28.06.2013 - 20:52 | Son Güncellenme:
ANKARA (CİHAN)
Sizlerin de çok iyi hatırladığı gibi, önceki ay, yani Mayıs ayı, Cumhuriyet tarihimizin en parlak, her açıdan en başarılı sonuçların elde edildiği, İlkbaharla birlikte Türkiye’de umutların çok farklı şekilde filizlendiği, boy verdiği bir ay olmuştu. Mayıs ayı içinde, Cumhuriyet tarihimizin en büyük yatırımlarıyla ilgili önemli adımlar atılmıştı.
İstanbul’a inşa edeceğimiz, 3’üncü Havalimanı ile ilgili ihaleyi gerçekleştirmiş, devlet Hazinesi’nden hiçbir harcama yapmadan, tam tersine, 25 yıllık kira karşılığı Hazinemize 36 milyar dolarlık gelir getirecek bu Havalimanının startını vermiştik. Aynı ay içinde, 2,5 milyar dolara mal olacak 3’üncü Köprünün temelini atmış; Sinop'ta, 22 milyar dolara mal olacak İkinci Nükleer Enerji Santrali kurmak için Japonya ile ön anlaşmaları gerçekleştirmiştik.
Yine bu Mayıs ayı içinde, Uluslararası Para Fonuna borcumuzun son taksidini ödedik, 10,5 yıl önce 23,5 milyar dolar olarak aldığımız borcu sıfırlamıştık. 2013 yılının Mayıs ayında, Merkez Bankamızın rezervleri rekor kırmış, gösterge faiz tarihinin en düşük seviyesine gerilemiş; Kredi derecelendirme kuruluşları arka arkaya notumuzu artırmış, Türkiye'yi yatırım yapılabilir ülkeler arasına almışlardı.
Ekonomideki bu güzel gelişmelere ek olarak, Çözüm Süreci de kararlılıkla ilerliyor, artık dağlarımızdan acı haberler gelmiyordu. İşte tam da böyle bir ortamda, umutların büyüdüğü, Türkiye’nin başarılarına başarılar eklediği, rekorların kırıldığı bir dönemde, malumunuz, Taksim Gezi Parkı’nda bazı eylemler başlatıldı. Konuşmamın en başında, Taksim Gezi Parkı’nda, tamamen yanlış bilgilendirme neticesinde, samimi olarak ağaç ve çevre eylemi yapan vatandaşlarımı tenzih ediyorum.
Ancak, bu samimi vatandaşlarımızın dışında kalan eylemciler, Türkiye’nin en parlak ayını yaşadığı bir dönemde, maalesef çok büyük bir tertibin, çok büyük bir senaryonun parçası oldular ve kendi ülkelerini hedef alan saldırıda, bilerek ya da bilmeyerek aktör olarak kullanıldılar.
Şunu hepinize büyük bir rahatlıkla ifade etmek isterim. Gezi Parkı’nda, ağaç, çevre, park hassasiyetini kendisine perde yaparak başlatılan eylemler, ekonomimizi, demokrasimizi, çözüm sürecini, yani istikbalimizi hedef almasına rağmen, milletimizin ferasetiyle, milletimizin bizlere olan desteği ve hayır duası ile maddi bazı zararların ötesinde, geleceğimizi karartamamıştır.
Türkiye demokrasisi bu olaylar karşısında ciddi bir sınamadan geçmiş; demokrasimiz bu sınavı başarıyla atlatmıştır. Çözüm Süreci de, bu tertiplerden etkilenmemiş; milletimizin sağduyusu sayesinde, kardeşliğimiz güç kazanmaya devam etmiştir.
En güzel, en başarılı sınavı ise hiç kuşkusuz Türkiye ekonomisi vermiştir. Eğer bu boyutta bir saldırı, 10,5 yıl önce gerçekleşmiş olsaydı, inanın, Türkiye ekonomisi bundan çok derinden etkilenir, çok ağır kayıplar verir, millete çok ağır faturalar ve bedeller yüklenirdi. Ancak, 10,5 yıl boyunca ekonomide yaptığımız yapısal reformlar sayesinde, Türkiye ekonomisi bu saldırılara karşı başarılı bir direnç göstermiştir. Türkiye, bu tertipler karşısında tek yürek olmuştur.
