30.12.2018 - 10:03 | Son Güncellenme:
AA
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, CNN TÜRK canlı yayınında katıldığı Hafta Sonu programında Hakan Çelik'in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
"İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım'ın rakipleri karşısında nasıl bir performans ortaya koyar?" sorusu üzerine Bakan Gül, Binali Yıldırım'ın İstanbul'a hizmet etme ve sorunlarıyla ilgilenme hususunda çok büyük aşkla çalışan biri olduğunu söyledi.
Yıldırım'ın aynı zamanda İstanbul'a büyük hizmetleri olan bir siyaset adamı olduğunu ifade eden Gül, "Yıldırım, İstanbul için çok büyük bir imkan ve fırsat olacak. Her kesime, İstanbul'a hizmet edecek güzel bir projeyi ortaya koyacaktır. Yıldırım'ın en sıkıntılı zamanlarda bile realiteden kopmayan, icabında işin mizah boyutuyla da hayattan kopmayan bir yönü var. Güzel bir kampanya geçireceğini düşünüyorum İstanbul'da." dedi.
"TERÖR ÖRGÜTÜNÜN OLUŞTURDUĞU BİR TAHRİBAT VAR"
Bakan Gül, "2019 yılında Türkiye daha demokratik, insan haklarının ve özgürlüklerin daha geniş şekilde ele alındığı bir ülke olacak mı?" sorusuna karşılık, şu yanıtı verdi:
"Türkiye'ye dair tüm bu eleştirilerde özellikle FETÖ'nün yargı içinde yaptığı tahribatı asla unutmamak lazım. Türkiye'de yargıyı bir silah gibi kullanmak isteyen terör örgütünün oluşturduğu bir tahribat var. Tahribatın telafi edilmesi anlamında yeni bir inşa dönemine girilmesine ihtiyaç var. 2019'un daha demokratik, daha insan hakları temelli, tüm bu sorunları, tahribatı ortadan kaldıracağımız bir yeni inşa dönemi olması için çalışıyoruz."
Hukuk ve ekonominin iç içe geçen kavramlar olduğunu dile getiren Gül, "Hukuk varsa, hukuki güvence varsa, yatırımcı oraya güvenle geliyor. Olağanüstü halin kaldırılması ve sonrasındaki gelişmeler, 2019'da atacağımız adımlar, bu husustaki algıları olumluya çevirecek." dedi.
"ÖNÜMÜZDEKİ AY SAVCILAR, ABD'Lİ YETKİLİLER GELECEK"
"2019'da ABD'nin FETÖ'nün iadesi konusundaki talebe somut bir olumlu yönde yanıt vereceğine dair işaret var mı?" sorusu üzerine Gül, şunları söyledi:
"Yapılan görüşmelerde mesafe alınmış değil şu an itibarıyla. Ama tamamıyla reddedilmiş de değil. 'Başvurunuzu reddediyoruz' şeklinde yazı ya da temas da yok. Elde ettiğimiz yeni delilleri ABD'ye ulaştırıyoruz. ABD'de şu an hem savcılık hem idari soruşturma var. Bu konuyla ilgili onlar da inceleme yapıyor. Önümüzdeki ay itibariyle savcılar, ABD'li yetkililer gelecek. Adli yardımlaşma çerçevesinde bir temasımız söz konusu. İnanıyoruz, hukuk devletinin gereği bu terör elebaşının iadesidir. Bu konuda olumlu bir gelişme elde etmeyi ümit ediyoruz. 2019'da da bu hususta yine yargının önünde, FETÖ'nün ele başının ve yönetici kademesinin de ABD tarafından da bu talebimizin yerine geleceğine inanıyoruz."
Türkiye'de idam cezasının olmadığını hatırlatan Gül, "Türkiye'de idam vardı, yeniden gelebilir gibi bir takım spekülasyonlar vardı. Ama bu konuda mevzuatımız gayet açık. Biz bu hususta iadenin gerçekleşmesi önünde hiç bir engelin olmadığını, Türkiye'de bu konuda uluslararası sözleşmenin gereği çerçevesinde iadenin gerekliliğini söylüyoruz. Tüm çabamızı sürdürmeye devam edeceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
Bakan Gül, Fetullah Gülen'in, ABD tarafından başka bir ülkeye gönderilmek istenmesi halinde Türkiye'nin tutumunun ne olacağına ilişkin, bu ülkenin 251 vatan evladını şehit eden, meclisini bombalayan, Cumhurbaşkanına suikast girişiminde bulunan, Anayasa'yı ortadan kaldırmaya çalışan bu terör örgütüne karşı nereye giderlerse gitsinler, Türkiye'nin mücadeleyi sürdüreceğini söyledi.
