüpheli CMK’nın 250'nci maddesi kapsamında bir görev suçu işlemiş olsaydı (örneğin CMK’nun 250/1-b maddesi kapsamında haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulan örgüte üye olan bir savcının yer aldığı ihale komisyonunda tehdit ile ihaleye katılan kişilerin ihaleden çekilmesini sağlaması) o taktirde birinci sınıfa ayrılmış cumhuriyet savcısı olması nedeniyle ‘Yargıtay’ın yargılayacağı’ kişilerden olacaktı.”
İDDİANAMEDE 11 GİZLİ TANIĞIN İFADESİ VAR
Ergenekon silahlı terör örgütünün iddianamesinde gizli tanıkların ifadeleri önemli bir yer tutuyor. İddianamade Can, Hazar, Taha, Kalem, X, Göyne, 1, Ethem, Çatalarmut, Munzur, Efe olmak üzere toplam 11 gizli tanığın şüpheliler hakkında ifadelerine geniş yer veriliyor.
Erzincan’da bir cafe işlettiğini belirten gizli tanık Munzur, Jandarma Astsubay Şenol Bozkurt ile olan ilişkilerini anlattığı ifadesinde şöyle diyor:
“Şenol komutan bana bir tarihi eserde verdi. Tarihi eseri verirken yanında H. başçavuş vardı. Bu tarihi eserin bir tarafında Meryem ana figürü, diğer tarafında ise İsa’nın çarmıha gerilmiş figürü vardı. Büyüklüğü de yaklaşık olarak 10 X 7 santim büyüklüğündeydi. Şenol komutan bana ‘Bu tarihi eseri İliç savcısına (Bayram Bozkurt) ver, satabiliyorsan sat, olmazsa da ona bırak, biz hemen ona operasyon düzenleyip tarihi eser kaçakçılığından işlem yapalım. Sen operasyon sırasında bu tarihi eseri savcının getirdiğini söylersin. Zaten senin ifadeni de biz alacağız, herşeyi ayarlarız. Yeter ki sen bu tarihi eseri savcıya ver.”
TECAVÜZE UĞRAYAN KADINLA EVİNDE YAPILAN GÖRÜŞME
Yine gizli tanık Munzur'un iddianamenin 26’ncı sayfasındaki ifadesi şöyle:
“Hatırlayabildiğim kadarıyla 2009 yılının Mayıs ya da Haziran aylarında Erzincan’da ailece görüştüğümüz T. isimli bir kadın tecavüze uğramıştı. Bundan dolayı jandarmada ek ifadesi alınacaktı. Şenol komutanla beraber kadının evine gittik. Şenol Komutan kadına ‘Sana yedi tane isim söyleyeceğim. Bu isimlerin tamamını ek ifadende sana zorla tecavüz etmişler gibi söyleyeceksin. Sen yeter ki bu şekilde ifade ver gerisine karışma. Bu şekilde kalabalık bir grubu suçlarsan hem çeteye sokarız, hem de bunlardan yüklü miktarda tazminat alabilirsin. Her şey çok kolay olacak, sadece senin ağzına bağlı. Şu anda hatırlayabildiğim F.A., iş yerimin karşısındaki otelde çalışan K. isimli arkadaşımın ismini ve B.B. ismini söyleyeceksin’ dedi. Kadın da o konuşmada Şenol komutanın bu isteğini kabul etmişti. Ancak daha sonra ifade verdi mi vermedi mi bilmiyorum.”
