21.10.2019 - 11:23 | Son Güncellenme:
AA
Soylu, Uluslararası Göç ve Mülteci Derneği (IMRA) tarafından Suriyeli Sığınmacılar İçin İlk adım Projesi kapsamında İstanbul Üniversitesi Rektörlük Binası'nda düzenlenen "Uluslararası Göç ve Ekonomik Uyum Çalıştayı"nın açılışında, göçün çağımızın en önemli problemlerinden biri olduğunu anlattı.
Turgut Özal'ın 1980'lerde Bulgaristan'dan gelen soydaşlara kapıları açtığını, bunu bir devlet politikası haline getirdiğini anlatan Soylu, Adnan Menderes'in de 1950-1960 arasında Bulgaristan'da büyük sıkıntılar çeken insanlara Anadolu'nun kapılarını açtığını söyledi.
Soylu, tarihin çeşitli dönemlerinde Anadolu'nun göçmenlere ev sahipliği yaptığını aktararak, "Bugün de Suriye meselesinde Ensar ve muhacir anlayışının gereği, politikası olarak belirlenen, bunu dünyaya anlatmaya çalışan, oradaki trajediyi çekinmeden haykıran Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bir devlet politikası olarak nitelendirilen ve bizim göçle ilgili şöyle bir sloganımız var, bizi göç konusunda da insanlık noktasında da üstün kılan bir sloganımız var; 'Biz göçü engellemiyoruz, biz göçü yönetiyoruz.' Yönetebilmek için de öncelikle insanların neden göç ettiğini anlamak gerekir." diye konuştu.
Küreselleşmenin insanları, ülkeleri birbirine yaklaştıran bir süreç olduğunu anlatan Soylu, "Bomba patlamayan sokakların, siyasi istikrarsızlık sebebiyle erimeyen servetlerin, iyi hastanelerin, iyi okulların olduğu yerleri insanlar televizyonlardan görürse göç yolculuğu başlamış demektir." dedi.
Soylu, Türkiye'de sadece bu yıl 150 bin Afgan göçmen yakalandığını dile getirerek, oradan da ciddi bir göç akımı olduğunu vurguladı.
Dünyada Meksika'dan Amerika'ya, Doğu Avrupa'dan Batı Avrupa'ya, Hindistan'dan, Avustralya ve Yeni Zelanda'ya, Asya, Ortadoğu, Afrika'dan Akdeniz, Avrupa ve Türkiye'ye göç rotaları olduğunu ifade eden Soylu, göçün kırılgan devletlerle, gelişmiş ve sağlam devletler arasında olduğunu belirtti.
Soylu, dünyada ekonomik kaygıların ağır bastığı Amerika ve ağırlıklı olarak terör ve şiddet sebebiyle göçlerin olduğu Akdeniz rotası olduğunu dile getirerek, "Akdeniz rotası dünya üzerinde insan hareketliliğinin en yoğun olduğu göç rotasıdır. Tüm dünyada 2019 yılında 17 Ekim itibarıyla 2 bin 479 göçmen göç yolunda hayatını kaybetmiştir. Bunun yüzde 43 ise Akdeniz'de yaşandı." diye konuştu.
Sahil Güvenlik Komutanlığının kapasitesinin yüzde 70'ini göçle mücadelede kullandığını vurgulayan Soylu, kayıpların Orta ve Batı Akdeniz rotalarında yaşandığını vurguladı.
"GÖÇÜN TETİKLEYİCİSİ OLAN TERÖRLE UZUN YILLARDIR MÜCADELE İÇERİSİNDEYİZ"
Soylu, IMF ve Dünya Bankasının kırılganlıkları düzeltmek yerine bunları derinleştiren kurumlar haline geldiğini dile getirerek, şöyle devam etti:
"Az gelişmiş ama doğal kaynakları olan ülkeleri borçlandıran ve onları köleleştiren, kırılgan haline getiren bir sistem var. Bugün yaşadığımız göç hadisesi öyle iklim değişikliğinden değil. Bugün dünyada bir radikalleşme söz konusuysa bu emperyalizm istismarından kaynaklanmaktadır."
Göçün hem ekonomiyle hem de şiddetle ilgili olduğunu vurgulayan Soylu, 2011'den beri devam eden iç savaş nedeniyle 6 milyon 700 bin insanın mülteci konumunda olduğunu kaydetti.