Gül, nereye giderlerse gitsinler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin tüm kurumlarıyla bu örgütün ele başının ve yöneticilerinin ensesinde olacağını, hukuk çerçevesinde her türlü gayreti yapacağını, bağımsız Türk yargısının önüne çıkaracağını belirtti.
" 'HEPSİNİ TEMİZLEDİK, BU KADAR' DİYE BİR REHAVETE KAPILAMAYIZ"
"FETÖ'nün siyasi uzantılarına yeterince dokunulamadığı gibi bir değerlendirmeler yapılıyor. Kritik yerlerde hala çok sayıda FETÖ mensubunun olduğu gibi bir izleniminiz var mı? Siyasete yeterince dokunulmadığı eleştirilerine hak verir misiniz?" sorusu üzerine Bakan Gül, şu ifadeleri kullandı:
"17-25'ten sonra yargı kullanarak darbe yapma girişiminden sonra AK Parti bu konudaki tüm kriterleri masaya yatırdı. Parti içinde hangi düzeyde olursa olsun bu örgütle ilişiği olan herkesi tasfiye etti. Belediye başkanı, milletvekili yapmadı. Bunlara bulaşmış kim varsa bunun hesabını yargı önünde veriyor. Her siyaset kurumunun kendi içinde FETÖ'ye bulaşmış kişileri tasfiye etmesi lazım. Elbette bu örgüt yapısı itibarıyla kripto bir örgüt. Gizlilik esas, her türlü kılığa girerek yeri geliyor Marksist, yeri geliyor muhafazakar, yeri geliyor seküler görünümlü ama baktığınızda bu örgütün bir üyesi. Bu örgütün kripto özelliği sebebiyle 'Biz hepsini temizledik. Siyaset kurumunda, devlet kurumunda tüm FETÖ'cüler bunlardır' diye bir rehavete kapılamayız. Çünkü örgütün kendisi takiye üzerine kurulmuş."
Adalet Bakanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri, Dışişleri Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı gibi önemli kurumlara sızma girişiminin FETÖ'nün temel yaklaşımı olduğunu belirten Gül, "(Avukat tutmayın, hakim, savcı tutun) diye yetiştirilen bir örgüt. 4 bin hakim, savcı ihraç edildi. HSYK'nın titiz soruşturmaları devam ediyor. 'Hepsini temizledik, bu kadar' diye bir rehavete kapılamayız." dedi.
Bakan Gül, "Mor Beyin" olayına değinerek, "FETÖ ile irtibatı olmasa bile bir şekilde bulaştırıp, onları suçlu şeklinde ortaya çıkarınca, toplumda FETÖ yargılamalarına da güven azalıyordu. Yargı makamları büyük bir titizlikle, FETÖ'nün amaçlarını da ellerinden alacak şekilde gerçek suçluları ortaya çıkarmış, masumları da ayıklamıştır. Masum hiç kimse haksız yere ceza almamalı ama hiç kimse de hak ettiği cezadan kurtulmamalı." diye konuştu.
Yargıya güvenin artması için yapılan çalışmaları anlatan Gül, "Daha önce yaşadığımız kötü örnekler, özellikle FETÖ'nün yargıyı ele geçirecek bir kudret olarak görme yaklaşımının sonuçları yargıya güveni azalttı. FETÖ'nün tasfiyesinden sonra yeni bir inşa dönemine girilmesiyle yargıya güvenin artacağına inanıyoruz." dedi.
"120 BİN DAVA ARA BULUCUYLA SONUÇLANDI"
Yargıdaki iş yüküne değinen Bakan Gül, yaklaşık 11 milyon ceza hukuk dosyasının bir yılda hakim ve savcıların önünden geçtiğini, bu dosyaya 21 bin hakim ve savcının baktığını ifade etti.