KIZ ÖĞRENCİLERLE BİRLİKTE OLDU İDDİASI
Gizli tanık Munzur, ıslak imzanın sahibi olan Albay Dursun Çiçek’i fotoğrafından teşhis ederek, havalimanından karşılayıp Erzincan’a getirdiğini ve cafesinde sohbet ettiğini de ileri sürdü. Munzur, şöyle devam etti:
“Şenol komutan bana ‘elinden geldiği kadar iş yerine gelip giden öğrencilerle irtibata gir, samimiyeti ilerlet, bu çocuklara ev bulalım. kirasını, eşyalarını da ben vereceğim. Eve aldığımız çocukları ikna edelim, cemaate gidip gelsinler: irtibatları sıkı olsun. Ben sana silah, uyuşturucu vs. vereceğim. Sen bunları kiralayacağımız evde oturan çocuklara verirsin. Onların da gidip geldikleri cemaat evlerine bu silahlar vs. koymalarını sağlarsın. Çocukların bütün ihtiyaçları için ben sana para vereceğim’ dedi. İşyerime gelip giden öğrencilerle irtibata geçtim. Şenol komutanın tayinin çıkmasına yakın verdiğim 4 bin TL’yi alamadım. Öğrencilere Şenol komutanın istediği nitelikte 3 ev tuttum ve evlere 4’er öğrenci yerleştirdim. Bu evlerin bir tanesinde iki kız, iki erkek öğrenci yerleştirmiştim. Bu kız öğrencilerin masraflarını Şenol komutan karşılıyordu. Karşılığında da onlarla birlikte oluyordu. Bize illegal planlar yaptıran, uygulatan kişi Şenol komutandır. Şenol komutan da emirleri Ersin Üsteğmen ve Recep Albaydan almaktaydı. Ancak ben direkt Ersin Üsteğmen ve Recep Albayla karsı karsıya gelip muhatap olmadım.”
GİZLİ TANIK: CİHANER’İ, DURSUN ÇİÇEK’LE GÖRDÜM
Erzincan’da üst düzey bir bürokrat olduğu belirtilen gizli tanık Efe ise ifadesinde samimi olduğu Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’le neredeyse her hafta görüştüklerini belirtti.
Sosyal demokrat olmasının onun da hoşuna gittiğini belirten gizli tanık Efe, “Bazı şeyleri benimle paylaşmaktan çekinmiyordu. Erzincan’daki bütün cemaat ve tarikatların kökünü kazıyacağını söylüyordu. Benim de bu konuda sorumluluk almamı istemişti. Kendi ideolojisine yakın hakim ve savcıları etrafında tutuyordu. Fakat Başsavcının bu tür planları insan haklarına ve hukuka uygun düşmediği için bana ters geliyordu. Başsavcıyı 2009 yerel seçimlerinden 15-20 gün önce (veya seçimlerden 15 gün sonra) orduevinde sabah kahvaltısında Albay Dursun Çiçek ve rütbeli birkaç subayla gördüm” iddiasında bulundu.
FİŞLEMEYE ADLİYEDE BAŞLADI
Gizli tanık Efe, Erzincan ve çevresinde Ergenekon faaliyetini anlatırken, Başsavcı Cihaner’in ilk önce adliye içerisinde fişleme yaptığını ileri sürdü.
Bir gün Cihaner’i ziyarete gittiğinde Ağır Ceza Reisi’nin lise yıllarında tarikat evlerinde kaldığını ifade ederek, ondan uzak durmasını istediğini ileri süren Efe, K. adlı savcıyı Erzincan adliyesindeki icra dairesine göndererek orada çalışan peruklu ve başı kapalı kadın görevliler hakkında tutanak tutturduğunu öne sürdü. Tutanak sırasında memurların dışarı çıkmamaları için üstlerinden kapının kilitlendiğini iddia eden Efe, memurların savcı K. ve ve Başsavcı Cihaner’i hürriyeti tahdit suçundan Adalet Bakanlığı'na şikayet ettiklerini öne sürdü.
BAKAN VE MİLLETVEKİLLERİNİN SES KAYDI
Erzincan Kapalı Cezaevi Müdürü H.O.’nun İzmir’de okuyan kızının cemaat evinde kaldığını belirten tanık Efe, sicilinin bozulması ile hakkında araştırma yapılarak dava açılması için Cihaner'in savcı M.’ye görev verdiğini öne sürdü. Cezaevi Müdürü H.Ö.’ye Başsavcı tarafından disiplin cezası verilip başka yere sürüldüğünü, ayrıca cezaevi müdürü hakkında görevi ihmal suçlamasıyla Erzincan Sulh Ceza Mahkemesine dava açıldığını anlatan Efe, şöyle devam etti:
“Başsavcının makamındayken Erzincan asayiş istihbarat kısım komutanı Şenol Bozkurt yanımıza geldi. Başsavcıya bir kalınca dosya ve CD’ler vererek bunların Nedim yüzbaşı tarafından gönderildiğini söyledi. Makamından çıktıktan sonra kendisini önceden tanıdığım Şenol, bana bu dosyaların cemaat ve tarikatlarla ilgili bilgilerden oluştuğunu, CD’lerde bakan ve milletvekilleri ile birçok kişinin ses kaydı olduğunu söyledi.
