01.07.2008 - 17:06 | Son Güncellenme:
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal,
"Ergenekon" soruşturması kapsamında yapılan gözaltıları
değerlendirirken, "Buradaki olay, hukuk olayı olmaktan çıktı. Bu,
Ergenekon davası değil, Başbakan’ın kişisel davası" dedi.
Baykal, CHP TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, Ergenekon
soruşturması kapsamında bugün gerçekleştirilen gözaltıları değerlendirdi.
Türkiye’nin tarihi bir kırılma yaşadığını, bunun çok önemli bir
aşamasına gelindiğini, ülkenin bir tarihi ayrışma noktasına doğru hızla
çekilmek istendiğini savunan Baykal, "Bir süreden beri yaşadığımız
olaylar, hiçbir hukuk devletinde, hiçbir çağdaş demokraside yaşanmayan
türden olaylardır" dedi.
Toplumunun çok saygıdeğer insanlarının birden bire gözaltına alınması
uygulamasının, bunun sistematik şekilde zaman içinde değiştirilip
sürdürülmesinin normal bir hukuk devletinde, istikrarlı demokraside
kesinlikle yaşanmayacağını savunan Baykal, sürpriz gözaltıların
Türkiye’nin normal demokrasi, sağlam bir hukuk devleti olma noktasından
çıkmaya başladığının işareti olduğunu ileri sürdü. Baykal, "Artık her
an, herkes, ’Her şey olabilir. Ben ne zaman alınacağım? Kim, kimi ihbar
ediyor? Ne var?’ duygusu, psikozu, korkusu egemenliği altına girmeye
başlamıştır" diye konuştu.
Baykal, bu sürecin 1 yıldır, Ergenekon soruşturmasına ilişkin iddianame
ortaya konulmadan sürdürüldüğünü belirterek, "Demokrasi ve hukuk
devletinde bu olur mu?" diye sordu.
Türkiye’de, bir kısmı ekonomik bir kısmı da siyasi amaçlı çetelerin hep
olduğunu, gelecekte de olacağını anlatan Baykal, devletin bunlara karşı
gerekli tedbirleri alacağına işaret etti.
Ümraniye’de bir çetenin yakalanması sonrası ortaya çıkan gelişmeler ile
Danıştay saldırısı sonrası Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
yapılan açıklamaları anımsatan Baykal, Erdoğan’ın "Gizli ajandaları
olanlar birer birer ortaya çıkarılıyor. Hukuk devletinde karanlık
odalar, komitalar yoktur... Bunlar, iktidara gelmeden önce yaptığımız
tespitlerdir. Bunları ortaya çıkarma gayreti içindeyiz" dediğini
söyledi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de Dışişleri Bakanı olduğu dönemde
gazetecilere "Ümraniye soruşturmasına dikkat edin" dediğini anlatan
Baykal, bu yılın Ocak ayından itibaren Emniyet ve savcılık
yetkililerinin yazışmalarda, "Ergenekon terör örgütü" nitelemesi
yapıldığını kaydetti.
Baykal, "AK Parti yandaşı medyada konunun müthiş bir şekilde
pompalandığını, spekülasyonların ortaya atıldığını" savunarak, "yargı
sürecinin AK Parti yandaşı bir kısım medya ile işbirliği içinde
götürüldüğünü" öne sürdü.
HİTLER BENZETMESİ
Olayın, Danıştay cinayetine götürülmek istendiği ancak bu konuda hukuki
bir bağ kurulamadığını, şimdi başka yönlere doğru bağlantılar açılmak
istendiğini anlatan Baykal, "Böyle bir hukuk süreci olabilir mi? Bu
davanın hukuka saygı anlayışı içinde sadece tüm hukuki anlayışla
yürütülmekte olduğunu düşünmek mümkün mü?" diye sordu.
Başbakan Erdoğan’ın "İddianamenin hazırlanma sürecinin sonuna geldik"
dediğini ifade eden Baykal, "Başbakan, sanki bu davanın basın sözcüsü"
dedi.
"AKP, derin devletini kuruyor. Artık kadrolaşma dönemi bitti, kuşatılma
dönemi geldi" dediğini anımsatan Baykal, "Şimdi böyle davalar,
toplumun saygıdeğer insanlarının birden gözaltına alındığı böyle tarihi,
çarpıcı olaylar, ancak darbe dönemlerinde yaşanır" diye konuştu.
Darbeden önce ya da sonra böyle tutuklamalar olduğuna işaret eden
Baykal, ya da önemli rejim kesintilerinin olduğu sıralarda toplu
tutuklamaların yaşandığını belirtti.
Deniz Baykal, Nazi Almanyasında, Hitler’in yüzde 47 oyla iş başına
geldiğini, iktidara geldikten sonra 1934 yılının 30 Haziranını 1 Temmuza
bağlayan gecede yapılan bir saldırıda insanların öldüğünü, kendisiyle
kişisel hesabı olan insanların tutuklandığını, bu kişilerin uzun süre
tutuklu kaldıklarını anlattı. Sovyet Rusya’sında iktidar değişiklikleri
sırasında da benzer olaylar yaşandığını anlatan Baykal, Rusya’da Stalin
döneminde toplu yargılama uygulamaları olduğunu, İran’da Mollalar
döneminde benzer olayların yaşandığını ifade etti.