Soylu, dünyadaki bu göç ve çatışma ortamının bir ekonomi ürettiğini dile getirerek, şöyle konuştu:
"Dünyanın her 5 mülteciden 4'ü kaynak ülkelere yakın mesafededir. Biz de Amerika ve Afrika'dakiler hariç hemen hemen hepsine komşuyuz veya yakınız. Ancak Afrika'dakilerin de geçiş rotasındayız. Bunun da ötesinde göçün tetikleyicisi olan terörle uzun yıllardır mücadele içerisindeyiz. Şehitler veriyoruz. Olağanüstü insani, sosyal ve ekonomik maliyetlere katlanıyoruz. Şu an ülkemde 3 milyon 600 bin Suriyeli var. Tam rakam olarak 3 milyon 676 bin. Bunların bir kısmı iç savaştan kaçtı diyelim ama bunun önemli bir kısmı PKK/YPG ve DEAŞ zulmünden kaçtı. Zeytindalı, Fırat Kalkanı harekatına kadar PKK/YPG yaklaşık 2 milyon kişiyi evinden, yurdundan etti. Milyonlarca insan Suriye'den evinden, barkından, yurdundan edildi. Ürdün'den Lübnan'a kadar, Türkiye'ye, Avrupa'ya kadar. 100 binlerce insan gitti. Bunlar giderken bir tanesi de bunlar Arap mıdır, Türkmen midir, Kürt müdür diye bakmayanlar, Türkiye'nin terörle mücadelesine yönelik attığı atımda hemen etnik köken arayışına girdiler. Aslında bu söyledikleri, yaptıkları kendi yaptıklarını maskelemek için. Zeytindalı ve Fırat Kalkanı harekat bölgesinde gördük ki önce tapu kayıtlarının tutulduğu binaları tahrip ettiler, yakıp yıktılar, kendilerini oranın sakini olarak gösterebilsinler diye..."
"TÜRKİYE ÖRNEK BİR ÇALIŞMA YÜRÜTÜYOR"
Soylu, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının verilere göre, çalışma izniyle Türkiye'de bulunan yabancı sayısının 85 bin olduğunu ve makasın olması gerekenden çok daha açık olduğunu ifade etti.
Bakanlık olarak her türlü hukuksuzluğa karşı denetimlerin artırıldığı bir dönemde olduklarını dile getiren Soylu, "Özellikle 12 Temmuz'u bir milat olarak kabul ettik ve bir takım denetimlerimizi sıklaştırdık. Geçen yıl 56 bin kişiyi ülkelerine geri göndermiştik. Bu yıl başından bugüne kadar ise 75 bin 172 kişiye sınır dışı işlemleri gerçekleştirdik. Afganistan'dan Afrika'ya kadar. Yıl sonunda tahminimiz 90-95 bin civarında..." değerlendirmesini yaptı.
Türkiye'nin göç konusunda dünyaya örnek bir çalışma yürüttüğünü belirten Soylu, sınır dışı işlemlerinin kendi içinde bir takım olumsuzlukları olduğunu ve maliyetli bir işlem olduğunu dile getirdi.
Aslolanın o insanların gelmesini gerektiren sebeplere odaklanmak olduğuna işaret eden Soylu, "Bizim en büyük avantajımız geleneğimizden ve inancımızdan gelen hoşgörümüzdür. Bu kadar provokasyona rağmen bu meseleyi büyük bir toplumsal kırılma yaşamadan atlatabiliyor olmamızın altında bu özelliğimiz var." dedi.
"TÜRKİYE'NİN BİR GÖÇ POLİTİKASI VARDIR"
Bakan Soylu, Türkiye'nin bir göç politikası olmaması yönünde eleştiri aldıklarını, göç konusunda herkesle boy ölçüşmeye hazır olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"PYD ve PKK'yı önceleyen, onlara ve Suriye rejimine hiçbir kabahat bulmayan ana muhalefet partisinin oluşturduğu o göç konferansı son derece sakat, dayanaksız ve rezildir. Bu ciddi bir iş. Eleştiriye de açık olacaksınız. Baştan sona çapsız ve üstün körü bir yorum olduğunu da ifade etmek isterim. Türkiye'nin bir göç politikası ve bunun aşamaları vardır. Suriyeli göçmenleri okullaşma oranı yüzde 94-95, orta okullaşma oranı yüzde 60-65, liseleşme oranı yüzde 50-55 seviyesindedir. Dünyada hiçbir sığınması alan ülkede böyle oranlar söz konusu değildir. Türkiye birçok işi bir arada yapmıştır."
Çocukların aşılanmasından bulaşıcı hastalıkların engellenmesine kadar Suriyeli göçmenler konusundan birçok meselenin ele alındığına dikkati çeken Soylu, Türkiye'nin bu konuda dünyanın takdirini kazandığının altını çizdi.
Göç konusunda attıkları bütün adımları Göç Strateji Belgeleri çerçevesinde gerçekleştirdiklerini ifade eden Soylu, toplumla uyumlarını sağlamaya dönük çalışmalar ve uyum buluşmaları gerçekleştirdiklerini anlattı.
İçişleri Bakanı Soylu, İstanbul'da oturma belgesi olan herkese uyum konusunda eğitim vereceklerine dikkati çekerek, sözlerini, "Türkiye, dünyada ilk kez göçmenlere değil, zorla yerinden edilmiş insanlara uyum politikası gerçekleştirmektedir. Dünyaya yeni bir model oluşturuyoruz. Diğer ülkeler kendi ihtiyaçları için düzenli göçmen istiyor ve onlara uyum sağlıyorlar. Halbuki biz zorla yerinden edilmiş deyim yerindeyse apar topar gelmiş insanlara uyum sağlamaya çalışıyoruz. Göç 21. yüzyılın keşfettiği bir şey değildir, tarih boyunca yaşanan bir hadisedir. Ancak 21. yüzyıl göçün bir insanlık ayıbı halini aldığı zaman dilimini oluşturmuştur." diye tamamladı.
Konuşmaların ardından IMRA Başkanı Sare Aydın Yılmaz, İçişleri Bakanı Soylu'ya teşekkür plaketi verdi.