Şenol komutanın, Başsavcının talimatıyla Fetullah Gülen cemaatinin Erzincan’da öne çıkan isimlerini gayri resmi dinleme yaptıklarını, bu cemaatin Erzincan’daki yapılanmasını çıkardıklarını, yakın bir zamanda en az 22 kişiyi içeri alacaklarını, Başsavcının her şeyi ayarladığını, tutuklayacak Hakimin dahi belli olduğunu söylemişti. Nitekim, Gülen cemaatinden önce yapılan İsmailağa cemaatine yönelik operasyonda sorgu için görevli olan esas nöbetçi Hakim B. iken. Başsavcı bu hakimin tutuklama yapmayacağını anlayınca, Hakim H.’ya sorgu yaptırtmıştır.
Fetullah Gülen cemaatiyle ilgili Erzincan’daki yapıyı, bu cemaatle diyalog içinde olan Sakaltutan TRT vericilerinde memur olarak çalışan İ.K.’den para karşılığı satın almışlardır. Yaptığı bu hizmetin karşılığında Ergenekon bağlantılı üst düzey subaylar kanalıyla TRT Genel Müdürlüğü'ne tayini yapılmıştır. İ.K. Ankara’da hala Özel Kuvvetler'de görevli bir yüzbaşı ile görüştüğünü telefonda A.H. lakaplı şahsa benim yanımda söylemişti. Erzincan’da jandarmanın haber elemanı olan A.H. lakaplı çay ocağı işletmecisi kişi bu olaya şahittir.
Şenol Komutan Başsavcıya belgeleri verirken Başsavcı kendisine ‘öğrencileri ne yaptınız?’ şeklinde benim yanımda üstü kapalı Şenol komutandan bilgi almaya çalıştı. Şenol komutan da ona ‘hallediyoruz, merak etmeyin’ dedi. Ben daha sonraki bir zamanda sohbet esnasında, Şenol komutana öğrencilerin ne anlam ifade ettiğini sordum. O da bana ‘İsmailağa cemaati çantada keklik, asıl korkulacak Fetullahçılardır, Fetullahçılarla ilgili eğer delil elde edemezsek Işık Evleri'nde kalan birkaç öğrenciyi para karşılığı ayarladık, evlere bu öğrenciler vasıtasıyla silah ve uyuşturucu koyabileceğiz’ dedi. Ben kendisine ‘senin ruhsatsız silahın var mı’ diye sorduğumda, bu olayla Ersin üsteğmenin ilgilendiğini, silahları onun ayarlayacağını söylemişti. Ben bu faaliyetlerin hukuk dışı olduğunu ve kendi başlarını belaya sokabileceklerini söyleyerek uyarmıştım. Ancak benim ikazlarıma karşılık ‘Başsavcı yanımızdayken kimse bize bir şey yapamaz, ayrıca Recep Albay da konunun takipçisi’ diye cevap vermişti.”
“MOTOR KIZLARLA İSTEDİĞİMİZ KİŞİLERİ DÜŞEŞE GETİRİYORUZErzincan’da üst düzey bir bürokrat olan gizli tanık Efe, Jandarma Komutanlığı'nda görevli Astsubay Şenol Bozkurt’u ziyarete gittiğini, onun da ‘gizli’ olarak belirttiği bir ajanda çıkararak oradan bir kadına telefon ettiğini bildirdi. Astsubay Şenol Bozkurt’un kadınla randevulaştığını kaydeden Efe, iddianamenin 31’inci sayfasında bu konuda şunları söyledi:
“Ben Şenol komutana ‘bu bayan kim’ diye sorduğumda bana ‘çok güzel bir kız cezaevinden yeni çıktı’ dedi. ‘Bunlardan daha çok var’ diyerek ajandasında bulunan bayanların listesini ve telefon numaralarını gösterdi. Hatta yanımda cezaevinden sorumlu başçavuşu arayarak ‘yok mu göndereceğin kız’ diye kahkaha atarak sordu. Ben ‘bu kızlarla ne işin var’ diye sorduğumda Şenol Başçavuş bana ‘Bu kızlar motor kızlar. Bize haber elemanı olarak çalışıyorlar. Kimle yatıp kalktıklarından bilgimiz var. İstediğimiz kişileri bu kızlar vasıtasıyla düşeşe getiriyoruz. Bu kızlar vasıtasıyla ortam hazırlıyoruz. Kara para ihtiyaçlarımızı buradan karşılıyoruz’ dedi. Şenol başçavuş ile samimi olduğumuz için bunları benimle paylaşmakta bir mahzur görmedi. Bir zamanda Şenol başçavuş, Şömine Kafede çalışan Sedat lakaplı S. isimli kişiye ‘Bu kızlardan birini B. Savcıya yamayalım da sen de onları kafede kameraya al. Bunu alay komutanı Recep Albay özellikle istiyor’ demiş. Bunu ‘Recep Albay özellikle istiyor’ demiş. Bunu bana bizzat S. söyledi.”