Türkiye, bu sinsi saldırılar karşısında, tam bir feraset, tam bir basiret, en önemlisi de sağduyu ve itidal içinde davranmış, bir yandan milli iradeye en güçlü şekilde sahip çıkarken, diğer taraftan tezgâhları alt üst etmiş, oyunu bozmuştur. Halkımız, şiddet eylemlerini, vandallığı, barbarlığı büyük bir ibretle izlemiş, ancak sandığa, sandık sonuçlarına, demokrasiye sahip çıkmak suretiyle tüm bu tuzakları etkisiz hale getirmiştir.
Şunu altını çizerek ifade etmek istiyorum; Türkiye, ülkelerden bir ülke değildir. Türkiye, üzerinde operasyon yapılacak, üzerinde ameliyat yapılacak, üzerinde kirli oyunlar denenecek bir ülke de değildir. Bu büyük devlet, büyük milletiyle birlikte, her türlü saldırıyı bertaraf edecek, her türlü oyunu bozacak, art niyetli, kötü niyetli çevrelere de, gereken cevabı verecek, onlardan hesap soracak güce ve iradeye ziyadesiyle sahiptir. Hiç bir vatandaşım, hiç bir kardeşim endişe etmesin.
Tarih boyunca bizim üzerimizde oynanan oyunları bu millet nasıl bozduysa, 76 milyon, tek yürek halinde, bundan sonra da oyunları bozacak, alt üst edecektir. Biz, çok yoğun şekilde, Türkiye’yi büyütmeye, Türkiye’yi istikrar ve güven zemininde gelecekle buluşturmaya devam edeceğiz.
Bakınız sevgili vatandaşlarım, sevgili gençler; 2023 hedeflerimize şurada sadece 10 yıl kaldı. Çok emin adımlarla, çok kararlı şekilde 2023 hedeflerimize doğru ilerliyoruz. Önümüzdeki bu 10 yılın, ilk 5 yılını tüm detaylarıyla planladık; 10’uncu Kalkınma Planı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunduk. 10’uncu Kalkınma Planı döneminde, yani 2014-2018 yılları arasında, Türkiye’nin yıllık ortalama yüzde 5,5 oranında büyümesini hedefliyoruz. Böyle bir büyüme oranıyla, 2018 yılsonunda inşallah Milli Gelirimiz 1,3 trilyon dolara ulaşmış olacak.
Kişi başına milli gelirimizi ise, 5 yılın sonunda 16 bin dolara çıkarmayı hedefliyoruz. Önümüzdeki 5 yıl içinde toplam 4 milyon yeni istihdam oluşturacağız. İşsizlik oranını da 2018 sonunda yüzde 7,2 seviyesine düşürmeyi hedefliyoruz. Plan döneminin sonunda, yani 2018 yılında, enflasyonun yüzde 4,5’e indirilmesini hedefliyoruz. Mali disiplini güven ve istikrar açısından çok önemli görüyoruz. Önümüzdeki dönemde de mali disipline titizlikle riayet edeceğiz. 10’uncu Kalkınma Planı çerçevesinde, önümüzdeki dönemde de ekonomik sosyal alanlarda yapısal dönüşüme yönelik politikalarımızı sürdüreceğiz.
İstanbul’umuzun uluslararası bir finans merkezi olma nihai amacı doğrultusunda, Plan dönemi sonunda, Küresel Finans Merkezleri Endeksinde ilk 25 içine girmesini hedefliyoruz. Tarımda toplulaştırdığımız arazi miktarını yaklaşık ikiye katlayarak 8 milyon hektara çıkaracağız. İşletmeye açılan sulama alanını 3 milyon hektardan 4 milyon hektara çıkaracağız. Ağaçlandırılan toplam arazi miktarını 3 milyon hektardan 4 milyon hektara çıkarmayı hedefliyoruz.
Plan dönemi sonunda, yani 2018 yılında, ülkemizdeki bölünmüş yol ağını, otoyol dâhil yaklaşık 30 bin kilometreye ulaştıracağız. Ayrıca hızlı tren hat uzunluğunu 2 bin 500 kilometreye çıkarmayı öngörüyoruz. Havayolu yolcu sayısı bugün yıllık 151 milyon. Bunun da 2018 sonunda 232 milyona çıkmasını bekliyoruz. Havayolu sektöründe İstanbul’un uluslararası bir aktarma ve bakım-onarım merkezi olmasını sağlayacağız.
