SiyasetAraplar sizi vurur

Araplar sizi vurur

05.01.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Saddam Hüseyin, 11 Eylül 2001’den önce Usame bin Ladin’in gerçekleştireceği "terörist" eyleme ışık tutan şu sözleri söylemişti: "Birleşik Devletler’e çıkarma yapamayız ama Araplar, bireysel olarak size ulaşabilir."

Araplar sizi vurur

Saddam, 1990’da ABD büyükelçisine 11 Eylül saldırılarını işte bu sözlerle haber verdi
Araplar sizi vurur

Saddam Hüseyin, 11 Eylül 2001’den önce Usame bin Ladin’in gerçekleştireceği "terörist" eyleme ışık tutan şu sözleri söylemişti: "Birleşik Devletler’e çıkarma yapamayız ama Araplar, bireysel olarak size ulaşabilir."

11 Eylül gölgesinde SADDAM - 1
Derya SAZAK


Irak’ın Kuveyt’i işgalinden bir hafta önce... Saddam Hüseyin Bağdat’ta ABD Büyükelçisi April Glaspie’yi uyarıyor: "Irak’a füzeler ve uçaklarla gelebilirsiniz, ama bizi her türlü tedbirden vazgeçecek noktaya getirmemeye dikkat edin. Bizim gururumuzu kırmaya ve Iraklıları yüksek bir yaşam düzeyi elde etme şansından yoksun bırakmaya çalıştığınızı hissedersek o noktada tedbirli olmaktan vazgeçerek ölümü seçeriz."
Görüşme 25 Temmuz 1990’da yapıldı. ABD Büyükelçisi 2 Ağustos’taki işgale beş kala "Kuveyt’le aranızdaki sınır anlaşmazlığı bizi ilgilendirmez" sözleriyle Irak liderine "yeşil ışık" yakıyordu.
Ve Saddam Hüseyin’den 11 Eylül 2001’de Usame bin Ladin’in gerçekleştireceği "terörist" eyleme ışık tutan sözler:
"Birleşik Devletler’e çıkarma yapamayız ama Araplar, bireysel olarak size ulaşabilir."
İnsanlık 11 Eylül’de terör denen felaketin en dehşet verici yüzüyle karşılaştı: ABD’de sivil uçaklar kaçırıldı ve Arap kökenli teröristler, içindeki yolcularla New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’ne, başkentteki Pentagon’a kamikaze dalışı yaptılar. Kıyametin bilançosu 5 bine yakın ölüydü.

11 yıl önce
11 yıl önce Irak’ın Kuveyt’i işgali üzerine patlayan Körfez Savaşı, Ortadoğu’nun Arap - İsrail çatışmalarıyla dolu yakın tarihinde yeni bir sayfa açtı. 1990’dan itibaren bölgesel dengelere ABD’de ‘Körfez Savaşı’nın galibi" olarak Suudi Arabistan’daki askeri varlığıyla katıldı.
Bu süreç aynı zamanda 11 yıl sonra ABD’yi kendi evinde vuracak eylemin sorumlusu Suudi Arabistanlı terörist Usame bin Ladin’in doğumuna ortam hazırlıyordu.
Kutsal topraklardaki Amerikan askeri varlığı, ABD’nin kendini en güçlü hissettiği 21’inci yüzyılın başında, "görünmeyen bir düşmanöla karşı karşıya getiriyordu.
Bu düşmanlık tohumlarının yüklüce bir bölümünün Körfez Savaşı sırasında ekildiğinde kuşku yok.
Irak’ın Kuveyt’i işgali öncesinde Bağdat’ta gerçekleşecek ABD Büyükelçisi’nin Saddam Hüseyin’le görüşmesinin "tutanakları" o sırada dikkatlice incelenmiş olsaydı, bu tarihi "atlama" yaşanmayacağı gibi Körfez Savaşı belki de çıkmayacaktı.