ERZİNCAN MİLLETVEKİLİ ‘HEM CEMAATÇİ HEM DE ÇAPKIN’
Dursun Çicek’in de aralarında bulunduğu, 2009 yılı Ocak veya Şubat aylarında Erzincan’da 3’üncü Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk tarafından seminer adı altındaki ‘darbe’ toplantısı düzelendiğini öne süren gizli tanık Efe'nin, bu toplantıya katılan bazı rütbeli personeli ayrı ayrı teşhis ettiği iddianamede yer aldı. İddianamenin 32’inci sayfasında yer alan gizli tanık Efe, İsmailağa cemaati operasyonu sırasında il jandarmada gözaltında bulunan bir hamile kadının psikolojik ve fiziksel baskıyla karnındaki 8 aylık ikiz bebeğini düşürdüğünü ileri sürdü. Gizli tanık Efe ifadesinde şöyle dedi:
“Bir av esnasında Şenol Başçavuş bu kadını nasıl susturduklarını bana övünerek anlatmıştı. Anlattığına göre. Başsavcı ve Recep Albay kendisine ve istihbaratçı elemanlara kadının evine giderek para vermelerini ve eğer şikayetçi olursa bütün sülalesinin kökünün askeriye tarafından kazınmasını istemiş ve bu emir üzerine kadına giderek tehdit, şantaj ve para vermek suretiyle kadını şikayetten vazgeçirdiklerini söyledi. Hafta sonları ava çıktığımızda Ersin Üsteğmen de yanımızda olurdu. Av esnasında benim yanımda kendi aralarında (Ersin ve Şenol) Erzincan’da Başsavcı ile birlikte çok güçlü olduklarını, Başsavcı ile Erzincan’da her türlü isi yapabileceklerini gülerek ve alaycı bir üslupla anlatıyorlardı. Bir konuşmalarında Erzincan Milletvekili hakkında, onun telefon görüşmelerinin içeriğinden bahsederek ‘Adam hem cemaatçi ve hem de çapkın. Dinleyince gülüyoruz’ gibi ifadeler kullandılar.”
ANKARA’DAN GELEN ÖNEMLİ KONUKLAR, ‘SAVCIYI DÜŞÜRÜN’ DEDİ
Gizli tanık Munzur, geçen eyıl nisan ve mayıs aylarında astsubay Şenol Bozkurt ile Erzincan Havalimanına gittiklerini ve asker olduklarını tahmin ettiği 3 kişiyi kendi arabalarına alarak cafeye götürdüklerini öne sürdü. Munzur ifadesinde şunları söyledi:
“İçlerinden biri çok üst rütbeliydi. Uzun boylu, esmer, kahverengi gözlü, siyah kısa saçlı idi. Herkes bu kişiye ‘komutanım’ diyor ve yanında oldukça saygılı hareket ediyorlardı. Bu kişi sadece Şenol komutanla kulak kulağa gizlice konuşuyorlardı. Şenol komutana ‘Ne yaptın, hallettin mi o işi?’ diye sordu. Şenol komutan da ‘Komutanım bu gece sabaha karşı 04.00 sıralarında yola çıkacağız’ diyerek benim adımı verdi” dedi.
