Yarınlarımızın En Önemli Sağlık Alanı ' Fizyoterapi ' Olacaktır
Fizyoterapi'nin geçmişi Hipokrat zamanına kadar uzanmaktadır. Daha o zamanlarda hastalar manuel terapi ya da çeşitli diğer fizik tedaviye özgün terapi yöntemleriyle tedavi edilmeye çalışılıyordu. Tıp tarihi bize bu gerçeği fazlasıyla yansıtmaktadır. Hidroterapi yöntemi yani suyun tedavi edici özelliklerinden faydalanmak da kullanılan yöntemler arasındaydı. Suyun eklemler ve kaslar üzerine binen yükü azaltıcı etkisi ağrı kontrolü sağlamaya yardımcı oluyordu. Günümüzde geliştirilerek kullanılan bu yöntemler fizyoterapistlerin yönlendirmeleriyle daha da fayda sağlar bir hale geldi. Peki gerçek anlamda fizyoterapi nedir, ne zaman ihtiyacınız olur? İşte bu noktada Uzman Fizyoterapist Ahmet Burak Sezgin'nin önemli görüşleri ile fizyoterapiye genel bir göz atalım.
Fizyoterapi Nedir?
Fizyoterapi, diğer adıyla fizik tedavi travma, yaşlılık, yaralanma ya da çeşitli hastalıklar nedeniyle eksilme ve bozulma gösteren fonksiyonel hareketleri geri kazandırmak amacıyla yapılan tedavi yöntemlerine verilen isim. Fizyoterapist ise fizyoterapi ve rehabilitasyon alanında 4 yıl lisans eğitimi almış ve ünvanı kazanmış sağlık profesyonelleridir. Fizyoterapist'ler; Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü'nden mezun olarak bu alanda çalışmaya hak kazanırlar. Türkiye'de geçtiğimiz yakın zamanda ilk Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Fakültesi Hacettepe Üniversitesi'nde açılmış ve fakülte derecesine yükseltilmiştir. Böylece geçmişten günümüze fizik tedavi ve rehabilitasyon ile birlikte fizyotertapist mesleğinin ülkemizde ki yarınları da güvenle ve başarı ile gelişmekte, gittikçe önem kazanan bir alan olma avantajını sağlamıştır.
Fizyoterapinin Tarihi Gelişimi Nasıl Olmuştur?
Hipokrat zamanında fizyoterapi alanında çeşitli tedavi yöntemlerinin başlangıcı atılsa da profesyonel anlamda ilk tedavi çalışmaları 17. yüzyıl başlarında Avrupa'da gerçekleşmiştir. İsveç'te 1813 yılında kurulan Royal Central Institute of Gymnastics isimli merkezde tedavi amaçlı manuel terapi yaklaşımları ve egzersizler yapılıyordu. Bu merkez fizyoterapinin yapıldığı bilinen ilk kurum olarak bilinir. Yeni Zelanda Otago Üniversitesi'nde fizyoterapi okulunun açılması, İngiltere'de Chartered Society of Physiotherapy'nin kurulması fizyoterapi tarihi için önemli gelişmelerdir. Amerika'da 1921 yılında fizyoterapi derneğinin de kurulmasıyla fizyoterapi gitgide daha fazla önem kazanmaya başlamıştır.
19. yüzyılda yaşanan çocuk felci hastalığının tedavisine Amerikalı sağlık profesyonelleri fizyoterapi yöntemleri ile katkı sağladı. Birinci Dünya Savaşı sonrasında birçok insanın sakat kalması fizyoterapiye olan ihtiyacı arttırdı.
Dönem değiştikçe yaşanan hastalıklar ve sıkıntılar değişse de fizyoterapiye her zaman ihtiyaç olduğunu kolaylıkla söyleyebiliriz. Geçmişten günümüze fizyoterapiye ve fizyoterapistlere her daim ihtiyaç olmuştur. Bunun nedeni kas, iskelet ve sinir sistemini etkileyen birçok hastalığın tedavisinde kullanılan bir yöntem olmasıdır.
