Sevgili Pembenar okurları;
Dünya ve ülkemiz zor günlerden geçiyor… Salgın ile başlayan sağlık ve ekonomik kaygılar, deprem ile perçinlenince, fiziksel olarak iyi olmanın yanı sıra, psikolojik olarak da sağlam kalabilmek büyük önem taşıyor. Acılar ardından gelen sevindirici haberlerde yok değil… 91 saat sonra enkaz altından sağ kurtarılan Ayda… Depremden 30 saat sonra enkaz altından sağ kurtarılan Ela… Kardeşi ile saatlerce yaşam mücadelesi veren ve bu mücadeleden tek başına galip çıkan İdil... Bir tarafta deprem… Bir tarafta pandemi… Bir yandan evlerimizde oturup pandemiden uzak kalmaya çalışırken, depremin verdiği korku ile dışarıda kalma zorunluluğu… Biz yetişkinler bu zorlu dönemi atlatmak için güçlük çekerken, bu tip kaygılar ile yetişen küçük çocuklar erişkin olduklarında nasıl sorunlarla mücadele edecek?
Çocuklarının uyku, beslenme ve eğitim hayatlarındaki başarıları ile yakından ilgilenen ebeveynler, acaba çocuklarının psikolojik dayanıklılıklarını arttırabilecek davranış biçimleri geliştirebiliyor mu? Çocukların zor durumlarla başa çıkma becerisi nasıl arttırılır?
Gelin bu soruların cevaplarını Çocuk Gelişimi Uzmanı Öğr. Gör. Eylem Bayram TUNCAY’dan alalım.
Eylem hanım, rezilyans kavramı nedir?
Rezilyans (dayanıklılık) kavramı zorluklara karşı uyum sağlama, olumsuzluklardan iyi sonuçlar çıkarabilme, esnek düşünme becerisi, hazırlıklı olmak olarak tanımlanabilir. İlk kullanıldığı zamanlarda zorluklar karşısında dayanma, direnme ve toparlanıp eski haline dönebilme anlamı ön plana çıkarken, şimdilerde stratejik bir perspektifle gerektiğinde değişim, dönüşüm ve başkalaşım anlamını da içermeye başlamıştır.
Deprem, salgın veya ani kayıp yaşayan çocuklara ebeveynler nasıl davranmalı? Çocuklar ile bu dönemde nasıl iletişim kurulmalı?
Deprem, pandemi gibi ani ve beklenmeyen olaylar çocukların dünyasında karmaşa ve kaygıya sebep olabilirler. Çocuklar böyle zamanlarda olduklarından daha farklı davranışlar sergileyebilirler. Örneğin daha agresif, öfkeli, kaygılı, yetişkine daha yakın ve ayrılmak istemeyen, yalnız kalmaktan korkan tavırlar içine girerek kendilerini ifade edebilirler. Bilinmezlik ve ani gelişen durumlarda ne yapılması ve kendini ve duygularını nasıl düzenlemesi gerektiğini bilemeyen çocuklara yetişkinler olabildiğince sakin ve sükûnetle yaklaşmalıdır. Yetişkin önce çocuğun duygularını anlamaya çalışarak onu sakinleştirmeli ve güvenli ortam yaratmalıdır. Çocuğun konuşmasına uygun ortamlar yaratarak kendini ve duygularını dışa vurmasını sağlamalı ve ona güvende olduğunu sık sık hatırlatmalıdır. Daha sonra çocuğun yaş grubuna uygun olarak durumu açık, kısa ve net olarak, onu korkutmadan açıklamaya çalışmalıdır. Yetişkin abartıya kaçmadan çocukla kendi duygularını paylaşarak, bu duyguların çok normal olduğunu ve bu durumlarda neler yapılması gerektiğini uzmanların açıklamalarını takip ederek açıklayabilir. Bunu yaparken önemli olan nokta yetişkinin çocuğa kendi kaygı ve korkularını yansıtmamasıdır.
Özellikle medyada yer alan göçük altından kurtarılan insanların görüntülerini çocuklarımıza izletmeli miyiz?
