10.12.2018 - 14:05 | Son Güncellenme:
AA
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin genel merkezinde Dünya İnsan Hakları Günü kapsamında düzenlenen "İnsanlığın Medeniyeti" programında konuştu.
Konuşmasına salondakileri selamlayarak başlayan Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 10 Aralık 1948'de oylanan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin kabul edilişinin 70'inci yıl dönümü olduğunu anımsattı.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin dünyanın her yerinde insan hakları konusunda ortak bir anlayışın geliştirilmesine katkı sağladığını belirten Erdoğan, "Her ne kadar çekilen acıları sona erdirememiş olsa da en azından BM düzeyinde geçerli bir kriter olan bu beyannamede yer alan hususların hayata geçirilmesini temenni ediyorum. Bizim medeniyetimizde insan hakları bizatihi insanın varlığında mündemiçtir. İlk insan ve ilk peygamber Hazreti Adem'den bugüne kadar dünyaya gelen her birey, bu haklara sahip olarak hayata gözlerini açmaktadır." değerlendirmesinde bulundu.
"VEDA HUTBESİ EN ÖNEMLİ İNSAN HAKLARI BELGESİ"
Kur'an-ı Kerim'de Allah'ın insanlara bildirdiği emirlerin her birinin birer insan hakları kriteri olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Haklarını kullanamayan insanlar, şahsiyet kazanamaz. Dolayısıyla sorumluluk sahibi de olamaz. İnsanlara haklarını kullandırmayanlar toplumlar da medeni olamaz. Göklerdeki ve yerdeki her şey, akıl, konuşma, iyiyi kötüden tefrik edebilme kabiliyeti olan insan içindir. Cinsiyeti, rengi, dili, ırkı, kültürü ne olursa olsun herkesi kardeş olarak kabul eden inancımızın insan hakları çerçevesi de buna göre şekillenmiştir. Peygamber Efendimizin Veda Hutbesi bizim medeniyetimizin en önemli insan hakları belgelerinden biri olarak geçerliliğini korumayı sürdürüyor." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, insan hakları denilince akla Yunus Emre'nin "Yaratılanı severiz, Yaradan'dan ötürü" ifadesinin geldiğini kaydeden Erdoğan, "Dört kelimelik bu sözün ifade ettiği manadan daha güçlü, daha yüce bir insan hakları ölçüsü var mıdır, bilmiyoruz." ifadesini kullandı.
"KÖR, SAĞIR VE DİLSİZ HALE DÖNÜŞTÜLER"
Şeyh Edebali'nin Osman Gazi'ye öğütlerinden biri olan "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" ifadesinin de bu çerçevede önemine işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"İnsanı, Rabbimizin halk ettiği o büyük alemin bir parçası olarak kabul ettiğimizde, tüm mesele çözülmektedir. İnsanı sevmeyen ve onun haklarına saygı duymayan, tabiatı da sevemez, tabiattaki diğer varlıkların haklarına da saygı duymaz. İnsanı ve tabiatı sevmeyenin Rabbimizin alemdeki diğer mucizelerini görmesi, görse bile kalbinde ve kafasında yerli yerine oturtabilmesi de mümkün değildir.
Bugün dünyada insan hakları diye en çok bağıranların eskiden beri insan hakları konusunda en kötü sicile sahip olmaları tesadüf değildir. Nitekim kendilerine kurdukları huzur ve refah dünyasında insan hakları üzerine ahkam kesenlerin, konu diğer coğrafyalara ve toplumlara geldiğinde bir anda renk ve karakter değiştirdiğini görüyoruz. İstanbul'da yaşanan sokak eylemlerinde, Gezi eylemlerinde insan hakları savunuculuğuna özellikle soyunanlar, Paris'te yaşananlar karşısında kör, sağır ve dilsiz hale dönüştüler. Dünyadaki hiçbir yazılı ve görsel medyada, Fransa'daki hadiseleri izlemedik, Hollanda'yı, Brüksel'i izlemedik. Neredesiniz? Ama Gezi eylemleri için dünyayı ayağa kaldırdınız. Niye, burası Türkiye olduğu için mi? Hadi şimdi de aynı şekilde anlatın. Yayınlayın, yayınlamadılar, niye? Dürüst değiller, samimi değiller."