Türkiye’nin bu dönemde bölgesel lojistik bir üs olmasını amaçlıyoruz. İhracat hedefimize ulaşmak için büyük ölçekte liman kapasitelerini hayata geçireceğiz. Turizmde yabancı ziyaretçi sayısını 42 milyon kişiye ulaştırmayı, turizm gelirini ise 45 milyar dolara çıkarmayı hedefliyoruz. Müteahhitlik hizmetlerinin yurtdışı taahhüt tutarı şu anda yıllık 30 milyar dolar. Bunu da 2018 itibariyle 50 milyar dolara çıkarmayı hedefliyoruz. Plan döneminde; eğitimin her kademesinde altyapı ve kaliteyi daha da geliştirerek, beşeri sermayemizi daha nitelikli hale getireceğiz.
Sağlık altyapımızı daha da geliştirecek, koruyucu ve önleyici sağlık hizmetlerini daha da güçlendireceğiz. Önümüzdeki beş yıllık süreçte 80 bin yeni yatak, 30 bin ilave hekim ve 80 bin ilave hemşire kapasitesi ekleyeceğiz. Bölgesel Kalkınma Projelerimize, özellikle KÖYDES, BELDES, SUKAP gibi projelere kararlılıkla devam edeceğiz. Dış politikada etkin ve aktif politikalarımızı sürdürecek, bölgesel ve küresel barış için katkılarımızı daha üst seviyelere taşıyacağız.
Aziz vatandaşlarım, sevgili gençler; 10’uncu Kalkınma Planıyla, inşallah, 2023 hedeflerine artık çok daha fazla yaklaşmış olacağız. 2018 için koyduğumuz bu hedefleri tutturacak, geriye kalan 5 yılda da bu hedefleri aşarak 2023 hedeflerine ulaşmış olacağız. Şunu bilmenizi isterim ki, biz, Türkiye olarak, bu iddialı hedefleri tutturacak, hedeflere ulaşabilecek her türlü imkâna, her türlü potansiyele sahibiz.
Eğer çalışırsak, eğer ter dökersek, eğer gayret edersek, inanın, Türkiye’yi çok kolaylıkla 2023 hedeflerine ulaştırır ve ülkemizi dünyanın en büyük 10 ülkesinden biri konumuna yükseltebiliriz. Burada en önemli unsurlardan biri de, ülkemizin birliği, dayanışmamız ve kardeşliğimizdir.
Sevgili vatandaşlarım; Türkiye, on yıllar boyunca, enerjisinin çok önemli bir kısmını içerdeki meselelere sarf etmek zorunda kaldı. İçerde oluşturulan suni gerilimler, içerde oluşturulmak istenen çatışmalar, gereksiz tartışmalar, adeta bir vakum gibi Türkiye’nin enerjisini emdi, sömürdü. Türkiye ekonomisinin büyüme eğilimine girdiği her dönemde, demokrasinin standartlarının yükseldiği her dönemde, suni tartışmalar, suni gerilimler Türkiye’nin gündemini esir aldı ve Türkiye’ye ağır bedeller ödetti.
Biz, bu kısırdöngüyü artık tamamen kırmak zorundayız. İçerdeki meselelerimizi tek tek, kalıcı olarak çözmek, artık tam anlamıyla, 76 milyon bir ve beraber olarak geleceğe odaklanmak zorundayız. Birliğimizin, dayanışmamızın, kardeşliğimizin önündeki her engeli, her tehdidi bertaraf etmek ve tarihte olduğu gibi tek yürek halinde geleceğe ilerlemek durumundayız.
Şunu burada, ekranlar aracılığıyla sizlere tekrar hatırlatmak durumundayım. Türkiye, geçmişte olduğu gibi, azınlığın çoğunluğa hükmettiği bir ülke değildir. Azınlığın çoğunluğa hükmettiği bir ülke, demokratik bir ülke olamaz, hukuk devleti olamaz, sosyal devlet olamaz. Bununla çoğunluğun azınlığa tahakkümünü de asla kastetmiyorum. Ama demokrasilerde şüphesiz ki azınlığın çoğunluğa tahakkümü de asla mümkün değildir. Geçmişte, ülke olarak, millet olarak her ne yaşadıysak, hangi acıya maruz kaldıysak, inanın, mutlu bir azınlığın, elitlerin, seçkinlerin Türkiye’ye hükmetmesinden yaşadık.
Bizim dönemimizde bu adaletsizlik, bu hukuksuzluk, bu anti demokratik uygulamalar son bulmuştur. Azınlığın çoğunluğa hükmetmesine son verilmiş, demokrasi tüm kurumlarıyla, tüm kurallarıyla işler hale gelmiştir. Eski günleri özleyen, imtiyazlarının geri verilmesini isteyenler elbette bu yeni süreçten, bu demokratik süreçten rahatsızlık duymaktadır. Ancak, herkes, yekdiğerinin görüşüne, tercihine, yaşam tarzına saygı duymak zorundadır.
