19.04.2019 - 08:15 | Son Güncellenme:
ANKARA Milliyet
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Milletimiz sandıkların kapanmasıyla beraber bu dönemi geride bırakmıştır. Kimse, ‘hak arama mücadelesine girdi’ diye, bu mücadeleyi verenleri hakaretle eleştirme yoluna gidemez. Sonuna kadar mücadelemizi vereceğiz. Ha YSK noktayı koyduğu zaman, bizim için de mesele bitmiştir. Ondan sonra yola devam. Dönem, kızgın demiri soğutma, kucaklaşma dönemidir. Ülkemizin bekasını ilgilendiren meselelerde 82 milyon Türkiye ittifakı olarak hareket etmeliyiz” dedi.
Erdoğan, dün Memur-Sen Konfederasyonu 6. Olağan Genel Kurulu, Uluslararası “İşin Geleceği: Tehditler ve Fırsatlar” Konferansı ile Genel Merkez Hizmet Binası açılış törenine katıldı. “Memur-Sen camiasının, bu seçimler sebebiyle ortaya çıkan tabloda, bulundukları yerlerde dimdik duracaklarına inanıyorum” diyen Erdoğan, “Ha ne yapacak sana? Seni makamından mı alacak? Alsın. Seni memurluktan atabilir mi? Atamaz. Çünkü 657 denilen yasa, sizi güçlü bir şekilde koruma altına almıştır. Şunu bilmeniz lazım: Bu ülkede şu anda bir hükümet var. Biz hiçbir zaman yapılacak bu zulümlere, tribünden seyirci olmayız. Yapılması gereken neyse onu yaparız” ifadelerini kullandı. “Memur-Sen mensupları yerlerinde dimdik durmalı ve kendilerine, ‘hadi bakalım, sendikanı değiştir şuraya geç’ diyenlere karşı diklenmeden yerini korumalıdır” diyen Erdoğan’ın mesajları özetle şöyle:
DEMOKRASİ ŞÖLENİ: Türkiye’de 31 Mart seçimleri demokrasi şöleni havasında gerçekleştirilmiştir. Elbette birtakım tartışmalar, görüş farklılıkları olmuştur ama bu durum, demokrasimizin bir kez daha başarıyla işlediği gerçeğinin teslimine engel değildir. Dünyada bizim gibi bir katılım oranına sahne olan bir başka ülke adeta yok gibidir. Gerek katılımın yüksekliğinin gerekse seçim sonuçlarının demokrasimizin kalitesini daha da artırdığına inanıyorum. Demokrasimize verilen bu güçlü destek, Türkiye’nin istikbali, milli iradenin perçinlenmesi adına tarihi bir kazanımdır.
SEÇİM GERİDE KALDI: Son 5 yılda tam 7 kez sandığa gittik. Biz her ne kadar hiçbir zaman seçim ekonomisine tevessül etmesek de seçimlerin ülke ekonomisinde ağır bir yük oluşturduğu vakıadır. Seçim atmosferinde yükselen siyasi rekabet, toplumumuzun hem sosyolojisinde hem ekonomisinde gerilimlere sebep olmaktadır. Hamdolsun milletimiz sandıkların kapanmasıyla beraber bu dönemi geride bırakmıştır. Seçim döneminde yaşanan tartışmalar, artık sona ermiş, herkes günlük hayatına yönelmiş, evine, işine, gücüne yoğunlaşmıştır.
YSK NOKTALADIĞINDA BİTER: Seçim kanunumuz çerçevesinde yapılan hak arama mücadeleleri, demokrasinin bir imkânı ve gereğidir. Kimse, ‘hak arama mücadelesine girdi’ diye, bu mücadeleyi verenleri hakaretle eleştirme yoluna gidemez. Geçmişimizden bugüne, her türlü siyasi parti bu tür yollara başvurmuştur. Son nokta konulana kadar da bunun takipçisi olmuşlardır. Ama olay partime gelince niye rahatsız oluyorsunuz? Biz de sonuna kadar mücadelemizi vereceğiz. Ha YSK noktayı koyduğu zaman, bizim için de mesele bitmiştir. Ondan sonra yola devam. Türkiye’nin bekası, vatandaşlarımızın birlik ve beraberliği, her türlü politik hesabın üstündedir. İçinde bulunduğumuz hassas dönemde, siyasetçilerin sorumluluk duygusuyla hareket etmesi önem arz ediyor. İnşallah böyle bir döneme girdiğimize inanıyorum.