Teknolojinin gelişmesi ve çalışma koşullarının değişmesiyle birlikte toplumların gittikçe hareketsizleştiğini söyleyebiliriz. Bu hareketsizleşme de kas ve iskelet yapısını oldukça olumsuz etkilemektedir. Bu sebeple günümüzde fizyoterapistlere duyulan ihtiyaç da giderek artmaktadır. Fizyoterapistler bireylerin yaşam kalitesinin arttırılmasına ve tedavi edilmelerine katkı sağlamak için, her geçen gün sayıları artan yaklaşımlarla hizmet vermektedir.
Türkiye'de Fizyoterapi Tarihi
Ülkemizde fizyoterapinin temelleri 1961 yılında, Prof. Dr. İhsan Doğramacı tarafından Hacettepe Üniversitesi'nde Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Yüksekokulu'nun açılmasıyla atılmıştır. 1969 yılında ise Hacettepe Üniversitesi'nde Türkiye Fizyoterapistler Derneği kuruldu. İçinde bulunduğumuz 21. yüzyıl dilimindeyse Fizyoterapi mesleğinin odalaşma konusunda gündemde olup çalışmalar hızla ilerlemekte. Bu gelişmeler sayesinde fizyoterapi çalışmaları ülkemizde hız kazandı. Fizyoterapi çalışmalarının etkileri gözlemlendikçe bu alana ilgi oldukça arttı. Dünya'da ve ülkemizde fizyoterapi mesleği bir çok uzmanlık dalına ayrılmaktadır. Bunlar; manuel terapi, osteopati, psikonöroimmünoloji gibi alanlar olarak en başta sıralanabilir.
Fizyoterapiye Ne Zaman İhtiyacınız Var?
Fizyoterapinin amacı romatolojik, ortopedik, nörolojik, nöroşirujikal, kas ve iskelet sistemiyle ilgili hastalıkların tedavisi ve hastalığın neden olduğu ağrıların azaltılması, hareket ve fonksiyonelliğin arttırılmasıdır. Hastaların yaşam kalitesi için de fizyoterapinin önemi oldukça fazladır. Hastanın kaç seans fizyoterapiye ihtiyacı olduğu hekim tarafından koyulmuş teşhis ve tanıya göre farklılık göstermekle birlikte programlanması fizyoterapi uzmanları tarafından belirlenir. Gerekli yöntemler hastalara, fizyoterapistler tarafından uygulanır. Geçmişten günümüze fizyoterapi oldukça gelişme göstermiştir. Fizyoterapi müdahaleleri bilimsel kanıtlara dayanan özel tekniklerdir. Travmatik diz yaralanmaları, parkinson, inme, bel fıtığı, boyun fıtığı, mekanik bel ağrıları, solunum problemleri, fibromiyalji, kronik kas spazmları gibi birçok spesifik hastalıkta uzmanlaşmış fizyoterapistler de vardır. Bu hastalıkların tedavisinde ve hastanın yaşam kalitesinin arttırılmasında fizyoterapinin ve bu alanda özelleşmiş uzman fizyoterapistlerin önemi büyüktür.
Skolyoz, boyun kaynaklı baş ağrıları, kireçlenme, kemik erimesi, kol ve bacakta görülen sinir sıkışmaları, spor yaralanmaları ve birçok hastalığın tedavisi fizyoterapi ile mümkündür. Hastanın terapiye devamlılığı iyileşmesinde büyük önem taşır. Ancak tüm tedaviler holistik yaklaşımla yani çok yönlü ele alınmalıdır. Bu çok yönlü ele almayla birlikte multidisipliner yani diğer sağlık profesyonelleri(hekim, diyetisyen, psikolog, podolog vs.) ile çalışmakta önem taşır. Sağlıklı ve kaliteli bir yaşam için düzenli kontrollerinizi ihmal etmemelisiniz. Aklınızdaki tüm sorulara yanıt bulmak ve alanında yetkin bir fizyoterapistten yardım almak için Uzm.Fzt. Ahmet Burak Sezgin'e danışabilirsiniz.
Tüm Miliiyet Sağlık okurlarına sağlıklı günler.