
O bir süperstar... Kendi deyimiyle "Mitos"... Pop müziğine yıllarını veren bir isim. Şu sıralarda
altın devrini yaşıyor. En iyi şarkılarından oluşan albümü müzikmarketlerin vitrinlerini süslemek üzere. Sahne performansı ise mükemmel. Onu hafta sonları program yaptığı Günay Restoran'da izleyenler şaşkınlıklarını gizleyemiyorlar. Sesiyle, şovuyla ve müzikseverlerle kurduğu diyalog ile adeta devleşiyor. Evet, Ajda Pekkan'dan sözediyoruz.
Taşınma telaşına rağmen Ulus'taki evinin kapılarını Milliyet'e açan Ajda Pekkan çocuk tutkusundan, Yıldırım Aktuna ile olan aşkına kadar her konuda dobra dobra konuştu. Satır aralarında gizlenen birşey vardı. Süperstar geç de olsa anne olmak istiyordu...
* Ajda Hanım, sanki yeniden doğdunuz. Bu mucizenin adı aşk mı?
Pekkan: Demek ki insan bir anda değişebiliyormuş. Bunca zaman irademle, sabrımla, mizacımla, karekterimle, yapımla mücadele ettim. Aslında ben "Cesur Yürek"tim. Aslında sadece "aşk" diye tanımlayıp, tamamlamamak gerekiyor. Bence aşk bir sözcüğün içine sığdırılabilecek kadar küçük birşey değil. Aşk iki kişinin bütünleşmesinden kaynaklanan bir sentez ve bu ister istemez dışarı yansıyor. Şimdi hayatımda yer alan insanın varlığı ile onur duymam çok güzel bir duygu. Yıldırım Bey benim işime, ruhsal durumuma, dostlarıma, yüzüme yansıdı. Birdenbire elmanın yarısını bulduğumu anladım.
* Şöhret bazı eksiklikleri kapatamazdı mı demek istiyorsunuz?
Pekkan: Evet, doğru. Tek başıma ve o
yarım halimle... Yani şunu söylemek istiyorum, çocuğum yok, galiba bu gidişle evlenemeyeceğim de. Ne olacak bu kadar çalış, kazan. Ne farkeder bu şöhreti tek başıma yaşadıktan sonra? Tek avuntum sağlıklı oluşumdu. Şöhret iki ucu keskin bıçak. O erozyonları yaşamadan insanlar bir yere gelemiyorlar. Zamanla kendinizi buldukça bir başka görüşle bakıyorsunuz dünyaya. Açılar değişiyor ve insanın özgürlüğü öyle başlıyor. Kendinize gösterdiğiniz saygı ve ihtimamın yansıması da işte böyle bir birliktelikle kendini gösteriyor.
* Sözlerinizden bir çocuk doğurmak istediğinizi sezdik.
Pekkan: İstesem bile herşey kısmet. Çocukları çok seviyorum. Yıldırım Bey'in bir oğlu var ama kocaman. Keşke küçük bir oğlu daha olsaydı. Ben ona annelik yapsaydım, onu büyütseydim.
* Peki kendi çocuğunuz olmasını istemez miydiniz?
Pekkan: Ne kadar zor bu saatten sonra. Düşüncesi çok kolay ama pratikte o kadar kolay birşey değil. Bunun 9 ay portörlüğünü yapmak var. Ardından vücudun yeniden toparlanması. Ben şurada bir kiloyla uğraşamıyorum. Şimdilik kedilerimle idare ediyorum. Onları evlat yerine koyuyorum.
* Ay sonunda "Best Of Ajda Pekkan" adlı albümünüz piyasaya çıkacak. Neden yeni şarkılar yorumlamadınız?..
Pekkan: Yeni yapılan besteler o kadar niteliksiz, eski şarkılar da bir o kadar yerleşik ve güzel ki, ister istemez onlarla yarışıyorsunuz. Siz istemeseniz de eski şarkılarınızla yarıştırıyorlar. Ben de "Madem öyle Best Of benim boynumun borcu" dedim.
* Yıldırım Bey'in yanında "Süperstar" mısınız yoksa yalnızca Ajda olabiliyor musunuz?
Pekkan: Ben huzursuz, mutsuz, tedirgin bir insan olmuştum. Böyle yaşanır mı? Yıldırım Bey bana hiç o çelişkiyi yaşatmadı. Onun yanında yalnızca Ajda'yım.
* Daha önceden Yıldırım Bey'le tanışıyor muydunuz?
Pekkan: Tabii, pekçok yerde karşılaşmıştık. Galiba ikimizin de birbirimize ihtiyacımız olduğu anda oldu televizyon programı. Bana yanınızdaki konuk Yıldırım Aktuna olacak dedikleri zaman "Ben ne konuşacağım" diye düşündüm. Zaten donuk olarak tanımlanırım, iyice don yağı gibi olacağım. "Olmasa çok iyi" olur dedim. Sonra birtakım başka isimler saydılar, tam absurd. "Peki, Yıldırım Bey olsun" dedim.
Son dakika Bursa'dan aradım, "Ben vazgeçtim, gelemeyeceğim" dedim. "Yıldırım Bey'in başka günü yok" dediler. Düşündüm en azından entellektüel ve tanıdığım biri. Gittim, o gün Hülya Avşar da çok tatlıydı. Hülya'nın zekası programı öyle güzel bir hale getirdi ki, bir baktım Yıldırım Bey sürekli beni müdafaa ediyor. Çok hoşuma gitti. Bir ara elini elimin üstüne koydu. Çok tedirgin oldum...
* Yıldırım Bey elinizi tutuğunda hiç kalbiniz çarpmadı mı?
Pekkan: Yok, sadece seyirciden tedirgin oldum. Sonra programı izledim çok beğendim. Ardından Yıldırım Bey aradı ve çok güzel olduğunu söyledi. Öyle başladı ilişkimiz.
* Nazara inanıyor musunuz?
Pekkan: Tabii, birbirimize karşılıklı nazar boncuklarımızı verdik.
* Her ikiniz de çok meşgul insanlarsınız? Birbirinizi çok az görmekten yakınıyorsunuz. Birlikte yaşamanız mümkün değil mi?
Pekkan: Kalplerin beraber olması çok önemli. İnsanlar aynı evde yaşıyorlar, kalpleri birbirinden kopuk, düşünsel olarak kopuk, tensel olarak kopuk. Ama insanlar frekans olarak kopuk değillerse, birbirlerine gönül bağlılıkları varsa, isterlerse ayda olsunlar. Zaten romantik yatırımlar da yapamıyoruz. İkimiz de yatağa yattığımızda pestil gibi oluyoruz. Birbirimizi özlemekten çok görmeyi tercih ediyoruz ve gördüğümüz zaman da hiç olmazsa iki söz edip dertleşebiliyoruz. Bu da bizi rahatlatıyor.