26.10.2021 - 20:58 | Son Güncellenme:
AA
TBMM Genel Kurulunda, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak üzere Irak ve Suriye'ye gönderilmesi konusunda Cumhurbaşkanına verilen yetkinin 2 yıl uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi kabul edildi.
Tezkere üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz alan İzmir Milletvekili Aytun Çıray, "tezkerenin gerekçesindeki çarpıtmaların, yanlış Suriye politikalarının devam ettirileceğini ortaya koyduğunu" öne sürdü.
Tezkerede yer alan "risk ve tehditler artarak devam etmektedir." şeklindeki vurguyu doğru bulduklarını ancak bu risk ve tehditlerin baş sebebinin "AK Parti iktidarı olduğunu" savunan Çıray, "Aslında Suriye krizinde Türkiye taraf olmak yerine saygın bir ara bulucu olmayı tercih etseydi hiç şehit vermeyecektik. Belki de binlerce insan ölmeyecekti, milyonlarca Suriyeli sığınmacı da Türkiye'de olmayacaktı. Ancak Sayın Erdoğan barışçıl dış politika yerine rövanşist ajandasına geri döndü; maskeler çıkarıldı, gömlekler tekrar değiştirildi; devletin tüm kurumlarında yaşanan rejim tahribatı, Dışişlerinde olabilecek en ağır şekilde yaşandı." değerlendirmesinde bulundu.
Cumhuriyet tarihinde hiçbir siyaset ve siyasetçinin, süper güçlerin ve onların bölgesel iş birlikçilerinin amaçlarına "bu kadar yarayacak, zararlı bir politika uygulamadığını" öne süren Çıray, "İşin vahim tarafı, yapılan bütün bu harekatlara, verilen şehitlerimize rağmen, Amerika ve Rusya tarafından korumaya alınan Menbiç, Ayn El-Arap, Ayn İsa, Tel Rıfat gibi bölgeler nedeniyle Türk askerinin güvenliği tesis edilememiştir ve terörist PYD'nin de ordulaşması engellenememiştir." diye konuştu.
Türkiye'nin dış politikalarının beka sorununa dönüşmesinin asıl nedeninin "Erdoğan'ın iktidarda kalmayı ve mevcut rejimi her ne pahasına olursa olsun tahkim etmeyi kendisi için bir varoluş haline getirmiş olmasından kaynaklandığını" ileri süren Çıray, "Bu nedenle, ekonomide yarattığı ölümcül tahribat nedeniyle sıkışınca gündem değiştirmek ihtiyacı ortaya çıktı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Osman Kavala'nın derhal serbest bırakılması yönündeki kararının uygulanmasını talep eden 10 büyükelçinin açıklaması adeta iyi bir çıkış noktasıydı. Adını koyalım, bu operasyon 10 büyükelçi operasyonudur, Türkiye karşı düzenlenmiş ortak bir operasyon, kirli bir tezgahtır." dedi.
"Elçiye zeval oldu"
MHP Erzurum Milletvekili Kamil Aydın, tezkerenin ulusal, bölgesel ve küresel savunma ve güvenlik ihtiyacından doğmuş bir zaruret olduğunu ifade etti.
Türkiye’nin, proaktif davranarak yaklaşık 40 yıldır milletin yurt içinde ve dışında canına musallat olmuş PKK ve türevleri başta olmak üzere her türlü terör örgütleriyle köklerinin kazınması suretiyle kahramanca mücadele ettiğini söyleyen Aydın, inisiyatif alıp proaktif davranılan diğer önemli bir meselenin de Orta Doğu, Balkanlar ve Kafkaslar üçgeninde hem karada hem de Mavi Vatan'da kuşatmaya alınıp etkisiz kılınmaya yönelik oldubittilere karşı gösterilen milli refleks olduğunu kaydetti.