Bizim yaşam tarzımıza karışılmasın diyenler, başkalarının yaşam tarzına da müdahale etmemeli, başkalarının yaşam tarzlarına da saygı duymalıdır. Demokrasi, çoğunluğun azınlığı ezmesi, azınlığı reddetmesi, azınlığın tercihlerini yok sayması da asla değildir. Özellikle, bizim Hükümetimiz döneminde, sayısına bakılmadan, etkisine, gücüne, nüfusuna, nüfuzuna bakılmadan, 76 milyonun her bir ferdinin haklarını temin etmek, tesis etmek konusunda çok samimi çalışmalar yürütülmüştür. Bundan sonra da, her etnik kökenin, her inanç grubunun, 76 milyonun her bir ferdinin sorunlarını sorunumuz olarak görmeye, her birinin üzerine kararlılıkla gitmeye, çözüm sürecine koymaya devam edeceğiz.
Şiddetsiz bir ortamda, konuşarak, anlaşarak, ortak paydalarda buluşarak sorunlarımızın üstesinden geleceğiz. İşte, Türkiye’yi de, bu anlayışın, bu dayanışmanın, bu birliktelik ve kardeşliğin üzerinde büyüteceğiz. İçerde huzurumuzu muhafaza ederek, sorunları çözerek, dışarda barış çağrılarımızı sürdürerek, inşallah bu bölgenin, hatta dünyanın en güçlü ülkelerinden biri olma yolunda kararlılıkla ilerleyeceğiz.
Sevgili vatandaşlarım, kardeşlerim; Türkiye’de yaşanan bazı olaylara, bazı tertip ve saldırılara asla aldanmadan, bunlarla enerjimizi heba etmeden, biz Türkiye’nin gerçek gündemiyle meşgul olmaya, ekonomiyi büyütmeye, demokrasiyi yüceltmeye devam ediyoruz. Haziran ayında da, ülkemiz için, milletimiz için çok önemli hizmetlere, önemli ziyaret ve temaslara imzamızı attık. Bilindiği üzere, 3 ve 6 Haziran tarihlerinde Kuzey Afrika’nın üç önemli ülkesine, sırasıyla Fas, Cezayir ve Tunus'a ziyaretler gerçekleştirdik. Kuzey Afrika, özellikle son birkaç yıldan bu yana çok önemli bir demokratik değişim ve dönüşüm sürecini yaşıyor.
Dünyanın önde gelen ülkeleri, Kuzey Afrika’daki, Doğu Akdeniz’deki bu değişim ve dönüşüm sürecinden maksimum fayda elde etmeye, bu bölgedeki mevcudiyetini, ekonomik ve siyasi varlığını güçlendirmeye çalışıyor. Bu noktada Türkiye’nin bu bölgeye sırtını dönmesi, bu bölgeye bigâne kalması, bu bölgede yaşanan gelişmelere kayıtsız kalması asla ve asla söz konusu olamaz, olmamalıdır. Bu bakımdan, bizler, hem Ortadoğu’da, hem Doğu Akdeniz’de, hem de Kuzey Afrika’da Türkiye’nin önemli bir bölgesel güç haline gelmesi için her türlü girişimi kararlılıkla sürdürüyoruz. Halklarımız arasındaki güçlü kardeşlik bağlarından ve müşterek tarihimizden aldığımız ilhamla, Kuzey Afrika ile ilişkilerimizi çok daha derinleştirmenin, çok daha sağlamlaştırmanın mücadelesini veriyoruz.
Fas, Cezayir ve Tunus'a gerçekleştirdiğimiz ziyaret bu bakımdan çok büyük bir ehemmiyet taşıyordu. Hamdolsun, her üç ülkeyle olan mevcut dostluk ve işbirliğimizi, yaptığımız temaslar neticesinde stratejik bir seviyeye taşıdık ve ülkemiz adına çok önemli kazanımlar elde ettik. Elbette, bu ay içinde gerçekleştirdiğimiz dış politika temaslarımız sadece Kuzey Afrika ziyaretiyle sınırlı değildi.
