07.05.2009 - 01:38 | Son Güncellenme:
Güven Özalp
Haziran ayında yeni üyelerini belirleyecek olan Avrupa Parlamentosu (AP), yerel seçimlerin ardından DTP’ye yönelik operasyonların etkisi ve Birleşik Sol Grup’un ön ayak olmasıyla önceki gece Türkiye konulu bir oturum düzenledi. Eleştiri dozunun oldukça yüksek olduğu “Türkiye’de Demokratik Süreç” başlıklı oturumda, Türkiye’den karışık sinyaller geldiğini belirten Avrupa Birliği (AB) Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn, Kürt sorunu, Ergenekon davası ve basın özgürlüğü konularının Brüksel’in yakın takibinde olduğu mesajını verdi. Rehn, AB Komisyonu’nun Ergenekon sürecindeki bazı uygulamalara şüpheyle baktığını, basın özgürlüğü konusunda da endişeli olduğunu net bir şekilde ortaya koyan açıklamalar yaptı.
Basın özgürlüğü endişesi
Rehn, parlamenterlerin basın özgürlüğü ve Doğan Yayın Holding’e kesilen vergi cezasıyla ilgili sorularına da muhatap oldu. İfade özgürlüğünün her demokrasinin temel taşı olduğunu vurgulayan Rehn, “Medya özgürlüğü ve bu alanda Türkiye’de yaşanan son gelişmeler konusunda endişeli olduğumu söylemeliyim. İlerleme Raporu’nda bu konuya mutlaka özel bir bölümde değineceğiz” dedi. Rehn, 301. maddede yapılan değişikliğin medyaya yönelik saldırıları meşru kılamayacağının da altını çizdi.
Liberal Alman parlamenter Alexander Graf Lambsdorff da reformlardan uzaklaşıldığını belirterek, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü konusunda ciddi sıkıntılar olduğunu vurguladı. Lambsdorff, gözlemcilerin bu alanlardaki durumun giderek kötüleştiğini rapor ettiklerine dikkat çekti ve Doğan Yayın Holding’e kesilen vergi cezasının da aralarında olduğu son gelişmelerin ciddi endişe kaynağı olduğunu söyledi.
AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı Joost Lagendijk ise Türkiye’de bazı işlerin iyiye bazılarının ise kötüye gittiğinin altını çizerek, “Türk hükümetine her konuya hukukun üstünlüğü ilkesi temelinde yaklaşmasını tavsiye ediyorum” dedi. Lagendijk basına yönelik boykot çağrılarını eleştirdi.
İki adım ileri bir adım geri
Türkiye’nin reformlar konusundaki performansı, AB’yi tam olarak tatmin etmiyor. Türkiye’den karışık sinyaller geldiğini söyleyen Rehn, “İki adım ileri bir adım geri gidiliyor hissi doğuyor. Tabii bu iki adım geri bir adım ileri olmasından daha iyi” dedi. Rehn, müzakere sürecinin hızının temel özgürlükleri, insan haklarını ve demokratik laikliği güçlendiren reformlardaki ciddi ilerlemeye, yoğunluğa ve uygulamaya bağlı olacağını ifade etti.
Birleşik Sol Grup adına konuşan İtalyan Parlamenter Vittorio Agnelotto ise AB-Türkiye ilişkilerinin tıkanmasının tek sorumlusunun Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olduğunu belirtti ve Kürt sorununun çözümü için DTP’nin muhatap alınmasını istedi.
‘Terörü kınamak görev’
DTP’yle ilgili gelişmeleri yakından izlediklerini söyleyen Rehn, terörü kınadıklarını ve Türkiye’nin bu alandaki mücadelesine destek verdiklerini ifade etti. PKK’nın AB’nin terör listesinde olduğunu hatırlatan Rehn, Güneydoğu halkının istikrar ve refaha ihtiyaç duyduğunu, bu nedenle şiddeti kınamanın herkes için bir görev olduğunu söyledi.
Rehn, “Çoğulculuk her demokrasinin önemli bir unsuru. DTP de bunun bir parçası ve meşruiyeti seçimlerde sandıktan çıkan oylarla kanıtlandı” dedi. DTP hakkındaki kapatma davasına da değinen Rehn, Türkiye’deki siyasi partiler yasasının Avrupa’daki standartlarla uyumlu olmadığını söyledi. Rehn, oturum öncesinde DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’le bir araya geldi.
Ergenekon vurgusu
Ergenekon Davası’nın önemine vurgu yapan Rehn, süreçle ilgili kuşku uyandıran unsurlar olduğunu şu ifadelerle dile getirdi: “Ergenekon soruşturmasının son dalgalarında hukukun üstünlüğü ilkesinin tam olarak uygulanıp uygulanmadığı ya da tutuklamaların ardında başka bazı siyasi amaçların olup olmadığı sorgulanabilir. Jüri henüz kararını vermedi. Gelişmeleri çok yakından izliyoruz ve bu konuya sonbahardaki İlerleme Raporu’nda mutlaka yer vereceğiz.” Rehn’in, “Jüri henüz kararını vermedi” (The jury is still out) cümlesi özellikle Amerika’da basının manşet ya da haber başlıklarına sıkça yansıyan bir ifade. Özel bir konuda, özellikle mevcut verilerin yetersizliği nedeniyle nihai karara varılmadığını anlatmaya yönelik bu cümlenin Rehn tarafından dile getirilmesi önemli.