Aydın, şunları kaydetti:
"Son zamanlarda malumunuz hem yumuşak hem sert güç noktasında bir denge mücadelesi sürüp gidiyor. Son günlerde, maalesef özellikle dışarıdan verilen sufleler ışığında gerçekten maksadını, ölçüsünü aşan birtakım suçlamalara tanıklık ettik. Bunların hepsi son birkaç yıldır Türkiye'nin özellikle savunma sanayisinde katettiği mesafelere bir ket vurma noktasında engel teşkil eden hamlelerdi. İşte, bunların en sonuncusunu da 10 büyükelçi üzerinden verilen bildiride çok net bir şekilde gördük ama üzüldüğümüz nokta şu ki, TBMM gibi ulvi çatının altında aidiyetimizin sadece bizi seçip buralara gönderen aziz milletimize ve onların ali menfaatlerine yani çıkarlarına olması gerekirken biz; tam tersine, kraldan çok kralcı bir üslupla bu beyannameye taraf çıkıp haklılığını savunmaya başladık. Hatta, bu bağlamda, birileri maksadını aşarak, ölçüyü daha da kaçırarak bize aba altından sopa gösterip bir de 'Elçiye zeval olmaz.' mesajları verdiler. Şimdi ben buradan sesleniyorum: Evet, elçiye zeval olmuştur. Elçiye nasıl zeval olmuştur? Verilen bildiri daha sonra net bir şekilde inkar edilerek, özür dileme mahiyetinde yeni bir ifadeye matuf kılınmıştır."
"11 yıldır yanlış üzerine yanlış..."
HDP Grubu adına söz alan Grup Başkanvekili Hakkı Saruhan Oluç, iktidarın dış politika karnesinin "fiyasko" olduğunu öne sürdü. Son on bir yıla bakıldığında ortaya çıkan tablonun ancak böyle tanımlanabileceğini savunan Oluç, "Bunun temel nedeni, dış politikada diplomasi, diyalog, müzakere anlayışı yerine askeri güç gösterilerinin, askeri operasyonların, bölgesel askeri güç olma hevesinin geçirilmiş olmasıdır." dedi.
İktidarın, Türkiye'yi, demokrasi ve insan haklarına saygı, toplumsal adalet, hukukun üstünlüğü, ekonomik istikrar ve refah, eşitlik ve özgürlük konularında bölgenin bir model ülkesi haline getirme anlayışında olmadığını ileri süren Oluç, şunları söyledi:
"Tam tersine çatışma, savaş, işgal girişimleri, komşularıyla düşman olma, vekalet savaşlarının ve mezhep çatışmalarının bir öznesi olma anlayışı egemen hale getirilmiştir. Bu iktidar, dış politikada fiyaskolar ve yanlışlar yapma istikrarına sahip bir iktidardır. Yakın tarihimize baktığımızda dış politikada böylesi sorumsuz davranan bir iktidarı gerçekten bu ülke görmedi diyebiliriz. Diplomasi yerine kabadayılık, devlet aklı yerine akılsızlık, iç iktidar hesaplarıyla dışarıda çatışmaların parçası olan bir zihniyet... Doğu Akdeniz fiyaskosu da böyle yaşanmıştır, Mısır'la ilişkiler de böyle altüst edilmiştir, Ege politikaları da böyle çözümsüz kalmıştır, Libya tuhaflığı da böyle ortaya çıkmıştır.
Suriye ve Irak yanlışları da aynı anlayıştan kaynaklanmıştır. 'Beş saatte Şam'a varırız.' diye düşünenler, 11 yıldır yanlış üzerine yanlış yapmışlardır, komşumuzdaki bir iç savaşa yangına körükle gider gibi benzin dökmüşlerdir, yüzlerce yıldır aynı coğrafyada yaşayan insanları birbirlerine düşman etmekten kaçınmamışlardır. Bu iktidar komşusunun felaketi üzerinden kendi bekasını, ülkenin ya da toplumun değil, kendi bekasını sürdürmüştür ve aynı zihniyetle devam etmektedir."