Ankara’dan dönerken yolda ortağına telefon açarak akşam için cafeyi komple kapatmasını kesinlikle müşteri almamasını istediğini belirten gizli tanık Munzur, arkadaşına 8 kişilik masa hazırlamasını söylediğini bildirdi. Astsubay Şenol Bozkurt’un harcamalar için 2 bin lira verdiğini, işyerine vardığında gizli tanık 1’in telefon açtığını söyledi. Telefonda 7- 8 kişilik misafirlerle İliç savcısı Bayram Bozkurt’un cafede olduklarını bildirdiğini, bunun üzerine gizli tanık 1’in “Hiç kimseye çaktırma. Ben oraya geleceğim ve ortamı gizli kameraya çekeceğim” dediğini ileri sürdü. Daha sonra 1’in işyerine geldiğini ve büyük rakı çıkararak, Ankara’dan gelen yüksek rütbeli komutana “Komutanım her zamanki gibi rakın hazır” diyerek masanın ortasına koyduğunu ileri süren Munzur, ifadesini şöyle sürdürdü:
“Masada Şenol Başçavuş, H. Başçavuş, Ersin Üsteğmen, Erzincan Avcılar Kulübü Başkanı Yasar Baş, M., B., A., T., Alay Komutanları ile Üçüncü Ordu Komutanlığı'ndan 4 albay vardı. Bu kişileri görsem kesinlikle tanırım, ancak şu an isimlerini hatırlayamıyorum. Sofradaki en üst rütbeli komutan 1’le bana ‘Size bir is veriliyorsa adam gibi yapın. Malzeme sorun değil, bomba mı, uyuşturucu mu, silah mı istiyorsunuz. Her şey hazır, yeter ki siz dediğimizi yapın. Bu savcıyı ortadan kaldırın. Size mühimmat verelim. Bu mühimmatı av yapacağınız yere önceden gidip gömün. Sonra savcıyla beraber o mahalde avlanırken biz baskın yapalım. Bu mühimmatlarla birlikte savcıyı alalım. Siz de ifadenizde bu mühimmatları savcının gömdüğünü söylersiniz. Yeter ki bu savcıyı düşürün. Bütün büyükler bu masada. Bunların hepsi paralı adamlar. Bütün istedikleriniz yerine gelecek’ diyerek kızdı. Ben de sinirlenip masadan kalktım.”
SAVCIYA BİR MERMİ SIKAMIYOR MUSUNUZ?
Munzur, gizli tanık 1’e o geceki komutanın “Oğlum bir savcıyı düşüremiyorsunuz. Beraber ava gidiyorsunuz, o kadar birlikte vakit geçiriyorsunuz. İnsan av esnasında kaza süsü vererek savcıya bir mermi sıkamıyor musunuz” diye söylediğini iddia etti.
KEMAH’TA 9 ASKERİN ŞEHİT OLUŞUNDA KOMPLO İDDİASI
Erzincan’ın Yaylabaşı Karakol Komutanı Astsubay Murat Yıldız hakkında gizli tanık olarak ifade veren Can ise, Murat astsubayın kendisine “Darbe olunca seni de belediye başkanı yapacağız” dediğini ileri sürdü. Murat Yıldız’ın “Eninde sonunda bizim elimize bir fırsat geçecek. Polis ve savcılık mutlaka bir açık verecek. Onlar da insan, mutlaka hata yapacaklar. Hata yapınca da bizim elimize fırsat geçecek, yarın öbür gün. Nedim ve Ersin de çıkacak. Kendileri hakkında konuşan kimler varsa, onları çekip vuracaklar” diye konuştu.
Kemah’ta Ağustos 2008’de maydana gelen 9 askerin şehit düştüğü saldırıyla ilgili olarak gizli tanık Can, Astsubay Murat Yıldız’ın “Yalnız içlerinden bir tane astsubay eğer pilleri önceden alıp teröristlere veriyorsa, ardından da yine bombayı veriyor ve nereye koyacağına dair yer göstererek ‘Şuraya koyacaksın, şu zamanda şu aracın geçişi esnasında da patlatacaksın’ diyorsa, bu adamın içeride yatması normal” diye konuşması nedeniyle dehşete kapıldığını, ‘Kemah Sarıyazı olayının komplo’ olduğunu düşünmeye başladığını iddia etti.
Aynı tanık, Murat astsubayın Ergan dağında PKK sempatizanı olan Ş.Ç.’nin ailece görüştüklerini, Ersin Üsteğmen ve Nedim Binbaşı ile tanıştırdığını, çok samimi olduklarını da ileri sürdü.