28.10.2018 - 10:09 | Son Güncellenme:
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, CNN TÜRK canlı yayınında Hakan Çelik'in sorularını yanıtladı. Bakan Selçuk'un açıklamalarından satır başları şöyle:
Eğitimde tümüyle sancısız bir değişim öngörüyoruz. Türkiye'de algısal olarak sık sık değişiklikler yapıldı ve bu çocukların huzursuz olmasına yol açtı.
İstiyoruz ki önümüzdeki üç yıl içerisinde neyin hangi aşamada olacağı belli olsun. Net bir yol haritası olsun ve insanlar huzursuz olmasın istiyoruz. Biz yarım insan yetiştirmeyelim, tam insan olsun.
Bir kaynak sorunu yok aslında. Bunlar AK Parti'nin 16 yıllık geçmişi içerisinde çok büyük ölçüde halledilmiş şeyler. Dolayısıyla biz şu anda bu alt yapının üstüne 1-2-3 denilmiş zaten 4-5-6 demeye çalışıyoruz.
'BÜTÜN OLARAK ELE ALINMALI'
Temelde bizim arkadaşlarımızla beraber yaptığımız yorum şu; meseleye bir sistem yaklaşımı sorunu. Eğitimin bileşenlerinin birkaç tanesini alıp değişiklik yapmak sistemin bütününü değiştirmiyor. Sadece sınavın adını ya da tekniğini değiştirerek herhangi bir şey yapmak mümkün değil. Eğitim de bir değişim olacaksa sistem bütün olarak ele alınmalı.
Meseleye sınav olarak bakmıyoruz. Sınav bir araçtır ama zaman içinde amaçlaşmış. Biz sınavı yine araç haline getirmek istiyoruz. Okullar arasında çok olanak farkı var, bunu düzeltmek istiyoruz.
Zamanla sınavla öğrenci alan okullar da azalacak. Mesleki eğitimin güçlendirilmesi de hayati önemde. Bu konuda zayıfız ama hamle yapabiliriz. İş garantili mesleki eğitim için çalışıyoruz.
'HERKESİN ÜNİVERSİTEYE GİTTİĞİ BİR YERDE...'
Sınav sisteminin baskısıyla herkes üniversiteye girmek istiyor. Dünyada bu böyle değildir. Bazı üniversiteler kota koyar, herkes üniversiteye girmesin diye. Herkesin üniversiteye gittiği bir yerde siz istihdamı sağlayamazsınız. ABD'de bile üniversite demode olan fikre dönüşüyor. Bir takım uygulamalar var. Diyor ki ben 4-5 sene üniversitede okuyacağıma tam da işim için önemli olan birkaç sertifakayı aldığımda daha başarılı olurum diyor. Biz de bunu yapabiliriz.
Bir meslek lisesi mezununa askerlikle ilgili kolaylıklar sağlanırsa... Doğrudan doğruya çocuğun işbaşı üretime geçmesi lazım, oradan para kazanması lazım. Çocukların 9. sınıftan itibaren yapabilirsen sigorta pirimlerinin ödenmesi lazım.
Öğrenciyi okul dışına da çıkarmak gerekir, sanayiyi görmesi lazım. Okulun sadece santral görevi görmesi gerekir. Mesela turizm sektöründe, çocuğun yabancı dile maruz kalma olasılığı çok yüksek. Nisanda okul sezonu başlasın mesela. Bunu çalışmaya başladık.
'BEYİN GÖÇÜ İKİ TARAFLI BİR İŞ'
Üstün zekalı çocuklar ya hiç dikkate alınmıyorlar ya da çok dikkate alınmıyor. Türkiye'de çok dikkate alınıyor ama yeterince eğitim götürülemiyor. Onlara ayrılan pay yüzde 1'in altında. Özellikle lisans üzeri düzeyde bu çocuklara yapılan yatırım o ülkenin ekonomisini götürür.
Beyin göçü meselesi iki taraflı bir iş. Güçlü bir devletseniz beyin göçü iyidir, zayıf bir devletseniz başka sorunlar ortaya çıkar. Türkiye'nin beyin göçü vermesinde fayda var. Bizim dünyada daha bilinir, tanınır hale gelmemiz lazım.
Okula başlama yaşı bireyseldir. Çocuk hazır değilse çocuğu 4 yaşında okula başlatmamak gerekir. Bir genel geçer tablo da var; çocuk 6 yaşını doldurmadan da ilkokula başlamasın.
Birçok yeni dersin ilave edilmesi için çalışıyoruz. Geleceğin meslekleri ile birçok alanın girmesini planlıyoruz. Aslında önemli olan şey bu derslerin kendisi değil. Gerçek doğada, hayatta böyle bir ayrım yok aslında. Bizim giderek daha bütünsel bir anlayışa gitmemiz gerekir. Hayatın kendisiyle daha uyumlu, bilgi değil de daha görgü temelli bir yaklaşıma gidilmesi gerekiyor.