Bu ay içinde, dünyanın dört bir yanından gelen çok sayıda siyaset adamını, devlet adamını da ülkemizde ağırladık ve hem bölgesel, hem de küresel meseleleri ele aldık, karşılıklı görüş alış verişinde bulunduk. Bu meyanda, Avrupa Birliği Komiseri Sayın Füle’yi, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Sayın Jagland’ı, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sayın Atambayev’i, Slovakya Başbakanı Sayın Fico’yu, Lübnan Eski Başbakanı Sayın Hariri’yi, Hamas lideri Sayın Halid Meşal’i, Gazze’den İsmail Heniyye’yi, Kosova Kamu Yönetimi Bakanı Sayın Yağcılar’ı, Suudi Arabistan Milli Muhafız Bakanı Prens Mut'ıb bin Abdullah'ı ağırladık, her biriyle önemli meseleleri görüştük.
Ayrıca, TÜRKPA, yani Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi’ne üye olan Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan Meclis Başkanları ile bir araya gelerek, Meclis Başkanımız Sayın Çiçek’in de olduğu bir çalışma yemeğini birlikte yedik. Daha güçlü ilişkiler kurabilmek için atılabilecek adımları değerlendirdik. Bütün bu temaslarımızın yanı sıra, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığımızın düzenlediği Yurtdışı Vatandaşlar Danışma Kurulu’na katıldık. Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızla, Türkiye kökenli insanlarımızla, onların temsilcileriyle bir araya geldik ve onların sorunlarına kulak verdik, tek tek notlarımızı aldık ve karşılıklı olarak çözüm önerilerimizi sunduk.
Her zaman olduğu gibi, Haziran ayı içerisinde de bir dizi açılış gerçekleştirdik, pek çok önemli düzenleme yaptık, milletimize, yani sizlere pek çok müjde verdik. İlk olarak, Osmanlı Arşivleri’nin yeni binasının açılışını yapmak suretiyle, tarihimize sahip çıkmanın, tarihimizi muhafaza altına almanın, bilimi insanlığın hizmetine sunmanın haklı gururunu yaşadık.
Bu binada, inşallah, 96 milyon belge, 370 milyon defteri muhafaza edecek, bunları peyderpey, sınıflarına göre araştırmacıların hizmetine sunacağız. Bu ay içinde eğitim adına, gençlerimiz adına çok önemli bir projeyi de hayata geçirdik. “Yurdum Evim, Ücretsiz İnternetim” adını taşıyan bu projeyle, 81 ilimizdeki 347 yurdumuzda gerçekten çok büyük bir altyapı kuruldu, çok ciddi bir yatırım yapıldı. Bu proje ile Kredi ve Yurtlar Kurumumuza bağlı öğrenci yurtlarında kalan 310 bin gencimiz, odaları dâhil tüm yurt binalarında ücretsiz internet erişimi imkânına kavuştu.
Öte yandan, eğitim reformu çalışmalarımızın önemli bir parçası olan FATİH Projesi’nde de yeni bir aşama kaydettik ve işin sonuna geliyoruz. Bu projenin önemli bir adımı olan Öğretmen ve Öğrenciler için Tablet Bilgisayarların temini ihalesinde ön yeterlilik dosyalarını aldık. Öğrencilerimize dağıtacağımız, toplamda 10 milyon 600 bin adet tabletle ilgili olarak böylece önemli bir adımı atmış olduk. Bu ihaleyi kazanacak firmalara, yerli Ar-Ge Merkezi kurmaları şartını getireceğiz. Bu firmalar, 3 yıl içinde Türkiye'de yatırım yapacaklar ve üretime başlayacaklar.
Eğitimde adeta devrim niteliği taşıyan bu gelişmenin, tüm öğrencilerimize, öğretmenlerimize, velilerimize şimdiden hayırlı olmasını diliyorum. Bu ay içinde bir başka müjde daha açıkladık.
Bu müjde, özellikle engelli öğretmen adayı kardeşlerimizi yakından ilgilendiriyor. Geçtiğimiz Şubat ayında, engelli öğretmen adayı kardeşlerimizin de öğretmen olabileceğini, bunun önünü açtığımızı müjdelemiştim. Çok kısa bir zaman zarfında, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızın da katkılarıyla, Milli Eğitim Bakanlığı’mızda konuya dair alt yapı oluşturuldu.
Elektronik ortamda başvurular alınmak sureti ile 46 branşta, 600 engelli öğretmen alımı için işlemleri başlattık. 600 engelli öğretmen adayı arkadaşımız, 2013-2014 Eğitim Öğretim yılında göreve başlayacaklar. Bu gelişmenin de hayırlı olmasını diliyorum.