Bu iş yükü fazlalığından dolayı da yargıya güvenin azaldığını belirten Gül, şunları kaydetti:
"Bir sene sonraya duruşma günü alındığınız bir yerde karar ne zaman çıkacak? Bu konuda sayı itibarıyla önemli mesafeler aldık. Yargıya intikal eden dosyayı azaltmak önemli bir strateji. Nasıl olacak peki? Mahkeme dışı yollarla, ara buluculuk, uzlaşma yolları. Ara buluculuk uygulamasıyla bazı konuların yargıya gelmeden anlaşılması yolununda önemli adımlar attık. İş davalarında 120 bin dava açılmadan iki tarafın anlaşmasıyla sonuçlandı. Yüzde 60 dosya dava açılmadan anlaşmayla sonuçlandı.
1 Ocak itibarıyla ticari davalarda da ara buluculuğu gündeme getiriyoruz. Yaklaşık 200 bin dosya mahkemeye gelmeden taraflar masaya oturacak. Bunu daha da geliştirmeyi düşünüyoruz. Ceza davaları da savcılık ve asliye cezaya konu olmadan, taraflar bir araya gelip, iki taraf da memnun bir şekilde anlaşıyor. Bu uzlaştırma, ara buluculuk süreçlerini yaygınlaştırmayı hedefliyoruz."
Elektronik tebligatın da bu süreçlerden biri olduğunu belirten Gül, "Elektronik tebligat da 1 Ocak itibarıyla yürürlüğe girecek. Yaklaşık 40 milyon adli tebligat, posta aracılığıyla adresinize geliyor. Avukatlar ve kurumlara tebligat 1 Ocak itibarıyla elektronik yolla gelecek. Ama ben vatandaş olarak talep edersem, bana elektronik tebligat da gelecek. Mahkemeden, belediyeden ya da herhangi bir kurumdan tebligat cep telefonunuza geliyor. Mail adresi veriliyor aynen TC kimlik numarası gibi. Oraya tebligat yapıldı, sistem kendisine ulaştığını görüyor. Gördükten 5 gün sonra tebligat yapılmış sayılıyor. Böylece tebligat yapılmadan hak kayıplarının önüne geçilmesi önlenecek. Vatandaşlar için talebe bağlı ama kurumlar için zorunlu. " diye konuştu.
Bakan Gül, vatandaşların, "Dava açtım ama Allah bilir ne zaman biter." tepkilerinin olduğunu ifade ederek, yeni düzenlemeler yaptıklarını anlattı.
"Geç gelen adalet, adalet değildir." diyen Gül, hakim, savcı ve avukatlarla görüşme yapıldığını, belli konularda yargılamanın hangi sürelerde tamamlanacağına dair süre belirlendiğini belirtti.
Gül, "Yargıda Hedef Süre" ile ilgili şu örnekleri verdi:
"Mesela kasten adam öldürme, savcılık aşaması ortalama sistemde bakıldı 627 gün sürüyormuş. 627 gün ortalama süre sonrasında dava açıyor savcı. Adam öldürme, 627 gün. Şimdi 1 Ocak'tan sonra bu konuyla ilgili savcı dosyayı önüne aldığında kasten adam öldürmede hedef süresi 150 gün. Yani 150 günde bu konuyu bitirip, davayı açma ya da ne şekilde sonuçlandıracaksa soruşturmayı bitirecek. Cinsel saldırıyla ilgili savcının önüne bir konu geldi. Baktık, ne kadar sürüyor ortalama, savcılık aşaması? 243 gün, ortalaması. Bu 43 gün olan da var, 643 olan da var. Ortalamasını söylüyoruz. Şimdi 120 gün hedef süre olarak konuyor. Cinsel saldırıda 120 gün hedef süre."
Gül, bin 457 dava, 220 soruşturma türü için hedef süre belirlendiğini, adil yargılamanın esas olduğunu vurguladı.