Saddam’ın yakınması
Irak lideri sonradan bu tutanakların Beyaz Saray’da Bush yönetimince okunma gereği duyulmadan tarihin çöp sepetine atılmış olması nedeniyle yakınacaktı.
Savaşın hemen ertesinde iki gazeteci ABD’li Pierre Salinger ile Fransız Eric Laurent, 1991’de yayımladıkları "Körfez Savaşı Gizli Dosyası" adlı kitapta, Irak lideriyle Büyükelçi April Glaspie görüşmesinin tutanağını açıkladılar. Bağdat yönetimi de tutanağı "resmen" açıkladı. Glaspie, görüşmeye "tek başına" gitmişti ve ABD Büyükelçisi’nin yanında "not tutan" Amerikan yetkilisi yoktu. Ancak Ortadoğu uzmanı olan ve Arapça’yı çok iyi bilen Glaspie kendi notlarını Washington’a ayrıntılı bir telgrafla iletti.
Kendisi de ABD’ye tatile gitti.
Irak zırhlı araçları Basra - Kuveyt karayolunda sınıra yığılırken, Saddam ordularının Güney’de savaş düzeni aldıkları uydu fotoğraflarıyla tespit edilirken, Büyükelçi Glaspie Bağdat’tan ayrılmıştı.

ABD’nin yanılgısı
Salinger ve Laurent’in yayımladığı tutanaklar, 11 yıl sonra incelendiğinde ABD’nin inanılmaz değerlendirme hataları ve ihmali aşan boyuttaki yanılgısı ortaya çıkmaktadır.
Saddam Hüseyin’in sözlerine 11 Eylül penceresinden bakıldığında, 1989’da Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra "dünya imparatorluğu" haline gelen ABD yönetiminin elinde topladığı büyük askeri güce karşın "boşluk alanları" yarattığı görülmektedir.
İşte Irak liderinin 25 Temmuz’da Bağdat’ta ABD Büyükelçisi’yle görüşmesi sırasında "şok edici" çağrışımlar uyandıran sözleri:
"Bizim sizi tehdit edecek kapasitemiz olmamasına karşın sizin bize zarar verebileceğinizi biliyorsunuz. Ama biz de size zarar verebiliriz. Herkes olanakları ve gücü oranında darbe indirebilir.
Birleşik Devletler’e çıkarma yapamayız ama Araplar bireysel olarak size ulaşabilir."

Araplar sizi vurabilir!
Salinger ve Laurent, Körfez Savaşı’nı anlatan kitaplarında tutanağın bu bölümüne kendi yorumlarını eklemişler:
"Saddam Hüseyin, ABD’yi bir terörist saldırıyla tehdit ediyor!"
O gün Amerikan yönetimince ciddiye alınmayan bu sözler, 11 Eylül 2001 günü Usame bin Ladin’in Batı’da yaşayan Suudi Arabistan ve Mısır kökenli teröristlerce gerçekleştirilen eylemler karşısında tarihsel bir anlam kazanıyor.

Ecevit - Saddam görüşmeleri
Günümüzün Başbakanı Bülent Ecevit, Körfez krizi öncesi ve sonrasında 3 kez Bağdat’a giderek Irak lideri Saddam Hüseyin ve dönemin Dışişleri Bakanı Tarık Aziz’le, öteki yetkililerle ayrıntılı görüşmeler gerçekleştirdi.
Ecevit, o sırada DSP genel başkanıydı. Ancak, partisi 1987 seçimlerinde yüzde 10 oy barajını aşamadığı için parlamento dışındaydı.

