03.02.2021 - 10:47 | Son Güncellenme:
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre yalnızca 2018 yılında 9,6 milyon insan kanser nedeniyle hayatını kaybetti. Son 20-30 yılda ortalama ömrün uzaması ve yaşlı nüfusunun artmasına bağlı olarak kanser hastalıklarının oranı arttı. Yaygın görülen kanser türlerinin coğrafi olarak farklılaştığını ve bunun genetik, çevresel ve beslenme farklarından kaynaklandığını belirten Op. Dr. Cuma Aslan, “Bölgesel ve uluslararası veritabanlarının oluşturulması kanserin etyolojisi ile ilgili bilgimizi geliştirmede kritiktir. Sonunda global olarak kanserin önlenmesi için hedeflenen stratejilerin başlatılmasına yardımcı olacaktır. Kansere bağlı ölüm oranlarının ve 5 yıllık kanserli hastaların sağ kalım oranlarının izlenmesi sağlık hizmetinin eşit verilmediği bölgeleri tespit edecektir. Böylece sağlık hizmetlerine ulaşım kolaylaştırılacak ve tedavi için kılavuz oluşturulacaktır” diyor.
Kanserin temelinde kontrol edilemeyen hücre bölünmesi yatıyor
Kanser teriminin ilk olarak Yunanlı hekim Hipokrat tarafından tanımlandığını söyleyen Op. Dr. Aslan, kanserin kaynaklandığı doku veya organa göre birçok türü bulunduğunun ama hepsinin temelinde kontrol edilemeyen hücre bölünmesi olduğunun altını çiziyor. Tüm doku ve organlarda kanser gelişim süreci aynı olduğuna dikkat çeken Op. Dr. Aslan, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Normal şartlarda vücudumuzdaki sağlıklı hücrelerin bölünmesi, çoğalması hücrenin çekirdeğinde bulunan DNA tarafından kontrol edilmektedir. Belirli sayıda bölünme sonrası hücre ölümü gerçekleşir. Buna apoptozis (programlı) hücre ölümü denir. DNA’da meydana gelen hasar sonucu hücre bölünmesi kontrol edilemez. Aşırı çoğalan hücreler organ ve dokularda birikerek tümör dediğimiz kitleleri oluşturur. Ancak tümörlerin tümü kanser değildir. Kapsülü olup kapsül dışına çıkamayan, uzak doku ve organlara yayılım göstermeyen tümörlere iyi huylu tümörler; kapsülü olmayan kan ve lenf damarlarıyla uzak doku ve organlara giden tümörlere kötü huylu tümör (kanser) denir.”
Bazı risk faktörlerini azaltmak mümkün
Op. Dr. Cuma Aslan, erkeklerde deri, akciğer, prostat, kalın bağırsak, mide, pankreas ve rektum; kadınlarda ise deri, meme, akciğer, kalın bağırsak, rektum, over, mide ve pankreas kanserinin en sık görülen türler olduğunu anlatıyor. Kanserin kesin nedenleri bilinmediğini ancak bazı risk faktörlerinin tanımlandığını söyleyen Op. Dr. Aslan, bu risk faktörlerinin çevresel değiştirilebilir ve değiştirilemeyen olmak üzere iki ana gruba ayrıldığını anlatıyor: “Tütün ve alkol kullanımı, radyasyona maruz kalma, besinlerdeki kanserojen maddeler, virüsler, güneş ışınlarına maruz kalma ile deri, solunum veya sindirim yoluyla vücuda giren kimyasal maddeleri çevresel değiştirilebilir risk faktörleri arasında sayabiliriz. Yaş, cinsiyet ve aile öyküsü ise değiştirilemeyen risk faktörlerindendir. Bu faktörleri açıklamak gerekirse; çoğu kanser türü ileri yaşlarda görülür. Ancak lenfoma, lösemi gibi çocukluk çağında görülen kanserler de vardır. Prostat kanseri sadece erkeklerde görülür. Meme kanseri ise hem kadınlarda hem erkeklerde görülür ama kadınlar da risk daha fazladır. Yakın akrabalardan birinde genç yaşta kanser görülmesi; birkaç kuşakta, üç veya daha fazla kişide aynı tür kanser görülmesi ailesel kanser riskini akla getirir.”
Farklı kanser tiplerinin farklı belirtileri bulunuyor
100’ü aşkın kanser tipi bulunduğu için belirtilerin farklılık gösterdiğini belirten Op. Dr. Aslan, en sık görülen belirtileri şöyle sıralıyor:
Kilo kaybı: Hızlı kilo kaybı mide, yemek borusu pankreas gibi kanserlerde çoğunlukla ilk belirtidir.
Halsizlik: Kronik kan kaybı ile seyreden mide, bağırsak gibi kanserlerde halsizlik ilk belirti olabilir.
Yüksek ateş: Tüm kanserlerin son evresinde yüksek ateş görülebilir. Lenfoma ve lösemi gibi kanserlerde ateş ilk belirti olabilir.
Kanama: Bağırsak kanserlerinde dışkıda kanama, mesane kanserlerinde idrarda kanama görülür. Akciğer kanserlerinde balgam ve öksürükle kan gelebilir.
Elle kitle gelmesi: Meme kanserlerinde, lenf kanserlerinde yumuşak doku kanserlerinde ilk belirti ele gelen sert düzensiz sınırlı kitle olabilir.
Ciltteki benlerde veya siğillerde boyut artışı veya renk değişikliği, deride iyileşmeyen yaralar: Cilt kanserlerinde görülebilir.
Dışkılama ya da idrar yapmada zorluk: Prostat ve rektum kanserlerinde görülebilir.
Yutma güçlüğü, ses kısıklığı: Yemek borusu ve gırtlak kanserlerinde görülebilir.
Kanser tedavisinde yeni yaklaşımlar
Kanser tedavisinin multidisipliner bir tedavi olduğunu anlatan Op. Dr. Kara, “Modern kanser tedavisi cerrahlar, medikal onkologlar, radyasyon onkologları, rekonstrüktif cerrahlar, patologlar, radyologlar ve primer bakım doktorları tarafından koordineli bir şekilde yapılır. Çok bilinen cerrahi tedavi ve kemoterapinin yanı sıra farklı tedavi yöntemleri de kullanılır. Kanser biyolojisinin son 10 yılda daha iyi anlaşılması moleküler tedavi alanının hızla gelişmesini tercih etti. Bu yöntemde temel prensip normal hücre ile kanser hücresi arasındaki moleküller farklılıkları tespit etmek ve sadece kanser hücrelerini hedeflemiş tedavileri geliştirmek. Ayrıca prostat ve meme gibi hormona duyarlı kanserlerde hormon tedavisinden, vücudumuzda var olan ve kanser hücresini yok edebilecek antitümör immunteyi uyarmak için ise immunoterapiden de faydalanılıyor” diyor.