YABANCI DİL ÇOK BOYUTLU BİR MESELE
Sayın Cumhurbaşkanımızın üzerinde durduğu birkaç konu varsa biri yabancı dil konusu. Bizim burada aslında hemen bir senede çözümümüz yok. Ama 2 senede 3 senede varmak istediğimiz bir yer var. Yabancı dil meselesi bir kültür meselesi, ders meselesi değil. Bir iletişim aracı. Biz hep müfredat üzerinden gitmişiz. Bizim çocukları alsak Hollanda'ya götürsek yabancı dili öğrenirler. Yabancı dil çok boyutlu bir mesele. Bizim temel hedefimiz sistem üzerinde yeni bir yapı kurmak. Çünkü yabancı dilde amacı değiştiriyoruz. Okul türüne göre, yaş grubuna göre değiştiriyoruz. Bizim öğretmen eğitimimize ve ne kadar desteklendiğine bakarsak aslında çok desteklememişiz. Lisansüstü eğitimler, eğitim kursları gibi yabancı dil öğretmenlerinin belirli bir seviyeye gelmesi gibi bir projemiz var. Biraz yöntemlerde de değişiklik olacak.
ÖĞRETMENLERİN SORUNLARI
Öğretmenlik meslek kanunu konusunu gündeme getirmemizin nedeni; öğretmenlerimizin hem aidiyet meselesine katkı sağlamak hem de okul müdürlerimizin kadro sorunlarının halledilmesi. Öğretmenlerimizin çalışma saatleri, nakil durumlarında daha adil bir sistematiğin olması, temel hedef bu. Öğretmenlerimizin kendi sorunlarıyla ilgili çok soru soruyor olmaları onların mutlu olması açısından çok değerli. Bir kısmı on yıllardır süren sorunlar, bir kısmı hemen bu yıl içerisinde çözülebilecek sorunlar, bir kısmı üç yılda çözülebilecek sorunlar. Bununla ilgili internet sayfası var, orada arkadaşlarımız yeni sorulara yeni yanıtlar ekleyerek orayı zenginleştiriyorlar ve orada daha ayrıntılı içerikleri koyabiliriz.
TÜRKİYE'DEKİ SURİYELİ ÖĞRENCİ SAYISI
Türkiye'de okullaşan 680 bin Suriyeli çocuk var. Aslında 1 milyona yakın bir çocuktan bahsediyoruz ama göç sürekli hareketlilik halinde devam ettiği için tam sayıdan bahsediyorum. Finlandiya'daki toplam öğrenci sayısından daha fazla ve bunlar okula gidiyorlar. Türkiye'nin ne kadar büyük bir devlet olduğu da ortaya çıkıyor. Türkçe öğrenmelerini istiyoruz ki hızlı da öğreniyorlar. Türk kültürünü tanımak istiyorlar, bizim çocuklarımız onlarla etkileşiyorlar. Suriyeli gibi yetiştirmek derdimiz yok biz Türkiye'yi de, Suriye'yi de, dünyayı da tanıyan çocuklar yetiştirmek istiyoruz.
İçinde zor geçen, zorunluluk geçen bir kelimeden bahsediyoruz. Aslında bu kim için zor ya da zorunlu olarak baktığımızda devlet açısından mı, çocuk açısından mı aile açısından mı? Bir aile çocuğunun din dersi almasını istiyorsa bunu kim neden tartışsın ki?
YAZ TATİLİ KISALACAK MI?
Bizim tatilimiz uzun. Avrupa ortalaması 200 okul günü. Bizde 180 iş günü var. Japonya’da 220 gün. Önce yapısal olarak bir iyileştirmeye gidelim. Ondan sonra 180 iş günü Avrupa’daki gibi 200 iş günü olabilir. Türkiye’nin yüzde 90’ı tarım toplumuyken yazın 3 aylık boşluğu bırakmışlar çünkü tarım yapılıyor. İş tersine dönmüş yüzde 80’i şehirleşmiş ama bu takvim yine aynı kalmış temel çıkmaz bu. Değişebilir. Şu anda 180 iş gününü hemen artırmak gibi bir derdimiz yok. Önce yapısal olarak bir iyileştirmeye gidelim. Ondan sonra orta vadede 180 iş günü Avrupa’daki gibi 200 gün olabilir.
DİN DERSİ TARTIŞMASI
İçinde zor geçen, zorunluluk geçen bir kelimeden bahsediyoruz. Aslında bu kim için zor ya da zorunlu olarak baktığımızda devlet açısından mı, çocuk açısından mı aile açısından mı? Bir aile çocuğunun din dersi almasını istiyorsa bunu kim neden tartışsın ki?
ANDIMIZ TARTIŞMASI
Biz bir vizyon açıklıyoruz ama Nisan 2018 yılında çıkmış bir karar gündeme geliyor. 5 yıldır beklemede olan bir karar ama o hafta çıkıyor. Şu an durulan yer Cumhurbaşkanımızın çizdiği yerdir, biz de oradan bakıyoruz. Kararın gerekçesinde bu konunun bilimselliği ile ilgili eleştiri var. Bu bilimsel değil, siyasi bir mesele. Benim bir bilim insanı olarak bununla ilgili bir şey söylediğimde bu bilimseldir demek doğru değil.
Adil davranmak istiyoruz. Gerekirse kız çocuklarımız daha fazla öncelik tanımak lazım, adil olan budur, eşit davranmak değildir.