Bir başka müjdeyi de sözleşmeli çalışanlarımıza verdik. Yapacağımız bir düzenleme ile kamuda çalışan bir kısım sözleşmeli personelin Devlet Memurları Kadrosuna geçmesine imkân tanıyoruz. 25 Haziran 2013 tarihi itibariyle görevde bulunan; 1- 657 sayılı Kanunun 4/B maddesine göre çalışan sözleşmeli personel, 2- 5393 sayılı Belediye Kanununun 49’uncu maddesine göre çalışan sözleşmeli personel, 3- 4924 sayılı Kanun hükümlerine göre çalışan sözleşmeli sağlık personeli, Devlet memuru kadrosuna geçebilecek.
Bu kapsamda, 96 bin 500 personel bulunuyor. Buna ilişkin yasal düzenlemeyi de inşallah bu yasama döneminde yapmış olacağız. Bu müjdenin de sözleşmeli personelimize, onların ailelerine hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Sevgili vatandaşlarım; Bu ay içinde, yani 9 Haziran’da, Mersin’de önemli bir açılış daha gerçekleştirdik. Mersinli kardeşlerimizle birlikte, Akdeniz Oyunları için yaptığımız, yaklaşık 500 milyon liralık yatırımların resmi açılışını yaptık. Bunun yanında 300 milyonluk cari harcamalar da olacak. Akdeniz Oyunlarının bedeli böylece 800 milyonu buluyor.
Sadece 18 ay içinde 11 yeni tesisi projelendirdik, ihale ettik ve inşaatlarını tamamladık ve hizmete sunduk. Bu sayede, 25 bin kişilik bir stadyum, 7 bin 500 kişilik muhteşem bir Spor Salonu, 4 bin 500 kişilik Akdeniz Oyunları Köyü, Merkez’de bin kişilik spor salonu,720 seyircili BOCCE Tesisi, Bin kişilik Jimnastik Salonu, 3 bin 500 kişilik Tenis Kortu,500 kişilik Spor Salonu, Atıcılık Tesisleri ve Bin kişilik Olimpik Yüzme Havuzu, Mersine kazandırılmış oldu. Bu eserler, Akdeniz Oyunlarının ardından da hizmet vermeye devam edecek.
20 Haziran’da, 17’nci Akdeniz Olimpiyatları’nın resmi açılışı için, tekrar Mersin’e gittik ve son derece görkemli, son derece heyecan verici bir açılışı gerçekleştirdik. Evet, 18 ay gibi kısa bir süre içinde, Mersin’de çok büyük işler başardık. 24 ülkeden yaklaşık 6 bin sporcunun katıldığı 17’nci Akdeniz Oyunları’nı başarıyla gerçekleştirmenin gururunu yaşadık. Akdeniz Olimpiyatları’nda milletimize madalya sevincini yaşatan tüm oyuncularımızı, bu vesileyle gönülden tebrik ediyorum.
21 Haziran’da, Kayseri’deydik. Orada da, yine başarılı bir organizasyonla, U-20 Dünya Futbol Şampiyonası açılış törenini gerçekleştirmenin coşkusunu yaşadık. Bizler, Türkiye olarak gerçekleştirdiğimiz tüm bu başarılı organizasyonları, İstanbul 2020 Olimpiyatları’nın adeta bir önsözü, bir provası olarak görüyoruz. İnşallah, millet olarak çok daha büyük bir heyecanla, İstanbul 2020 Olimpiyatları’na da ev sahipliğini yapmanın gururunu yaşayacağız.
Aziz vatandaşlarım; Türkiye, güven ve istikrar içinde büyümeye, 2023 hedeflerine doğru emin adımlarla ilerlemeye devam ediyor. Türkiye, tüm engellemelere, tüm tertip ve tehditlere rağmen, güçlü bir ülke, güçlü bir millet olarak geleceğe doğru koşuyor. İnşallah, bu yürüyüşümüzü, bu atılımlarımızı hiç kimse durduramayacak. Türkiye, tarihinden aldığı güçle, geleceğini barış ve kardeşlik üzerine daha sağlam şekilde inşa edecek. Haziran ayındaki buluşmamızı bu düşüncelerle bitirirken, bir kez daha her birinize, sağlık, afiyet, bolluk ve bereket dolu günler diliyorum.
Ramazan-ı Şerif’in, ülkemiz, milletimiz, tüm İslam dünyası ve insanlık için hayırlara vesile olmasını şimdiden Allah’tan temenni ediyorum. Tekrar görüşmek, tekrar buluşmak umuduyla, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun…