25.09.2013 - 00:31 | Son Güncellenme:
ANKARA (AA)
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Önce Allah, sonra millet iradesinin dışında bize egemenlik taslayacak hiçbir güç yoktur ve inşallah olmayacaktır. Başı açık olanla başı inancından dolayı örtülü olan, bu ülkede kardeşçe yaşayacak ve her imkandan eşit derecede istifade edecektir" dedi.
Erdoğan, "Büyük Doğu Düşüncesi ve Necip Fazıl Kısakürek'in Eserlerinde İdeal Türk Gençliğinin Nitelikleri" konulu makale yarışmasının ödül töreninde, Necip Fazıl'ın unutturulmak istenen tarihi millete hatırlattığını belirtti.
Millete kendi öz dili unutturulmak istenirken Necip Fazıl'ın, Yunus Emre, Mehmet Akif, Fuzuli ve Nedim dediğini ve millete kendi dilini hatırlattığını ifade eden Erdoğan, millete kendi medeniyeti unutturulmak istenirken üstadın adeta kollarını açtığını ve "durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak" dediğini anlattı.
Erdoğan, çok sık hatırlattığı Necip Fazıl'a ait Sakarya Türküsü'ndeki "Öz yurdunda garipsin, vatanında parya" dizesini okuyarak, şöyle konuştu:
"Necip Fazıl'ı tanımış, onunla tanışmış, onunla yol arkadaşlığı etmiş burada birçok büyüklerim var, kardeşlerim var. Bizler mısradan şunu anlıyoruz: Burası senin öz yurdundur. Burası senin öz vatanındır. Sen öz yurdunda garip olamazsın, sen öz vatanında parya olamazsın. Sen kendi toprağında, kendi milletinle birlikte hayır yüzüstü sürünemezsin. İşte bunu söyledikten sonra üstat o meşhur talimatını veriyor. Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz, sen kıvrıl ben gideyim, son peygamber kılavuz. Yol onun, varlık onun gerisi hep angarya. Yüzüstü çok süründün ayağa kalk Sakarya..."
"Necip Fazıl'ın bize bıraktığı en büyük eser, unutmayın işte bu özgüvendir" diyen Erdoğan, "Bu ülkenin sahibi hiç endişe etmeyin millettir. Bu milletin ta kendisi sizsiniz. Dikkat edin şu kesim bu kesim değil, şucular bucular değil, elitler değil, sermaye değil, kalemini kiralayanlar satanlar, her rüzgarda eğilen mütefekkirler değil, kalemini güce kiralayan muharirler, emirle manşet dizen uşaklar değil. Bu ülkenin sahibi 76 milyonun tamamıdır" ifadesini kullandı.
"Biz hiçbir yere gitmiyoruz"
Erdoğan, "çok tipik bir zihniyete özellikle değinmek istediğini" vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Bu ülkenin çocukları, bu milletin evlatları, bu vatanın kız çocukları üniversitelerde başörtüsüyle okuma mücadelesi verirken çarpık bir zihniyetin temsilcisi çıktı 'Gitsinler Suudi Arabistan'da okusunlar' dedi. Bu ülkenin nice evladı, başörtülü oldukları için, imam hatipli oldukları için meslek liseli oldukları için katsayı engeline takıldıkları için gittiler gurbette ilim mücadelesi verdiler. Daha birkaç gün önce bir gazetenin yazarı çıkmış Çamlıca'ya yapılması düşünülen camiden dolayı içindeki öfkeyi kusmus. Bize 'git çölde yaşa' diyor. Bunu bize diyor. Çöl nedir biliyor musun? Çöl, sadece coğrafi bir terim değildir, çöl sadece suyu olmayan, yeşili olmayan kurak toprak değildir. Çöl vicdanı olmayan bir ruhtur. Çöl, terazisi şaşmış zihindir. Her gün yağmur yağsa her tarafı şelale olsa her yeri yemyeşil de olsa işte gaiplerden inen o mübarek nurla aydınlanmayan her kalp çöldür. Bize çölü gösterenler, kendi kalplerine kendi yüreklerine, kendi ruhlarına baksınlar çölü işte orada görecekler. Hayır, biz hiçbir yere gitmiyoruz. Burası bizim yurdumuz, burası bizim toprağımız, burası bizim 76 milyon bir olarak, beraber olarak diri olarak hep birlikte Türkiye olarak yaşadığımız topraklardır."
"Bu topraklar üzeride garip olmaya, parya olmaya da hiç niyetimiz yok"
"Bizim ana vatanımızdan başka gideceğimiz hiçbir yer yok" diyen Erdoğan, onun için gece gündüz demeden çalıştıkları ve çalışacaklarını, 780 bin kilometrekarenin her tarafını demir ağlarla ördüklerini ve öreceklerini, havalimanları yaptıklarını ve yapacaklarını, bütün dört bir kesimini çevrecilik anlayışıyla yemyeşil yaptıklarını, tüm eğitim kurumlarıyla her tarafa ulaştıklarını, 81 vilayatin tamanında üniversiteler kurduklarını, okullar açtıklarını, sağlık kurumlarıyla her yere ulaştıklarını ve ulaşmaya devam edeceklerini kaydetti.
Erdoğan, "şehit dedelerinin kabirlerini terk etmeye hiç ama hiç niyetlerinin olmadığına" dikkati çekerek, şunları söyledi:
"Çanakkale'de her gün biz varız. Sarıkamış'ta her gün biz varız. Ama bu yazıları yazanların oralarla hiç mi hiç alakası yok. Üstelik bu topraklar üzerinde garip olmaya, parya olmaya da hiç niyetimiz yok. O günler geride kalmıştır. Türkiye sesi çok çıkanın, vuranın, kıranın, yakıp yıkanın, millete kibirle tepeden bakanların, milleti korkutanların değil, bizatihi milletin egemen olduğu bir ülkedir. Önce Allah, sonra millet iradesinin dışında bize egemenlik taslayacak hiçbir güç yoktur ve inşallah olmayacaktır. Başı açık olanla başı inancından dolayı örtülü olan bu ülkede kardeşçe yaşayacak ve her imkandan eşit derecede istifade edecektir. Her inanç, ay yıldızlı bayrağımızın altında bu milletin teminatı altında kendisine bu topraklarda özgürce varlık imkanı bulacaktır. Her etnik köken, her din, her mezhep, her değer bu topraklar üzerinde kendisini ifade etme imkanı bulacaktır. Birilerinin gelip bizi kompartımanlara, sınıflara ayırmalarına, kamplara bölmelerine göz yummayacağız. Biz üstat Necip Fazıl'ın ömrü boyunca ve bizzat ömrüyle anlattığı gibi önce kendimize sonra birbirimize güvenecek, 76 milyon hep birlikte büyük doğuyu inşallah inşa edeceğiz."
"Işık doğudan yükselir"
Salondaki gençlere de seslenen Erdoğan, "Unutmayın ışık doğudan yükselir" dedi.
Gençlerin büyük bir tarihin, medeniyetin ve ecdadın mirasçıları olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Sizin başınız asla öne eğik olmayacak. Çünkü bizim rüku ve secdeden başka alnımız asla öne eğik olmadı ve yere değmedi. Siz korkmayacaksınız, siz çekinmeyeceksiniz, siz tereddüt etmeyeceksiniz, siz inançlarınızdan, değerlerinizden dolayı utanmayacak, sıkılmayacak asla geride durmayacaksınız. Birilerinin sesi çok çıkıyor diye, birileri arsız diye, birileri barbarca yakıp yıkıyor diye kısıp geri adım atmayacaksınız. Üstadın dediği gibi 'fikrin öfkesine gem vuracak, fikirsiz öfkeden uzak duracaksınız.' Şiddet, silah, molotof, taş, şu, bu bunlar şu karşımda gördüğüm gençliğin tarzı asla değildir ve olmayacaktır. Siz her biriniz birer Necip Fazıl olacaksınız. Fikrinizle birikiminizle tavrınızla edanızla Hakk'a sadakatinizle hak uğruna, dava uğruna sabrınızla sebatınızla birer Necip Fazıl olacaksınız. İşte o zaman üstat Necip Fazıl'ın vasiyetini de yerine getirmiş olacaksınız."
"Zindandan Mehmet'e Mektup" şiirini okudu
Salondaki manzarayı görünce bir kez daha Necip Fazıl Kısakürek'in ne büyük bir aksiyon insanı ve mütefekkir olduğunu anladığını belirten Başbakan Erdoğan, Kısakürek'e rahmet dileğinde bulundu.
Salona gelirken bir genç kızın önünü kestiğini anlatan Erdoğan, kızın kendisinden konuşmasının sonunda Necip Fazıl Kısakürek'in bir şiirini okumasını istediğini aktardı. Genç kızın bu nezaket dolu isteğini yerine getirmek istediğini belirten Başbakan Erdoğan, "Zindandan Mehmet'e Mektup" şiirini okudu.
Şiirin ardından salondakiler Erdoğan'ı ayakta alkışladı.