KIZGIN DEMİRİ SOĞUTMAK: Ülkemizin önünde 4.5 yıllık kesintisiz bir icraat dönemi bulunuyor. 82 milyon olarak bu dönemi en verimli şekilde değerlendirmemiz gerekiyor. Seçim tartışmalarını geride bırakarak, ekonomi ve güvenlik başta olmak üzere asıl gündemimize odaklanmamız şarttır. Dönem, kızgın demiri soğutma, musafahalaşma (tokalaşma), kucaklaşma, birlik ve beraberliğimizi yeniden perçinleme dönemidir.
TÜRKİYE İTTİFAKI: Biz, daima ortak akla, ortak vicdana, milletimizi bir araya getiren ortak değerlere vurgu yaptık. Ülkemizin bekasını ilgilendiren meselelerde siyasi görüş ayrılıklarımızı bir tarafa koyarak, 82 milyon hep birlikte Türkiye ittifakı olarak hareket etmeliyiz.
CHP’li Özcan’a Suriyeli mesajı
Her ne kadar Türkiye’nin ana muhalefetinin başındaki, ‘Ben Suriyelileri tekrar ülkelerine göndereceğim’ demişse; Bolu’daki seçilmiş olan belediye başkanı (CHP’li Tanju Özcan), ‘Ben bunlara bir tas çorba vermem, buradan gönderirim’ demişse de, biz onları da onların eline bırakmadan hükümet olarak valiliklerimiz kanalıyla aynen yerdirmeye, içirmeye, giydirmeye devam edeceğiz.
‘Türkiye’nin gücünü kabullenecekler’
Türkiye olarak son yıllarda uluslararası boyutu da olan çok yönlü bir karalama kampanyasına maruz kaldık. Şu anda ülkemdeki ekonomik durumla alakalı batı dünyasının belli kesimleri, tüm medya organlarıyla adeta ekonomimizi çökmüş, bitmiş vs. gibi göstermenin gayreti içerisindeler. Ne yaparsanız yapın, hangi başlıkları atarsanız atın, Türkiye dimdik ayaktadır, güçlenerek de yoluna devam edecektir. Bu medyaya artık biz alıştık. Bu paçavralara artık alıştık, bunları yutmuyoruz. Her zaman bunlar bu başlıklarını atacaklardır ama biz yolumuza dimdik durarak devam edeceğiz. Financial Times böyle yazmış; ya sen ne yazarsan yaz. Benim ülkemin durumu ortada. Alışacaklar. Türkiye’nin gücünü de kabullenecekler.
EY FİNANCİAL TIMES: Suriye, Filistin, Yemen, Mısır meselelerindeki ilkeli duruşumuz yanında yükselen İslam düşmanlığı konusundaki duyarlılığımızın ülkemiz aleyhine yürütülen bu kampanyanın asıl sebebi olduğunun farkındayız. Küresel adaletsizlikler konusunda sesimizi yükselttikçe saldırıların da dozu artıyor. Biz terörle mücadele ve mülteciler meselesindeki çifte standarda dikkat çektikçe aleyhimizdeki haberlerin sayısı daha da çok artıyor. Ey Financial Times, 4 milyon mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye’yi sen tanıdın mı? Acaba senin ülkende şu anda ne kadar mülteci var? Hadi bir de onu haber yap bakalım. Bunlarda dürüstlük yok ama yalan bol.
‘Ülkemize itibar suikastı yapıyorlar’
Milletimiz iradesine, bağımsızlığına, hak ve özgürlüğüne sahip çıktıkça eski alışkanlıklarını devam ettirmek isteyenlerin rahatsızlığı derinleşiyor. Her ikisi de azılı birer terör örgütü olan PKK’lı ve FETÖ’cü unsurların öncülük ettiği bu iftira furyasına ne yazık ki ülkemiz içindeki kimi sendikalar da lojistik destek veriyor. Uluslararası kuruluşlara mektuplar yazarak, asılsız iddiaları gündeme getirerek, ülkemize itibar suikastı yapıyorlar. Böylece Türkiye’nin PKK ve FETÖ gibi eli kanlı terör örgütlerine karşı yürüttüğü meşru mücadeleyi engellemeye çalışıyorlar. Elbette dünyanın hemen her ülkesinde, ideolojik bağnazlıkla hareket eden marjinal yapılar bulunur. Bunların mevcut tüm iletişim imkânlarını, propagandalarına alet etmesi de gayet tabiidir. Burada asıl sorgulanması gereken, bu iftiraların uluslararası sendikal kuruluşlar nezdinde alıcı bulmasıdır. Örgütlü yalanın, hakikati perdelemesine göz yumulmasıdır. Bizi, birkaç marjinalin iftirası değil, iddialar teyit edilmeden Türkiye karşıtı her türlü habere prim verilmesi rahatsız ediyor. Ülkemizdeki uygulamalarla ilgili soru işaretlerini gidermek için elimizden geleni yapmaya hazırız.