10.02.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
Zeynep Miraç
Abant Platformu’nun, yaklaşık 150 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen 28. Buluşması’nın ikinci günü karlar altında başladı. İlk oturumun başlığı ‘AB Müzakere Süreci- Gelinen Noktalar’, moderatörü ise Today’s Zaman yazarı Nicole Pope’tu.
Türkiye-AB müzakere sürecinde yıllardır konuşulan konular, Türkiye’nin AB’ye nasıl gireceği, tamamlaması gereken görevler ve AB’nin ayak diremeye devam edip etmeyeceğiydi. Oysa dünkü konuşma tamamen farklı gelişti.
‘Hâlâ lokomotif’
Özellikle yabancı gazeteci ve akademisyenlerin ana sorusu “Türkiye hâlâ AB’ye girmek istiyor mu?” oldu.
Her ne kadar Avrupa’nın içinde olduğu ekonomik krize karşın Türkiye ekonomisinin iyi durumu ve Başbakan’ın Şanghay Beşlisini AB’ye alternatif olarak göstermesi gündeme oturmuş olsa da, hemfikir olunan nokta demokratikleşmede hâlâ AB standartlarının yakalanmamış olmasıydı.
Bu açıdan AB’yi bir lokomotif olarak görenler çoğunluktaydı. Nicole Pope, kadın ve eşcinsel hakları gibi konularda Türkiye ile AB arasında büyük bir uçurum olduğunu hatırlattı.
”AB içindeki büyük ülkelerin tercihleri çoğunluğu yansıtmıyor” diyen Today’s Zaman yazarı Joost Lagendijk’a göre 2014’ün ilk yarısına kadar Türkiye iç politikasıyla meşgul olacak ve AB üyeliği için kritik zaman 2014’ün ikinci yarısında başlayacak.
Uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. Hans Köhler ise Türkiye’nin, AB’yi gerçekten istiyorsa, kamu diplomasisi yapması gerektiğini savundu: “Neden TRT 24 saat İngilizce yayın yapmıyor? Ülke ile ilgili görüşleri, Avrupa’daki popüler partilere bırakmamalısınız”.
‘Büyük destekçi Kürtler’
Abant Platformu Yönetim Kurulu Üyesi Cemal Uşşak’ın ise konuşulanlara bir itirazı vardı. “50 yıldır kapıda bekletildiğimiz sloganının tam bir karşılığı olmadığını düşünüyorum” diye başladı sözlerine ve devam etti: “Öyle zamanlar oldu ki, kimi siyasetçilerimiz elinin tersiyle itti, AB’nin bizden beklediği, Türk halkının faydasına olan reformları yapmadık. Bu boş yılları hesap edersek 50 yıldan mahsup etmek lazım. Biz Türkler olarak AB’ye sitem edeceksek son 5-10 yıl itibariyle etme hakkımız olabilir”.
Human Rights Watch Türkiye Temsilcisi Emma Sinclair Webb de Uşşak ile hemfikirdi. “AB müzakere sürecinde üzerine düşenleri yapmamış olabilir ama Türkiye de yapmadı” dedi, “Eleştirimiz Türkiye’nin daha ileri gitmesi için, beklentilerimiz yüksek”.
Ümit Fırat ise AB’yi en çok destekleyen grubun Kürtler olduğunu söyledi. Bunun nedeni ise AB üyeliğiyle gelecek demokratikleşme, milliyetçiliğin fiilen sona erebileceği umudu. Ona göre AB’ye üye olmuş bir Türkiye karşısında Kürtler ayrı devlet hayalini gündemlerinden çıkaracaklar.
“AB ölmedi, ayakta”
Bu konuşmalar sürerken, tartışmaların bir anlamda tarafı olan AB Türkiye Delegasyonu Birinci Müşaviri François Naucodie söz aldı. “Size iyi bir haberim var” dedi, “AB ölmedi ayakta. Dün 2014-2020 bütçesi onaylandı, bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum”. Naucodie, AB sürecinin Türkiye için reformlar açısından büyük bir araç olduğunu söyledi ve ekledi: “Kızılırmak geçilirken at değiştirilmez”.
‘Başbakan karar almaya zorluyor’
Abant Platformu’nda konuşan Başbakan Başdanışmanı Prof. Dr. Bekir Karlığa, Başbakan’ın Şanghay Beşlisi sözlerine açıklık getirdi: “Başbakan’ın olmayacaksa olmasın tezi, artık bıçağın kemiğe dayandığının işareti. Yoksa AB’yi reddetme hedefi yok, bir karar alma noktasına çekme arzusu var”.