29.04.2009 - 12:59 | Son Güncellenme:
Mehmet Ali Birand’ın kazılarla ilgili bir soruda “topraktan fışkırma” ifadesini kullanması üzerine Başbuğ ile Birand arasında yaşanan konuşma...
Başbuğ: Sayın Birand, siz en duayensiniz. Fışkırma lafı doğru mu? Bu kazmayı vur, fışkıracak demek.
Birand: Peki topraktan çıkacak diyelim o zaman.
Başbuğ: Gerçekten güzel bir tabir mi?
Birand: Peki, geri aldım.
Başbuğ: Bunu kamuoyunda korku, karamsarlık haline getirmek doğru mu?
Birand: Ama başka ülkede bulunmuyor bu kadar?
Başbuğ: Ne biliyorsunuz.
Başbuğ’un konuşmasından öne çıkan soru ve cevaplar
Genelkurmay Başkanlığı’nda güncel konularla ilgili basın toplantısı düzenliyor. Toplantıya gazete ve televizyonların yöneticileriyle savunma muhabirleri davetli. İşte, şu ana kadar Başbuğ’un konuşmasından öne çıkan başlıklar...
ERGENEKON SORUŞTURMASI - İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürütmekte olduğu soruşturma kapsamında bulunan mühimmat ve silahlarla ilgili olarak, bugüne kadar bulunan ya da yakalanan silahların hiçbirisi Türk Silahlı Kuvvetleri’nin envanterine dahil değildir.
- Şu ana kadar 45 adet silah bulundu. Bunlara tabanca, tüfek, av silahı dahil. Her silahın üzerinde mutlaka o silaha ait stok numarası var. Aynı numaraya ait iki tane silah olmaz. Her silahın üzerinde o silaha ait stok numarası vardır. Kime aittir? Ayrı bir konu. TSK’ya ait değil. Bazıları, ki bir subayımızın üzerinde bulunan silahlar, kendi şahsi silahları, yani kayıtlı silahlar. Ha diğer silahlar nerelerden gelmiştir? Onu bütün konu yargıya intikal ettiği için tabi ki bunu kaynağı nereden gelmiştir, nereden satın alınmıştır yargı sonucunda çıkacak.
- Mühimmatın silahlarda olduğu gibi özel numarası yok, kafile numarası var. Kafile numarası demek, örnek; Silahlı Kuvvetler diyor ki ‘6 bin tane bana LAW üret Makine Kimya Endüstrisi’. 6 bin LAW’ı üretiyor ve ürettiği 6 bin LAW’a aynı numarayı vuruyor. Bu önemli. Niçin önemli? Çünkü bulunan mühimmatın nereden çıktığını bulabilmemiz bizim için hayati öneme haiz. Ama mevcut sistemde kafile numarası sistemi olduğu için şu an bazı zorluklarımız var.
POYRAZKÖY KAZILARI
- Silahtan farklı olarak mühimmat bir kere kullanılır. Poyrazköy’de 5 tane boş LAW paketlenmiş olarak bulundu. LAW silah değil, mühimmat. Boş LAW’ın kullanılma ihtimali yoktur. Ben de soruyorum; bunu niye gömdüler? Bunu anlamakta güçlük çekiyorum.
- Poyrazköy arazisi Milli Savunma Bakanlığı’na ait değil. Bir vakfa ait. 2. derecede kara askeri bölge. Özelliği şudur; sadece yabancılar giremez. T.C. vatandaşları girer, bina da yapar, faaliyette de bulunur. Gerekli izinleri alırsa, istediğini yapar. Buna kabine kararıyla kısıtlama konulabilir. Poyrazköy’deki arazide kısıtlama yok.
- Mühimmatın kafile numarasına görne birliklerde nokta kontrolü yapıyoruz. Bizde mühimmat eksiği yok. Mühimmatın kaynaklarındanr biri Irak olabilir.
TSK’NIN GÖMÜLÜ MÜHİMMATI
1986 yılına kadar Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, özellikle Özel Kuvvetler Komutanlığı’na ait Türkiye sathında gömülü silah ve mühimmatı vardı. 1986’da o dönemde alınan karar çerçevesinde, o silah ve mühimmatın tümünün toplatılarak depolara alınması emri verildi. Bu işlem 1998 yılında tamamlandı. Bu, şu demektir: Türk Silahlı Kuvvetlerinin Türkiye sathında hiçbir yerde gömülü silah ve mühimmatı yoktur.
Birliklerden alınan raporlar ve birliklerde yapılan ani denetlemelerden elde edilen resmi rakamlara ve kayıtlara göre Türk Silahlı Kuvvetleri’nin mühimmat eksiği yok.
