24.11.2011 - 18:46 | Son Güncellenme:
Eda Ünlü Özen/Emel Soy - Anadolu Ajansı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın "Öyle kitaplar vardır ki hayatınızı değiştirir" diyerek Dersim olaylarıyla ilgili alıntılar yaptığı "Son Devrin Din Mazlumları", Necip Fazıl Kısakürek’in 42 yıl önce yayımlanan kitabı. Kısakürek kitapta, Türkiye’nin yakın tarihindeki bazı olayları anılardan, kitaplardan ve kişisel bilgilerinden yararlanarak anlatıyor.
Dokuz bölümden oluşan kitabın "Doğu Faciası" başlıklı bölümünden alıntılar yapan Erdoğan, bölümde anlatılanları "Kimsenin konuşmadığı, konuşmaya cesaret dahi edemediği Dersim meselesi, merhum üstad Necip Fazıl’ın kalemiyle bir nesle en doğru şekilde aktarılmıştır. Üstad Alevi dememiştir, Kürt dememiştir, Ermeni dememiştir. Necip Fazıl, Dersim’i ve Dersimlileri, ’din mazlumları’ sınıfına alarak, onlara sadece insan gözlüğüyle bakarak, insani bir trajediyi bizlere aktarmıştır" sözleriyle değerlendirdi.
Erdoğan’ın dün partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada, Dersim olaylarını anlatırken alıntılar yaptığı "Son Devrin Din Mazlumları" kitabı 1969 yılında yayımlandı.
Necip Fazıl Kısakürek, kitabın takdim yazısında, eserin çerçevesini şu sözlerle anlatıyor: "İman ve ideal uğrunda umumi mazlumluk davasının çok yakından, öz hayatımızdan, yakın tarihimizden ele alınması ve hususi planda gösterilmesi... Bu yakın tarih ve hususi plan, İttihad ve Terakki ile başlayan, Cumhuriyetle yerleştiğini gördüğümüz İslam nefretinin zeminini çizer ve o zemin üzerinde en kuduz zulüm kılıcıyla düşürülen masum başarının hikayelerini anlatır." 9 bölümden oluşan kitabın "Mazlum Padişah" başlıklı ilk bölümünde, 31 Mart isyanı ve II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesi anlatılıyor. Kısakürek, isyanı "din davasına vurulan ilk darbedir ve her noktasıyla sahtekarca tertiplenmiş bir İttihad ve Terakki oyunudur" ifadesiyle tanımlıyor.
Üçüncü bölümde şapka devriminin Türkiye Büyük Millet Meclisinde nasıl ele alındığını örneklerle anlatan Necip Fazıl, bazı illerdeki "şapka giymeyiz" direnişlerini aktarıyor. Kitabın "İskilipli Atıf Hoca" başlıklı dördüncü bölümü ve "Şeyh Esad Efendi-Menemen" başlıklı beşinci bölümünün ardından "Doğu Faciası" başlıklı bölümde ise Dersim olayı anlatılıyor. Kitabın diğer bölümleri ise "Said Nursi", "Süleyman Efendi" ve "Esseyid Abdülhakim Arvasi" başlıklarını taşıyor.