Erdoğan, "Türkiye'ye milyonlarca sığınmacı akın ederken, bizi sınırlarımızı açmaya davet edenler, kendi topraklarına yönelen aynı insanları dikenli teller ve duvarlar başta olmak üzere en sert tedbirlerle karşıladılar. Kim insan hakları savunucusu? Biz mi, onlar mı?" diye sordu.
"BİZ BÖYLE BİR RİYAKARLIĞA ASLA BAŞVURMADIK, BAŞVURMAYIZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Onlar, dünyada hala bir vahşet sergilemekten öte bir şey yapmıyorlar. Terör örgütleri ülkemize saldırırken, bizi demokrasi sınavına tabi tutanlar, bombaların ve silahların namluları kendilerine yöneldiğinde demokrasiyi de insan haklarını da askıya almaktan çekinmediler. Dünyanın tüm kaynaklarını sömürerek, kendi topraklarının hayat seviyesini yükseltmek için çalışanlar, Afrika'daki açların, Asya'daki mazlumların sadece edebiyatını yapmakla yetindiler. Biz böyle bir riyakarlığa asla başvurmadık, başvurmayız." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin dünyanın 17'nci büyük ekonomisine sahip olduğuna işaret eden Erdoğan, "Buna rağmen, insani yardımlarda ilk sıralarda yer alıyorsak, sebebi paramızın çok olması değil, gönlümüzün zengin olmasıdır. İnancımız ve tarihimiz bize mazlumların sığınağı olmamızı, mağdurların elinden tutmamızı, imkanlarımızı onlarla paylaşmamızı söylüyor." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin yaşadığı bunca badireye rağmen ayakta olmasının, paylaşmanın bereketi, el uzattığı insanların duası sayesinde olduğuna dikkati çekerek, "Türkiye, AK Parti olarak, bizim insan hakları meselesine bakışımız işte budur. Rabbim, bizleri bu yoldan ayırmasın. Rabbim bizleri bu noktada sabit kadem kılsın." dedi.
YEREL SEÇİM MESAJI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Belediyelerde halkımıza en güzel hizmeti vermenin çocuklarımıza aydınlık bir gelecek bırakmanın gayretinde olacağız. Gece gündüz çalışarak, 31 Mart 2019 akşamı partimize 15. zaferimizi yaşatmakta kararlıyız. Önümüzdeki seçimlerde milletimize sözümüz aynı. Belediyelerde en güzel hizmeti vermenin gayretinde olacağız. Hep birlikte çok gayret göstermemiz gerekiyor. AK Parti olarak seçime kadar coşkuyla çalışacak gönlünü kazanmadığımız kimse bırakmayacağız. Bizim için sadece belediye başkanlığını kazanmak yetmez en yüksek oyu almamız gerekmektedir. Milletimize efendilik yapmaya değil hizmetkar olmaya geldiğimizi söylüyoruz. Kibir ve büyüklenme bataklığına düşen erişilemeyen konumuna gelen istişareden uzaklaşan kimsenin AK Parti çatısı altında yeri yoktur. AK Parti milletin partisidir.
"BAŞKA MECRALARA YELKEN AÇANLAR MİLLETTEN KOPTANLAR"
Taşıdıkları tüm ünvanları AK Parti'ye borçlu olup da başka mecralara yelken açmaya çalışanların ortak özelliği kibir abidesine dönüşüp de milletten kopmuş olmalarıdır. Bu tuzağa düşüp de iflah olan kimseyi görmediğimi belirtmek isterim. İsimler gelir geçer baki kalan sadece dava ve hizmetlerdir."