MKE ÜRETİMİ
Makina Kimya Endüstrisi tarafından üretilen mühimmatın hepsi Türk Silahlı Kuvvetleri’nin envanterine girmiyor. Bazıları Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılıyor. Yabancı devletlere de MKE tarafından satış yapılıyor.
MÜHİMMATA SİLİNMEYEN NUMARA
El bombaları ve LAW mühimmatına özel ve silinmeyen stok numarası vermemiz lazım. Buna başlandı. Size de söyleyemem; görünmeyen, bulunmayan yerlere yapılmaya başlandı. Bulsalar dahi silinme olanağı bulunmayacak. Kısa zamanda bunu yapmak kolay mı? Bütün imkan kabiliyetlerimizi zorluyoruz.
ASKERİ YARGI
Her iddia için askeri yargı sistemini çalıştırıyoruz. Şu ana kadar bu alanda her konuda askeri soruşturma açıldı. Bunları kim yaptının cevabı yargıda. Sabırlı olmak lazım.
SORU - CEVAP
Uğur Dündar / Star TV: Poyrazköy’deki kazılarda bulunan el bombalarının kafile numaralarını taşıyan benzeri mühimmat emniyete verilmiş olabilir mi?
Başbuğ: İlk raporlar geldi. Net olarak cevap veremeyeceğim. İnceleyip size aktaralım. Ama dolu bulunan LAW’lar mesela SAT Komutanlığı envanterinde yok. Başka yerden gelmiş olabilir.
HİLMİ ÖZKÖK’ÜN İFADESİNİN ALINMASI
Mustafa Karaalioğlu / Star Gazetesi: 2. Ergenekon iddianamesinde TSK’yla ilgili iddialara var, isimler var. Selefiniz Hilmi Özkök ifade verdi. Genel yaklaşımınız nedir davaya?
Başbuğ: İsim zikrediyorsunuz. İsim zikretmek yanlış. (...) Biz her zaman hukuka sonuna kadar güvenilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Başka alternatif yok. (...) Mahkeme ler kesin karar verinceye kadar herkes suçsuzdur. Bu uluslararası bir hukuk kuralı. İnsanların onurları zedeleniyor. (...) Bu konuda medya sağlıklı hareket etse bu sorun olmaz. Kendinizi sorgulayın. İkinci konu, gizlilik. Gizlilik gerçekten var mı, yok mu?
Poyrazköy silahlarının görüntülerinin veriliş şekli vb. kamuoyu üzerinde yaratacağı etki önemlidir. Tabii ki haber verilecektir, buna kimsenin müdahale etmeye hakkı yoktur ama veriliş şekli önemlidir.
SES BANTLARI
Türkiye her sabah acaba bugün kimin ses bandıyla karşılaşacağız durumuna geldi. Bu da bizi çok rahatsız ediyor.
GİZLİ TANIKLAR
İddianamede öyle konular var ki; 2. iddianamede yanılmıyorsam; Bingöl’de 1993 yılında meydana gelen olayla ilgili gizli tanığın ifadesi var. Gizli tanık kimdir? Ne kadar güvenilir? Bu beyanı iddianamede yer almış. Alabilir mi? Alabilir ama şunu beklemek, şunu sormak da bizim hakkımız. Bu gizli tanığın vermiş olduğu ifade ile o iddianamede geçen kişiler arasında bağ kurmanız lazım. Olay var ama olayın o iddianamede suçlanan kişilerle olan organik ilişkisi yok. O zaman niçin koydunuz? Sormaya hakkımız yok mu? Birşey konmuşsa iddianameye, bir noktada ismi geçen kişilerle veya olaylarla ilgisi olması lazım ki bir anlam ifade etsin. Bazı olayların sadece ve sadece gizli tanık ve itirafçılara dayandığını görüyoruz. Bu insanı bir noktada düşünme noktasına sürüklüyor. Tabii ekleri incelemedik henüz.
Bir gazeteci: Emekli Orgeneral Hilmi Özkök’ün ifadesinin alınmasını daha sonra mı öğrendiniz?
Başbuğ: Bu soruşturma sürecinin devam edeceği anlamına geliyor. Hepimize düşen bu soruşturmanın sonucunu beklemek. Sayın Özkök, bu konuyla ilgili kendisi de ifade etti; bizden salt hukuk boyutuyla ilgili bilgi talep etti, hukuk çerçevesiyle. Biz hukuk bazında danışmanlık görevimizi yerine getirdik.
DARBE GÜNLÜKLERİ
Mehmet Ali Birand / CNN TÜRK-Kanal D: Emekli Oramiral Özden Örnek’e ait olduğu iddia edilen darbe günlüklerini sordu.