-"Bu facianın tarihte bir benzeri gösterilemez"-
"Doğu Faciası" başlıklı bölümde Dersim alt başlığını da kullanan Kısakürek, Başbakan Erdoğan’ın da söylediği gibi "tarihte bir benzeri gösterilemez" sözleriyle tanımladığı Dersim olayını şu sözlerle anlatmaya başlıyor: "En aşağı 50 bin Müslümanın kanını ve canını ihtiva etmesi bakımından, kalın hatlarıyla bir harita gibi çizdiğimiz ve şu anda yalnız ana prensip ve manasıyla tespit ettiğimiz bu facianın, tarihte bir benzeri gösterilemez." Olayı insan hikayeleri yoluyla okuyucuya aktaran Kısakürek, şu iki örneğe de yer veriyor: "Hozat’ın Karaca köyünden Cafer oğlu Kasım... Bu adam, o tarihten 30 sene kadar evvel Amerika’ya gitmiş, orada 15 yıl kalmış, epeyce para kazanmış ve sonra köyüne dönmüştür. Kasım, Amerika dönüşünde, Birinci Dünya Harbi’nde Köprüköy muharebesinde şehit düşen kardeşi Yüzbaşı Şükrü’nün iki çocuklu karısı Şirin Hatun’la evlenmiş, Hozat’a gelip yerleşmiş, orada bir mağaza açmış ve ticarete başlamıştır. Hükümetle de bazı taahhüt işlerine girişmektedir. Dersim hareketi esnasında, işbu Cafer oğlu Kasım, taahhüt bedelinden alacağı olan 6 bin lirayı tahsil etmek üzere Ovacık Kaymakamlığına müracaat ediyor. Muamelesini tekemmül ettirip parayı kendisine veriyorlar. Muamele biter bitmez ’Seni Hozat’tan çağırıyorlar’ diyerek, onu, mahfuzen yola çıkarıyorlar. Cafer oğlu Kasım, kasabadan ayrıldıktan bir saat sonra jandarmalara öldürtülüyor. Koynundaki 6 bin lira da iki alakalı idare amiri arasında taksim ediliyor.
Bu arada Hozat’ın Zımbık köyünde ’Şekspir’in hayaline bile taş çıkartacak, bir vaka cereyan etmektedir. Erkekleri tamamıyla doğranmış olan köyün 100 kadar kadın ve çocuğu, sivri uçlu aletle (süngü) öldürülüyor. Öldürülen kadınlar arasında biri doğurmak üzere bir gebedir. Bu kadının karnına giren sivri uçlu alet, bağırsaklarını yere döküyor, rahmini parçalıyor ve kendisini öldürüyor. Tehlike geçtikten sonra gizlendikleri yerden çıkan birkaç kadın, ölüleri gözden geçirirken, bu kadının rahminden düşen çocuğun sağ olduğunu dehşetler içinde görüyorlar. Muazzam bir kader cilvesi olarak yaşamakta devam eden çocuğu alıyorlar, emzirtip büyütüyorlar ve ona ’Besi’ adını koyuyorlar. Bu kız bugün hala aynı köyde ve hayattadır. Sivri uçlu alet annesinin karnına girip rahmini deldiği zaman da onun topukçuğunda bir yara açmıştır ve kız hala bu yarayı topuğunda taşımaktadır." Kısakürek, Dersim’de yaşananların gerekçesi olarak da bu bölümün sonunda şu ifadelere yer veriyor: "Dayandığı tek sebep de birtakım asayişsizlik
"O kitap 1969 senesinde yayımlandı ilk olarak. Daha çok din adamlarının hem biyografik hayatları var hem de hayatları itibarıyla uğramış olduğu zorluklar, eziyetler, çilelerin anlatımı. Onun içerisindeki Dersim ile ilgili mesele, kitap 1969’da yayımlanmış olmasına rağmen, çok erken bir tarihte yazılmış yazılardır aslında. Necip Fazıl, Dersim ile ilgili bu yazıları, ’Doğu Faciası’ başlığı altında, Büyük Doğu dergilerinde 1950 senesinde ilk defa kaleme aldı.
O dönem CHP iktidarının olduğu bir dönemdir. Biliyorsunuz o senenin mayısından sonra iktidar değişikliği söz konusu oldu. Dolayısıyla senenin ilk aylarında, yine İsmet İnönü iktidarı içerisindeki bir dönemde yazıldı. Necip Fazıl’ın o yazılara ilişik olarak bir dava süreci olduğunu ben bilmiyorum. Öyle bir bilgi gözüme çarpmadı. Bu Doğu faciasıyla ilgili yazılar, üstadın Büyük Doğu dergileri içindeki Cumhuriyetin ilk dönemi itibarıyla mağdur olmuş insanların, üzeri kapatılmış olayların ele alındığı birçok yazısı içinden bir bölümü."