Ecevit, Milliyet için Irak’ta
Milliyet kendisine Bağdat’a giderek, savaşa sürüklenen Ortadoğu’daki gelişmeler ve olası savaş koşullarına ilişkin röportaj önerisi götürdüğünde kabul etti. Politikacı kimliğine karşın, gazetecilik mesleğine olan bağlılığını her zaman sürdürmüş olan Ecevit Bağdat’a "çift şapkalı" olarak gitmesine karşın ne "arabuluculuğa" ne de öne sürüldüğü gibi "Saddam’ın avukatlığına" soyundu. Tamamen gazetecilik odaklı bir projede Milliyet adına Irak’a giderek "yanı başımızda patlayan savaşöla ilgili tespitler yaptı bunları 1990 Eylül, 1991 Mayıs ve 1992 Aralık aylarında Milliyet’le benimle birlikte dizi yazılar halinde yayımladı.
"11 Eylül Gölgesinde Saddam" adıyla Doğan Kitap tarafından yayımlanan kitapta, Ecevit - Saddam görüşmesinin ‘belge’ niteliğindeki tutanaklarının yanı sıra Ankara - Bağdat - Washington üçgeninde yaşanan olayların perde arkasını; dönemin Cumhurbaşkanı Özal’ın yönlendirdiği Körfez politikasıyla Çankaya ile Başbakanlık, Genelkurmay, Meclis arasında yaşananların ilginç serüvenini bulacaksınız.

Saddam’la ilk görüşme
Bülent Ecevit’le Bağdat’a giderek, Saddam Hüseyin’le ilk görüşmeyi 19 Eylül 1990’da yaptık. Irak lideri, savaşı göze aldıklarını açıkça söyledi.
Ecevit, Irak’ın Kuveyt’i işgalindeki gerekçelerden biri olan sınır anlaşmazlığı ve Basra Körfezi’ndeki adalar sorunu üzerinde 2 Ağustos öncesinde sürdürülen diplomatik çözüm arayışlarına dönülmesi halinde savaşa gerek kalmayacağına inanıyordu. Saddam Hüseyin’e "Kuveyt’ten çekilmeyi düşünmez misiniz?" diye sordu.
Bülent Ecevit, Bağdat dönüşü Saddam Hüseyin’in "Biz barış uğruna özveriye katlanırız" sözlerinden hareketle izlenimlerini yazacaktı:
"Bu söz, belki, barış uğruna, ancak bir Amerikan barışı, bir Pax - Amerikana değil, bölgenin çağdışı yapısını donduracak bir yapay barış da değil, gerçek, dinamik ve onurlu bir barış uğruna Saddam Hüseyin yönetiminin, Kuveyt’ten çekilmeyi de içeren bazı özverilere katlanabileceği umudunu veriyor. Yeter ki, o arada Irak’ın işgalden önce öne sürdüğü bazı yakınmalar ve istekler de önyargısız ele alınsın!"

Huntington’dan önce Ecevit
Ecevit, 1990 sonbaharında tarihi bir uyarıda daha bulunuyor.
11 Eylül’de Dünya Ticaret Merkezi’ne yönelik saldırının arkasında Usame bin Ladin’in bulunduğu ortaya çıkınca güncelleşen Samuel Huntington’ın ‘medeniyetler çatışması’ tezindeki düşünceyi çok daha önce 2 Ekim 1990’da Bağdat dönüşü Milliyet’te kaleme alıyor:
"Şimdi Ortadoğu’da, ABD’nin fiili işgale dönüşen politikasına ve genellikle Batı’ya tepki olarak halk hareketleri yaygınlaşıyor. Eğer Türkiye etkili bir esin kaynağı olmazsa, bu hareketler, militan bir köktendinciliğe veya şoven ve saldırgan bir milliyetçiliğe dönüşebilir. Eğer bu halk hareketleri, zaman yitirmeksizin, barış ortamı içinde bir çağdaşlaşma ve demokratikleşme hareketine dönüşmezse, korkarım ki dünyada artık sona eren ideolojik kutuplaşmanın yerini, dinsel kutuplaşma alabilir. Bu da, insanlık için ideolojik kutuplaşmadan daha tehlikeli olabilir."

YARIN
Özal’ın Musul - Kerkük planı. Torumtay - Akbulut’tan tarihe ışık tutan sözler.




SİYASET