Kafka'nın 'Dönüşüm' kitabının en etkileyici yerlerinden biri. Gregor böcek olarak öldüğünde annesinin ilk söylediği söz. Romandaki tüm yaşananlar imgeleme ve metafor şekilde anlatılmış. Ben ne zaman bu kitabı elime alsam gerçekmiş hissiyle okurum.
Geçenlerde bir ressam hanımefendinin evine misafir oldum. Odasının duvarında kitapla ilgili bir resmi vardı. Odaya ilk girdiğimde dikkatimi çekti. Resmedilen şekilde hiç düşünmemiştim daha önce. Resimde Gregor'un kafasında birçok karışık ve böcekli düşünce var gibiydi. Oysa ben Gregor'un düşünmediğimden, sorgulamadığından, sisteme ayak uydurduğundan ve aynılaşmadan böceğe dönüştüğünü düşünürüm. Oradan ayrılıp eve döndüğümde kitabı bir daha okudum, bu sefer farklı bir gözle. Okuyuşumda; kendime/hepimize ve içinde yaşamak zorunda kaldığımız bu saçma düzene karşı, ruhumda tarifsiz bir acı, çaresizlik hissi ve bu hislerin yarattığı bir öfke oluştu.
İçinde yaşadığımız sistemin (modernleşme-kapitalizm) insanları böcek gibi hissettirdiği, değersizlik duygusunu yaşattığını düşünüyorum. Sistemin ihtiyaçlarını karşıladığımız ölçüde işe yararım, hatta sevilirim çünkü sevilmem bile ‘varlığım’dan değil ‘yararım’dan geliyor diye düşünüyoruz. Gitgide kendimize yabancılaşıyoruz. Sistemin dışına çıkmak da kar etmiyor gibi çünkü benzerliklerimiz ne kadar azsa bir o kadar görünmez oluyoruz. "Kabul görmek için benzeşmek durumundayız" İç içe geçmiş aynılıklarımızla yaşamda yer edinebiliriz sadece! Farklılıklara tahammülümüz yok. Sistemin dışına çıkan, insan olduğunu hatırlayanlara yer yok gibi. Çünkü hepsinden önemlisi itaatkar olmamız bekleniyor. Düzenin dışına çıkmak, düzeni bozmak sayılıyor. Bizim atasözlerimizden beni çok etkileyen "sürüden ayrılanı kurt kapar" tam da sistemi anlatıyor. Oysa “biz bir insanız”