"Bir çıkış stratejisi derhal hayata geçirilmelidir"
CHP İstanbul Milletvekili Ünal Çeviköz, Suriye'de yapılan yanlışın "Suriye’de rejim değişikliğini hedefleyen bir politika izlenmesi" olduğunu dile getirdi.
Bu politikanın sadece Türkiye'nin komşularının iç işlerine karışmama ilkesinin ihlali olmakla kalmadığını, aynı zamanda bölgede taraf tutmayan ve sorunların çözümü için dengeli, barışçı yollarla çözüm arayan, diplomasiye öncelik tanıyan tutumuyla da çelişen bir sonuç doğurduğunu belirten Çeviköz, "Suriye'de Şam yönetimine karşı silahlı şekilde ayaklanan muhalefet unsurlarının koruyucusu, destekçisi ve askeri ortağı gibi hareket eden iktidar, bu politikasıyla bölge ülkeleri gözünde ülkemizin komşularının iç işlerine karışan bir ülke olarak da algılanmasına yol açtı." dedi.
Bugünkü tezkerenin ana temalarından biri olan terörle mücadele konusu da göz önünde bulundurulduğunda, Suriye yönetimiyle neden konuşulmadığını soran Çeviköz, "Niçin Suriye yönetimiyle birlikte çalışmıyoruz, üstelik Adana Mutabakatı gibi bir dayanağımız bile varken." diye konuştu.
Çeviköz, "Afganistan'da olduğu gibi daha fazla şehit vermeden, planlı, programlı, belli bir takvime bağlı bir çıkış stratejisinin derhal hayata geçirilmesi ve böylece Suriye yönetimiyle yeniden güven sağlayıcı bir ortamın hazırlanması gereklidir. Sürekli radikal terör örgütlerinin yeni varyantlarının çıktığı bir alanda askerlerimizin daha fazla kalmasına karşı çıkıyoruz, radikal terör örgütlerine karşı askerlerimizin canlı kalkan olarak kullanılmasına karşı çıkıyoruz." değerlendirmesini yaptı.
"Tezkere, milli güvenlik açısından güçlü bir irade beyanı"
AK Parti Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz, Türkiye'nin, uzun zamandan beri halkın huzuruna, ülkenin milli birliğine ve vatanın toprak bütünlüğüne yöneltilmiş terör örgütleriyle mücadele ettiğini dile getirdi.
Değişen ve artan çevresel zorluklara uygun olarak terörle mücadelenin başladığı günden bugüne kadar devam eden mücadelenin bundan sonra da terör sona erinceye kadar devam edeceğini belirten Yılmaz, "Türkiye’nin terörle mücadelesi devam ettiği sürece, terörle mücadele eden hükümetimiz; büyük bir inançla, cesaretle, fedakarlıkla görevlerini yapan asker, polis, jandarma ve güvenlik korucularımızın yanında olmayı sürdürecek." dedi.
Yılmaz, "Terör devam ediyor mu? Evet. Terör örgütleri yurt dışından yönetiliyor ve destek alıyor mu? Evet. Emperyalist güçlerin bir terör örgütünü bir başka terör örgütüyle mücadele ediyormuş gibi göstererek meşrulaştırma çabası var mı? Evet. Terör örgütüne emperyalist devletler silah vermeye devam ediyor mu? Evet. Terör tehdidi ve göç riski var mı? Evet. Bütün bu sorulara 'Evet' diyenlerin tezkereye de 'evet' diyeceğine inanıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Bu tezkerenin Türkiye’nin milli güvenliği açısından güçlü bir irade beyanı olduğunu vurgulayan Yılmaz, şunları kaldetti:
"Bu irade beyanı, Türkiye’nin milli birlik ve bütünlüğünü korumaya her şart altında kararlı olduğumuzu ve bunun için her türlü meşru mücadeleyi vereceğimizi ifade eder. Bu iradeyi savunmak; milletimizi, ülkemizi, demokrasimizi ve cumhuriyetimizi savunmaktır. Bu irade sayesinde sınırlarımızda yakında kurulmak istenen terör devletçikleri ortadan kaldırılmıştır. Eğer bu irade beyanı olmasaydı PKK ve DEAŞ gibi terör örgütlerinin sınırlarımıza yakın yerlerde fiili oluşumları söz konusu olacaktı. Buna izin vermedik, bundan sonra da izin vermeyeceğiz."