Nafaka konusunda Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile çalışma yaptıklarını anlatan Gül, "Elbette çok ciddi anlamda ele alınması gereken bir konu. Taraflardan birini de mağdur etmeye yol açmadan bu husus enine boyuna tartışılıyor. Aile Bakanlığımızın da bu konudaki yönetiminde bu süreç, yakın zamanda yine nasıl bir çerçeve çizileceği belli olacaktır. Elbette konu Meclis'in takdirinde olan bir konu ama Aile Bakanlığı ile çalışmaların tam nihayete ermesi ve gerçekten kamuoyunda tüm tarafları memnun edecek bir çalışmayı biz de arzuluyoruz. Bu konuda bir çözüm ya da bir masaya yatırılması ama yeni mağduriyetlere de yol açmaması da önemli. Umarım yakın zamanda bu konu netleşmiş olur." diye konuştu.
"YAKLAŞIMIMIZ, GÜVEN VEREN ADALET SİSTEMİNİ İNŞA ETMEK"
Gül, reformların yapılıp biten işler olmadığını, AK Parti hükümetinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde reformcu ve değişimci bir parti olarak sürekli kendisini yenileyen, eksikliklerini tamamlayarak yola devam eden bir yaklaşımda olduğunu ifade etti.
Yargı, reform paketleri gibi çok önemli adımlar atıldığını anlatan Gül, şunları kaydetti:
"Özellikle FETÖ'nün tasfiyesiyle beraber Türkiye'de olağanüstü hal uygulamaları oldu, Türkiye'de darbe girişimi oldu, 2019'u artık bu konuda yargıya ilişkin sorunlarının yavaş yavaş aşılarak, güvenin de yine aşılacağı bir sürecin inşasının önemini çok vurguluyoruz. Elbette kimsenin elinde sihirli bir değnek yok. İnsan unsurunun olduğu yerde toplum nasılsa, kurumlar da ona göre şekilleniyor ama bir niyetin, yol haritasının ortaya çıkması çok önemli. Bu çerçevede Yargı Reform Belgemizi güncelliyoruz, 2023'e kadar Türk yargısı ne şekilde yol izleyecek, ne şekilde parametreler üzerinde inşa edilecek, buna çalışıyoruz. Bunu yaparken de toplumun her kesimiyle bu masanın etrafında konuşuyoruz. Temel yaklaşımımız da güven veren adalet sistemini inşa etmek. Erişilebilir, öngörülebilir hukuk düzeni oluşturmak. Bu bizim temel yaklaşımımız."
"İLAVE BİR SINAVDAN BAHSEDİLİYOR"
Gül, nicelik itibarıyla adliye binalarını, hakim-savcı sayısını, teknoloji imkanlarını çok geliştirdiklerini vurgulayarak, artık nitelik sorunu üzerinde çalıştıklarını aktardı.
Hukuk eğitiminin kalitesini artırmak, hukukçuların mesleğe başlamadan önce bir sınava girerek, sınavdan sonra noter, avukat, hakim-savcı olacağı bir sistem üzerinde çalışıldığını dile getiren Gül, şöyle devam etti:
"Herkes kendi sınavını da ayrıca yapabilecek. İlave bir sınavdan bahsediliyor. Bu önemli, yani niteliği arttırma anlamında. Hukuk fakültesinden mezun olan birisi yani 'hiçbir şey olmasa avukat olurum.' şeklinde bir yaklaşım aklına gelebiliyor ya da farklı bir düşünce içerisine girebiliyor. Niteliği arttırıcı hukuk eğitimini merkeze aldık. Hukuk fakültelerinin sayısının bu konuda daha azaltılması, öğrenci sayısının azaltılması ile öne çıkan başlıklardan birisi. Daha nitelikli öğrencilerin yine orayı tercih edeceği bir sistem üzerinde çok değerli hocalarımızla da tartışıyoruz. Bu konuda YÖK'ün de öncülüğünde bir modeli çalışıyoruz. Hakim-savcı yardımcılığı müessesesini masaya yatırdık. Okulu bitiriyorsunuz, hemen stajınızı yapıyorsunuz, 6 ay-bir yıl. Kura çekiyorsunuz, bir asliye cezada, sulh cezada hakim oluyorsunuz ya da savcı oluyorsunuz. Vatandaşlarla ilgili pratiği görmeden, teoriyi tam daha iyi görmeden kürsüye çıkıyorsunuz. Bu hakim-savcılarımızın değil, bu bizim çözmemiz gereken bir konu. Hakim yardımcılığı, savcı yardımcılığı Türk hukuk sistemine ilk girecek bir sistem. Belli bir dönem hakim nezaretinde bazı işleri yaparak, nasıl karar verilir, nasıl işlem yapılır bunu örecek. Yani kürsüye çıkmadan kürsünün yanında hakim nasıl davranıyor taraflara, bağımsızlık, tarafsızlık. Amacımız teori ve pratiği aldıktan sonra kürsüye çıkması hakim ve savcıların."