Şiddet içeren, doğal yollarla veya başka kanallarla meydana gelmiş insanlara zarar veren görüntüleri çocuklara seyrettirmemek, maruz bırakmamak yapılacak en doğru davranış olacaktır. Çocukların hayal dünyası ve gerçekleri algılama biçimleri yaşları ve gelişimleri doğasınca yetişkinlerden farklıdır. Bu süreçte herhangi bir yolla herhangi bir konuya bilmeden veya istemeden şahit olmuş, izlemiş, duymuş olan çocuğun sorularına yetişkin, çocuğun sorduğu kadarıyla cevap vermelidir. Yetişkin, çocuğa daha fazlasını aktarmamalıdır. Bu çocuğun ruh sağlığı ve duygusal gelişimi açısından önemlidir.
Çocukluk döneminde psikolojik dayanıklılık oluşturamamış bireyler ileriki yaşamlarında ne gibi sorunlar ile karşılaşıyor?
Erken yaşlarda bu kavramla tanışmış olan bireyler şüphesiz yetişkinliklerine bu becerileri taşıyarak yaşanabilecek ani değişimlerden, kriz durumlarından, stres ortamlarından daha az hasarla ve daha çok fırsatla çıkabileceklerdir. Uyum yetenekleri ile krizi fırsata çevirebilecekler veya bu durumlardan yeni beceriler öğrenme fırsatını kendi yararlarına kullanabileceklerdir. Tüm bu durumların ortaya çıkardığı değişim ve dönüşümden kendi hayatlardaki dengeyi koruyarak yaşam içinde daha güvenli var olabileceklerdir.
Çocuklarına üzülmesin diye kıyamayan ebeveynlerin koruyucu tutumları çocuğun zor durumlarla başa çıkma gücünü nasıl etkiler?
Bebekler ilk doğduklarında müthiş bir hızla dünyaya kendilerini uyarlamaya çalışarak becerilerini her geçen gün artırırlar. Örneğin bebeğin ağlaması yetişkin tarafından olumsuz bir durum olarak algılansa da bu yeni doğan için inanılmaz bir önem taşır. Bebek acıktığını, temizlenmesi gerektiğini, rahatsızlıklarını ağlayarak yetişkine haber verir. Bu durum bir iletişim şeklidir. Her seferinde bir mesaj gelir ve yetişkin bu mesaj karşılığında bir ihtiyacı giderir. Bu kadar basittir aslında. Çocukların ihtiyaçlarını dile getirmesine fırsat vermeden, gelişimleri için uygun ortamlar yaratmadan, sabırsızca yetişkin tarafında yönlendirilen ortamlarda, çocuklar kendi beceri ve duygularını tanıyamazlar. Ve tanımadıkları bu becerileri geliştiremez ve dolayısı ile bu durumlarla nasıl baş edeceklerini de bilemezler. Örneğin; su dolu bir bardağı nasıl taşıyacağını bilemeyen bir çocuğa bardağı nasıl taşıyabileceği konusunda çözüm üretme sürecinde ona destek olmakla, onun yerine bardağı taşımak, çocuğun kazanacağı beceri ve gelişim açısından aynı değeri taşımayacaktır. Ya da koşmak isteyen bir çocuğa sürekli “koşma düşersin” demek çocuğun eninde sonunda bir gün düşmesine engel olmayacaktır. Veya düştüğünde ne yapacağını bilemeyecek, duygularını ve kendini sakinleştirmeyi beceremeyecektir. Her iki durumda da çocuk en fazla zararı görecek kişidir.
Çocuklarda psikolojik dayanıklılık ve esnekliği arttırmak için neler yapılmalıdır?
Çocukların gelişimleri için uygun ortamlar yaratmak ve çocuğun bu ortamlarda karşılaşabileceği olumsuzluklara (düşmek, çatışma, paylaşamamak vs.) kontrol dahilinde izin vermek ve bu durumlar karşısında çocuğun bu durumu çözmek adına atacağı adımlar konusunda teşvik etmek, yardım istediği sürece yanında olmak önemlidir. Kriz durumlarını çocuklar baş edilmesi zor ama bir o kadar da fırsata çevrilecek değerli zamanlardır. Bu gibi durumlarda çocukların duygularını ifade etmesine ve bunlarla tanışıp baş edebilmesi için onlara zaman tanımak, alan açmak ve kendi çözüm süreçlerini yönetmelerine izin vermek önemlidir. Bu tutum çocuğun yaşadıklarına karşı direnç geliştirmesine, esneklik kazanmasına ve uyum sağlamasına yardımcı olacaktır.
Marka danışmanlıkları, öneri ve görüşlerinizi iletmek için bana aşağıdaki iletişim adreslerinden ulaşabilirsiniz.
Mail: tuvanaeroltu@hotmail.com
Instagram: @tuvanaeroltuu