Suriye'deki ihtilafın sadece milli güvenlik bakımından değil, bölgesel güvenlik ve istikrar açısından da birçok tehdit ve risk barındırdığını belirten İsmet Yılmaz, "Bu risk ve tehditlerin başında terör örgütü PKK/PYD-YPG’nin bölücü gündemi, DEAŞ terörü ve sınırlarımıza yönelik kitlesel göç ihtimali gelmektedir. Biz de ülkemizde bir göç dalgasını istemiyoruz, Türkiye’ye yeniden mültecilerin gelmesini istemiyoruz, yeni bir göç dalgasıyla karşılaşmak istemiyoruz" dedi.
"Size meşruiyet kazandıracak durumda değiliz"
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, tezkerenin içinde "Türkiye’de yabancı askerlerin bulunması"nın olduğunu belirterek, "Bu madde, 1 Mart'ta Amerikan askeri Irak’a gitmesin diye CHP grubunun ve Genel Başkanının bir saatlik konuşmasıyla, 99 AK Parti milletvekilini ikna etmesiyle, Coni’nin postalını Türkiye topraklarına değirmediğimize kızan Recep Tayyip Erdoğan’ın size aldığı tedbirdir, bize değil." dedi.
Özel, şunları kaydetti:
"Partisinde tek adam olabilir, yürütmede tek adam olabilir, bunun verdiği güçle gözü bir başka şekilde dönmüş bakıyor olabilir ama kimse Suriye’deki evlatlarımızı bir felakete sürüklemek, maceracı dış politika yapmak, yaklaşmakta olan seçimde savaş ilanıyla belki seçimleri biraz daha öteye atmak için iç politikaya yönelik bu hedeflerle tasarlanmış bu oyunda arkanıza dizilecek, size meşruiyet kazandıracak durumda değiliz
İdlib’de 34 evladımız şehit edildiğinde 6 saat susup, açıklamayı Hatay Valisine yaptıranlar; iki gün susup 'ilk ne diyecek?' denildiğinde, Trump’la arasındaki hikayenin komikliklerinden bahsedenler; Kurtuluş Savaşı’ndan beri bir seferde verdiğimiz en fazla şehitte 'Bunu şunlar vurdu, Türkiye de böyle cevap verdi, böyle hesap sordu.' diyeceğiniz yerde olağan şüphelinin kapısında oturup da iki dakikalık sayacın Rus televizyonundaki yayınına susanların, bize millilik dersi verecek ne hakkı vardır ne haddi vardır. Genel Başkanımız, grubumuz, hepimiz, kendimiz, evladımız; kuramızı çekeriz, askere gideriz, görevimizi yaparız ama evlatlarını, çocuklarını askere yollamak yerine bedelli askerlikleri, çürük raporlarını tercih edip başkasının evladının şehadeti üzerinden siyaset kuranlara CHP'nin oyu 'hayır'dır."
Tezkerenin Anayasa’ya usuli ve esasi aykırılıklarından, süresinden, istenen yetkinin genişliğinden, yetki isteyenin yetersiz, dengesiz ve beceriksiz dış politikasından, terörle mücadele için ihtiyaç duyulmadığı halde buna milli duygu istismarı katanlara itirazdan ve kuvvetler ayrılığını ayaklar altına almış bir iktidarın emrine bize milletin emanet ettiği bu yetkiyi vermeyeceğimiz için 'hayır' diyoruz."