Hakim ve savcı yardımcılığından sonra da sınav yapılacağını dile getiren Gül, bu sistemi değerlendirdiklerini söyledi.
Gül, af konusu ile ilgili olarak, "Cumhurbaşkanımızın açıklamaları gayet net, toplumun bu husustaki duyarlılığını dikkate alıcı adımları attık ve bundan sonra da hep atacağız. Bizim yapmaya çalıştığımız infaza ilişkin, denetimli serbestlik ya da diğer hususlarla ilgili nasıl bir infaz önerileri olur bu konuda çalışıyoruz. Siyaseten de partimiz bu konuda gerekli değerlendirmeyi yapacaktır. Elbette tüm siyasi partilerle de görüşülecektir ama bu konuda asla toplumu rahatsız edici bir af şeklinde bir düzenleme olmayacağını Sayın Cumhurbaşkanımız da açıkladı. Çalışmalar devam ediyor. Siyasetin vereceği bir karardır." ifadelerini kullandı.
CEMAL KAŞIKÇI CİNAYETİ
Gül, Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili Türkiye'nin başından itibaren büyük bir titizlik gösterdiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
Üstü örtülecek, Allah bilir kimin üzerine fatura edilecek bu mesele Suud taraflarınca da artık inkar edilmeden Türkiye'nin bu kararlı tutumuyla herkes olayın ne olduğunu anladı. Bir ara hatırlarsanız 'Montlu birisi çıktı, şurada gözüktü, konsolosluktan çıktı' gibi şeyler söylendi. Belki de (Türkiye'nin üzerine yıkmak) öyle bir niyet de vardı ama son tahlilde Türkiye bu konuda bütün dünyanın takdir ettiği bir süreci başarıyla sürdürdü. Bu konu Birleşmiş Milletler dahil uluslararası tüm mekanizmalar dahil nereye gitmesi gerekiyorsa Türkiye olarak bu konunun sonuna kadar takipçisi olacağız, asla bu konu kapatılmayacak. Temel yaşam hakkına, bir insan hayatına kastedilen bir meselenin Türkiye olarak sonuna kadar takipçisi olmaya devam edeceğiz. Şu an itibarıyla 18 kişi hakkında iade talebini Suud makamlarına ilettik. Elbette Suç Türkiye'de işlendiği için Türkiye bu konuda yargılama yapmaya yetkili bir mercidir. Türk makamları, Türk yargısı bu konuda soruşturmasını yapacak ve savcılık takdiriyle davası açılacak ve Türkiye'de yargılama devam edecekti. Bu konuda tüm dünyanın desteğiyle meselenin aydınlatılması konusunda sonuna kadar çabamızı sürdüreceğiz. Kırmızı bültenle İnterpol üzerinden tüm süreçler takip ediliyor, iade talepleri de takip ediliyor."
Bakan Gül, hayvan hakları konusunda da Adalet Bakanlığı olarak çalışmalar yaptıklarını ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yasalaştırmasını beklediklerini söyledi.
Türkiye'de özgürlüklerin en geniş anlamda kullanılması gerektiğini savunduklarını dile getiren Gül, "Ancak bu özgürlükler, hiç kimsenin bir başkasına hakaretini elbette mazur göstermez. Terörü, şiddeti, terör örgütünü propaganda ve vandalizmi, şiddeti teşvik edici eylemler hiçbir yerde mazur görülmez. Düşünce özgürlüğü sonuna kadar kullanılmalı ama bu ifade özgürlüğü elbette şiddeti, terörü öven, propagandasını yapan ya da kişi hukukuna saldırıda kullanılmamalı." şeklinde konuştu.