CUMHURİYET DÖNEMİ
Baykal, Cumhuriyet ilan edildikten sonra böyle gözaltı ve tutuklamaların
yaşandığını, Cumhuriyeti kökleştirmek, tepki gösteren çevreleri etkisiz
kılmak için böyle uygulamalar yapıldığını belirtti. Baykal, "Ama o
zaman ki gözaltı ve tutuklamalar da laik Cumhuriyeti benimsemeyen, ona
karşı çıkmak isteyen çevreleri etkisiz kılma çabası vardı. Şimdi
geldiğimiz noktada tablo değişti. Şimdi Atatürkçüler, laik Cumhuriyete
inananlar, bu saldırıların hedefi haline geldi. Artık farklı bir gidişat
var. Bütün bunlara rağmen hala ’Gidişat yok’ diyenler varsa, onlara
Allah rahatlık versin. Uykularına devam edebilirler" diye konuştu.
Deniz Baykal, AK Parti sözcülerinin daha düne kadar içeride yargıya
karşı her türlü iftira ve şantaj yaptıklarını, şimdi de "Sakın ha
yargıya karşı ağzını açmayın" dediklerini savundu.
"Bu böyle gitmez" diyen Baykal, suçu olan herkesin hesap vermesi
gerektiğini de belirtti. Baykal, şunları kaydetti:
"Buradaki olay, hukuk olayı olmaktan çıktı. Başbakan’ın davası bu.
Ergenekon davası değil, Başbakan’ın kişisel davası bu. O çıkmış, ’Ben,
iktidara gelmeden bunu biliyordum. Tespitleri yapmıştım. Şimdi onun
gereğini yapıyorum’ demiş. Kulaklara fısıldamışlar ’Bu iş büyüyecek’
diye, Ne zaman? 1 yıl önce... ’Şunlar tutuklanacak, bunlar
tutuklanacak.’ Siyasilerin ağzında sakız bu dava. Siyasallaşmış,
dedikoduya dönüşmüş"
"SESSİZ KALMAK KADAR BÜYÜK YANLIŞ OLAMAZ"
Böyle bir anlayışın eline Anayasayı değiştirip, yeni anayasanın
olanaklarıyla yetki verilmesi durumunda olabileceklere işaret eden
Baykal, şöyle devam etti:
"Yeni anayasa özlemi, arayışı içinde olanların kulağına küpe olsun
bunlar. Eğer ’bu iş, sadece emekli askerlerle, gazetecilerle sınırlı
kalır, bize gelmez’ diye düşünen İstanbul’un tuzu kuru çevreleri varsa,
kulaklarına küpe olsun. Bu iş başladı mı, nerede duracağı bilinmez. Ya
teslim olursun ya da ezerler geçerler. Ya da ezemez hale getirirsin. En
güzeli de budur. Anayasayı değiştirme yetkisini AKP’ye vermek, kediye
ciğeri teslim edip, ’Şundan güzel ciğer kebabı yap da milletin karnını
doyur’ demektir. Ciğer kebabı yapılmadan, birinin karnı doyar ama ne
millet aradığını bulur, ne ciğer sağlam kalır. Çok açıktır. Herkes
gerekli dersi alsın. Türkiye kritik dönemden geçiyor. Hepimize büyük
sorumluluklar düşüyor. Bu olaylar karşısında sessiz kalmak, durumu
geçiştirmek, idare etmek, kendi günlük çıkarının peşine düşmek kadar
büyük yanlış olamaz."
GÖZALTILARIN ZAMANLAMASI
Baykal, grup toplantısı sonrasında da gözaltıların zamanlamasına ilişkin
gazetecilerin soruları üzerine, konunun, adli bir konu olarak
değerlendirilmesinin imkanı kalmadığını söyledi. Konunun çok tehlikeli
şekilde siyasallaştığını ileri süren Baykal, "İşin özü, temeli, siyasal
etkilere bu kadar açık olduktan sonra, zamanlamanın da açık olmasına
hayret etmemek lazımdır" dedi.
Gözaltı kararının, 29 Haziranda alındığına ilişkin bilgi olduğunu ifade
eden Baykal, şöyle konuştu:
"İki gün beklemenin söz konusu olduğu anlaşılıyor. İki gün beklemenin,
bir siyasi mesaj üretmek amacıyla yapılmış olması muhtemeldir. Bunu
kesinlikle kabul edemeyeceğimi söyleyebilmek isterdim ama olay, başından
itibaren o kadar politize edilmiş, o kadar siyasallaştırılmıştır ki
zamanlamasının da böyle bir hesabın konusu haline geldiğini duymak
şaşırtmıyor. Bu, olayın hukuk ve yargı sistemi içinde ele alınan bir
olay olmaktan çıktığının son belirtisi olarak da değerlendirilebilir."