Fatih Altaylı / Haber Türk Gazetesi: Ordunun darbe yapmaya hazırlanan bazı birimleri olduğuna dair bir soruşturma yaptırdınız mı? Oradan gelen bir takım bulguları Genelkurmay Askeri Savcılığı çerçevesinde bir soruşturma var mı? Ordu içinde ayrı bir çalışma var mı?
Başbuğ: TSK’da mevcut demokratik rejime aykırı davranan kimse bulunamaz. Hukuk devletine bağlı ve saygılıyız. Dolayısıyla TSK bünyesinde farklı düşüncede olan kimse barınamaz. Dolayısıyla bu konulara ilişkin olarak TSK’nın kendi bünyesinde böyle bir sorun yoktur. Dolayısıyla araştırma ve inceleme de yoktur.
Önceki Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt daha önce bu konuda “Genelkurmay Başkanlığı’nın elinde bu konuyla ilgili hiçbir belge yoktur” demişti. Ben de aynı cümleyi tekrarlıyorum.
Erdoğan Aktaş / Haber Türk TV: PKK terör örgütünü Ergenekon örgütünün kurdurduğuna dair bir ifade var. Buna yönelik bir yaklaşımınız oldu mu?
Başbuğ: Gizli tanık ve itirafçılara dayanan beyanlar...
ERGENEKON ARAMALARI
Arama askerin izniyle yapılıyor yorumları yanlış. Arama cumhuriyet savcısının isteği ve katılımı ile yapılır
ERGENEKON TUTUKLULARININ GATA’YA SEVKİ
Öyle bir kamuoyu yaratılmaya çalışılıyor ki sanki GATA ve İstanbul Haydarpaşa Askeri Hastanesi’ne sevkleri biz yapıyoruz. Cezaevinden biz alıyoruz kişileri ve biz yapıyoruz. Bu yalan ve iftira, bunu açık söylüyorum, gerçekten yalan ve çirkin bir iftira. Bizim bu süreçle ilgili ne yetkimiz var ne de bu olayların içinde bulunan bir kurumuz. (...) Bunu bu şekilde gündeme getirmek ahlaksızlıktır.
DTP İLE MESAFE
TBMM’de siyasi parti olarak görülen grup terör örgütüne bakışını değiştirmeden birarada olmamız mümkün değil. 9 şehit veren bir kurumun komutanıyım. Onların da terör örgütü ile ilgili konuşmaları ortada. Keşke bir millevekilinin konuşmasını burada ifade etmeseydiniz. Çünkü kendisinin partisinin başındaki başkan onu düzeltmeye kalktı. Bu parti hala terör örgütüyle mesafe koyamıyor. 9 şehit vermişken bunlarla birarada bulunmamı kimse beklemesin.
BEDELLİ ASKERLİK
Söz konusu değil ve önümüzdeki tahminlere dayalı perspektif de bunun uygulanma dayanağının olmadığını gösteriyor. Bir de bunun moral boyutu var; bu sabah 9 tane vatan evladını kaybettik. Bedelli askerliğe kimse evet diyemez terörle mücadele devam ettiği sürece. Bunu insanımıza nasıl anlatırız. Biri ölüyor, öbürü 7 bin dolar ödeyip yapmayacak.
Bir gazeteci: Daha önceki konuşmasında yaptığı “PKK’nın dağ kadroları” ve Atartürk’ün sözlerine atfen söylediği “Türkiyelilik” kavramı soruldu...
TERÖRİSTİ DAĞDAN İNDİRME
TCK’nın 221. maddesinin 2. fıkrası iyi uygulanırsa dağdaki çözülmede etkili olacağına inanıyorum. Maddeyi değiştirelim demiyoruz; bu madde nasıl daha iyi işleyebilir diye çalışma yapıyoruz. Aileler aracılığıyla yansıtmamız lazım. İlave tedbir düşünülebilir. Bunlardan biri de teslim olmayı daha cazip kılmamız lazım. Psikolojik olarak güven hissi vermemiz lazım. Etkin pişmanlıktan önceki eve dönüş yasasıydı. O esnada topluma kazandırma merkezleri kuruldu sonra o yasa düştü. Bu yasa kapsamında alınması gereken tedbirlerden biri de topluma kazandırma merkezlerin kurmamız lazım. Yasa aslında iyi yasa önemli olan bu yasanın etkkin şekilde, özellikle dağdaki teröriste daha cazip kılacak biçimde uygulanmasıdır. Benim bu konuyla ilgi söylemek istediğim bu.
Atatürk’ün sözü “Türkiye Cumhuriyetini Kuran Türkiye Halkına Türk Milleti Denir”dir. Bu, bu kadar açık...